Oysa sistem çöküyor

Oysa sistem çöküyor
24 Kasım 2013 17:30

Soru: Türkiye’de en yaygın hasta taşıma aracı hangileridir? Cevap: Diyaliz hastalarını taşıma araçları…

 

Safile USUL H&H YORUM

 

Türkiye’nin en küçük yerleşim birimlerinde bile birkaç gün kalın (köy, belde, kasaba) ve dikkat edin, muhakkak bir diyaliz hasta taşıma aracı göreceksiniz.

 

Bunun anlamı nedir?

 

Cevabı aşağıda…

 

Sırasıyla gidelim…

 

Ve, geçtiğimiz cuma Alman Hastanesi ile aynı gruba bağlı 6 özel hastanenin kapanacağını okuduktan iki gün sonra Erdoğan’ın sarf ettiği şu sözlere bakalım önce…

 

Erdoğan bugün Trabzon’da şöyle dedi:

 

“Sağlık reformuna da önce hayır diyorlardı şimdi hastane kurma yarışı başladı. Daha önce özel bir hastanenin kapısını köylü Ahmet gidip çalabilir miydi? Çiftçi kardeşim çalabilir miydi? Şimdi rahat rahat çalabiliyor.Ha bazı aksaklıklar yok mudur, yine vardır. Bakın şu anda koskoca ABD sağlık reformunu halledemiyor. Bana Amerikalılar şunu söylüyor. Yahu bunu nasıl yaptınız? Bu bir medeniyet meselesidir.Bunu sayın Obama’ya da söyleyin dediler bana. Dedim söylerim. Ve konuştuk.”

 

Şimdi gelelim Erdoğan’ın bu atmasyon sözlerinin niteliksizliğini gösteren ve (mesela) diyaliz hasta taşıma araçlarının bu denli yaygınlığının sağlık sisteminin yürümeyişi ile olan alakasına…

 

Köy gibi yaklaşık bin nüfuslu bir yerleşim birimlerinde bile diyaliz hasta araçlarının yaygın olması bir ülkede sekunder hizmetlerin yürümediğinin ve halka ulaşmadığının göstergesidir. (bu yaz Giresun’da da gözlemledim bu diyaliz araçlarını)

 

Sekunder hizmet sağlıkta üst uzmanlık gerektiren hastane ve uzman hekim ağını kapsar.

 

İnsanların hastalıklarının önemli bir kısmı kolay tedavi edilir ve kompleks bir sağlık altyapısı gerektirmez.

 

Ancak iç organların ağır/ağırca ve/veya kronik hastalıkları ve teşhisi daha üst bir donanımlı hastane, klinik, uzman doktor muayenehanesi vs. gibi bir altyapı gerektirir.

 

Örneğimizdeki diyaliz ise, sağlık sisteminde sekunder hizmet altyapısı yaygın ve yeterli olmadığı için önceden teşhisi konulamamış iç hastalıkların çok ağır bir sonucudur.

 

Mesela şeker hastaları eğer uzman bir hastanede şeker taşıdıklarını öğrenmez ve bunun tedbirini almaza sonları diyalize gider.

 

İşte, Türkiye’de diyaliz hasta taşıma araçlarının yaygınlığının sebebi, Anadolu’da veya şehirlerin yoksul kesimlerinde uzman hastane ve/veya uzman doktora erişimi olmayan insanların büyük bir çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanıyor.

 

Ve, eğer Erdoğan’ın iddia ettiği gibi, “köylü Ahmet” veya “çiftçi kardeş” özel hastanelerden veya devlet hastanelerinden yararlanabiliyor olsaydı, Türkiye’de bu kadar çok diyaliz hastası asla olmazdı.

 

Anadolu insanının veya dar gelirli vatandaşın sekunder sistemden yararlanamamasının sebepleri ise, çok basit.

 

Vatandaş ya devlet hastanesine veya özel hastaneye gidecek…

 

Ama bu Hükümet devlet hastanelerini budadığı ve az sayıda devlet hastanesi olduğu için vatandaş oralarda çile çekmek istemediği için, ağır bir durum olmadıkça pek yanaşmıyor.

 

Diyalize götüren iç hastalıklar, ama, hemen belirti vermiyor ve hasta bunu olay diyaliz aşamasına gelene kadar fark etmiyor.

 

Vatandaş özel hastaneye de gidemiyor bu tür önemli vakalar için…

 

Çünkü sekunder hizmet pahalıdır ve hiçbir özel hastane ucuza bu hizmeti vermez/veremez.

 

Örneğin sekunder hizmette kan tahlilleri, tomografi, röntgen, nükleer tıbbi teşhis, bazen de hastane otelcilik hizmetleri zorunludur ve bunlar pahalı ve hi-tech gerektiren şeylerdir.

