T.C. kimin neresine battı ve ‘İki çekip bir gevşet’ yöntemi

T.C. kimin neresine battı ve ‘İki çekip bir gevşet’ yöntemi
12 Nisan 2013 14:09

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin resmi sembolü olan “T.C” ibaresinin son zamanlarda çeşitli devlet kurumları tabelalarından önceleri çok yavaş olmak üzere birkaç yerden kaldırmaları,daha sonra yurtseverlerin pek bir anlam verememesi nedeni ile başlangıçta tepki göstermediklerinden bu ihanet işinde hız almaya başlamışlar ve Türkiye’nin her tarafında hızla uygulamaya geçtiler AKP hükümeti ve emirlerindeki bürokratlar tarafından.

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Bu makaleyi bu nedenle kaleme aldım ve uyguladıkları bu işin yöntemine ait BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan’ın çok önemli yardımcılarından, akıl hocalarından, Türk ve Türklüğün amansız ve iflah olmaz karşıtı,Türklük izlerini Anadolu’ dan silme teorisyeni Hüseyin Çelik’ in 2010 yılının Ocak ayında, o zamanki Star yazarı şimdi ki AKP milletvekili Şamil Tayyar’a verdiği bilgilerden yola çıkarak, ABD işbirlikçilerinin yurtseverleri nasıl kodese tıktıklarını, Türklüğü hangi yöntemlerle yok etme planlarına ait önemli bilgiler ediniyoruz.

Önce  çok yavaş olmak ve bir iki yerde olmak üzere Sağlık Bakanlığı’ na bağlı hastanelerden başlayarak T.C. ibaresini kaldırarak Türk Milleti’nin nabzını yoklamaya ve tepkilerini ölçmeye kalktılar.

Sonra baktılar ki pek ses seda çıkmıyor, bu işte dozajını biraz daha yükselttiler.

Değişik kurumlardan, valiliklerden,üniversitelerden utanmadan, yüzleri kızarmadan,hayasızca T.C. ibaresini hızla kaldırmaya başladılar.

Daha dünkü mülteci, Yunan kazığı yemiş daha sonra Anavatan’ a ve Türklerin sıcak kucağına sığınmış olan Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’ na bunu neden yaptıkları sorulunca insan zekası ile alay edercesine “T.C.’yi kaldırmak önemli değil” diye zırvaladı, en hafif tabiriyle.

Yoksa Yunan tabiiyetini mi özledi Müezzinoğlu Efendi?

Ben makalamin başlığında ifadesini bulan “T.C.KİMİN NERESİNE BATTI…” başlığını elbetteki 2009 yılında Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir’ in AKP hükümeti için söylediği “Meşe ağacının hangi dalı nerenize battı Sayın Hükümet…” anlamında söylemiyorum; sadece bir metafor yaparak, nasırınıza batıp da, ağrı sızı mı oluşturdu demek istiyorum.

Tabi olay öyle değil, ABD’ nin tüm planları, Anadolu’ dan Türk ve Türklüğü silme yöntemleri, Türkiye’ nin tüm olanaklarını ve Türk Milleti’nin en hassas noktası olan yüce İslam dinini Hıristiyan-Haçlı emperyalizminin ermine vererek ahaliyi sıfır kilometer kurnazlıkla kandıran Recep Erdoğan’ a dayatılıyor.

Peki Atatürk’ ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin felsefesini ve kurumlarını nasıl çökertmek, yıkmak, daha sonra da Ortadoğu ülke rejimlerinin düşünce biçimi olan Arap paradigmasına göre şekillendirmek istiyorlar?

Tabii ki deneyerek ve deneme yanılma yöntemi ile.

Birde “BAŞBUKALEMUN” yazımda yazdığım gibi bukalemun taktiği ile çok temkinli ve yavaş hareket ederek avını aniden yakalayıp yok etmek yöntemi ile bu işi yapıyorlar.

Şimdi bakın BOP Eşbaşkanı, ABD işbirlikçisi bay Erdoğan’ ın yardımcısı ve akıl hocası, daha önce yazdığım iki iki makalemde de belirttiğim gibi AKP’ deki Türk ve Türklük karşıtlığının teorisyeni, planlayıcısı Hüseyin Çelik, Türklük ve Cumhuriyet yıkımlarını öncelikle “Madem hayvanlar üzerinden siyasal ve toplumsal sorunlara çözüm öneriyoruz, devam edelim.Hemde dava tehlikesi olmaz” diyerek iftira ile tutuklanan TSK’nın subaylarına, generallerine, Türk aydınlarına ve yurtseverlere maymun ve yılan metaforu kullanarak nasıl hakaret ettiğini, Türkiye Cumhuriyeti’ ne olan kinini ve adi yöntemlerini Şamil Tayyar’a şöyle anlatıyor ki, bu yazının tamamı Star gazetesinin 13 Ocak 2010 tarihiyle internet sitesinde mevcuttur.

