Oportünist, makyavelist Tayyip Şanghay Beşlisi’ne sığınmak istiyor

Oportünist, makyavelist Tayyip Şanghay Beşlisi’ne sığınmak istiyor
4 Şubat 2013 00:25

Tıpkı,ABD ile sıkı fıkı ilişkiler kurup,on senedir Türkiye’yi yöneten Adnan Menderes’in siyasal yaşamı ile ilgili “Süper Güç’’ten gelecek olan tehlikeyi anlayınca 27 Mayıs 1960 darbesinden çok kısa bir süre önce o zaman ki, ikinci bir süper güç olan ‘’Sovyetler Birliği’’ne sığınmak için o ülkeye yaptığı ziyarete benzetiyorum, ama ABD, Menderes’i affetmedi; Ordu içinde ki cuntayı harekete geçirerek darbeyi yaptırdı.
 
İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 
Bir ülke için tüm darbelerin lanetli olduğunu ve İsmet Paşa’nın “Büyük devletlerle iş gören idarecilerin ayıyla aynı yatağa yattığını’’ anımsattıktan sonra hemen yazının başlığı ile ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.


 
Sevgili okuyucular gelin hep birlikte üç sözcüğün anlamını değerlendirelim.
 
”Oportünist: Duruma göre davranan,içinde bulunduğu şartları değerlendirmeyi bilen (kimse)”
anlamına geliyor; ‘‘Türk Dil Kurumu” sözlüğüne göre.
 
”Pragmatist: Pragmacı (Yararlanmacı)” anlamı verilmiş, yine ”Türk Dil Kurumu” sözlüğüne göre.
 
”Makyavelist: Maksada ulaşmak için her türlü vasıtayı mübah sayan kimse, makyavelizmi benimseyen kimse, makyavelci”
anlamı verilmiş. Bu sözcük doğrudan ”Türk Dil Kurumu” sözlüğünde olmadığı için bunun anlamını, D.Mehmet Doğan’ın sözlüğünden buldum.
 
Bu üç sözcük “Üçüz kavramlar’’dır ve ve bu kavramlardan birisini yaşamı veya siyasal aktivitesi için ilke edinmiş bir kimse, muhakkak diğer iki kavramı da mücadelesinde kullanıyor haldedir.
 
Hatta bu üç kavram birbirleriyle o kadar ilişkilidir ki, adeta birbirlerine yapışık “Siyam üçüzleri’’dir.
 
Tayyip Erdoğan’ın kişisel özelliklerini, karakter yapısını ve uyguladığı siyaset yöntemini anlamak için bu üç sözcüğün net anlamlarını daha yazıyı okumaya başlarken bilmemiz gerekiyordu.
 
Bu makalemi yazmama neden olan olay ise geçtiğimiz Ocak ayı sonlarında, BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan’ın ”Kanal 24” de çıktığı programda ”Geçenlerde Sayın Putin’e söyledim. Bizi ‘Şanghay Beşlisi’ne alın dedim. Alın bizi ‘Şanghay Beşlisi’nin içine, biz de ‘AB’ye alasmarladık diyelim, ayrılalım oradan” söylediği sözler olmuştur.


 
”Şanghay Beşlisi” ile ”AB”yi birbirine alternatif olarak görüyor musunuz?” sorusuna BOP eş başkanı: ”Şanghay Beşlisi çok daha güçlü, çok daha iyi” yanıtını veriyor.
 
Aynı programda konuşmasına devamla Tayyip Erdoğan: ”Gideceğimizi söyledik(Putin’e). ‘Gelin derseniz, geliriz’ dedik. Pakistan ve Hindistan istiyor. Onların da talebi var, hep beraber göreceğiz. Nüfus olarak onları(AB) çok aşar. Ortak değerlerimizin olduğu ülkelerle bir arada olma şansını yakalarız” diye konuşmasını devam ettiriyor ki, bu sözler onun uluslararası arena da ve yalpalayan dış politikası nedeniyle ”Okyanus ötesi”nde ne kadar sıkıştığını gösteriyor.
 