 

Dolayısıyla vatandaş özel hastaneye gidip, 20 TL fark ücreti verip, ilk muayenesini olsa bile, devamını getir(e)mez.

 

Mesela romatoid hastalıklarda bir kan tahlili grubu 1000 TL’ye yaklaşır.

 

Yani, vatandaş sekunder hizmeti özel hastaneden alamaz gerçekte.

 

Özel hastanede ilk muayenesini olabilir en fazla, ki, Erdoğan Hükümeti’nin duygusal sömürü yaptığı olay tam da budur.

 

Eskiden ülkemizde çok çok vahim bir biçimde dar gelirli vatandaşın üniversite vb. hastanelerinden dışlanması sonucu oluşan bir duygusal sömürü alanıdır bu, ki, bunun günahı geçmiş hükümetlerde ve hepimizde.

 

Nasıl oldu da buna müsaade edilebildi, düşündükçe kafayı yiyorum.

 

Fakat neticede Erdoğan vatandaşın bu duygusunu sömürmeye devam ediyor ve gerçekte onları sekunder hizmetsiz bırakarak diyaliz gibi korkunç bir durumun pençesine bırakıyor.

 

Öte yandan…

 

Soruyorum bu duygu sömürücü ve teneke siyaseti yapan beylere…

 

Türkiye’de mesela kaç tane endokrinolog var ve bunlar nerde?

 

Olanları yok ettiniz devlet hastanelerinden…

 

De, anlı şanlı özel hastanelerinizde de endokrinolog yok…

 

Romatolog yok…

 

Beyin cerrahı yok…

 

E, bunlar olmadan vatandaş hastaneyi n’apsın zaten? Leblebi mi yapsın?

 

Endokrinoloğun olmadığı bir sekunder sistem, yani hastane sistemi olur mu, ya siz kimi kandırıyorsunuz?

 

Endokrinolog olmazsa, vatandaş sonunda diyalize düşer, nitekim, Türkiye’nin tüm sokaklarında görüldüğü gibi.

 

Not 1: o Amerikalı Erdoğan’a sağlık sistemi sormuş ya güya, en fazla bir münferit salaktır o. Ayrıca da ABD sağlık sisteminde sözü geçecek en son ülkelerdendir. ABD’de lokanta vs. gibi yerlerde bile halka sunulan yiyeceklerin çoğunu yemek için mide ister, ya çok para verip, “Fine dining” yaparsınız veya iğrenç yemeklere tam olursunuz. Böyle bir ülkede hangi sağlık sistemi olabilirmiş ki…

 

Not 2: sağlık sistemi zor iştir ve kar getirmez, AB ülkelerinde de sağlık sistemi çok sık zarar eder. En büyük sağlık politika tartışmalarından birisi de “katkı payı olsun mu, olmasın mı”dır. Fakat neticede halkını diyaliz pençesine bırakmaz kimse.

 

Not 3: temel eğitimim tıp, sağlık sistemine düşünsel altyapı hazırlayan bir meslekten geliyorum, hatta Dünya Sağlık Örgütü’nün tepe beyinlerinden ve London School of Econmics’den Prof. Martin Mc. Kee beni DSÖ’nün merkez sağlık program geliştirme dairesine almak istedi ama ben Türkiye’ye döneceğim için kabul etmedim. Bunu yazmamın sebebi reklam değil ve asla sağlık alanında herhangi bir çalışmada olmak istemem, ilgi alanım makro siyasal konular ve Türkiye’nin bu çıkmaz sokaktan bir an önce kurtulması. Yazdıklarımın background’unu anlatabilmek için yaptım bu açıklamayı sadece. Yoksa,aman beni sağlık alanına kategorize etmeyin. Zaten ben bu meslekten sonra gazeteciliğe geçerek, Türkiye’ye döndüm.

 

Not 4: Alman Hastanesi’nin kapanmasının sebebi, talep edilen ücretlerin parası olan vatandaş tarafından bile bir süre sonra kaldırılamaması. Çok iyi bakım isteyen özel sigortalılar da bir müddet sonra bu kadar çok ücreti finanse edemiyor ve geri çekiliyorlar. Alman Hastanesi dahil, hiçbir özel hastane devamlı ve iyi işleyen bir özel sigorta sistemi olmadan ayakta duramaz. Özel sağlık sigortası denen şey iyi işlemezse olmaz. Ülkemizde mesela, özel sigorta sistemi gerçekte bir sağlık sistemi finanse edebilecek bir hacim ve kapasite taşımıyor. Hal böyleyken özel sigortası bile olmayan vatandaş Erdoğan’ın özel hastanesinde hangi sağlığı bulabilir? Yemeyin bizi beyler, yalan söylemeyin, aldatmayın, kandırmayın.

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Bozdoğan Kemeri sessiz bir tanıktır
Demek ki bir değişiklik yok
Özgür Özel’i yakından tartmak istiyor