Muharrem İnce’yi çok takdir ettim

Muharrem İnce’yi çok takdir ettim
4 Nisan 2017 17:30

Geçtiğimiz cuma gecesi Halk Tv’de söyledikleri nedeniyle hakkında halkı kin ve tahrike teşvik suçlaması ile hakkında dava açılan Hüsnü Bozkurt’u cuma gecesine kadar tanımıyordum.

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 
Halk tv’ye bakıyordum saat 00.00 civarı.

 

 
Ekranda da o anda kim olduğunu bilmediğim Hüsnü Bozkurt konuşuyordu.

 
Konuşması yüksek siyasi nitelikli ve politik hitabetin iyi bir örneği idi.

 

 
Konuşurken bazı anlattıkları hatta bir fazladan sigara içerek akciğerlerime ağır saygısızlık yapmama sebep olacak kadar etkili idi.

 

 
Kim olduğunu merak ettim, anlamam için aradan bir 10 dakika geçti Halk tv altyazı verene kadar.

 

 
Sonra konuşmasının bir yerinde, “Biz bunları İzmir’den denize dökeriz” gibi bir şey söyledi.

 

 
Haydaa bu ne diyor şimdi dedim içimden.

 
Kasttettiği evet oyu verenler değildi ama yine de böyle bir söz kullanmamalıydı.

 

 
Kaldı ki, denize dökmek askeri bir harekattır, üstelik Yunan işgali yok ülkede ve ayrıca da siyasiler bu tür diller kulanmamalı.

 

 
Fakat buna rağmen adamın hitabeti ve siyasi aurası o kadar yüksekti ki, bu kesin önseçimle gelmiştir dedim.

 

 
Çünkü Kılıçdaroğlu siyasi aurası bu kadar yüksek bir adamı kontenjandan seçmezdi, di mi?

 

 
Nitekim Kılıçdaroğlu bu adamı (Milletvekili Hüsnü Bozkurt) hemen “sattı”.

 

 
Tabirin amiyaneliğini hoşgörün ama Kılıçdaroğlu gazeteciler sorunca çok kötü ve dışlayıcı konuştu Bozkurt hakkında.

 

 
Oysa siyasi aurası yüksek bir CHP milletvekilini bu kadar kolay vermemesi gerekirdi iktidar yanlısı güruhun korkusuna kapılarak.

 

 
Mesela bu dili körükleyenin Erdoğan olduğunu, onun hayırcılara vatan haini dediğini, Bozkurt gibi sade bir miletvekiline yüklenenlerin sıkıysa önce Erdoğan’a yüklenmesi gerektiğini filan söyleyebilir, arada da tabii, “ne denize dökmesi ya, orda bir yanlış anlama var” filan diyebilirdi.

 

 
Kılıçdaroğlu ama hemen verdi Hüsnü Bozkurt’u, hem iktidar güruhuna sevimli görünmek istedi muhtemelen hem de Hüsnü Bozkurt’un kendisinde milim olmayan o siyasi aurasını kendisi için tehlikeli görmüş olabilir.

 

 
Kılıçdaroğlu’nun bir tane siyasi hitabeti yoktur siyasi yürekleri dağlayan ve bana fazladan bir sigara zararı verdirtecek kadar etkili olan.

 

 
Şimdi gelelim Muharrem İnce’ye…

 

 
Muharrem İnce dün gece Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölge’de konuğuydu.

 

 
Tabii, kendisine Hüsnü Bozkurt olayı da soruldu.

 

 
Dikkat kesildim, baktım ne diyecek diye…

 

 
Öyle ya…

 

 
Muharrem İnce de kendisi de siyasette en tepeye aday olan birisi.

 

 
Pekala Hüsnü Bozkurt gibi siyasi hitabeti gerçekten etkileyici birini haracayabilirdi.

 

 
Üstelik bunu yaparken siyasi iktidar güruhuna da sempatik görünebilirdi.

 

 
Muharrem İnce ama öyle yapmadı, helalinden çok saygın davrandı ve hiç o topa girmedi.

 

 
Yani, Hüsnü Bozkurt’u hiç eleştirmedi.

 

 
Sadece denize dökmeyi evet oyu verenler için söylememiştir dedi ve ardından bir güzel siyasi muhalif şeyler söyledi.

 

 
Çok takdir ettim bu davranışını.

 

 
Dik durdu ve siyasi pozisyonunu bozmadı birilerine yaranmak veya rakip olabilecek Hüsnü Bozkurt’u harcamak için.

 

 
Bu arada, bir de şunu söylemek isterim…

 

 
Muharrem İnce konuşurken bir yerde partili cumhurbaşkanının tarafsız olamayacağını söyleyince Ahmet Hakan program dengesini sağlamak için hep yaptığı üzere, “Ama hangi cumhurbaşkanı tarafsızdı ki, hiçbir tarafsız değildi” dedi. (Ahmet Hakan’ı eleştirmiyorum, o yayın yaptığı kuruluşun üzerine vergi zabitlerini çekmemek için böyle davranmak zorunda)

 

 
Muharrem İnce buna cevap vermedi pek, sanırım bir de çok dolaşmıştı miting miting ve çok yorgundu.

 

 
Oysa Ahmet Hakan’a şunu söylemek kamuoyunun kafasını aydınlatmak açısından önemli olurdu…

 

 
Önceki cumhurbaşkanları tarafsız olsa da olmasa da, kendi tarafından olmayanları hapse tıktırmıyorlardı.

 

 
Ve de, tarafsızslık meselesine gelirsek…

 

 
Önce cumhurbaşkanları devletçiydi ve devletlerin olgunluğa varması her toplumda uzun sürdüğü için sık sık halkın bir kesimini kıracak davranışları oluyordu.

 

 
Ama hiçbirisi parti politikası anlamında taraflı değildi.

 

 
Hiçbirisi bir siyasi partinin egemenlik sopası olarak kullanmıyordu devletin bu yüce makamını.

 

 
Abdullah Gül’e kadar bu böyledi.

 

 
Abdullah Gül aslında öyle hapisçi bir adam değildi ama o da Erdoğan’a boyun eğenler sınıfındandı.

 

 
O MASAL ŞARKISI İLE NE SAĞLARDINIZ?

 

 
Sayın Kılıçdaroğlu basına verdiği demeçte bugün demiş ki, “Biz, “baba bana bir masal anlat” şarkısını istedik ama bestecisi ve sahibi vermedi.” iyi de verselerdi ne olurdu, orasını anlayamadım.

 

 
Bu şarkı bir defa üç beş entel dışında öyle halkı uyaracak birşey değil.

 

 
Sonra uyutucu ve bizim millet uyutuculuktan değil, ritmden hoşlanıyor.

 

 
Hem sonra şu da var…

 
‘Baba bana masal anlat’ı alamamak değil ki herhalde asıl mesele…

 

 
HDP arabaları vızır vızır dolaşıyor, Emel Sayın şarkıları ile bangırdıyor.

 

 
Ama CHP’nin mesela bu hafta sonu esamesi pek okunmuyordu bu anlamda.

 

 
HDP, muhtemelen içindeki Türklerin de seçimiyle, en güzel Türkçe parçaları seçip, etkili tv reklamları kulanırken ana muhalefet partisi HDP’den parasal ve altyapı olarak çok daha zengin olduğu halde iki şeyin ucunu bir araya getirip, sokakları gümbürdetemiyor.

 

 
Çok üzülüyorum CHP altapısının ruhsuzlar, isteksizler ve beceriksizler elinde heba oluyor olmasına ve Türkiye’de HDP kadar bile etkili olamıyor oluşuna.

 

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan