Özgür Özel: Kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum!

Özgür Özel: Kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum!
5 Ocak 2024 09:32

CHP lideri Özgür Özel, Kısa Dalga Yayın Yönetmeni Kemal Göktaş ve Yazı İşleri Müdürü Çağrı Sarı’ya konuştu: “Sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle.”

 

 

CHP lideri Özgür Özel’in Kısa Dalga’nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

 

 

Muhalefet, 14 Mayıs’tan farklı olarak dağınık biçimde seçime girecek. Sizin için bu seçimde başarı ölçütü nedir? Eldekileri korumak yeterli mi, yoksa daha fazla belediye başkanlığı aldığınızda mı kendinizi başarılı göreceksiniz? Eldekileri korumadığınız bir seçim sonucu ortaya çıkarsa ne yapacaksınız?

Bu tabii çok tartışmalı bir konu. Ben Nisan ayında tayin olmuş öğretmen gibiyim. Yani öğrenciler Haziran’da karne alacak ama ben Nisan’da tayin ediliyorum. O açıdan bu mesele çok yoruma açık bir mesele olacak. Ama bir şans da var, büyük bir umutsuzluk vardı. Bizim değişime dair söylemimiz, özellikle kurultaya yaklaşırken son bir ayda büyük bir heyecana dönüştü. Bizi Kütahya’da il binamızın önünde 300 kişi karşıladı. Ağırlığı gençler ve kadınlardı. Hiç beklemediğimiz, daha doğrusu kimsenin beklemediği bir toplumsal dalgaya dönüştü. 3 ay önce adaylık aklımdan geçerken kamuoyu her şeyi değiştirecek demiştim. Ama son bir ayda böyle bir toplumsal dalgaya dönüşeceğini, böyle bir heyecan yaratacağını, kongrenin gece yarısı üçte gündüz ki maç kadar izleneceğini falan hiç böyle kimsenin aklından geçmiyordu. O yüzden o heyecan o umut dalgası sandığa ilgiyi arttıracak.

 

Bizim yukarıda yapamadığımız işbirliklerinin beldelerde, ilçelerde, hatta mahallelerde bir Işbirliğine dönüşebileceğini, buraları AKP’ye, MHP’ye, Cumhur İttifakı’na kaptırmamak üzerine bir büyük ittifaka dönüşebileceğini düşünüyorum. O açıdan da var gücümüzle çalışacağız. Bu aday belirleme süreci bir karşılıklı bir taktik mücadele karşılıklı. Çok kolay bir iş değil. Sonra da kampanya sırasında kimin kendisini nasıl anlatacağı, kampanyanın nereye oturacağı gibi konular var. Yerel gündemler mi konuşulacak, AKP istediği gibi meseleyi bir güvenlik gündemi ekseninde, beka sorunları üzerinden mi tartışacak? Bunlar iki tarafın, kim daha maharetli davranırsa, onun yaratacağı atmosfere bağlı. Elbette belediyeleri korumayı tabii ki istiyoruz. Üzerine yeni belediyeler eklemek istiyoruz.

 

 

‘Kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum’
Ben kıyı şeridine bir hat daha çekmek istiyorum. Yani Muğla’dan sonra Denizli, Manisa, Balıkesir ve Bursa kazanmaya yakın olduğumuz belediyeler. Oraya da özel bir önem vereceğiz. İç Anadolu’da Kastamonu’dan, Kırıkkale’den çok olumlu sinyaller alıyoruz anketlerde. Oralarla ilgili ümidimiz var. Birçok yerde çok sürpriz sonuçlar alabiliriz. Ama sonuçta en kötü ittifak, ittifaksızlıktan iyidir. Yani sonuçta, ittifak olmadığı noktada işler zorlaşır. O yüzden ben ittifakın seçmenler tarafından sahada kurulacağını ümit ediyorum ve ona inanıyoruz. Onun için çalışıyoruz.

