Deprem Ve Merhamet

Deprem Ve Merhamet
31 Ekim 2011 11:09

24 askerimizin şehit edilmesinin acısı daha canlılığını korurken ulusumuz yeni bir acıyla sarsıldı. Van’da meydana gelen depremde altı yüze yakın yurttaşımız ölürken binlercesi de yaralandı. Yüz binlerce insan şu anda evsiz barksız ağır kış koşullarında depremden sağ kurtulduğuna mı sevinsin, kaybettiği yakınlarına mı üzülsün bilemez bir durumda yaşama tutunmaya çalışıyor.

   24 askerimizin şehit edilmesinin acısı daha canlılığını korurken ulusumuz yeni bir acıyla sarsıldı. Van’da meydana gelen depremde altı yüze yakın yurttaşımız ölürken binlercesi de yaralandı. Yüz binlerce insan şu anda evsiz barksız ağır kış koşullarında depremden sağ kurtulduğuna mı sevinsin, kaybettiği yakınlarına mı üzülsün bilemez bir durumda yaşama tutunmaya çalışıyor.


 


Zor koşullar karşısında her zaman büyüklüğünü göstermiş olan ulusumuz bir kez daha büyüklüğünü ortaya koymuş, depremzedelerin yaralarını sarmak üzere yurdun dört bir yanından seferber olarak yardım elini Van’a uzatmıştır. Herkes elinden geleni yapmış; kimi erzak, kimi giysi, kimi para göndermiş; kimi bunlarla da yetinmeyerek bizzat arama kurtarma çalışmalarına katılmıştır.


 


Bu arada çok yanlış bir biçimde depremin geçen hafta şehit edilen askerlerimize karşılık Allah’ın bir cezalandırması olduğunu ima ve ifade edenler de oldu ki ulusumuzun sağduyusu bu aymazların sesinin kesilmesine yetti. Depremi bile bir Türk-Kürt çatışması yaratabilmek için kullanmaya kalktılar. Emperyalizmin böl-yönet politikasına hizmet anlamına gelen bu çatlak sesler yankı bulmadı. Bu işbirlikçi kafa Gölcük depremini de ordumuzu itibarsızlaştırmak amacıyla orduevlerindeki ahlaksızlıkların cezalandırılması yalanı ile açıklamaya kalkmıştı.


 


Hükümet organizasyondaki aksaklıklar için hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Her zamanki gibi onlar hep en doğruyu ve en iyiyi yaparlardı! Kusurlu TÜRKKIZILAYI idi. İhtiyaç sahipleri çadır bulamamaktan yakınırken bazı uyanıklar çadır ticareti yapıyorlardı. Belediye başkanı devre dışı bırakıldıklarını söylüyordu. Muhalefet partileri organizasyon komitesinde yoktu. İyi de bu uyanıklar satacak kadar KIZILAY çadırını nereden bulmuştu? Olmaya bunların İktidar katlarında, satacak kadar çadır temin edecek tanıdıkları vardır!


 


Bu arada eski hükümetler zamanında, Marmara ve Bolu depremlerinden sonra bir daha böyle bir felaket yaşarsak hazırlık olsun diye özel bir deprem vergisi uygulamaya konmuştu. Yurttaş olarak hepimiz bu vergiyi ödüyoruz. Şimdi kullanırız diye Maliye Bakanı’na bu vergilerin ne kadar ve nerede olduğunu sordular. Halkını çok sevip düşündüğünü belli eden hükümetimizin yetkili bakanı bu vergilerin halkımızın başka ihtiyaçları için harcandığını açıkladı. Böylece biz de yeni depremler için yeni vergilerin konmasını dört gözle bekliyoruz!


 


Bu açıklamanın yarattığı tepkiyi azaltmak için Hükümetimizin sulugöz bakanı Sayın Bülent Arınç’ın, Deniz Feneri davasında hâkimlerin verdiği tahliye kararının diğer dava hâkimlerine de örnek olması gerektiğine dair gündem değiştiren açıklaması geldi. Uzun tutuklulukların kabül edilemez olduğunu beyan ederek ne kadar merhametli olduğunu da göstermiş oldu. Ben de merak ediyorum: Özel Yetkili Mahkemelerdeki davalarda tutukluluk süresinin on yıla çıkarılması kanununu hangi hükümet çıkardı. Bu kanun görüşülürken Sayın Arınç karşı mı çıktı da biz bilmiyoruz. Kimi kandırıyor!


 


Depremde TÜRKKIZILAYInın sınıfta kaldığını açıklayan yetkililer unutmasınlar ki sınıfta kalanın kim olduğunu halkımız biliyor. Kızılaya yardımların artarak devam etmesi bundandır.


 


                                                                                                                Hilmi SARAL