Baykal altı yıl sonra Meclis kürsüsünde! ‘Bu işin sonu kötü’

Baykal altı yıl sonra Meclis kürsüsünde! ‘Bu işin sonu kötü’
28 Haziran 2016 15:08

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal, 2010 yılında genel başkanlıktan ayrıldıktan sonra Meclis kürsüsünde ilk kez konuştu.

 

 

 

Yüksek yargı tasarısıyla ilgili tarihi bir konuşma yapan Baykal, Erdoğan’a mesajlar verdi: “Yargıtay’ın azli diye bir olay 27 Mayıs-12 Eylül askeri darbeleri de dahil tarihimizde hiçbir zaman yaşanmamıştır. Bu işin sonu kötü.”

 

 

Baykal’ın konuşması şöyle:

 

 

HSYK SİYASİ TALİMAT ALAN KURUM OLDU: “HSYK 3 kez siyasi operasyona maruz kaldı. 2010 referandumu ile yapısı değiştirildi. Sonuç alınamadı. Üye sayısı artırıldı, sonuç alınamadı. Üye sayısı azaltıldı, sonuç alınamadı. Sonuncusunda listeli seçimlerle Adalet Bakanlığı’nın organize ettiği, masraflarını karşıladığı AKP listesinin kazanması sağlandı. HSYK siyasi talimatla işleyen bir kurum haline gelmiştir.

 

 

DARBEDE BİLE AZLEDİLMEDİ: Şimdi sıra yüksek yargıya geldi. Son 2.5 yılda, 3.kez yüksek yargıya siyasi operasyon yapılıyor. Üye sayısı artırarak ele geçirme denemesi yapıldı, bunun tam tersi denendi aynı amaca ulaşmak istendi. Şimdi de üyelerinin tümünü azledip sıfırlayarak siyasi kontrol altına alma amacı taşıyan bu tasarı hazırlandı. Bu, yargıya yönelik müdahalelerin en kabasıdır. Yargıtay’ın azli diye bir olay, 27 Mayıs-12 Eylül askeri darbeleri de dahil tarihimizde hiçbir zaman yaşanmamıştır. Hiçbir demokratik ülkede böyle bir uygulamanın örneği yoktur.

 

 

PADİŞAH’IN BÜYÜK ARZUSU: 1868 yılında padişah Abdulaziz’in iradesi ile Divan-ı Ahkam-ı Adliye adıyla kurulan bugünkü Yargıtay’ın kuruluş amacı iradede şöyle açıklanmıştır: ‘kişilerin hakları ve güvenlikleri açısından çok önemli olan hukuk işlerinin, mülki işlerden ve yürütme ile görevli hükümetten ayrı bir düzene kavuşturulması, adalete değer veren padişahın büyük arzusu olarak belirtilmiştir.’

 

 

SARAY’IN YARGITAY’I: 148 yıl sonra bugün biz, bu kurumları iktidarın Yargıtay’ı, iktidarın Danıştay’ı haline dönüştürüyoruz. İktidarın Yargıtay’ı ve iktidarın Danıştay’ı diyorsam, biliniz ki nezaketten dolayıdır. Belki birilerinin çıkıp, sarayın Yargıtay’ı, sarayın Danıştay’ı demesi daha da gerçekçi olacaktır.

 

 

NE OSMANLI NE CUMHURİYET’TE OLMADI: Yargıya yönelik bu düzenleme, anayasaya uygun değildir. Legal değildir. Meşru değildir. Daha önce HSYK konusunda da bir anayasa ihlalini, AYM kararları geçmişe uygulanmaz diyerek ihlal ettiniz. Ne Osmanlı ne de Cumhuriyet tarihinde ne de herhangi bir demokratik ülkede yüksek yargı mensupları topyekun azledilmiş değildir. Bu anayasaya aykırı ama siz bunu yapacaksınız. Bu durum, sizin, anayasal bir yönetim tarzı dışına çıkmış olduğunuzu ortaya koyuyor. Anayasaya aykırı bir Cumhurbaşkanlığı sistemi oluşturdunuz. Şimdi Anayasa’ya aykırı bir yargı sistemi oluşturma çabasındasınız.

 

 

BÜYÜK BİR KORKU VAR: Cumhurbaşkanlığı konusu da bu tablo içerisindedir. Siz de bunun bir fiili durum olduğunu kabul ediyorsunuz. fiili durum olduğunu kabul etmek, durumun hukuki ve meşru olmadığını kabul etmek demektir. Fiili durum işliyorsa, hukuki durum işleyemiyor demektir. Bunun hiç bir sonucu olmayacağını düşünemezsiniz. Bu kadar büyük hukuk dışılıkları göze almayı gerektiren herhalde büyük bir korku vardır. Yargıtay ve Danıştay’ı azlederek, hukuku susturarak korkudan kurtulamazsınız.

 

 

SİVİL DARBE: Sistematik bir sivil darbe durumu ile karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor. Elbette ortada tank top yoktur. Ama görünüyor ki demokrasi mekanizmaları, devre dışıdır. Ne hesap sorma, ne hesap vermenin, ne hukukun, ne demokrasinin gerekleri yerine getirilmektedir. Bu da ancak bir de facto durumda mümkün olabilir. Bu işin sonu kötü. Yüzde 50 oy ne yapabilir ne yapamaz. Ne ifade eder, ne ifade etmez.

 

 

İSRAİL’DEN ESİRGEMEDİĞİNİZİ….: Uzlaşın. Korkunun çaresi otoriterleşmek değil, milletle uzlaşmaktır. İsraile sergilediğiniz işbirliği anlayışını Türkiye’deki kendi vatandaşınızdan esirgeyemezsiniz.”