Ben 22. dönem milletvekili olarak yurtseverlere, aydınlara, Atatürkçülere, ulusalcılara, milliyetçilere şunu özellikle söylüyorum ki, çok iyi tanıdığım ve o dönemde, zaman zaman ‘Genel Kurul’ konuşmalarında hırpaladığım Hüseyin Çelik’ in bay Erdoğan’ ın yıkım teorisyenlerinden olduğu ve bunu hiç unutmadan göz önünde bulundurmaları gerektiğini özellkle altını çizerek belirtiyorum.

Şimdi Hüseyin Çelik’ in AKP hükümetine uygulattığı yıkım yöntemlerini Şamil Tayyar’ ın kaleminden öğrenip Cumhuriyetçiler, aydınlar, Atatürkçüler, ulusalcılar, milliyetçiler, TSK’nın mensupları olarak herkesin ibret, ders ve önlem alması gerekir:

 
“AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in anlattığı ‘öğrenilmiş çaresizlik’ metoduyla devleti ve toplumu dizayn etmenin artık imkansızlaştığını herkesin görmesi, süreci iyi okuması gerekir.

Tazyikli suyla terbiye

Hüseyin Çelik’ e sordum, nedir bu öğrenilmiş çaresizlik? Örnekle anlattı.
Bir kafese üç maymun koymuşlar. Tepeye de muz sepeti asmışlar. Maymunlar heyecanla muza hamle yapınca tazyikli su sıkmışlar. Hepsi kıçının üzerine oturmuş. Bir iki defa daha denemek istemişler, aynı muameleye maruz kalmışlar. Anlamışlar ki, muza atlarlarsa tazyikli sudan kurtulamayacaklar.
Bir süre sonra kafesteki maymunlardan birini çıkarıp yerine su tecrübesi olmayan maymunu getirmişler. Yeni üye, muzları görünce tepeye zıplamak istemiş, diğer iki maymun, bunu evire çevire dövmüş, ‘ne yapıyorsun, başımızı belaya mı sokacaksın’ demişler. Bir iki defa daha denemek istemiş ama çaresiz hep dayak yemiş.

Daha sonra kafesteki ikinci maymunu çıkarıp yenisini almışlar. O da girer girmez muza atlamak isteyince diğer iki maymun yeni maymunu dövmüş. İlk gruptaki üçüncü maymunu çıkarıp aynı şekilde böyle bir tecrübesi olmayan yeni bir maymunu getirdiklerinde, aynı durum hasıl olmuş. Kafesteki ekip tümüyle değişmiş, son üç maymun, başlarına hiç tazyikli su yemedikleri halde muza atladıklarında böyle bir tehlike olduğunu sanarak hiç muza doğru hamle yapmamışlar. Yani, öğrenilmiş çaresizlik…
Artık devir değişti; tazyikli su hortumu kendilerine döndü, milli iradeye dokunmak istediklerinde başlarına ne geleceğini görecekler.’’


Devam ediyor BOP Eşbaşkanı’nın yıkım teorisyeni Hüseyin Çelik:

’’İki çekip bir gevşet, madem hayvanlar üzerinden siyasal ve toplumsal sorunlara çözüm öneriyoruz, devam edelim. Hem dava tehlikesi de olmaz…
Hüseyin Çelik, çocukken bu konuda uzmanmış. Sürekli yılan avlarmış. Bir gün bir yılan deliğine güneşin vurduğu saatlerde pusuya yatmış, çıkmasını beklemiş. Yılan çıkar çıkmaz hemen müdahale etmiş ama o deliğine kaçmış. Çelik son hamleyle kuyruğundan yakalamış. Çelik zorlamış, yılan kasılmış. Derken yılanın kuyruğu Çelik’ in elinde kalmış. Çok şaşırmış bu duruma. İlk defa böyle bir durumla karşılaşıyormuş.