 

 

CHP’ye değişim diye geldiniz. Değişimi ideolojik olarak nereye oturtuyorsunuz? Çünkü Kılıçdaroğlu döneminde CHP’ye yönelik partinin merkez sağa oturduğuna dair eleştiriler vardı ve biraz da ittifaklar politikası da CHP’yi daha merkezi bir politik tutum almaya itmişti. Bir de ittifaklarla ilgili, İYİ Parti ile ittifak yapmak istediniz ama olmadı. Diğer muhafazakâr partileri bu süreçte biraz dışlıyor musunuz? Öyle bir görüntü mü var?

 

Yo… Yani şöyle, ben ittifak ve işbirlikleri için elimden geleni yapmakla mükellefim ve onu yapıyorum. Dün de Saadet Partisi’nin ziyaretinde de konuştuk. Ancak bir gerçeklik var. O da şu: İttifak kelimesi yoruldu. İttifak kelimesi çok kalabalıkları ve sonunda da bir sonuç almamayı hatırlatıyor seçmene. Ben bu yüzden işbirliği diyorum. Yerel seçim olduğu için de bir topyekûn… Çünkü yerelde başka dinamikler var yani aynı anda tüm siyasi partilerin birden etkili olduğu değil, aksine bazı siyasi partilerin etkili olduğu seçim bölgeleri var. O yüzden yerelin ihtiyacına göre işbirlikleri olabilir. Buna kapalı değiliz ama böyle bir genel ittifak protokolü falan böyle bir şey olmayacak. Bunun dışında, partinin oturduğu yer açısından tabi 31 Mart’tan sonra esas bu daha çok konuşulacak.

Çünkü 4 Eylül’le 9 Eylül arasında, Sivas Kongre Salonu’nda başlayacak, 9 Eylül günü Ankara’da bitecek olan 6 günlük bir kurultay kararı aldık. Önce sembolik olarak Sivas kongresinin olduğu yerde kurultayımızı açacağız. 5 Eylül’de tüzük komisyonunun son toplantısı Ankara’da yapılacak. 6-7 Eylül’de tüzüğümüzü değiştireceğiz ve çok demokratik yeni bir tüzük yapacağız. 8-9 Eylül’de de program kurultayının ilk 2 günü olacak.

5-6 ay sonra da programımızı değiştireceğiz. Tüzükle ilgili değişiklikte, mesela yurt dışındaki sosyal demokrat partilerin başarılı uygulamalarını takip eden bir komisyon da kurduk. Onlar da çalışıyor. 20 Nisan’dan itibaren mahallelerde, ilçelerde, illerde tartışarak Eylül ayının başına çok demokratik ve çok devrimci, çok bambaşka bir tüzük ile gireceğiz. Mesela esas değişim o orada olacak. Şimdi yerel seçime giderken tüzük değiştirme… Ben yine de tüzük kurultayını yapalım dedim. Arkadaşlara hiç olmazsa kendi vaat ettiğimiz 12 maddeyi… Ama bir ay önceden ilan verilmemiş kararı alınmamış, sadece siyaseten söylenmiş. Bugün karar verirseniz Aralık ayının sonunda yaparsınız dediler. Aday belirleme sürecinde il başkanları dedi ki, mayısta bırakalım. Ben de dedim ki, gelin o zaman biz bunu eylüle bırakalım ve dört başı mamur hem tüzük hem program kurultayı yapalım.

 

Ve bu benim şu üyelerden dünyaya bakan Türkiye gerçeklerini doğru yerden okuyan ve alabildiğine çok müzakere edilerek hep birlikte üzerinde uzlaşıya vardığımız bir hatta partiye oturtmamız lazım. Bunu sol bir hat, sosyal demokrat bir hat ve cesur bir hat olması gerektiğine beni iknayım. Partide çok homojen bir yapı yok. Belli konularda çok heterojen meseleler var. Partinin kendi kendine konuşup belli noktalarda doğru bir ideolojik, hatta kendi iç uzlaşısını sağlaması lazım.

 

Sizin için CHP solda duran, sosyal demokrat bir parti kimliğini pekiştirmeli diye anlıyorum.

