Terör askeri önlemle çözülür çünkü zafer namlunun ucundadır

Terör askeri önlemle çözülür çünkü zafer namlunun ucundadır
6 Mart 2013 01:00

Bir milletin ordusu onun güven kaynağı ve yaşama garantisidir.


İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Ordu olmadığı takdirde ne vatan korunur ne de millet esenlikte olur.
Bir milletin yönetildiği demokrasi bile silahlı kuvvetlerinin varlığı ve etkinliği ile korunur.
Tarih boyunca ve işin doğası gereği ordusuz hiçbir devlet olmamıştır.

Türk Milleti tarih boyunca hep kritik coğrafyalarda bulunmuş, iç ve dış düşmanlara karşı,ordu-millet dayanışmasıyla ulusal varlığını korumuştur.
Bu Türk Milleti’nin yazgısı haline gelmiştir.

Tarihte hareketli ve cengaver milletler büyük topraklar fethetmiş, bunun sonunda imparatorluklar kurmuşlardır.
Türk Milleti’de imparatorluklar kurmuştur ve doğal olarak sosyal ve siyasal bünyesinde her ırktan insan toplulukları barındırmıştır.

Ama Türk Milleti’nin diğer milletlerden ayırtında olmamız gereken en önemli özelliği kurdukları devletlerde bünyesinde barındırdığı başka ırklara mensup insan topluluklarına adil ve eşit davranması, onlara sınırsız özgürlük vermesidir.

Bunların en başında gelen inanç ve geleneksel yaşam özgürlüğü ile dil özgürlüğüdür.
Hemen kısaca belirtelim, Türklerin böyle çok liberal özgürlük anlayışları olmasa idi bugün Avrupa’nın en az yarısı,yüz elli yıl hakimiyetleri altında tuttukları Viyana’ya kadar bütün o coğrafya halkı Müslümandı bugün.

Bırakın bunu, Türkler geleneklerini ve dillerini bile dayatmamışlar hakimiyetleri altındaki ırklara.

Türkler’in anlayışı ve genetiği böyle; onu başka tür davranışlara itemezsiniz.

Ama devletinin güvenliğini ve milletinin sürekliliğini sağlamak için ordusunu hep güçlü tutmuştur Türk Milleti.

Hiçbir ırka adaletsiz davranmayan ve onları dışlamayan Türk Milleti, maalesef, tarih boyunca da birçok ihanete uğramıştır.

Bugün Türk Milleti’nin başı terörle belada.
Türk Milleti azgın PKK terörüyle başı büyük belada ve bugün kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutan yöneticiler nedeni ile ülke bölünme noktasına gelmiştir.

Bin yıldır Türk’le kardeş olmuş Kürt halkının büyük çoğunluğunu tenzih ederek söyleyeyim ki, onların adına otuz senedir silahlı terör estiren ve yaklaşık Türk, Kürt 40 bin insanımızın ölümüne sebep olan bu azman terör belası nasıl çözülür diye düşünüyoruz milletçe.

Dünyada terörle başı belaya girmiş çok ülke olmuş, kimisi bunu çözmüş, kimi ülkeler de karpuz gibi ortadan ikiye ayrılmışlardır.

Bizim Türk Devleti olarak, Kürtlerle birlikte yaşamamızın tarihsel ve sosyolojik altyapısı çok farklı.
Biz doğal olarak bölünemeyiz.
Eğer bölünürsek bu çok suni olur, vebali de bugünkü ABD güdümlü iktidar ve BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın üstünde kalır.

Bir defa biz Kürtlerle bin senedir birlikte yaşıyoruz; bırakın et-tırnak olmayı, aynı kanı taşıyoruz.
Aynı dine mensubuz.

