Dini değerler 20 yıl önce daha yüksekti

Dini değerler 20 yıl önce daha yüksekti
6 Şubat 2012 12:26

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin , anayasa değişikliklerinden , cumhurbaşkanlığı seçimlerine , parti içi muhalefetten son zamanlarda yaşanan ‘Dindar nesil’ tartışmalarına kadar birçok konuyu bugün Habertürk Gazetesi’ne anlattı.Tekin ‘ Dini değerler 20 yıl önce daha yüksekti’ Dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin , anayasa değişikliklerinden , cumhurbaşkanlığı seçimlerine , parti içi muhalefetten son zamanlarda yaşanan ‘Dindar nesil’ tartışmalarına kadar birçok konuyu bugün Habertürk Gazetesi’ne anlattı.Tekin ‘ Dini değerler 20 yıl önce daha yüksekti’ Dedi.

 

İşte o röportaj

 

 

‘Arkasında iktidar sopası olmayan Anayasa istiyoruz’

 

İKİ ayrı kurultay hazırlığındaki anamuhalefet partisi CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, kurultayları ve gündemdeki konuları Habertürk’e anlattı.

Tekin, muhalefetin Meclis’teki konuşma süresinin 3 dakikaya çekilmek istenmesini de “Tuvalete gitmek bile 10 dakikanızı alıyor, 3 dakikada ne konuşulur?” sözleriyle eleştiriyor.

Anamuhalefet partisi CHP, tarihinde görülmedik bir biçimde 26 Şubat ve 1 Mart’ta iki ayrı kurultaya gidiyor. CHP yönetimi, tüzük değişikliği için bastıran parti içi muhalefetin kurultay restini, daha kapsamlı bir tüzük değişikliği çalışmasıyla göğüslemiş durumda. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’le hem bu süreci, hem de Türkiye’nin gündemini konuştuk.

CHP’de parti içi muhalefetin bastırmasıyla tüzük kurultayı sürecine nasıl gelindi?

Demokratik bir tüzük tartışmasını, genel başkan seçildiğinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu başlatmış, “Ben önümüzdeki süreçte daha demokratik bir tüzük kurultayı yapacağım” demişti. Hatırlayın; partimizin tüzüğü çok yeni ve hatta 2010 yılında hayata geçen bir tüzüktü.
Ancak burada hepimizin günahı, sorumluluğu var, Sayın Kılıçdaroğlu’nun sorumluluğu yok.
Bir kere bunun hakkını teslim etmek lazım. Bununla ilgili çalışmalar yapılırken Siyasi Partiler Yasası kaynaklı engeller vardı. Ne kadar iyi bir tüzük yapmaya kalkışırsanız kalkışın engelleri aşamıyorsunuz.

Ne gibi engeller var?

Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerekiyor. Bunun değişmesi için de, ilk kez parlamentoya biz kanun teklifi verdik. Dedik ki: “Gelin; bu ucube Siyasi Partiler Yasası’nı değiştirelim.” Maalesef iktidar, o özgürlük vaat eden iktidar burada freni koydu, bir türlü aşağı indiremedik. Bu çalışmalar devam ederken zamanlama olarak arkadaşlarımız, “önümüzdeki dönemde tüzük kurultayını yapalım” diye planlamıştı.

Arkadaşlarımızın bir kısmı da “Bu daha önce olmalı” diyerek kendilerine göre gerekçelerle, “Kurultay gecikmeden yapılmalı” diye imza topladılar.

Sorun ne partinizde?

Ben bunu bir özeleştiri olarak yapmak zorundayım. Kurultay için imza toplayan bu 362 arkadaşımızın 300’ünü bire bir tanıyorum. CHP’nin örgütü iktidardan nemalanan örgütler değildir. Şu andaki yaşanan sorun, bizim aramızdaki bir diyalog yoksunluğundan kaynaklanıyor.

Partinizin tabanında Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununa bakışında, yeni söylemlerinde rahatsızlık var mı?

Tabanda asla bir rahatsızlık yok.

Tabanla iletişim içinde olan, delegeyle iletişim içinde olan bir insanım. Bu rahatsızlıklar tamamen iç bünyeyle ilgili. Yani zaman zaman kısmen konuştuğum imza veren arkadaşlarım var. Onlarla konuştuğumda, partinin politikalarıyla ilgili değil, “Acaba tasfiye mi ediliyoruz?” endişesi var. Böyle bir şey olmadığını biz bir türlü anlatamadık.

Tabanınızın genel başkana verdiği kredi dolmuş olabilir mi?

Hayır, zannetmiyorum. Şu andaki sorun genel başkanla ilgili değil. Bire bir bizlerle, benim gibi başka arkadaşlarla olan sorunlardır.

 

Bu kadar farklı ses çıkarken, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi iyi yönetebildiğini düşünüyor musunuz?

Sayın Kılıçdaroğlu’nun farklı bir lider profili var. Daha hoşgörülü bir lider. CHP tarihinde ilk kez, iki defa kurultay yapıldı ve kurultayın tamamında bütün delegasyon sayın genel başkanın arkasında durdu. Bu durum, şu anda delegelerin genel başkanla bir sorununun olmadığını gösterir.

Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerekiyor.

Ama maalesef iktidar buna da frenini koydu

Genel başkanınızın Baykal’la ilgili kaset soruşturmasının Ankara Özel Yetkili Savcılığı’na devredilmesinden neden kuşkuları bulunuyor?

Kemal Bey, klasik bu soruşturma Türkiye’de yaşanan kirli manzaraların bir parçası olabilir ihtimaliyle bunu gündeme getirdi. Kendisinin elinde herhangi bir şey yok ama benzerleri oluyor işte. Gizli tanıklar, mektuplar, mailler, CHP’yi itibarsızlaştırmak için ortaya çıkabilir, önemli değil. Bizim bunların karşısında durabilecek gücümüz vardır.

Odatv duruşmasında, tutuksuz sanık İklim Bayraktar’ın savunmasında sizin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adını sıklıkla anması rahatsızlık yarattı mı?

Hiç yaratmadı. Cam gibi şeffafız bu konuda. Evet; kendisiyle görüştük ama görüşmemizin içeriğine baktığımızda herhangi bir vatandaş gibi İklim Hanım da gelmiş sorunlarını anlatmış, dinlemişiz. Yüzlerce insanı dinliyoruz. Bizim bu konuda en ufak tereddütümüz yok.

Belediyecilikten gelen ve 12 Haziran’da Meclis’e giren bir siyasetçi

Partiniz CHP’nin yürütülen soruşturmalardaki soru işaretleri, sadece Ergenekon davasıyla sınırlı gibi.

Elbette bu doğru değil. KCK işi de apayrı bir rezillik. “KCK’nın yol haritası”, “KCK’nın anayasası” diye takdim ediliyor bazı belgeler. KCK ne zaman kuruldu? 2006 yılında. Onca yıldır fark edemediniz mi?

Umut ediyorum ki herkes aklını başına alır.

Size yapılan başvurularda temel olarak milletvekilliğinden sıkıldınız mı?

Sıkılmış değilim. Genel başkan yardımcısı olduğum için alanlardayım.

Pek Meclis’e uğramıyormuşsunuz.

Parlamentoda yeterli sayıda arkadaşlarımız var. Ama parlamentoda biraz hayal kırıklığına uğradım.

Nasıl bir hayal kırıklığı?

Parlamento’yu, gerçekten Türkiye’nin bütün sorunlarının tartışıldığı, çözüm yaratıldığı bir yer olarak biliyordum ama gördüm ki maalesef, öyle bir manzara yok.

Tamamen ikiye bölünmüş durumda.

İktidar gücünün gözü hiçbir şey görmüyor. Ben muhalefet olarak kimi kararlarına “Doğru” da diyebilirim.

Ama yahu bir dinleyin kardeşim, doğru mu, yanlış mı? İki-üç gündür iç tüzük tartışması var.

Nedir bu iç tüzük tartışması?

Konuşma sürelerini kısaltıyorlar…

Yanlış. Bu tür tecrübeleri hepimiz yaşadık. İktidarın geriye dönüp bakması lazım. Bu yöntemleri kimler uyguladı? Bu yöntemleri darbeciler uyguladı. Şimdi de anamuhalefet, toplumun sesini kısmaya çalışıyorlar.

Konuşma sürelerini 3 dakikaya çekiyorlar. Meclis’te tuvalete gitmek 10 dakikanızı alıyor… 3 dakikada ne konuşulur?

Meclis yeni bir Anayasa yapabilecek mi?

Sonuna kadar bu Anayasa’nm çıkması için her türlü mücadeleyi vereceğiz. Türkiye’nin yeni bir Anayasa’ya ihtiyacı var. Ama yeni Anayasa’nın yapılacağı konusunda kuşkularım var. Çünkü iktidarın sanki böyle bir daha demokratik, özgürlükçü bir Anayasa talebi yok.
Nasıl olacak? Bizim taahhüt ettiğimiz, bizim beklentimiz olan bir anayasa; gazetecinin kendisini özgür hissettiği, bilim adamlarının rahatlıkla konuşabildiği, sivil toplum örgütlerinin kendisini ifade edebildiği bir anayasal güvence olsun istiyoruz. Arkasında iktidar sopasının olmadığı bir Anayasa istiyoruz. Sayın Başbakan çıkıp, “Cezaevinde gazeteci yok” diyor.

insan hakları sorunları neler?

