Kılıçdaroğlu: Türkiye’nin kaderini değiştirmek istiyoruz!

Kılıçdaroğlu: Türkiye’nin kaderini değiştirmek istiyoruz!
14 Ekim 2022 08:55

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nın ABD ziyaretinin son gününde; Washington’da, German Marshall Fund’u (Alman Marshall Vakfı) ziyaret ederek vakıf yöneticileri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, Amerika Birleşik Devletleri’nde seçimle göreve gelen Türkler; Tayfun Selen, Helen Gülgün Bükülmez ve Ajlan Kurdoğlu ile görüştü. Daha sonra, Dünya Bankası yetkilisi ile toplantıda bir araya geldi. PayPal yetkilileri ile toplantıda bir araya geldi. CHP lideri Kılıçdaroğlu daha sonra, Türk – Amerikan kadın liderler ile buluştu.

 

 

“Liyakati en çok istemesi gerekenler politikacılardır”

 
Kılıçdaroğlu, ayrıca; ABD’de yaşayan Türklerle buluştu. Toplantıda, bir katılımcı; “Ülkemize katkı sağlayamıyoruz şu anda. Bizden fikir sorma, danışmanlık alma gibi şeyler gerçekleşmiyor. Amerika’daki Türk görevlilerden daha çok İngilizce biliyoruz ve daha çok networke sahibiz. Daha çok anlaşmalar sağlayabilecek kapasiteye sahibiz. Biz bu yeteneklerimizin devlet tarafından veya kar amacı gütmeyen kuruluşlar tarafından kullanılmasını istiyoruz. Bununla ilgili çalışmalar yapabilir misiniz? Liyakatin sağlanabilme garantisini verebiliyor musunuz?” sorusunu yöneltti.

 

 

Kılıçdaroğlu, soruya şu yanıtı verdi.

 

 

“O garantiyi vereceğiz. Zaten vermek zorundayız. Garantiyi vermezseniz, devlet yapılanmasındaki çürümeyi önleyemezsiniz. İşi ehline teslim edeceksiniz. O işi iyi bilen bir kişiyi getirebilirseniz; diyelim ki Merkez Bankası, BDKK, SPK… Benzer uygulamalar diğer ülkelerde de var. Oraya nitelikli insanlar getiriliyor. O insanların gelmesi tek başına yeterli değil. O kurumun kendi kültürünü oluşturması lazım. O kültür içinde bir numaralı insanın, oraya oturması lazım. Bu tabii biraz zaman alacak bir şey. Merkez Bankası’nın, BDDK’nın, bakanlıkların bir kültürü vardı. Tepeden bir kişiyi getirip, müsteşar yapamıyordunuz. Kamuda, 12 yıllık bir deneyim kazanması ve üst düzey görevler yapması lazımdı. Bunların tamamı bitti. Ama bunun yeniden inşa edilmesi lazım. Liyakat birden bire oluşmuyor. Belli bir zaman dilimi içinde oluşuyor. İlk yapacağımız iş, KPSS sonrası sözlü sınavları kaldırmak. Zorunlu olmadıkça, belli alanlarda; sözlüyü kaldırmak. Kişi eğer, sınavı kazanırsa doğrudan doğruya atamasını yapmak. Türkiye sıralamasında matematikte yedinci olup, sözlü sınavda elenen gençleri biliyorum. Onların yaşadığı travmaları biliyorm. Bunu kaldırmamız lazım.

Her insanın kendine göre bir düşüncesi vardır. O düşünce, sıcak siyasete bulaşmadığı sürece, herkesin düşüncesine saygı göstermek zorundayız. Kamu görevini tarafsızlıkla yerine getirmek zorundasınız. Liyakati; deneyimle, bilgiyle, birikimle bir araya getirebilirseniz, sorun büyük ölçüde çözülür. Liyakati en çok istemesi gerekenler politikacılardır. Bir politikacı nasıl başarılı olur? En iyi bilen insanı getirirsiniz o işin başına, o ne kadar güzel yaparsa, siz de zaten başarılı olursunuz. Başarı bürokrasiye ihale edilmez. Sonuçta herkesin gözü politikacıdadır.

 

 

Bizim oluşturduğumuz, Millet İttifakı’nda altı lider aynı şeyi söylüyoruz. Devlette liyakati sağlayacağız diye. Altı liderin aynı şeyi dillendirmesi, geleceği inşa etmek açısından da güzel bir şey. Bundan emin olabilirsiniz.”

 

 

“Türkiye’nin kaderini değiştirmek istiyoruz”

 
Genç seçmenlerin ne yapması gerektiği ile ilgili soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Elimizden geldiği kadar çaba harcıyoruz. Türkiye’nin kaderini değiştirmek istiyoruz. Gençlerden ne istiyoruz? İlk kez oy kullanacak, yaklaşık 7 buçuk milyon genç var. 7 buçuk milyon gencin sandığa gitmesini istiyoruz. Tek istediğimiz bu. Amerika çok büyük bir ülke. Örgütlenin, sandığa gidin ve oy kullanın. Sizin oylarınızın şöyle bir değeri var. Siz dünya siyaset tarihine bir armağan bırakma olanağına sahipsiniz. Dünyada ilk kez baskıcı, otoriter bir yönetimi sandık yoluyla değiştirmiş olacaksınız. Olağanüstü bir şey.

 

 

Türkiye her çıkmaza girdiğinde bir askeri darbe oldu. Şimdi biz, içinde bulunduğumuz çıkmazdan, demokratik yollarla çıkabilirsek, Türkiye’nin ufkunu açacağız.

