Özgürlük refahtır

Özgürlük refahtır
19 Ocak 2015 10:53

Dünyaya baktığımızda, özgürlüklerin içselleştirildiği ve yaşam biçimi haline geldiği ülkelerde, refah da üst düzeydedir.

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

 

Ülke kaynaklarının eşit ve adil bir şekilde dağıtıldığı bu şanslı ülkelerin insanları, doğal olarak daha yaratıcıdır ve daha mutludur. Yaşamdan zevk alırlar. Oysa özgürlüklerin baskılandığı otoriter ve totaliter ülkelerde, refah sadece ülke yönetimine el koyan mutlu bir azınlık için geçerlidir. Geniş halk kitleleri geçim sıkıntısı içinde inlerken, özgürlük, hukuk ve insan hakları akıllarına bile gelmez. Bu şanssız ülkelerde, yönetici grubun istediği tam da budur.

 

 

Yıkılan bir imparatorluğun küllerinden doğan genç Cumhuriyetimizde, elbette kısa zamanda çok işler yapıldı. Batılı ülkelerden bile ileride olan mevzuat tercüme edilerek hak ve özgürlükler tepeden verildi. Zaman içinde, Cumhuriyet değerlerini benimsemeyen iktidarlar ve darbelerle, bu hak ve özgürlükler elden alınınca, toplumdan bir tepki gelmedi. Geçim sıkıntısı çeken geniş halk kitleleri için öncelikli olan, aş ve iş oldu. Hakkı olanın kendisine verilmesini de sadaka olarak kabul etti. Sonuç ise, elbette demokrasi, laiklik, hukuk devleti ve insan haklarının içselleştirilmesi değil, biat kültürü oldu.

 

 

Özgürlüğün yaşam biçimi olması için aşağıdan, tabandan gelen bir talep olması gerekir. İnsanlık tarihine bakıldığında, gelişimini tamamlamış batı toplumlarında, özgürlük talebi hep tabandan gelmiştir. Böyle olunca da halk temel hak ve özgürlüklerine sahip çıkar ve sahiplenir. Bu özgürlüklerin kısıtlanmasının refahının ve yaşam kalitesinin de kısıtlanması demek olduğunu bilir. Buna göre tavır alır ve tepkisini gösterir. İktidarlar da hukuk içinde kalarak, daha dikkatli davranırlar.

 

 

ABD’de yaşayan dünyaca ünlü iktisatçı Prof. Dr. Daron Acemoğlu, bu konulara kafa yoran ve insanlığın gelişimine katkı sağlayan çok değerli bir bilim insanıdır. Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da verilen bir konferansta söyledikleri, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için adeta bir reçete niteliğinde.
Acemoğlu’na göre, hukuk ve iktisat arasında çok yakın bir ilişki vardır. Acemoğlu’nun görüşlerini özetle şöyle özetlemek mümkün;
Bir toplumda siyaset ve iktisat alanında eşit bir rekabet varsa, hukuka saygı duyuluyorsa, mülkiyet hakları korunuyorsa, iktidarın gücü üzerinde denge ve fren mekanizması çalışıyorsa, yargı tarafsız ve bağımsız, sivil toplum güçlü, medya özgürse, büyüme sürekli, refah ise kalıcı olur. (Esasen insan haklarının temeli olan, 800 yıl önceki, 1215 tarihli Manga Carta da böyle demiyor mu? ).

 

 

Gelişmekte olan, demokrasisi, hukuku ve insan hakları yaşam biçimine dönüşmemiş otoriter ülkelerde ise, rekabet ortamı oluşmamıştır. İktidar mutlak belirleyicidir, yargı tarafsız ve bağımsız değildir, hukuk ayaklar altındadır, sivil toplum güçsüz, medyası baskı altında ve işlevsizdir. Bu tür ülkelerde, sürdürülebilir bir büyüme olmayacağından, kalıcı refah olmaz… (Yer altı zenginliklerinden petrol, Norveç’de halkın özgürlüğünü pekiştirip, refahı kalıcı hale getirirken, aynı petrol Ortadoğu’da halka kan, gözyaşı ve terör olarak dönüyor. Neden?)

 

 

Demokrasiyi yerleştirmek ve refahı kalıcı hale getirmek için ise;

 
– Demokrasinin sandıktan ibaret olmadığını, dinamik bir yaşam biçimi olduğunu kavramalıyız.

 
– Sivil toplum, siyasetin üzerinde etkin ve belirleyici olmalıdır.

 
– Hukuk ve özgürlük taleplerinin, tabandan gelmesini eğitim yoluyla sağlamalıyız.

 
– Büyüme ve refah, toplumun gerçek potansiyeli ile olmalıdır. Özgürlüğün refah olduğu bilincini içselleştirmeliyiz.

 
Bugün Türkiye’de hukuk, devlet lehine işliyor. Halka ise sınırlamalar ve kısıtlamalar düşüyor. Halk ve sivil toplum, iktidarların kendi hukuklarını yaratmalarına karşı seslerini daha fazla yükseltmelidir.

 

 

Freud demiş ki; “Çoğunluk, sessizce özgürlüklerden kaçar. Çünkü özgürlük sorumluluk ister”. Özgürlük ve kalıcı refah için, sorumluluktan kaçmamalı, haklarımıza sahip çıkmalıyız. Toplumumuz 800 yıl önceki İngiltere’den, Magna Carta’nın kabul ediliş koşullarından daha kötü olmamalı…

 

 
[email protected]
 

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü