Yazar Nihat Genç: ben heyecanlarımı demokrasiye göre ayarlayamam

Yazar Nihat Genç: ben heyecanlarımı demokrasiye göre ayarlayamam
23 Nisan 2013 11:16

Halkın Habercisi’nin bu haftaki röportaj konuğu yazar Nihat Genç oldu.

Nuriye ATABEY H&H RÖPORTAJ

Halkın Habercisi’nin sorularını yanıtlayan Nihat Genç, çarpıcı açıklamalara imza attı.

N. Atabey: CHP milletvekillerinden Dilek Akagün Yılmaz, Sezgin Tanrıkulu’nun “CIA ajanı” olduğunu iddia etti. Ve sayın Yılmaz disipline sevk edildi. CHP,  Hüseyin Aygün için disiplin kurullarını  işletmedi. Dilek Akagün Yılmaz için neden uygulandı?

N. Genç: Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkan oluşundan itibaren bir yeni CHP kavramı geldi. Partiye de Deniz Baykal döneminde olmayan yeni isimler geldi.  Farklı, hafif liberal eğilimli diyebileceğimiz isimler partiye katıldılar. Ve herkes CHP ile uğraşmaya başladı. Önce CHP değişiyor mu denmeye başlandı. Sonra çat – pat sesleri geldi. O ona hain dedi. Diğeri casus dedi. Sonra ulusalcılar kaldı, yenilikciler gitmiş oldu. Bunlara medya karar veriyor. Medya müdahale ediyor. Yenilikciler geldi diyen de medya.. CHP değişiyor diyen de medya. Bugün ulusalcılar direniyor diyen de medya.  Kemal Kılıçdaroğlu bir sol merkez partisinin çok çeşitli ve renkli olmasını başından beri arzuluyordu. Her taştan, her katmandan, her renkten insanları bulundurmak istiyor. Tavrı doğrudur. Ama çok sert haritaların konuşulduğu bir süreç içinde CHP’nin tavrı çok önemlidir. CHP’nin ağzından çıkacak bir laf, CHP’yi de dinamitleyebilir. CHP dikkatli olmalıdır.


N. Atabey:
Normalleştirme, milleti uyutma sürecinde aklımızı alıp rafa mı kaldırdık? Bu noktada akillere olan tepkiler olmamalı mı? Normalleştirme sürecine nasıl karşı çıkmamız lazım? 

N. Genç: Tepkiler elbette olmalı. Adamlar T.C. ibaresini kaldırıyorlar.  Hepimizin bir şeyler demesi lazım. Nabız yoklaması yapıyorlar. Türkiye telaşta, huzursuz. Hepimizin kafası karışık.  Biz daha büyük haritaya bakıyoruz. Ve bu baktığımız haritada da şunu görüyoruz: “Türkiye’de, Irak, İran ve Suriye’ye karşı bir cephe oluşturuluyor”. Barzani’ye Türk Devleti  “hami” oluyor.   Bütün bu olay yeniden yapılanma süreci.  Türk Milleti’nin altından kalkamayacağı büyük şeyler oluyor. Nevruz’da Apo’nun peygamber gibi konuşması, T.C. ibaresinin kaldırılması gibi.

Türk tarihinin en sert , en belirsiz günlerinden biri yaşanıyor.  Burada kim ne yapacak bilmiyoruz. Tayyip Bey, yarın bunları nasıl izah eder bilmiyoruz. Erken konuşan herkes hataya düşebilir. Ama ülke elden giderken de “ben konuşmayım” demek olmaz. Herkes ne düşünüyorsa söyleyecek.

Biz  durmaksızın konuşacağız. Ülkemizin birliğini, bağımsızlığımızı konuşacağız. Halkımızı dinç ve diri tutmaya çalışacağız. Etnik ayrışmaya, cemaat ayrışmasına karşı mücadele vereceğiz.  Bizim siyasi görüşümüz bu.

