Barınma krizi nasıl başladı, ne yapılmalı? CHP’li Özçağdaş madde madde anlattı!

Barınma krizi nasıl başladı, ne yapılmalı? CHP’li Özçağdaş madde madde anlattı!
15 Haziran 2023 12:01

CHP İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş; son dönemde gündemden düşmeyen ve tüm kentlerimizde etkisini her geçen gün arttıran barınma krizine yönelik Meclis Araştırma Önergesi verdi.

 

 

 

Kira artışındaki fahiş fiyatlar nedeniyle yoksullar, dar gelirliler, emekliler, öğrenciler ve toplumun her kesiminin olumsuz etkilendiğine dikkat çeken Özçağdaş, konuyla ilgili ayrıntılı verileri de paylaştı. Sorunun ivedilikle Meclis bünyesinden tüm boyutları ile ele alınması gerektiğini söyleyen Suat Özçağdaş, Anayasanın 98’nci ve İçtüzüğün 104’ncü ve 105’nci maddeleri gereğince vermiş oldukları Meclis Araştırma Önergesinin kabul edilmesi için çağrıda bulundu.

 

 

CHP’li Özçağdaş, barınma krizini maddeler halinde sıraladığı açıklamasında yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

 

 

Bugün ne yaşıyoruz?
 Kira artışlarındaki fahiş artışlar nedeniyle yoksullar, dar gelirliler, işsizler, incinebilir gruplar, kamu görevlileri, devlet memurları, emekliler, öğrenciler ve toplumun her kesimi olumsuz etkilemekte ve bu artışların altında ezilmektedir.
 Örneklerle değerlendirmek gerekirse;
 İstanbul’da 2019 yılının Mayıs ayında konut kirası ortalama 1.963 TL iken, Mayıs 2023 itibariyle %707,21’lık artış ile 15.847 TL’dir.
 Özellikle dar gelirli yurttaşlarımızın yaşadığı bazı ilçelerimizden örnekler verirsek:
 Sultanbeyli ilçemizde 2019 yılı Mayıs ayında konut kirası ortalama 1.121 TL iken, Mayıs 2023 itibariyle %740,50’lık artış ile 9.422 TL olmuştur.
 Ümraniye ilçemizde 2019 yılı Mayıs ayında konut kirası ortalama 1.500 TL iken, Mayıs 2023 itibariyle %889,92’lık artış ile 14.850 TL olmuştur.
 Yıllardır benim de yaşadığım Üsküdar ilçesinin ise, 2019 yılı Mayıs ayı konut kirası ortalaması 2.142 TL iken, %705,67’lık artış ile 17.257 TL’ye yükselmiştir.
 Yine Üsküdar ilçemizin dar gelirli hemşerilerimin oturduğu bir mahalle olan Yavuztürk mahallesinde 2019 yılında 1.070 TL olan konut kirasının şu anki değeri ortalama 11.000 TL’dir.
BUNA KARŞILIK:
 Asgari ücret ile geçimini sürdürmeye çalışan insanlar; 2019 yılında 2.020 TL asgari ücret alırken 2023 yılında 8.506 TL ile hayatını idame ettirmeye çalışmaktadır.
 Bir başka deyişle, kiralar 8-10 kat arası artmışken, asgari ücretin sadece 4,2 kat arttığını görüyoruz.
 Bunun sonucu olarak:
o Kiracılar, bir yandan mutfağı yangın yerine çevirmiş olan gıda enflasyonu ile boğuşurken, diğer yandan kiralarını ödeyemez hale gelmektedirler.
o Kredi kartı borçlanması ile ayı çevirmeye çalışan bu kesimler her geçen gün artan bir borç batağına saplanmaktadırlar.
o Evlerinden çıkmak durumunda kalan kiracılar, fahiş fiyat zamları nedeniyle ev bulamamaktadırlar.
o Güvencesiz işlerde çalışan, işsizlik ile boğuşan kent yoksulları, her geçen gün barınamaz hale gelmektedirler.
o Üniversite eğitimi için ailesinin bulunduğu kentlerden farklı kentlere giden ancak yurtların yetersizliği nedeniyle kiralık evlerde barınmaya çalışan dar gelirli ailelerin çocukları kiralık konut yükü altında ezilmektedir.
o Mevcut düşük maaşlar nedeniyle, İstanbul gibi kentlerde barınamayacak duruma gelen devlet memurları diğer illere tayin istemekte ve adeta büyükşehirlerden kaçmaktadır.
o Bunun doğal sonucu olarak, kamu hizmetlerinin gerektirdiği norm kadro sayısını çok daha azı ile hizmet verilebilmektedir.
 Barınma krizine karşı çözüm diye sunulan yüzde 25 kira artışı sınırı ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirmiştir. Bu durum,
o kira tespit davalarının artmasına,
o her iki taraf arasında yaralanma ve hatta ölümle sonuçlanan olayların yaşanmasına,
o toplumsal huzurun ortadan kalkmasına neden olmuştur.
 Kiracıların yaşamakta olduğu krize yönelik alınan kira artış sınırı tedbiri, elde ettiği kira geliri ile başka bir evde kiracı olarak yaşayan ev sahiplerinin yaşamını da olumsuz yönde etkilemiştir.
 İktidar, yargıya kurduğu baskı ile kira tespit davalarındaki ilk celseleri 2024 yılına vermekte, her zaman yaptığı gibi sorunu ötelemekte, ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirmektedir.

Büyük bir insani kriz haline gelmiş olan bu duruma nasıl geldik?

 

 

 Öncelikle, barınma ve konut hakkının gerek taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler gerekse anayasamızca güvence altına alınmış bir hak ve devlete yönelik sorumluluk olduğunun altını çizmek isterim.
 Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, “Herkesin kendisinin ve ailesinin sağlık ve refahı için konut hakkı vardır.” ifadesine yer vermiştir.
 İstanbul’da toplanan Bileşmiş Milletler İnsan Yerleşmeleri Konferansı’nda (Habitat II) kabul edilen “herkesin sağlıklı, güvenli, emniyetli, erişilebilir-ödenebilir olan ve temel hizmet, kolaylık ve konfor unsurlarını içeren, konut ve yasal yararlanma güvencesi konusunda ayrımcılıktan arınmış yeterli konutunun olabilmesi” maddesi konut hakkının çerçevesinin tanımlanması bakımından önemlidir.
 Anayasamızın 57. Maddesi “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler” biçimindedir.
 1961 Anayasası ile devlete, yoksul ve dar gelirli ailelerin sağlık şartlarına uygun konut ihtiyaçlarını karşılayıcı tedbirleri alma görevi verilerek; sosyal konut üretiminin devletin anayasal bir görevi olduğu belirlenmiştir.
 1961 anayasasında barınma hakkının bir gerekliliği olarak yoksul ve dar gelirlilere öncelik verilirken; neoliberal ekonomi politikalarının izlerini taşıyan 1982 Anayasası ile konutun bir yatırım ve rant aracı olarak algılandığı görülmektedir.
 Neoliberal iktisat politikalarının etkileri, AKP iktidarlarının tercihi ile dar gelirlilerin temel konut edinme aracı olan ve ülkemizde Batıkent vb. çok başarılı örnekleri olan konut kooperatifçiliğin pasifize edilmesi ile birlikte; konut artık dar gelirlilerin sahip olduğu bir yaşam alanı olmaktan çıkmış, belirli sınıflar için büyük ölçüde kullanım değeri için değil, değişim değeri için ihtiyaç duyulan bir tüketim malına dönüşmüştür.
 Nitekim, TUİK verilerine göre 2001 yılı itibari ile özel sektörün konut yapımındaki oranı %76,4’den %83’e çıkmıştır.
 Geçmişte eve giren bir maaş ile girdiği kooperatifte yaptığı küçük yatırımlarla evsahibi olabilen emekçiler ve dar gelirliler için insan onuruna yakışan bir konut sahibi olmak bugün artık bir hayaldir.
 Merkez Bankası Konut Fiyat Endeksi verilerine göre, Mart 2023’de İstanbul’da m² birim fiyatı 33731,1’dir. Buna göre 100 metrekare bir ev için ortalama 3 milyon 373 bin 311 TL ödenmesi gerekmektedir.
 Buna göre, bir asgari ücretli, yukarıdaki rakamı sıfır faizle borçlansa, yeme-içme-ulaşım dahil hiçbir başka masraf yapmasa dahi 33 yıl boyunca sadece ev taksidi ödemek durumundadır. Bu da sizlerin de takdir edeceği üzere imkânsızdır. Aylık gelirinin (TÜİK tarafından belirlenen Hane Halkı Tüketim Harcaması’na göre) %23,7’sini buraya harcaması durumunda 140 yıl sonra evin borcunu ödeyebilecektir.
 Dolayısıyla ilk ve öncelikle tespit edilmesi gereken konu: Bugün yaşanan konut krizi ve kentleşme sorununun derinleşmesinin temel nedeni neoliberal sağ siyasetlerdir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin konut ve ücret politikası dar gelirlilerin ev sahibi olmalarını bir hayal haline getirmiştir.
 Bu tarihsel sürecin ve sağ ekonomi-politik tercihlerin yanısıra AKP iktidarının ülkeyi büyük bir ekonomik bunalıma sürükleyen politikaları da diğer bir önemli nedendir.
 AKP’nin faiz sebep, enflasyon sonuç mottosu ile uyguladığı kerameti kendinden menkul ekonomi anlayışının yarattığı yıkım, ülkenin tüm kaynaklarını betona ve beslediği çeteleşmiş yapılara aktardığı ekonomik tercihlerinin getirdiği ekonomik bunalım, dolar/euro kurunun ve enflasyonun geldiği nokta, geçmişte dolandırıcılık ile suçladığı sayın Mehmet Şimşek’i bugün kurtarıcı olarak atamış olması sonucunu beraberinde getirmiş bulıunuyor. Ancak içinde bulunduğumuz derin ekonomik kriz özellikle kentlerde yoksulların, dar gelirlilerin, işsizlerin, emekçilerin ve emeklilerin nefes almakta zorlandığı bir hale gelmiş bulunuyor.
 Yaşamakta olduğumuz barınma krizinin bir diğer nedeni ülkemizin kontrolsüz göç nedeni ile yol geçen hanına dönmesidir. Bu kapsamda:
o Ülkemize gelen yoğun mülteci göçünün doğal sonucu olarak, 10 milyondan fazla mültecinin yaşamaya başlaması nedeniyle, İstanbul başta olmak üzere birçok kentimizde konut talebinin artması kira artışlarının bir başka nedenini oluşturmaktadır.
o Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının konut alımı ile satılan bir hale gelmesi hem ulusal onurumuz hem de ülkemizin geleceği açısından bir tehdit haline gelmiştir. 2013-2022 yılları kıyaslandığında yabancı uyrukluların konut edinme sayısı beş kat artmıştır. 2022 yılında, bir önceki yıla göre %15,2 artışla yabancılara 67.490 konut satılmış olup, bu konutların 24.953’u İstanbul’da, 21.860’ı Antalya’da, 3.316’sı ise Mersin’dedir. Ülke genelinde yabancılara satılan konutların 50.129’u bu üç kentte satılmıştır.