Cezaevlerinde çok dramatik sorun yaşanıyor. Açlıkla, soğukla terbiye ediliyor insanlar. Van’da mesela, Somali manzarası yaşanıyor şimdi. Somali’de insanlar açlıktan, Van’da soğuktan ölüyor.

Ne farkı var?

 

 Bu devasa çılgın projeler üreten iktidar, bir Van sorunuyla baş edemiyor. Soğuktan ölen insan sayısı tam 17 kişi. Vicdanınız sızlamaz mı?

‘DİNİ DEĞERLER 20 YIL ÖNCE ÇOK DAHA YÜKSEKTİ’


Dindar ya da Atatürkçü gençler yetiştirmek devletin görevi mi?

Elbette değildir. Devletin başbakanının böyle bir tabiri olur mu? Eğer bunu analiz edeceksek oturalım din adamlarıyla analiz edelim.

Bana göre 20 yıl önce dini değerler daha yüksekti.

Olağanüstü bir dejenerasyon var. Dinde hırsızlık var mı? Dinde hak yeme var mı? Dinde haram var mı? En temel yasak. Hiç de tasvip etmem yönetim biçimlerini. Her alanda diktatörlere karşı mücadele ettim, partim de öyle…

‘Başbakan’a akıl verenler onu tuzağa düşürüyor’

Baykal’ın, “Geçmiş olsun” ziyaretine gittiği Başbakan Erdoğan’la başkanlık sistemi konusunda anlaştığı iddiaları sizin de kulağınıza geldi mi?

İddialar havada uçuşuyor. İddiadır sonuç itibarıyla. Ben Sayın Baykal’ın böyle bir konuya gireceğini zannetmiyorum.

Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemine nasıl bakıyorsunuz?

Niye milletvekilliğinden mutlu değilim? Bir parlamento düşünün, parlamentonun çoğunluğu “Başbakan’ı nasıl mutlu edebiliriz?” düşüncesi üzerine çalışıyor. “Cumhurbaşkanı’nın görev süresi 5 yıl mı olsun, 7 yıl mı olsun?” tartışmasında, hep bir ağızdan, “7 yıldır” dediler. Biri de çıkıp, “Kardeşim madem görev süresi 7 yıl, o zaman niye kanun değişikliği yapıyoruz?” demedi.

Neymiş: “Efendim bunu Sayın Başbakanımız’a uyduracağız.” Bir başka bakan çıkıyor: “Başbakanımız Cumhurbaşkanlığı makamına çıkarsa yarı başkanlık sistemi olacak.”
Olamaz mı?

Hukuken mümkün değil. Anayasa değişikliği gerekiyor. Diyorlar ki: “Hukukun arkasından dolanalım.” Nasıl dolanalım? Başbakan, Cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkarken, kendisine göre de bir Başbakan seçer. Al sana yarı başkanlık sistemi. Türkiye’yi nereye götürmek istiyoruz ya! Her şey rayından çıktı.

Sizce nasıl bir gidişat görünüyor?

Sayın Başbakan’a son konuşmaları dahil kim akıl veriyorsa kendisini tuzağa düşürüyor demektir. Bunu da açıkça söylüyorum.

 Söz ettiğiniz nasıl bir tuzak?

Birinci tuzağı söylüyorum: Bir açılım tuzağı… Ne oldu açılım? Bunlar önemli şeyler. 2008 yılında partim de çok kızdı bana. CHP’de ilk kez kendime göre düşüncelerimi ifade ettim. O zaman da söyledim, “Sakın ha! Sayın Başbakan; bu süreci neye tahvil etmeye kalkarsanız siz de yanarsınız, Türkiye de yanar” dedim.

Ne yazık ki o noktaya geldik. Meydanlarda Sayın Başbakan’a yazılı belgeler verdiler. Kayseri’de konuşmuştu Sayın Başbakan: “Ben olsaydım Abdullah Öcalan’ı asardım.” “Asardım” dediği dönemde de Abdullah Öcalan’la görüşmeler devam ediyordu. Bu nasıl bir ikiyüzlü siyaset anlayışıdır? Hangi noktaya geldi: Çıkmaz.

İkinci tuzak şu anda Sayın Başbakan’ın son yapmış olduğu konuşma. “Dindar genç yetiştireceğiz” ne demek Sayın Başbakan? Hani siz demokrasi, özgürlük diyordunuz? Bu ülkede farklı inançlar var.