Bu ülkede tarih boyunca ve Cumhuriyet tarihi süresince Kürtler hep özgür yaşadılar, dillerini de serbestçe konuştular, fabrikatör oldular, büyük ticaretler yaptılar, istedikleri mesleği seçtiler.
Hakim, savcı, avukat, doktor, öğretmen, hemşire, mühendis, memur, işçi vs. yani Türkler’in edindikleri her mesleği onlarda yaptı.

Kürtlerin düşmanları kendi aralarından çıktı.

Kimdi onlar?
Onları sömüren zalim ağalar, sahtekar din sömürücüsü şeyhler ve despot aşiret reisleri.
Bu zalimleri Kürtlerin kendileri besledi, Cumhuriyet rejimi mi aralarına soktu.

Bugün emperyalist güçlerin ve Türkiye düşmanlarının gazına gelmiş PKK teröristleri bu topraklardan pay istiyorlar.

Bu alçak teröristler bilmeli ki, bu toprakların her santimetre karesi, yüzyıllar boyu süren mücadelede Türklerin kanı ile alınmıştır.

Bir milletin hoşgörüsünü istismar etmek alçaklığın en katmerlisidir.

En az otuz senedir Güney-Doğu’ya yapılan yatırım hiçbir yöremize yapılmıyor.
Türkiye’nin Batı bölgelerinde ki bir kısım yörelerde olan yoksulluk Güney-Doğu’dan daha fazla.
Kürt çocuklarının okuması için Devlet bir yığın yatılı bölge okulları açtı Doğu ve Güney-Doğu Anadolu Bölgemize.

Bölge insanlarının çoğu elektrik parası ödemiyor; bu yükte Batı’da yaşayan insanımızın boynuna yükleniyor.
Bunlara çocuk sayısına göre para veriliyor.
Üstelik çocuk sayıları çok fazla.
Bu verilen paralar çalışan dar gelirli vatandaşın vergilerinden, memur ve işçilerin maaşlarından eksiltilerek karşılanıyor.

Şimdi hükmümüzü koyalım.
Devlet tabii ki, ekonomik, sosyal, kültürel önlemleri alarak terörü önlemeye çalışmalıdır.
Ama bugün geldiğimiz nokta itibariyle anlaşılmıştır ki, terör sadece bunlarla çözülemiyor; bilakis ödün şeklinde algılandığı için teröristleri iyice azdırıyor.
Terörle mücadelenin ana gövdesini askeri çözüm oluşturur.

Askeri çözüm yanında yukarıda bahsettiğim önlemler terörle mücadelede ancak garnitör niteliğindedir.
”Türk Silahlı Kuvvetleri”nin etkin ve kararlı mücadelesi olmasaydı bugün Türkiye çoktan karpuz gibi ikiye yarılmıştı.

Bundan sonra da TÜRK ORDUSU kararlı tutumuyla mücadeleyi sürdürürse bu lanet olasıca terörün sonu alınır.

PKK’lı teröristlerin anlayışı çok bozuk, onlar sopa ve silah dışında hiçbir uygar önlemle yola gelmezler.

Şair Ziya Paşa ‘‘Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diyor.

PKK’lı teröristlerle otuz senedir etkili bir silahlı mücadele yapıldı ama yola gelmeleri için nasihatla birlikte çıkarılan ”Eve Dönüş Yasası” gibi aflar ve Doğu, Güney-Doğu’ya yapılan yatırımlar onları yola getirmemiş, bilakis son on senedir, BOP Eşbaşkanı’nın şımartmasıyla daha da kudurmuş, bugün ilk aşamada özerk bölge son olarak da ayrı bir devlet kurma iradesine gelmiştir.

Teröristbaşı Öcalan, son ihanet süreci ile ilgili olarak ”Eğer bu süreç başarıya ulaşmazsa 50 bin gerilla ile silahlı mücadele başlar” diyerek,Türk Devleti ile psikolojik savaş yapıyor.