Kesin kesin…

 

 

Kadrolarınızda değişimi gerçekten sağlayabildiniz mi?

Yukarıda değişim olmadan tabanda değişim olmaz. Tabandaki değişim kadroyla da olmaz. Tabandaki değişim yaptığınız siyasetin taban tarafından benimsenip uyumlanmasıyla olur. Ama kadrolarda şöyle bir şey var, MYK’nın yaş ortalaması 20 yaş gençleşti, Parti Meclisi’nin yaş ortalaması 43’e düştü, MYK’nın yaş ortalaması 46. Daha önce 4 kadın görev yaparken, 9 kadın, 9 erkek görev yapan gölge kabinemiz var, hepsi MYK üyesi. MYK’nın yüzde 46’sı kadın, gölge kabinenin tam yüzde 50’si kadın. Gençlerin ve kadınların ciddi alan bulduğu bir noktadayız. Ayrıca örgüt kendini çok dışlanmış hissediyordu. 60 kişilik Parti Meclisi’nden 32 tanesi örgütten geliyor. Yani örgütte görev yapmış kişilerden geliyor.

15 tanesi il ve ilçe başkanlığı yapmış kişilerden oluşuyor. Yani biz kurultay öncesi değişim diye söz verdik. Kadınların, gençlerin ve örgütün kendini göreceği bir PM olacak demiştik. Bence aynen oldu. Şu anda kadrolarda değişim oldu. Partinin siyaset yapış anlayışında bir değişim var. Ancak bunun daha köklü olabilmesi için bu seçim atmosferi sürecinden çıkmamız ve 1 Nisan sonrası biraz daha geniş zamanda ve tartışmaya ve seçim baskısından kurtulmuş bir ortama daha çok ihtiyaç.

 

 

‘Lince uğramamak için bunların peşine takılırsak Türkiye’yi bu adamlardan kurtaramayız’
Ben o imzayı atmadığımda ertesi günkü şehit cenazesinde, hatta Yunus Emre, milletvekilimiz, bana bir gece önce ‘Burada imza atmayınca şehit cenazesinde size saldıracaklar, çelenklerimizi parçalayacaklar’ dedi. Dedim ki ‘Göze alıyorum…” Ertesi gün de dedim ki Yunus Emre’ye ‘Bak Manisa’da doğru bildin, 3 saattir hazırlanıyorlarmış. Bize saldıracaklar, belki de linç girişimi olacak ama biz linçe uğramamak için bunların peşine takılırsak ömrümüz bunların peşinde geçer. Türkiye’yi bu adamlardan kurtulamayız o yüzden’ dedim. Farklı ve sorumluluğu paylaşmayan, sorumluluğu sorgulayan bir siyaset izleyeceğiz. Bu her alanda böyle.

 

 

‘Can Atalay kararına verilebilecek en ağır tepkinin verilmesi lazım’
Yargıtay’ın ikinci kez Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararını tanımaması ile ilgili söyleyeceğiniz bir şey var mı?

 

Bir hukuk düzeni, bir anayasal düzen olduğu iddia ediliyor. Birileri Anayasa’nın Anayasa Mahkemesi ile ilgili sayfasını yırttı, arttı, bu yok diyor. Yarın meclisle ilgili sayfasını atacak meclis yok, öbür gün cumhurbaşkanlığı ile ilgilisini de başkası yırtıp atacak. Bindikleri dalı kesiyorlar. Verilecek en ağır tepkiyi vermemiz lazım buna ve bu Türkiye’de anayasal düzenin ortadan kaldırılmaya çalışıldığı sivil bir darbe girişimi. Bunu vatandaşa doğru anlatmazsak ve bunun bedelini bunları ödetmezsek Türkiye’yi fiilen anayasasızlaştıracaklar. Durum bence bu kadar ciddi.

 

 

Yeni bir eylem süreci olabilir mi? Çünkü Meclis’te bir oturma eylemi yaptınız.

Olabilir. Biz mecliste 21 gün/500 saat oturduk. Konuya hem dünyanın gündemine getirip hem Türkiye’nin gündemine getirdik. Aslında böyle bir eylem, parlamentoda yapılan bir eylem son derece sarsıcı dikkat çekici bir eylemdir. Ancak Türkiye’de iktidar partisi hani bundan utanmadı bile? Yani ana muhalefet partisi 500 saat meclisi terk etmeden oturuyor ve utanmadan sıkılmadan hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Hafife alıyorlar. Bu tip vurdumduymazlıkların kısa vadede muhalefete ama uzun vadede iktidara çok büyük zararı olur. Bunun farkında değiller.

 

 

‘Buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar’
Meclis’te bir eylem yaptınız, peki sizin sokak eylemlerine bakış açınız nedir? Kemal Bey Adalet yürüyüşü ile büyük bir eylem yapmıştı. Kitleleri sokağa taşıdı ama süreç devam etmedi. Aksine sokağa çıkmama çağrısı yaptı. Sizin sokak ile kurduğunuz bağ nedir?

Benim sokaktan herhangi bir çekincem yok. Partiyi sokaktan çekmek gibi bir niyetimiz yok. Geçen dönemde sayın genel başkan aslında Adalet Yürüyüşü ile önemli bir tepki gösterdi ancak seçim atmosferinde ve bir istismar siyaseti varken partinin biraz bu konuda çekingen davrandığı doğru. Bir siyasi parti sokakla, sokaktakilerle, sokağa kendileriyle birlikte çıkabilecek olan sendikalarla, örgütlerle derneklerle, sivil toplumla buluşamazsa yalnızlaşır güçsüzleşir. Sokağın kendini sahipsiz hissettiği bir noktada veya yalnız hissettiği bir noktada muhalefetin de gücünün direncinin kırıldığına inanıyorum. Bu noktada sokağa çıkmaktan tereddüt etmeyiz ama ne zaman sokağa çıkacağımıza ve ne kadar kalacağımıza bugünden bir şey söylemek doğru değil. Ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar. Yani buna mı uğraşıyorlar bilmiyorum ama muhalefetin sabrını taşırıyorlar bu yaptıkları işlerle.

 

 

Aydın-Adana-Mersin PM sonrası açıklanacak deniyor… İzmir daha da sonra neden bu kadar geç açıklanıyor. Kamuoyu yoklamaları yaptınız ne deniyor İzmir’de?

Özel çalışıyoruz İzmir’e.

 

 

Anketlerden nasıl şeyler çıkıyor?

Anketler yeni yapılıyor. İzmir’e 46 milletvekili yolladık.

 

 

İzmir adayı: ‘En zor tayin, amiral gemisine yapılan tayindir’
İktidar medyası İzmir ve İstanbul’un kimi ilçeleri için Ekrem İmamoğlu ile anlaşamadığınız yazıyor. Bir ekip işi elbette adayları belirlemek ama İmamoğlu’nun adayları belirlemedeki etkisi nedir?

Ekrem Bey İstanbul’a yoğun çalışıyor. Ekrem Bey’in içinde İzmir geçen bir cümle kurduğunu duymadım. O İstanbul’a konsantre olmuş durumda. Mansur Bey Ankara’ya yoğun çalışıyor. Ben İzmir’e yoğun çalışıyorum. İzmir benim memleketim. 10 yaşından 24 yaşına kadar orada büyüdüm. MYK üyeleri, il başkanımız oturup konuşuyoruz. İzmir’e özel gayret gösteriyorum. Özel çalışıyorum çünkü. Amiral gemisidir, sancak taşıyor. Deniz kuvvetlerinde en zor tayin amiral gemisine yapılan tayindir.

 

 

Tunç Bey’in adı adaylar arasında değil mi?

Var var, yani şu ana kadar aday gösterilmemiş olması aday gösterilmeyecek anlamına gelmiyor, gösterilecek anlamına da gelmiyor. Anketler yeni yapıldı. 46 milletvekili raporlarını yazıyorlar. İzmir dosyasını yeni açıyoruz.