Sabriye Okkır; "Özel yetkili mahkemeler özel yerlere hizmet ediyor"

Sabriye Okkır; "Özel yetkili mahkemeler özel yerlere hizmet ediyor"
24 Şubat 2012 09:44

Dün, TBMM önünde bir eylem vardı. Vardiya Bizde Platformu üyeleri, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, Ergenekon ve Balyoz Davalarından tutuklu sanıkların serbest bırakılmasını isteyerek bir basın açıklamasını yaptılar. CHP’li 14 milletvekilinin de destek verdiği basın açıklamasında konuşan isimlerden biri de Ergenekon Davası’nda ‘örgütün kasası’ olarak tutuklanan ve hastalanarak hayatını kaybeden iş adamı Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır….

Dün, TBMM önünde bir eylem vardı.  Vardiya Bizde Platformu üyeleri, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını, Ergenekon ve Balyoz Davalarından tutuklu sanıkların serbest bırakılmasını isteyerek  bir basın açıklamasını yaptılar.   CHP’li 14 milletvekilinin de destek verdiği basın açıklamasında konuşan isimlerden biri de Ergenekon Davası’nda ‘örgütün kasası’ olarak tutuklanan ve hastalanarak hayatını kaybeden iş adamı Kuddusi Okkır’ın eşi Sabriye Okkır….

 

Bu basın açıklamasının ardından biz de Sabriye Okkır’la bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Sabriye hanım, eşiniz tutuklanmadan önce nasıl bir aileydiniz? Yaşantınız nasıldı?

 

Erenköy’de bir apartmanda kirada oturan, orta halli, kendi yağımızla kavrulan bir aileydik. Bir oğlumuz var. Oğlumuz üniversiteyi bitirdi. Mutlu bir şekilde yaşayan orta halli bir aileydik işte.

 

 

Fakat sonra eşiniz tutuklandı. Bize biraz bu süreci anlatabilir misiniz?

 

Aniden bir gece polisler geldi. Evi aradılar. Giderken eşimi de beraberinde götürdüler. Ne yazık ki eşimin bir daha geri dönme şansı olmadı.

 

 

 

 

Eşiniz Ergenekon Örgütü’nün kasası olarak tutuklanmıştı…

 

Evet. Ben eşim tutuklandıktan sonra mevcut kirayı ödeyemeyeceğim için evimi Yalova’ya  bir ay içinde taşımak zorunda kaldım. Benim gemiciklerim, tapulu mallarım yok. Kendi aldığım emekli maaşımla geçinmek, bir de anneme bakmak zorundayım. Bu yaşta hala soba derdi çekiyorum. Daha evime doğalgaz bağlatamadım. Bu durumda eşimin kasa olduğunu iddia edenler çıksın ortaya, kasanın nerede olduğunu söylesin. Madem kasa var, bizde olmadığına göre kimde? Onlarda mı? Çıksın açıklasınlar ben de bileyim, bütün ülke de bilsin.

 

 

Eşiniz öldükten sonra sizin bir dava süreciniz oldu. Eşinizin ölümündeki ihmallerle ilgili neler yaşandı?

 

Eşimin vefatından sonra ben hem Tekirdağ’daki hastanede çalışan doktorlar için hem de İstanbul’da ki hastanelerdeki doktorlar  için iki yönden dava açtım.

 

 

Peki ne oldu bu davalar? Bir gelişme var mı?

 

İlk dava açmak istediğimde, Tekirdağ’daki doktorların suçsuz olduğu söylenildi. Bir kurul kararı çıktı. Doktorlar görevini yapmıştır denildi.  Karara itiraz ettim, bozuldu.  Davayı açtık, doktorlar hakkında yargılama başladı. İki senedir dava devam ediyor.

 

Aynı işlemi İstanbul’da ki üç hastane için de yaptım. Bakırköy’ü ayrı tutuyorum, çünkü onlar üstüne düşen herşeyi yaptı. Bayrampaşa, Haseki ve Yedikule Göğüs Hastanesindeki doktorlar hakkında şikayette bulundum. Fakat kurulan kurullar doktorların görevlerini yaptığını söyledi ve de valilik yargılanmalarına izin vermedi.

 

 

Sizin tavrınız ne oldu bu itiraz sonrası?

 

Yine Karara itiraz ettim fakat buradaki karar bozulmadı. Hayır dediler. Doktorlar görevini yaptı dediler. Ben soruyorum, doktorlar görevini yaptıysa benim eşim niye öldü? Niye tedavi görmedi. Ben 7 Mayıs 2008’de eşimi cezaevi koridorunda koma halinde ve de şuuru kapalı olarak buldum. Soruyorum, koma halindeki bir hastanın cezaevi koridorunda ne işi vardı?

 

Bana çıksın bir yetkili bunun cevabını versin.
Bu hasta için ben savcı ve hakimler’den tutuksuz yargılanması için talepte bulundum. O savcı ve hakimler  “Delilleri karartacağı gerekçesiyle” bu talebi reddettiler.

 

Eşinizin vefatından sonra bir girişiminiz oldu mu bu konuda?

