Kontrollü Hollanda gerginliği

Kontrollü Hollanda gerginliği
12 Mart 2017 17:30

Önce şunu söylemek isterim ki, Hollanda Avrupa ülkeleri içinde sömürgecilik tarihi en güçlü ve etnik konularda en sorunlu ülkedir ve dolayısıyla dün gece olanların Hollanda’da olmuş olması bu durumla uyumlu.

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 
Ancak, benim konum Hollanda’nın agresif tutumunun psikolojik kökleri değil şimdi.

 

 
Konum dünkü gerginliğin Türkiye açısından siyasi boyutları.

 
Şöyle ki…

 
Cumartesi sabah saatlerinde Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun CNN-TÜRK’de oldukça gergin ve yüz ifadesi ateşli bir biçimde, “Bugün Hollanda’ya uçacağım, uçuş izni vermezlerse karşılığını alırlar” şeklinde konuşması ardından Hollanda’nın uçuş izni vermemesi ve onun da ardından Aile Bakanı Kaya’nın Rotterdam’a gitmesi ve olayların tüm gelişimi açıkça gösterdi ki…

 

 
Erdoğan Hollanda ile gerginliği yükselterek, evet oylarında artış sağlamak istedi.

 

 
Mevlüt Çavuşoğlu’nun CNN-TÜRK’de tansiyonun yükselmesine yönelik konuştuğu belli oluyordu ve muhakkak ki bu tutumu Erdoğan ile koordineli idi.

 

 
Ardından Mevlüt Çavuşoğlu’nun uçağın uçuş izni gelmeyince, dün gece saatlerinde Aile Bakanı Kaya Rotterdam’daki Türk Konsolosluğu’na gitti ancak Hollanda siyasi polisinin adeta uluslararası mahkemelerce hakkında arama kararı bulunan siyasi bir suçluya yapılabilecek tarzda, çok çok saygısız muamelesine maruz kaldı.

 

 
Erdoğan bu esnada Türkiye’den yurtdışında yaşayan Türkler’e ve Türkiye içindeki halka yönelik olarak tansiyonu yükseltecek açıklamalar yaptı.
Adalet ve Kalkınma Partisi teşkilatları Hollanda ve yakın yerlerde yaşayan Türkleri Rotterdam’da toplamaya ve Türk kamuoyuna, “Bizi Avrupa’da engelliyorlar, evet oyunuza ihtiyacımız var” masajı vermeye çalıştı.

 

 
Hollanda polisi toplanan Türkleri dağıttı ve de Aile Bakanı’nın aracını vinçle çekmeye kadar gitti, sonunda da Aile Bakanı’nı zorla Hollanda polis arabasına bindirerek sınır dışı etti.

 

 
Başbakan Binali Yıldırım ise bugün, Rotterdam’da toplanmış olan Türkler’e , “Bu kadarı yeter, evlerinize dönün” şeklinde bir açıklama yaptı. “Bu kadarı yeter” ifadesi bile hükümetin belli bir noktaya kadar gerginliği artırma, olaylar Türk kamuoyuna, yani Türk seçmene yansıdıktan sonra ise, durma kararı aldığını gösteriyor.

 

 
Hollanda hükümeti ise, içindeki hıncın sebebi ne olursa olsun, yaptığı ile Türkiye’de evet oylarına hizmet etti.

 
Şimdi, bir başka husus olarak…

 

 
Türkiye’den hükümet yetkililerinin Avrupa ülkelerinde siyasi kampanya yürütmeye haklaırnın olup olmadığı meselesi var.

 

 
Ve, bu konuda Türk hukukçular anlaşılır sebeplerden dolayı susuyorlar ve biz kamuoyu olarak bilgi alamıyoruz.

 

 
Esasen bu, hak ve hukukun da ötesinde bir olay zira bir ülkenin bakanı bir başka ülkeye gelmişse, bu konuda hukuken hakkı olmasa bile, bu tür bir davranış bir misafire ve/veya bir ülkenin hükümetine diplomatik olarak yapılabilecek bir davranış değil.

 

 
Ama bu açıdan değil de, hukuk açısından bakarsak, başka ülkelerden siyasilerin Avrupa ülkelerinde kendi ülkelerindeki siyasi olaylar için kampanya yapma haklarının olmadığını iddia ediyor bugün Avrupa basınında okuduğum Avrupalı hukukçular.

 

 
Alman Anayasa Mahkemesi de cuma günü yaptığı açıklamada, bunu söyledi.

 

 
Şu ana kadar Türk siyasi partileri Avrupa’ya hep gittiler ve oralarda siyasi konuşmalar yaptılar.

 

 
Ancak şu anda AB ile Adalet ve Kalkınma partisi arasında yurtdışında yaşayan Türkler üzerinde hak iddiası konusunda bir rekabet olduğu gibi, belki bundan daha da çok pay tutan bir konu olmak üzere, bizdeki hükümete karşı olağanüstü bir tepki, demokrasi dışı 3. dünya hükümeti gibi ve saygı dışı bir muamele var.

 

 
Esasen şu da var, normalde diplomatik kurallara göre, gelme diyen bir ülkeye zorla gitmemek gerekir.

 

 
Bu hükümet değil, bugün iktidarda CHP bile olsa , ben CHP’ye, “Sana gelme diyen ülkeye gitme” derim.

 

 
“Ben zorla gelirim, beni engelleyemezsin” tavrı olayları öyle çirkin ve berbat bir hale getirdi ki, şokluk hale geldi olaylar.

 

 
Örneğin anneniz bile size dese ki, “Evime gelme“, ona, “Ben senin evladınım, illa geleceğim” diye zorla kapısına dayanamazsınız.

 

 
Haklı bile olsanız, bir başka haneye, bir başka ülkeye zorla gidilmeye çalışılmaz.

 

 
Bu hayatın olağan akışıdır.

 

 
Ancak yukarda da dediğim gibi, Erdoğan bu gerilimi evet oylarını artırmak için yükseltti.

 

 
Kısa süreliğine tabii, şimdi AB ve Hollanda, Almanya vs. ile diplomatik temaslar da sürüyor olayı yatıştırmak ve AB’den kopmamak için.

 

 
Bu arada, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümeti üyelerini konuşturmama havası sürüyor Avrupa’da.

 

 
Hatta komik haberlerle dolu Avrupa basını.

 

 
Mesela Avusturya’da eski Enerji Bakanı Taner Yıldız konuşacakmış, AKP teşkilatı toplantıyı polise Boşnak Derneği toplantısı olarak bildirmiş, Avusturya polisi iz sürmüş ve toplantının Boşnak toplantısı olmadığını tespit edip, toplantıya yasaK getirmiş.

 

 
Türkiye Cumhuriyeti’nin onurunu bu kadar ayaklar altına aldırmaya kimsenin hakkı olamaz.

 

 
Yabancı bir ülkenin polisi ile kaptı kaçtı oynamak ayrıca bir siyasi partiye yakışmaz.

 

 
Bu işler siyasi görüşmeler ile ve üst düzey siyasi temaslarla ayarlanması gereken işler.

 

 
Ama tabii burda amaç başarılı bir dışişleri politikası üretmek değil, gerginlik ile evet oylarını artırmak.

 

 
not: Kılıçdaroğlu dün yaptığı idam açıklaması ile çok kötü bir siyasi tutum sergiledi ama bu yarına kalsın, yazı çok uzamasın

 

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan