Edepsiz, hayasız, çok katlı maskeli münafık

Edepsiz, hayasız, çok katlı maskeli münafık
26 Nisan 2013 00:00

Kim edebini bozabilir?

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Kim bu toprakların edep ve hayasından nasibini almamış olabilir?

Kim edebin dili yerine nefretin,husumetin, öfkenin, kanın diline esir olabilir?

Kim sabırla, metanetle, edep ve hayanın diliyle konuşacak?

Kimmiş öfkenin ve nefretin diliyle değil, sevginin diliyle konuşacak?

Kimmiş ayırmanın, bölmenin, çatıştırmanın diliyle değil, kardeşliğin diliyle konuşacak?

Edepsiz, hayasız, çok katlı maskeli bir münafık mı edep, haya, sevgi, kardeşliğin diliyle sabır ve metanetle konuşacak?

Aklı başında, birazcık mürekkep yalamış bir insan bu laf salatalarına hiç inanır mı?

Şimdi böyle bir maskeli münafık İslami literatürle kitleleri aldatmaya çalışırsa bize de ona aynı dilden yanıt verme hakkı doğar.

Adam, İslam tarihinin gelip geçmiş en kurnaz, yüzünde çok katlı maske bulunduran;ortama ve duruma göre bu sınırsız maskelerden birisini yüzünün en dışına alan bir ultra-süper münafık. 

İslam tarihinin en donanımlı münafığı olan ve Hz. Peygamber’ e çok çektiren, Müslümanlar’ ı bölüp parçalara ayıran Abdullah ibn-i Sebe bu münafığın eline su dökemez, ona çıraklık bile yapamaz.

Kuran’ın, Münafık’ın suresi’nin 4. ayetinde “Onları (münafıkları) gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar” sözleriyle belirtildiği gibi tam da yukarı da bahsi geçen münafık tipini açıklıyor.

Adam o kadar şerli bir münafık ki saf tertemiz Müslüman’ a din iman telkin ediyor,kendisi han hamam sahibi oluyor.

Müslümanlara dürüstlük vaazı veriyor, kendisi hırsızlık ve yolsuzluğun dik alasını yapıyor.

Müslümanlara edep ve haya dersi veriyor, kendisi edepsizlik çukuruna batmış durumda.

Adam milletin gözünü cami ile boyar, kendisi kiliseden ve Hıristiyanlar’ dan destek ister.

Bakın nasıl oluyor?

Önce Hz.Peygamber’ in bir hadisinde belirttiği gibi “Münafığın 3 alameti vardır;konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder” sözlerini anımsatalım.

Şimdi bu adam günlük, haftalık, aylık, yıllık ve dönemlik yalanlar söylemiyor mu?

Hem de en azılı şekilde bu yalanları söylüyor.

Öyle ki öğleden önce söylediği yalanı, öğleden sonra yalanın başka bir versiyonuna çeviriyor.

Bu hafta söylediği bir yalanı sonraki hafta çıkarına ve ağabeylerinden gelen talimata göre başka bir ifadeye çeviriyor.

Günlük ve haftalık yalanları ara öğün atıştırmalık yalanlar.

Tıpkı kuruyemiş gibi.

Öyle zehirlenmiş ki bunların yalan olduğunu bile bilmiyor.

Herkesi enayi yerine koyuyor.

Enayiler herkesi enayi olarak algılar zaten.

Aylık ve yıllık yalanlarının ana öğünler olarak tonlarca olduğunu ve neler olduğunu herkes çok iyi biliyor.

Böyle bir makale de bunları sıralamak bayağı yer ve zaman alır.

Adam, sürüyü gütmeye o kadar endekslenmiş ki tombala numaralarını bir sihirbaz ustalığı ile çekip çeviriyor.

Onlara Beytullah’ı (Kabe) yön ve hedef olarak gösteriyor; kendisi Beytibeyza’ ya (Beyaz saray) yöneliyor.

Dünyalık orada, nimetler orada.

Onlara Hz. Peygamber sevgisinden bahsediyor, kendisi Beytibeyza’nın (Beyaz Saray) sakininin sesinin tınısını özleyecek kadar bir Hıristiyan’ı aşk derecesinde seviyor.

Çünkü oradan kendisine güç ve nimetler akıyor.

Söz verdiğinde sözünde hiç durmaz.

Örneğin, büyük güçten gelen talimata göre dostum dediği insanları saniyede satar, arkadan hançerler, etrafındakileri de seri halde öldürtmeye bakar.

Emanete öyle bir hıyanet eder ki kendisine bir ülkeyi teslim etseniz milleti 40 parçaya ayırıp birbirine kırdırır.

Ülke topraklarını bölge bölge bölüp farklı yapılara ayırır.

Çünkü bu toprakların insanı değildir; kanının gereğini yapar.

Halbuki bu toprakların insanı edebini de biliri hayasını da.

Bu toprakların insanı ağzını açtığında Kuran’ın Nisa suresi’nin 4. ayeti olan “Allah zulme uğrayanlar dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz.Allah her şeyi hakkıyla işiten,hakkıyla bilendir” tavsiyesi gereği zulme uğradığı zaman zalim ve münafıklara gerekli hakareti yapmasını da bilir.

Bu ayete göre zulme uğradığı zaman zalimlere hakaret onun en doğal hakkıdır.

Aşağılıkmolanlar,insani sözlerden anlamaz,onlara hakaret etmek gerekir.

Zalim ve münafıklara hakaret etmesini bu toprağın insanı bilir.

Mazlum,gariban ve işsizlere hakaret etmeyi ise bu toprağın mayasından nasiplenmemiş olanlar bilir ancak.

Edepten en çok,edepsiz birisi bahseder.

Çünkü edepsizliğini örtmesi gerekir.

Hayadan en çok, hayasız insan bahseder.

Çünkü hayasızdır, gerektiğinde insanın anasına bile küfreder.

Böylelikle hayasızlığını örtmeye çalışır.

Edepsiz ve hayasız insanın başkalarına edep,haya dersi vermeye kalkışması süper edepsizliktir.

Ben şahsen böylelerine, çamur bulaşır diye ayakkabılarımı bile boyatmam.

Şimdi dikkat edin yukarıda verdiğim ayet meali münafığı ne güzel betimliyor.

Şimdi tek tek analiz edelim.

“Onları(münafıklar) gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider” ifadesi neyi anımsatıyor?

Kalıbına baktığın zaman adam gibi adam sanırsın ama içlerinin bomboş olduğunu çok kısa sürede anlarsın.

“Konuşurlarsa sözlerini dinlersin”
ifadesi ile sanki konuştukları kendi bilgisiymiş gibi bir his verir insana.

Halbuki  o sözler başkasının fikir ve bilgileridir.

“Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidirler” ifadesi çok açık olarak her şeyi anlatmıyor mu?

“Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar”
ifadesi onların nasıl birer korkak olduğunu açıklamıyor mu ve böyle değil mi?

“Düşman onlardır,sakın onlardan” ifadeleri insanlara birer yol gösterici değil mi ve bu münafıklara karşı dikkatli olunması gerektiğini öğütlemiyor mu?

“Allah onların canlarını alsın,nasıl bu hale geliyorlar”
ifadeleri onları yaratıkların en şerlisi olarak gösteriyor ve imanlı iken dünya çıkarları karşılığında nasıl satılıp bu münafık haline nasıl düştüklerini anlatıyor.

Demek ki.

Çıkarları karşılığında bütün kutsal değerlerini satan kişi edebini bozabilir.

 

Kim milletin anasına küfreder,fakir,işsiz ve emrindekileri azarlarsa bu topraklardaki edep haya nasibini almamış oluyor.

Kim birlik ve beraberlik içinde yaşarken milleti 40 parçaya ayırıp birbirine hasım edip kan döktürürse, edebin dili yerine nefretin, husumetin, öfkenin, kanın diline esir olabilir.

Kim birlik ve beraberliği savunursa o öfkenin,nefretin diliyle değil, sevginin, kardeşliğin diliyle konuşur.

Milleti bölenin ise bırakın dilinde sevgi olması vücudunun her zerresi kan kokuyor, ihanet kokuyor.

Sabır ve metanetle; edep ve hayanın diliyle ancak bu toprakların insanı konuşur.

Bu topraklara yabancı olanlar ise sadece bu işin münafık edebiyatını yapar, milleti de ufak ufak parçalara ayırır.

Onlar birer haindirler aynı zaman da.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!