Sağlık Hakkı

Sağlık Hakkı
9 Ekim 2011 14:55

Son zamanlarda üzerinde sıkça tartışılan bir konu var; hasta ve doktor ilişkisi, yani aslında Sağlıkta Dönüşüm programı.


 


Hasta memnuniyeti açısından sıkıntı yokmuş gibi duran bu politikanın doktorlar açısından sancılı bir süreç olduğunu hepimiz biliyoruz, sık sık medyada konuya ilişkin haberleri görüyoruz. Kimi diyor ki, hasta haklı, kimi diyor ki doktor da haklı.


 


Sorun şu ki; hasta ve doktor ilişkisi birbirinden bağımsız düşünülebilecek, bir tarafın memnuniyeti sağlanırken, diğer tarafın memnuniyetsizliğine sebebiyet verilecek bir konu değil. Her alanda olduğu gibi “karşılıklılık ilkesi” düşünülmeden atılmış her adım, bir süre sonra sorunları kendi içinden doğurmaya başlıyor ve sistem aynı yerden yeniden tıkanmaya başlıyor.


 



 Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerinde Tıbbi Deontoloji diye bir ders okutulur. Bu derste hasta haklarının ve hekim ahlakının nasıl olması gerektiği anlatılır. Örneğin;
Bir hasta kulağından rahatsızdır ve duyma yeteneği azalmıştır. Acele ile doktor arar ve ilk gördüğü muayenehaneye girer ve sekretere derdini anlatır. Sekreter doktor sizi birazdan görecek der ve 15 dakika sonra doktor hastayı muayene eder. Muayenenin sonucunda doktor hastanın kulağının içinden bir taş çıkarır ve hasta duymaya başlar. Hasta tabi çok sevinmiştir, çünkü sağlığı yerine gelmiştir, doktora sarılır. Utangaç bir şekilde doktora sorar: Borcumuz? Doktor bugünün parası ile 200 TL der. Gariban hasta da”param o kadar yok” der. Doktor bu duruma çok sinirlenir ve “uzat kulağını” der. Hastanın kulağından biraz önce çıkarmış olduğu taşı tekrar yerine koyar ve “şimdi gidebilirsin” der.


 



İşte bize derslerde anlatılan bir öykü. Hocalarımız bize yıllarca böyle doktorlar olmamız gerektiğini öğretti ve bu ahlak üzerine yetiştirdi. Şimdi ise, bu eğitimi almış ve bu etik felsefeye göre yetişmiş doktorlarımızın hepsi garip bir çelişkinin içine atılmış durumdalar. Bugün “tam gün yasası” ile gerçekten sağlıkta ciddi gasplar yaşanıyor. Hastalar mağdur, doktorlar mağdur! Hem hastanın hem doktorun “sağlık hakkı” ellerinden alınıyor. Tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi, Sağlık Bakanı'nın hastalarımızı yurtdışına götürürüz demesi, hastanın kulağına taşı yeniden koymaktan başka bir şeye benzemiyor.


 



 Bu gidişatta sürdürülebilir hiçbir şey yok. Sürdürülebilir bir sağlık politikası söz konusu değil, günü kurtarmaya ve sağlık yatırımcılarına peşkeş çekmenin ötesine geçmiyor. Şimdi hastalar memnun gibi görünse de, bundan 2-3 yıl sonra hastaların çekeceği sıkıntı daha da artacak, çünkü sağlık yavaş yavaş özelleşecek ve paralı hale gelecek. Aslında gelmeye başladı bile, ancak hastalar henüz bunun farkında değil. Hastanelerde hizmet kalitesi korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Performans ölçüm sistemi ile hasta ve insan sağlığı basit bir ürünmüş gibi görülüp işlem yapılır hale geldi. Ne yazık ki, her geçen gün sağlıkta sistem iyiden iyiye tıkanıyor ve sağlık hakkı Türkiye'nin elinden alınmaya devam ediyor. Çok geç olmadan harekete geçmeli ve kulağımıza tıkanan taşları kendimiz çıkarmalıyız ki, gerçekleri duymaya başlayabilelim. Sağlık dolu günlere…


Yazarın Son Yazıları:
Herkes için eşit fırsatlar sunan Anayasa Mümkün mü ? Batsın bu dunya.
Bu kan durmalı; Çözüm önerim
CHP yenileştirmeci olmalıdır