Duş alın kardeşim!

Duş alın kardeşim!
4 Temmuz 2012 16:05

Havalar ısındı, kabus başladı! Üzgünüm, dayanamayacağım yazacağım artık! Böyle nahoş bir konuya girmek istemezdim ama… Türkiye’de, iyi niyetli bir tahminle, üç kişiden biri ter kokuyor! Böyle! Gerçek bu! Taksiye, otobüse binmemek, kalabalığa karışmamak, restorana gidip garsondan birşey istememek, hatta çalışma arkadaşlarının bazılarıyla arasına 3-4 metre koymak istiyor insan! Acı ama gerçek! Ter kokuyoruz! Ben, sen, sizin aileniz kokmuyor belki! Ama birileri kokuyor ve yaz ayları kabus haline geliyor! İşin vahim tarafı, “Kokmayanların yaşadıkları!” Ter kokan, kollarını sallaya sallaya, memnun mesut dolaşıyor! Rahat, tasasız! Kokuyu çekenler endişeli, mutsuz, rahatsız!

SÖYLEMEK KABAHAT
Nedense, kültürel olarak durum şu: Saçı bozulmuş birine, ruju dışarı taşmış iş arkadaşına, ayakkabısının bağı çözülmüş sokaktaki adama bunları söyleyip uyarmak serbest! Ter kokana “Ter kokuyorsun” demek ayıp! Hem o kokuyu çektiğinle kalıyorsun, hem de “Eee affedersiniz, hava sıcak malumunuz, siz de haklı olarak terlemişsiniz herhalde, hafif bir koku vücuda gelmiş” gibi kibar ve bin dereden su getiren bir uyarıda bile suçlu duruma düşüyorsun! Vay efendim, sen bana nasıl “Ter kokuyorsun” dersin! Eee? Sen leş gibi kokarken iyi de, ben söyleyince mi kabahat! Duş al o zaman! Sabun kullan bir zahmet! Bir paket sigara eksik iç, onun yerine bir anti- perspirant deodorant edin! Kokma işte yahu! Birkaç yıl önce, canıma tak etti! Belki yaş 30’lara varınca, insana bir güven, olgunluk, rahatlık geldiği için, belki burnumun tahammülü kalmadığı için, belki artık özellikle büyük şehirlerde su kesintilerinin azalması, sabun ve deodorantların her yerde, gayet ucuza bulunması, ama insanların hala leş gibi kokması tetikledi beni! Ter kokana, şak diye söylemeye başladım! Bu zor bir itiraftır halbuki.

İŞİN EN ZOR KISMI!
Çalışma ortamına leş gibi kokan biri gelir. Bir iki hafta katlanılır. Sonra herkes birbirine onun ne fena ter koktuğundan bahsetmeye başlar. Sonra, koklama duyularının tahammül sınırları aşılınca, gelir işin en zor kısmı: “Kim söyleyecek?” Herkes “Ter kokana ter koktuğunu söyleyen kötü adam” durumuna düşmemek için “Ay ben söyleyemem, ayıp”a sığınır! “Sen söyle, sen arkadaşısın”, “Sen söyle, senin daha patavatsız bir tavrın var”, “Kağıda yazıp, bir dost diye imzalayalım”a kadar gider bu iş! Ben artık söylüyorum, çok rahatladım. Hatta kendi “dostça, kibar ama net” cümle kalıbım var: “Terlemişsiniz herhalde, sıcak tabii, ama belki kendiniz fark etmiyorsunuz, koku var!” Söylediklerimin yüzde doksanı da savunmaya geçiyor! Ve istisnasız hepsi bana gıcık oluyor! “Çalışıyoruz, terliyoruz, ne yapalım?” gibilerinden bir “Emeğe saygı duy pis burjuva” cevabı da geliyor zaman zaman! Çalışmakla ter kokmanın ne alakası varsa! Sanki biz çalışmıyoruz! Peki, bizi bırak, seninle aynı işi, üstelik daha çok terleyerek yapan şu adam niye kokmuyor? Duş alıyor çünkü, duş! 70’li yıllarda TRT’de, yaz aylarında halkı eğiten bir “Ter kokmama” filmi gösterilirdi!

SADECE SU VE SABUN
Bir ofiste insanlar oturmuş, ‘Yanlış Ahmet’ diyebileceğimiz genç adam ter kokuyor, ve bütün ofis rahatsız oluyor! Elbette, gerçek hayattaki gibi, herkes şikayetçi, ve hiçbiri yüzüne söyleyemiyor! Sonra ofisin çaycısı “Doğru Ayşe Hanım” geliyor ve çayları dağıtırken herkes ona parfümünün markasını, bu güzel kokunun sırrını soruyor. Ayşe Hanım gözleri yaşartan bir cevap veriyor: “Sadece su ve sabun!” Ter kokan arkadaş müthiş bir bilinç ve anlayış içerisinde, utanç dolu bakışlarını masasına indiriyor ve o günden sonra sabun kokan bir insan oluyor! 70’lerden bugüne çok şey değişti! Artık böyle eğitim programları gösteremezsiniz Türklere! Çok havalıyız, civalıyız, Avrupalı’yız efendim! Devletin televizyonu vatandaşının ter kokmasına karışamaz artık! Böyle didaktik programlar olmaz, tefe koyarlar adamı. “Ayıp olur!” Ayriyeten demokrasi vardır, vatandaşın ter kokma özgürlüğü vardır! 70’lerden bu yana çok şey değişmiştir. Şu ter kokusu değişmemiştir! Duş alın kardeşim! N’olur yahu!

GÜLSE BİRSEL