Çok sinirlenmiş, çok

Çok sinirlenmiş, çok
28 Mayıs 2013 20:41

Son günlerde CHP’den gelen sözler Erdoğan’ı çok etkilemiş, belli.

Safile USUL H&H YORUM

Şu cümlesine bakın …

“CHP bizim Suriye politikamızı eleştirme hakkına sahiptir. Ancak CHP Türkiye düşmanı bir rejim için çalışamaz. Buna biz de müsaade etmeyiz, millet de müsaade etmez, yargı da müsaade etmez etmemelidir.”

Bu sözlerdeki Ortadoğu tipi diktatörlük tarzı hemen görülüyor ve üstünde yoruma bile gerek yok…

Da, “Yargı da müsaade etmemelidir.” ne ola?
Kendine bağlı yargıya, “Anamuhalefet beni çok rahatsız ediyor, ağzını bağla” emri mi?

Öyleyse, yakışır.

Fakat, CHP’yi, bu ülkeyi kurmuş parti olarak, herhalde kendisi ile karıştırmaması gerekir.
CHP Türkiye’yi kurmuştur  ve hiçbir rejm için çalışmaz. Kurduğu ülke için çalışır sadece.
CHP’nin en güçlü yönü de hep bu olmuştur ve halen de budur, bu yüzden de etkisi okyanuslardan büyüktür, aldığı oyu fersah fersah aşar.
Bu arada galiba okuyunca ben de sinirlendim, oysa buna gerek yok.
Her su kendi yatağında akar ve de her su kendine uygun yatak bulur.

Nokta.

Burayı geçelim o nedenle. “İki ayyaş”tan kasıt nedir konusuna da girmeyeyim…
Sinirlenmeyi keseyim şimdi ve size dün gece Brüksel’de neler oldu, onu aktarayım.
Fakat bu bölüm için son bir cümle yazayım, bir not…

Asla sinirlenme, sadece seçime endekslen, gerçekler ve ahlaki değerler senin yanında, bu bir…
İkincisi, Suriye konusunda son günlerde Faruk Loğoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun sözleri acaip güzel ve etkili idi, bir de Gürsel Tekin’in, Reyhanlı mitingi için, “Bindirilmiş kıtalar” lafı acaip güzel ve etkiliydi, nitekim Erdoğan bugün bu sözlere cevap vermeye çalıştı hep.

Şimdi Brüksel’in dün gecesine gelebilirim…
Ama, önce…
Bugün Hükümet basını bir manşet çekti…
Gerçek dışı bir haber…
Neymiş, şuymuş… (bugünkü Star’ın internet manşetinden aktarıyorum)
“AB’nin silah ambargosu, Suriye’deki muhaliflerin silahlandırılmasından yana tavır alan İngiltere ve Fransa’nın kararlı tutumu sonucu 1 Haziran itibariyle kaldırıldı.  AB dışişleri bakanları, Suriye’deki şiddetin durdurulması için gerçekleştirilecek Cenevre Konferansı öncesinde Brüksel’de bir araya geldi. Toplantıda Esed rejimine baskı yapmak için Suriyeli muhaliflere silah ambargosunun kaldırılması konusunda uzlaşıldı.”

Peki, gerçek ne, onu da Avrupa basınından aktaralım, Golan tepelerinde barış gücü çerçevesinde askeri olan ve Suriyeli muhaliflere silah verilmesi halinde bu askerini geri çekeceğini açıklayan Avusturya’nın basınından aktaralım mesela…
“AB üyesi ülkeler dün Brüksel’de, cuma günü süresi biten Suriye’ye silah ambargosu kararını uzatacak oy birliğini sağlayamadı. (Avusturya) Dışişleri Bakanı Spindellegger dün gece gergin bir biçimde, “25 üye ülke muhaliflere silah ambargosunun sürmesi yönündeki kararını  2 ülke yüzünden kağıda geçiremedi. İngiltere ve Fransa yüzünden süresi  cuma günü dolan ambargonun uzatılması mümkün olmadı. Bizim Golan tepelerinde askerlerimiz var ve eğer Suriyeli muhaliflere silah gönderilirse, bu görevi yerine getirmeye devam etmemiz pek mümkün olmaz.”

Şimdi, birinci olarak Star’ın haberindeki yalan şu ki…
AB’nin üye 27 ülkesi Suriyeli muhaliflere silah ambargosunun kaldırılması için uzlaşmadı.
Tam tersine, 27 ülkeden 25’i zaten var olan ambargonun yeniden uzatılmasını istedi ama İngiltere ve Fransa karşı çıktığı için ambargo resmi olarak uzatılamadı.
Bunun da dışında, Hükümet’in ve  basınının beklentilerini karşılayacak başkaca bir durum  da olmadı.

Çünkü…

İngiltere Dışişleri Bakanı Hague dün gece Brüksel’deki toplantının ardından şu açıklamayı yaptı…

“Bizim Suriyeli muhaliflere silah gönderme gibi bir planımız yok.”

Yani, durumu kısaca özetlersek…

1-AB üyesi 27 ülkenin 25’i Suriyeli muhaliflere silah ambargosunun devamından yana ve bu ülkelerin hiçbirisi muhaliflere silah göndermeyecek.

2-İngiltere, ABD’nin AB içindeki truva atı olarak, ambargonun psikolojik nedenli olarak kalkması için uğraşmasına rağmen, onun da Suriyeli muhaliflere silah gönderme durumu, en azından şu dönemde, yok.

Çünkü ABD de Suriye’de daha azgın bir silahlı eskalasyonu kaldıracak durumda değil zaten.
Peki bu duruma üzülen kim?

Bizdeki Hükümet.

Halbuki, sevinsene; o bölgede silahlar arttıkça olay Türkiye’ye gitgide daha çok sıçrayacak.
Peki, bu duruma, yani çok silah olsun, çok savaş olsun durumuna halk içinde ne denir Türkiye’de?

“Belasını arıyor” denir.

Baksanıza, Bekir Bozdağ’a, “Hizbuşeytan” demeye başladı.

Göze gireyim diye uğraşıyordur Bozdağ ama hayatın, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk ordusunun sağladığı gibi her yerde çok rahat olmadığını pek anlamışa benzemiyor.
Not: Demirel’in eşi Nazmiye Demirel de bizim mazimizin ve anılarımızın müstesna parçalarından birisidir. Bugün okudum, Nazmiye Hanım asla kocasının makam arabasını kullanmazmış özel işleri için, bu nedenle de ta 1950’lerde kendine araba almış ve onu kullanırmış. Allah ona gani gani rahmet eylesin. Sevgili eşi ile ebediyette buluşsun inşallah.


Yazarın Son Yazıları:
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan
İstanbul’a alındı gözüyle bakabiliriz