Bu pervasız meydan okumaya karşı verilecek yanıt ”Gel bakalım, geleceğin varsa göreceğinde var; senin elli bin teröristine karşılık, Türk Ordusu’nun en etkili kara, deniz, hava silahlarıyla birlikte yekunu bir milyon Mehmetçiği var; ihtiyat askeri ile birlikte bu sayı en az beş milyona çıkar” sözleridir.
Eğer kafası basıyorsa anlar.

Türk Milleti’nin tek güvenlik kaynağı TÜRK ORDUSU’dur, terörü bitirecek olanda meşru silah gücüdür.

Dünyadaki tüm terör örgütleri silahlı mücadele ile çökertilmiştir.
Terörist zoru görmeden silahı bırakmaz.
Çünkü teröristin mayası bozuk.

Bozuk mayayı temizleyecek tek meta meşru silah gücüdür, yani Türk Ordusu’dur.
”Zor oyunu bozar” bir mücadele kuralıdır.

Türk Ordusu ”Baskın basanındır” kuralını uyguladığı müddetçe PKK terörü sonunda bitecektir.

Meşru ve hukuk düzeni içinde doksanlı yıllarda yapılan etkin, kararlı silahlı mücadele olmasaydı bugün Kürdistan kurulmuş olacaktı maalesef.

Meşru etkin silahlı mücadelenin aynısı bugün yine lazım bize.
Recep Erdoğan Başkan olma uğruna her şeyi feda etmeye hazır PKK terör örgütüne.
Yok öyle üç kuruşa beş köfte.

PKK terörünü bitirmek için meşru silahlı mücadeleden başka çare yok.
Asker’in sloganı ”Zafer namlunun ucundadır” gerçeğini yaşayıp göreceğiz.

PROMPTER HATİBİ TAYYİP PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK SAĞLIYOR

Siz hiç ABD işbirlikçisi ve BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın TBMM Grup Toplantısı  konuşması ile herhangi bir televizyon programındaki konuşması arasındaki  farkı fark ettiniz mi?

Grup Toplantısındaki konuşmasında bütün konulara hakim ve her şeyi detayları ile bilen bir hatip görürsünüz, televizyon programındaki konuşmasında da sorulan sorulara takılarak yanıt veren, sözcük bulmada zorlanan, konuya hakimiyeti olmayan, dili dolaşan biri vardır karşınızda.

Örneğin, televizyon programında veya ayaküstü konuşmalarında en çok kullandığı sözcükler, sokak lisanından “Bu noktada’’, ’’Kalkıpta’’, ’’gerekli adımlar atılacak’’ sözleridir.

Çünkü, sorulan konuyu kavrayamadığından izah etmekte zorlanıyor ve bu yuvarlak sözlerle biliyormuş havası vererek geçiştiriyor.

Peki grup toplantısında veya önceden programı belli olan herhangi bir sivil toplum kuruluşu toplantısında kürsüdeyken neden çok seri ve her şeyi biliyormuş gibi konuşuyor?

Bunun tek nedeni “Prompter’’ denilen ve arkadan sinema filmi gibi yansıtılan ışınla konuşulacak metnin yüzeyine iletildiği, hatibin önünde bulunan çok şeffaf camdan yapılmış bir araç.

İnce bir kaldıraç üzerinde bulunan ve gönderilen konuşma metninin sürekli akarak hatibe iyi konuşma yapıyormuş ve bu konuştukları hep belleğinde ve ezberindeymiş algısı veren, tabir yerinde ise tam bir aldatma aracıdır.

Bu prompter o kadar ince ve şeffaf ki, onu önceden bilmeyen, televizyon ekranlarında ayırtına varamaz.

Yine bu prompter denilen aygıtı önceden bilmeyen bir insan da hatibi canlı dinlese bile ayırtına varamaz.

İşte Recep Erdoğan, programı önceden belli olan ve kürsüden konuşacağı zamanlar hep prompter kullanır ve kitlelere ne muhteşem bir hatip algısı ve ne kadar bilgili bir Başbakan imajı verir ki,bu durum onu diğer genel başkanların haksız rekabetle önüne geçirir.