Güneydoğu’da PKK ile el sıkışırken ayrı parçalar var orada. Bunları kimse konuşmuyor. Hizbullah ben de varım diyor. Korucular var. Hatay’da ve Siirt’te Araplar var.  Araplar başından beri “Siz bizi PKK’ya veremezsiniz.” diyor. Urfa’da Türk aşiretleri var. Ayrıca devlet yanlısı aşiretler var. Böyle altı yedi tane parça PKK’nın tahakkümüne sokulmak isteniyor. Bu etnikleşme ve mezhepleşmedir. Cemaatlerin silahlanması, ulus devletlerin parçalanmasıyla ortaya çıkan bir şey. Şimdi bunu yapmaya çalışıyorlar. Böyle olur muyuz bilmem ama gidilen yer burası. 

Ulus devleti sevin – sevmeyin. Avrupa’da din ve mezhep savaşları çıktı. İnsanlar birbirini öldürdü. Ne yaptılar. Biz öncelikle birbirimize Katolik demeyelim dediler. Birey, yurttaş diyelim dediler. İşte ulus devlet de buradan çıkan bir şeydir. Laz ya da Boşnak olmak önemli değil. Hukuk önünde yurttaşsın. Ben Müslüman’ım. Bunu dünyanın en büyük değeri kabul ediyorum. Ama mahkemede herkesin eşit olması bakımından bir yurttaşım.

Amerika gittiği her yeri mezhepleştiriyor. Bu ülkenin bin yıllık kültürü varsa, siyasi aklı varsa insanları ayakta tutacak. Türkiye yurttaş fikrini, birey fikrini herkese götüremezse sonu yaklaşıyor demektir. “Türkiye’de Türk – Kürt savaşı yok”. Bir Türk’ün Kürt’ü öldürdüğü yok. Ölenler terör örgütüyle devletin arasındaki savaşta öldüler.

N. Atabey: Anayasaya Kürt kelimesinin yazılmak istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

N. Genç: Hayır böyle şey olmaz. Liberaller 3o yıl Türkiye’yi kandırdı. Etnik milliyetçiliği, insan hakları ve özgürlüklerden saydılar. Cemaat özgürlüğünü, demokratik zenginlik ve çeşitlilikten saydılar. Mesela ben cemaatin adamıyım. Ya da PKK sempatizanıyım. Birey olarak özgürüm. Demokrasi bu hakkı bana birey olarak veriyor. Ama cemaat olarak sen ayrı bir dere açıyorsun. Buna kimse müsaade etmez.  Bireysel özgürlük başkadır. Cemaatlerin, etnik yapıların özgür olması başkadır. Zaten kimlik buradan geliyor. “Senin kimliğin var” diyorlar. Bir insanın kolunu bacağını böler gibi ülkeyi bölüyorlar. Zaten bölünen yerde de yedi – sekiz parça var. Amerika Türkiye’yi böldürüyor, parçalattırıyor.

Ünlü bir Japon yazarı 1905’ten sonra yazdı: “Batılılar Japon sanat kültürü ve tarihini hiçbir zaman ciddiye almadılar, bize medeni olarak görmediler.. Biz ne zamanki Mançurya’ya girdik. Çinlileri, Rusları öldürmeye başladık, biz o zaman medeni olduk.”

Peygamberimiz, “Herkesin cehenneme girmesini  engelleyebilirim ama Müslüman’ın Müslüman’ı öldürmesi.. Bunlara benim de gücüm yetmez.” diyor. Bugünkü siyasi politika 80 bin Müslüman’ı öldürdü. Bu dayanılır bir şey değil.  Şimdi herhalde Avrupa bize “medeni” demeye başlamıştır.
 
Avrupa, bu toprakları bize fazla görüyor. Bu bir Ermeni, Rum politikası değil. Bizim bu kadar çok toprağımızın olmasını istemiyorlar. Bu topraklardaki etnik yapıları bölmek için kullanıyorlar. Bizim zenginleştirmek için kullanmamız lazım.

60 yılın sağ iktidarları bir bataklık. Yoksulluğu, sendikaları, hakları ciddiye almayarak bir bataklık oluşturdular. Bu bataklıktan PKK çıktı. Şimdi bu 60 yılın acısını çekiyoruz. Bu saatten sonra neyi toparlayacaksın?