 

 

Bu durumdan nasıl çıkabiliriz?

 

 

 Öncelikle sorunun Meclis bünyesinde tüm boyutları ile ele alınması gerekmektedir. Ülkemizdeki konut kiralarında son yıllarda yaşanan artışların nedenlerinin belirlenmesi ve yaşanan kira artışlarına yönelik alınabilecek önlemlerin ve politikaların tespit edilebilmesi amacıyla Anayasanın 98’nci ve İçtüzüğün 104’ncü ve 105’nci maddeleri gereğince vermiş olduğumuz Meclis Araştırma Önergesinin kabul edilmesi için çağrıda bulunuyoruz.

 Yine ‘Konut Edinme ve Barınma Hakkı’ kapsamında herkesin sağlıklı, güvenli, alt yapısı tamamlanmış konuta erişimini kolaylaştıracak tedbirler alınması amacıyla, bu konuda yapılabileceklere yönelik iktidara somut önerilerde bulunmak istiyoruz:

 Toplu Konut İdaresi’nin asıl görevi olan sosyal konut üretimine odaklanmasının sağlanması;
 dar gelirli ailelerin kira öder gibi taksitlerle konut sahibi olmalarına ya da düşük bir bedelle kiralayabilmelerine olanak sağlayacak programlar oluşturulması;
 dezavantajlı grupların, yeni evlenenlerin, uzun süre işsiz olanların sosyal konut imkânından öncelikle yararlanmasının sağlanması;
 yerel yönetimlerin kiralık sosyal konut inşa etmeye teşvik edilmesi ve bu amaçla kaynak sağlanması;
 konut birlikleri ve kooperatiflerinin de bu kapsamda desteklenmesi;
 gençlere nitelikli barınma imkânı sağlamak üzere tüm üniversitelerin içinde veya yakınında yeterli sayıda öğrenci yurdu açılması;
 konut üretiminde çağdaş bir şartname, kodlama ve maliyet sistemi oluşturulması;
 düşük maliyetli ve daha hızlı konut üretimi için endüstriyel inşaat tekniklerinin geliştirilmesinin teşvik edilmesi;
 Türkiye’yi bir açık ülke haline getiren düzensiz göç politikalarına son verilerek, mültecilerin ülkelerine dönmelerinin teşvik edilmesi sorunun çözümüne yönelik öneriler arasındadır.