Halbuki Recep Bey orada sadece spikerlik yapar; konuşuyor gibi görünen konuları hiç bilmediği gibi ezberinde de değildir.

Ama ona oy veren kitleler onun çok bilge ve dünya çapında bir hatip olduğunu sanır.

Üstelik Recep Erdoğan bu işi o kadar ustaca yapıyor ki, tek prompter kullanmıyor.
İki prompter kullanıyor; önünde duran bu prompterlerden birisi sağında diğeri de solunda duruyor ve yüksekliği boyuna göre ayarlanarak konuşuyormuş gibi bu zerzevatlardan okumaya başladığında bir süre sağa dönüp oradan okuyor; güya sağda oturanlara hitap ediyormuş gibi; biraz sonra sola dönüp soldakinden okuyor; güya soldakilere hitap ediyormuş gibi.

Yani tam tekmil numara.

Ben de yeni milletvekili olduğum zaman ne yalan söyleyeyim, adamın bu mükemmel hatip numarasını canlısını dinlememe rağmen anlayamamıştım; daha sonra ayırtına vardım.

2007 senesinde ben Anavatan Partisi’ndeyken bir gün “Muhalefet Kulisi’’nde sohbet ederken bir grup CHP milletvekiline Erdoğan’ın prompter kullandığını ve bu nedenle mükemmel konuşuyormuş gibi göründüğünü anlatmıştım fakat bir türlü inandıramamıştım.

Hele bir doktor milletvekili arkadaş o kadar itiraz etti ki bana, bu yüzden biraz da asabileşmiştim.
Çünkü Erdoğan’ı canlı olarak dinleyen bendim.

Prompter hatipliğinde bilgiler ve konuşma metinleri BOP Eşbaşkanı’nın danışmanlarına ait, konuşuyormuş gibi spikerlik yapıp siyasal parsayı toplayan ve bunu oya tahvil edense kendisi.

Örneğin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sürekli kağıda bakarak okuduğu için konuşmalarından dolayı seçmen üzerinde çok olumsuz algı bırakıyor.

Siyasetteki algının bir yönünü daha ele alarak, BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın bir kurnazlığını daha tekrar ve detaylı olarak okuyucuya aktarmak önemlidir diye düşünüyorum.
RTE’nin siyaset için kullanmayacağı ve istismar etmeyeceği hiçbir şey yok.

Dün de grup toplantısında Müslüm Gürses, Orhan Gencebay ve Terdi Tayfur isimlerini çok çirkin bir şekilde kullandı ki tamamen etik dışı idi.

Güya bu isimlere kendinden önceki dönemlerde siyaset mühendisleri tarafından baskı yapılmış, çok zulüm görmüşler, Müslim Gürses’in ölümü halkı aşağılayanlara en güzel cevap olmuş; falan filan ki, tam bir yerli deyimimizle “Sap yiyip saman savurma’’ sözleri.

“Cumhuriyet Tarihi’’ içinde BOP Eşbaşkanı’ndan başka hiç kimse kendinin eleştirdiği elitistler dahi kimse halkı ve sevdiklerini aşağılamadı.

Halkın anasına küfretmedi, köylüyü azarlamadı, iş isteyenin ağzına sözünü tepmedi.
Böyle çirkince bir iftira olabilir mi?
 
Adama demezler mi bu sanatçılar senin iftira attığın o dönemlerde isim yapıp meşhur oldular ve insanımız tarafından kabul gördüler.

Bu sanatçıları sen mi meşhur ettin?
Adam oy toplamak için insanı ve sanatçıyı bile malzeme, alet,araç seviyesine indiriyor.
Her şey ve herkes onun malı gibi.

Şimdilik yazıklar olsun demekten başka elimizden bir şey gelmiyor.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!