Dün Hizbullah, PKK’ya meydan okudu. Ben PKK ile helalleşeceğim diyor. Bu kadastro istiyorum demektir. Bunu Hatay ve Siirt’teki Araplar da istiyor. Korucular da, aşiretler de istiyor. Ne olacak? Herkes birbirini kıracak. Böyle şey olur mu?

Bu toprağın büyük bir gücü var.  Anadolu büyük bir şehirdir. Biz burada oturmayı başardık. Biz hiç kimseyi sorgulamadık. Muhiddin-i Arabi’nin “vahdet- vücut” felsefesini uyguladık. Toprak parçası, köpek tüyü, pire, tabiattaki her şey eşittir. Kimse kimseye üstün değildir. Biz insanları bu kültürle tuttuk. Şimdi başka bir kültürle, modern dünyaya da cevap verecek şekilde oturtmamız lazım.  Mustafa Kemal’in yurttaşlık kültürünün iyi bir örnek olduğunu
düşünüyorum. Ama 60 yılın sağ iktidarları bunu yapamadı.

Bu topraklarda kim yaşamışsa, adı sanı ne olursa olsun biz bu kültürün sahibiyiz. Üstüne inşa ettiklerimizle bu toprağı bir arada tutmaya çalışacağız.

“Bu topraklarda hayran olduğum bir şey var. Kimsenin eli kimseye kalkmadı”. Yugoslavya olmadık henüz. Bunu takdir edelim. 30 bin insan öldü ama yine de kimse elini kaldırmadı.  Bu büyük bir ruhtur, heyecandır. Şu anda bu heyecanı dillendirmemiz lazım.

Tayyip Bey oyunlar oynayabilir seçim günü. “Ama ben heyecanlarımı demokrasiye göre ayarlayamam.” Düşman gelmiş ama biz hala nasıl bir tavır alsam diye düşünüyoruz. Ne demek nasıl bir tavır alsam? Sen bu toprağın çocuğu değil misin? “Açacaksan göğsünü aç. Ülke işgal edilirken benden demokrat olmam isteniyor.” Uslu ve uysal olmamız isteniyor. Akiller de bunu yapmaya çalışıyor.  Barzani ile el sıkışılıyor. Apo peygamber ilan ediliyor. Ben demokrat olacağım. Böyle bir şey yok.

Bugün CHP’nin % 25’i var. MHP’nin % 13-15’i var. Kendi iddialarına göre % 16 -17’leri var. Topladığın zaman % 40 eder. Bu %40’a rağmen bu büyük dönüşümü yapamazlar. Böyle bir güçleri yok. “Muhalefet hiçbir şey yapamazsa; Gandhi gibi hayatı durdurma eylemleri yapabilir”. Alışveriş merkezlerine gitme, bankalara gitme, işine gitme, 10 gün, 20 gün, 30 gün.. Türkiye elden gidiyor, rejim değişiyor dendiğinde bu % 40, hayatı durdurma eylemlerine başladığı zaman siyasi iktidar bunu yapamaz.

İktidar, bu nedenle ara süreçte bu %40’ı ikna edebilir miyim diye süreci dinlemeye aldı.
“Tayyip Bey’in asıl dikkat etmesi gereken kendi tabanıdır. Bu süreçte en sert tepkiyi verecek olan kesim AKP tabanının %40’lık parçasıdır.” Çünkü bu insanlar Tayyip Bey’in ağzından çıkan laflarla yaşayan insanlar.

N. Atabey: Başbakan en ters giden bir süreci bile kendi lehine çevirebiliyor. Gelen tepkiler not ediliyor. Bunlara uygun ciddi politikalar üretilecek. Akilleri ciddiye almayı da çok doğru bulmuyorum. Bomboş salonlara konuşsunlar.

N. Genç:  Siyaset bilimi ve sosyoloji okuyan bir olarak şunu söyleyeyim: Bu siyasi tartışmalar bir yere kadar olur. Tüm bu kavgalar normaldir. Ancak iş haritayla oynamaya gelince durum değişir. “Rejimin niteliği, anayasa ve Cumhuriyet söz konusu olunca hesap tutmaz. İş değişir.”