İkinci isteğim, umutsuzluğa kapılmayın. Öyle bir hakkınız yok. Türkiye değişimi yakalama ve değiştirme potansiyeline sahip. Niye umutsuz olalım. Düşüncelerinizi özgürce ifade etmek istiyorsanız, siyaset kurumunu özgürce eleştirmek istiyorsanız, bunun yolu sandığa gitmek. Bunu istiyorum, sadece.

 

 

Bu olduğu takdirde, hepiniz Türkiye’ye dönersiniz, diye bir şeyim yok. Burada kalan arkadaşlarım da olacak. Ama en azından, yaz tatillerinde daha rahat gelecektir Türkiye’ye. Türkiye’de özgürlük havasını teneffüs edecektir. Arkadaşlarının keyifle gezdiğini, eğlendiğini görecektir. Kimse kimseye farklı bakmayacaktır. Giyimine kuşamına bakıp onu yaftalamayacaktır. Ben bunun sözünü veriyorum. Ama bu sözün yerine gelip gelmemesi sizin vereceğiniz oylara bağlı. Biz kendi bağımsızlığımızı, demokrasimizi, özgürlüğümüzü sağlayamıyorsak; birisinin telkini ile bunu sağlayabiliyorsak, o zaman telkini yapan ertesi gün gelir, sizin o özgürlüğünüzü elinizden alır. Biz nasıl Milli Kurtuluş Savaşı’nı beraber, hep birlikte verdiysek; aynı şekilde demokrasiyi de hep beraber güçlendirmek zorundayız.”

 

 

Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine ise şu değerlendirmeleri yaptı:

“Kimlik siyaseti yapılıyor ve kişi ötekileştiriliyorsa, bunu nasıl aşarsınız? Bunu demokrasi ve insan hakları bağlamında ele alıp aşmanız lazım. Susturarak değil. Herkesin kimliği kendi şerefidir. Nokta, bitti o kadar. Bunu siyasetin dışına çıkarırsınız.

Türkiye’de kimliğinden ötürü ötekileştirilen veya ötekileştirildiğini kabul eden kişiler de var. Bunu nasıl aşabileceğimiz konusunda ortak projeler geliştirmeniz lazım. Var olan sorunu kapatmak değil, tersine sorunu açıp; yüreklice o sorunu nasıl aşabiliriz deyip, bunun çabasını göstermek lazım. Bu konuda hazırlıklıyız. Biliyoruz. Altı liderin oturduğu masada da benzer düşünceye sahibiz.

 

 

“Günlük sorunlar içinde boğulursam, Türkiye’ye bir gelecek vizyonu çizemezsiniz”

 
21. yüzyılın dünyası, bilim dünyasıdır. Bilim ve bilimin yarattığı teknolojiyi kaçırırsanız, Türkiye çok ağır bedeller öder. Osmanlı, sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Biz şimdi, her gün birden fazla buluşun olduğu bir dünyada bilimi derinleştirmezseniz, bilime önem vermezseniz, teknolojideki hızlı gelişmeyi göz ardı ederseniz, kaybedersiniz. Benim MIT, Harvard’a gelişimin nedeni ne? Acaba bugüne kadar kaç politikacı gelip merak etti; MIT’te, Harvard’ta ne oluyor, diye? Ankara’da günlük sorunlar içinde boğulursam, Türkiye’ye bir gelecek vizyonu çizemezsiniz. Çok iyi olanaklarla, özgür bir ortamda çalışıyor gençlerimiz. Aynı şeyi biz niye yapmıyoruz. Türkiye’de, gençlere bu olanağı niye sağlamıyoruz. Siyaset kurumunun düşünmesi gereken bu. Ben 3, 5, 10 yıl sonrasını düşünerek siyaset yapacaksam, hiç yapmamak daha iyidir. Vizyonunuz, önümüzdeki 50 yılın Türkiye’si olmalıdır. Ama biz 5 yıllık, 8 yıllık planı yapan kurumu bile kapattık; Devlet Planlama Teşkilatı yok şu anda.

Türkiye en parlak beyinlerini yurt dışına gönderiyor. Siz bu insanlara Türkiye’de ortam yaratacaksınız. Yüksek yetenek inşası diye bir kavram eğer politikacının belleğinde yoksa, o politikacının Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey yok. Benim yapmak istediğim bu. Ben burada gelip politikacılarla da görüşürdüm. Ne olacak ki? ‘Türkiye’de ne oluyor?’ Kavga ediyoruz. ‘Sandık güvenliğini aldınız mı, şunu yaptınız mı, bunu yaptınız mı?’ Arkadaşlar, bunlar zaten bizim her gün tartıştığımız konular.

 

 

“Siyaseti başka bir kulvara taşımak istiyoruz”

 
Boğaziçi Üniversitesi’nin kültürü ile oraya bir rektörün seçilmesine ortam hazırlamıyorsanız, bilime ihanet ediyorsunuz. Türkiye yerleşik olan siyaset kurumu, aykırı düşünceden rahatsız. ‘Aykırı düşünen insanı, derhal yakalayalım ve cezalandıralım. Oysa aykırı düşünmek kadar değerli bir şey yok. Emin olun. Birilerinin aykırı bir şey söylemesi lazım.

Biz siyaseti başka bir kulvara taşımak istiyoruz. Yeni bir alana taşımak istiyoruz. Halk da siyasetçinin topluma ne vereceğini bilmeli. Artık siyaset, bir horoz dövüşü olmaktan çıkmalı. Buradan çıkarabilirsek Türkiye’yi büyütürüz. Çıkaramazsak, yine kavga ederiz. Şu başörtüsünü taktı, şu çıkardı. Öbürü hakime etek boyunu sordu, öbürü sormadı. Öbürü niye şort giyiyorsun dedi, öbürü niye giymiyorsun dedi. Güncel böyle lüzumsuz konularla tartışıp gideceğiz. Buradan Türkiye’yi çıkartacağız.”