 

Onlar hakkında da şikayetçi oldum. Adalet Bakanlığı bu savcı ve hakimlerin yargılanmalarına izin vermedi. Ben itiraz ettim. Ve benim itiraz ettiğim dosya hala danıştayda üç seneye girdi, hala bekliyor.

 

Ben soruyorum, başka davalardaki  savcı ve hakimleri iki günde yargılıyorsunuz. Üç senedir niye benim davam duruyor. Benim eşimin vefatından doktorlar, savcı ve hakimler, Adalet Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı hepsi sorumlular.

 

Başbakan ve Cumhurbaşkanı da sorumlu dediniz. Neye dayanarak bunu söylüyorsunuz?

 

Hepsinin olaydan haberi vardı. Cumhurbaşkanın kendisine eşimin tutuksuz yargılanması için dilekçe verdim. Cevap dahi verilmedi. Hepsinin haberi olmasına rağmen eşim göz göre göre öldü. Eşimi benden emanet aldılar. Devlet emanete hıyanet etti. Eşimin ölmesine göz yumdular. Ölümüne seyirci kaldılar.

 

Tek dileğim çıksın herkes suçunu itiraf etsin. Benden özür dilesin. Ben başka hiçbir şey istemiyorum. Suçlular ortaya çıkıp cezalarını çeksinler. Kim olursa olsun.

 

Ergenekon Davası’nın şu andaki gidişatını izliyor musunuz? Durumu nasıl buluyorsunuz?

 

Ben iddia ediyorum ki, eşim vefat ettiği zaman halk bir tepki gösterebilseydi, biz şu kötü günleri asla yaşamazdık. Ama zaman geç değil. Yine de herşeyi yapmaya muktediriz. Sonuçta ülkemiz için yapıcağız. İçeride tutuklu bulunan bu kadar insanın hesabını bize kim verecek? Halka sesleniyorum; Şu an sağlık durumları bozuk olan, ağır hastalar var. İkinci bir Kuddusi Okkır vakası yaşansın istemiyorum. İçim yanıyor.

 

Tutuklu bulunan diğer sanıklarla görüşüyor musunuz?

 

Ben sadece basından sesimi duyurmaya, onlara hitap etmeye çalışıyorum. İçeride tutuklu bulunanlar, ben eşim için mücadele ederken “Sen eşin için bu kadar mücadele verdikçe biz senden güç aldık. Hepimize güç verdin” şeklinde yorumlar yaptılar. Bana geldi.

 

 

Ankaraya geliş nedeniniz özel yetkili savcılıklarla ilgili. Bugün Meclis’de bir basın açıklaması yaptınız.

 

Evet. Bu insanları yargılayanlar özel yetkili mahkemeler. Bu mahkemelerin özel yetkileri var çünkü özel yerlere hizmet ediyorlar. Hukukla adaletle ilişkileri yok.

 

Eğer Silivri’de duruşma yapılıyor ise, o insanlar suçlanmış ise delilleri ortaya koymaları gerekir. Bugün bütün subay eşleri bunu haykırdılar. Ortada delil olmadığı halde yargılama yapılan bir mahkeme düşünebiliyor musunuz? Eğer mahkemeyi devam ettirmeseler, sanıkarı tahliye etmek zorundalar. Çünkü delil yok. Görünürde mahkemeyi sürdürdüklerini söyleyip zaman kazanıyorlar. Her mahkemede sahte bir delil yaratıyorlar.

 

Siz eşinizin vefatından sonra duruşmalara katıldınız mı?

 

Evet elbette. Her vatandaş da gitsin bir duruşma izlesin. Dağın başında gözlerden uzak kurdukları mahkemenin ne oludğunu ben gördüm. Herkes gidip görsün ki anlaşılsın.

 

Suçunuz belli değil tutuklusunuz. Savunma yapıyorsunuz savunduğunuz kelimelerden de mahkum ediyorsunuz. Nasıl bir iş bu? Savunma da yapamıyor insanlar.

 

Bugün yaptığınız basın açıklamasında size Meclis içinden de destek geldi.

 

CHP’deki milletvekilleri bize yardımcı oldular. 15 bine yakın imzayı Meclis Başkanlığı’na sunulmak üzere sayın Muharrem İnce’ye teslim ettik.

 

Milletvekilleri’nin desteği önemli. Eşinizin ölümüyle ilgili açtığınız davalarda destek geliyor mu?

 

Bugün milletvekillerine  de sordum. Diyorlar ki sayın Haberal’ın durumu çok ağır.

Evet içeride çok hastalar var. Ben de biliyorum ve içim sızlıyor. Sayın Haberal’ın durumu ağır. Ben de en az yakınları kadar ben de üzülüyorum. Çünkü yaşadıklarını ben de yaşadım. Haberal ölürse hesabını kim verecek? Bunlar sorulması gereken sorular ama ortada bir ölü var zaten. Öleceklerin hesabını sormadan önce ölenlerin hesabını sormak gerekir. Ölenlerin hesabı sorulmalı ki yeni ölümler olmasın.

 

Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

 

Devletin kendini aklaması için Kuddusi Okkır’ın ölümünün aydınlatılması, bu davaların sonuçlandırılması gerekir.

 

 

Deniz Bilgen ÇAKIR    H&H RÖPORTAJ