Bu konuda daha mahir olduğunu düşündüğü mahalledeki bir ağabeye gitmiş. Şu öğüdü almış: ‘Bak Hüseyin, yılan deliğinden öyle çıkarılmaz. Sen yılanı zorlarsan o kasılır ve kopar. Kuyruğu elinde kalır.’
Tamam da çaresi yok mu?

Devam etmiş: ‘Yılanı kuyruğundan yakaladığında iki çekip bir gevşeteceksin, iki çekip bir gevşeteceksin. Yılanı gevşettiğinde serbest bırakıldığını sanıp ileri doğru hamle yapar o esnada gevşettiğinin iki katı çekersen bir süre sonra koparmadan kendine yaklaştırırsın. Yılan sürekli kaskatı olursa kopar, elinde kalır.’

Tılsım şu: İki çekip bir gevşetmek… Çelik diyor ki: ‘Daha sonra okuyup görünce anladım, meğer yılanı deliğinden çıkarırken uygulanan iki çekip bir gevşetmek yöntemi, aslında siyasal ve toplumsal sorunların çözümünde önemli bir konseptmiş’.’’

Hüseyin Çelik’in son tümcesinden anlıyoruz ki, “İki çekip bir gevşet”yöntemini yurtseverlere ve TSK mensuplarına o kadar çok uygulamışlar ki, bu işin üstadı olmuşlar.

Hüseyin Çelik nam kişi 2010 yılında çok açık ifadeleriyle yurtseverleri nasıl perişan ettiklerini çok açık bir şekilde yöntemlerini belirterek ele veriyor.

“BAŞBUKALEMUN” yazımda bukalemun yöntemlerini de nasıl uyguladıklarını ben anlatmıştım.

Ama sadece bunlar değil; Cumhuriyet aydınları, Atatürkçüler, Türk’ üm diyenler, ulusalcılar, milliyetçilerin ve terörle mücadele etmiş asker kahramanların işini bitirmek için kurt, tilki ve çakal yöntemlerini de kullanıyorlar.

Evet, milyonlarca kahraman haricinde herkesi “öğrenilmiş çaresizlik” girdabına soktular ve düşman gördüklerini yakaladıklarında “iki çekip bir gevşetme” yöntemini acımasızca uyguluyorlar.

Her şey meydanda,başka şey söylemeğe gerek yok; tüm yurtseverler uyanık olmalıdır.

Tabelaları şimdilik sadece gevşettiler, yurtseverlerin uyudukları anda tekrar çekecekler.

Tabela bir örnek, tüm yıkımları böyle yapacaklar.

Ey Türk Milleti uyanık olun.

Korkakların cesaretten ödleri patlar.

16 NİSAN’I UNUTMAYALIM

16 Nisan salı günü asker kahramanlarımızın, askeri casusluk davası denilen uyduruk ve insafsız delillere dayanılarak hazırlanan davası olduğunu tüm yurtseverler biliyor.

Bu nedenle İzmir’ de ve Ege Bölgesi’ nde yaşayan bütün yurtseverlerin o gün orada, İzmir adliyesinin önünde olması çok büyük önem arzetmektedir.

Tabiiki demokratik ve hukuksal çerçevede sivil tepki ortaya koymak üzere büyük kalabalık halinde bulunmak gerekiyor.

Özellikle Türk Ordusu’ nun düşmanlarına karşı yurtsever Atatürkçü milliyetçi-ulusalcıların birlik ve beraberliğini göstermesi onların cesaretini,ruhsal dengelerini önemli ölçüde bozar.

Bu nedenle iletişimde olduğumuz herkese bu konuda çeşitli iletişim kanallarını,özellikle “sosyal medya”yı kullanarak hızla ve birkaç defa anımsatarak orada bulunulmalıdır.


“Sosyal medya”
çağın en önemli demokratik eylem oluşturma mutfağıdır ve sivil kitleleri omuz omuza biraraya getiren araçtır.

Bunu hiçbir zaman unutmayalım ve Türkiye’yi şer güçlerden koruma hususunda “sosyal medya”dan çok yararlanalım.

Yapacağımız her işte “Bir şey eksikse her şey eksiktir” ilkesini unutmayalım.

Tüm Egeliler 16 Nisan Salı günü İzmir adliyesi önünde hukuksal ve demokratik tepki ortaya koymak üzere oraya…

Ege’nin çok uzağında oturan yurtseverler, oradaki yakınlarını ve tanıdıklarını bu konuda uyarmalıdırlar.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!