Tayyip Erdoğan, çıkarları için dönmeyeceği hiçbir yön yoktur.
 
İlkesel politika gütmez kendisi.
 
Sadece çıkarlarına göre hareket eder.
 
On senedir iktidarda, iç politika da AB’yi oy toplanma uğruna kullandıkça kullandı.
 
Aslında bu kafa tutma sadece AB’ye değil, aynı zaman da yıllar önce o zaman ki ”Veri Tabanı Koordinatör”ü olan Cüneyt Zapsu’nun ABD’li yetkililere söylediği ”Bu adamı deliğe süpürmeyin, yararlanın” sözlerinin artık ”Okyanus ötesi’nde geçerliğinin kalmadığını ve her an bu ”Süper güç’‘ün desteğini üzerinden çekeceğinin çok açık göstergesidir.


 
Nitekim geçenlerde  ABD eski diplomatı Abramowitz ”Kürt sorununun halledilmesi hem Türkiye için önemli hem ABD için önemli hem de Tayyip Erdoğan’ın geleceği için çok önemli’‘ diyerek çok açıktan BOP eş başkanını tehdit ediyor.
 
Tayyip Erdoğan, belli bir süreden beri kendi siyasal istikbali ve geleceği ile ilgili tehlikeleri artık derinden hissettiği için küresel anlamda sığınacak ”Güçlü birliktelik” arıyor.
 
Bu birliktelik ABD süper gücüne karşı koyabilecek bir güce eşdeğer kuvvet de olması gerekir ki, bu da içinde Rusya Federasyonu ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi iki süper gücün bulunduğu, ‘‘Şanghay Beşlisi” denilen aslında altı ülkenin birliktelik oluşturduğu bloktur.
 
Çünkü bu beşliye sonradan 2001 senesinde ”Özbekistan”da katılmıştır.
 
Böylece adı ”Şanghay İşbirliği Örgütü” kısaca ”ŞİÖ” olmuştur ki, bu ülkeler Çin, Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan’dır.
 
Ayrıca ”ŞİÖ”ye gözlemci statüsünde Afganistan, Moğolistan, İran, Hindistan, Pakistan da toplantılara katılmaktadırlar ki, bunlardan üçü nükleer silaha sahiptir.
 
Rusya, Çin, Pakistan, Hindistan, İran, Kazakistan nükleer silahlara sahiptir ki, ABD süper gücünü takmadıklarını tüm dünya biliyor.
 
İşte yukarıda ki verdiğimiz tanımlar çerçevesinde geleceği ile ilgili bir sıkıntı yaşamaması için BOP eş başkanı RTE, oportünizmin, makyavelizmin, pragmatizmin en yüksek dozajlısını tüm yaşamı ve siyasal yaşamı boyunca uyguladığı için burada da aynı yolu takip ederek kendisi ile ilgili endişe hissettiren hem ”AB’‘ye hem de ”ABD”ye madik atmak istiyor.
 
Yani, yukarı da aktardığımız sözlerini net algılarsak;  kesinlikle ”Şanghay İşbirliği Örgütü”ne girmek istiyor.
 
Bunu Türkiye’nin yararı için değil, kendi paçasını ”Küresel güçler”in elinden kurtarmak için yapmak istiyor.
 
Öyle ya, bunu bir örneğini gördü ve görmeye devam ediyor.
 
Neydi o örnek?
 
Süper güç ABD’nin ve Batı Avrupa ülkelerinin bütün dayatmalarına ve olanca güçlerini kullanmalarına rağmen Rusya, Çin, İran ve onlara destek veren diğer ”ŞİÖ” ülkelerinin Suriye’nin Beşar Esad’nı onlara teslim etmemesi ve onlarında büyük bir acziyetle bunu kabul etmeleridir; hala daha bu hususta büyük bir çaba ile uğraşmalarına rağmen.
 
BOP eş başkanı RTE siyasal istikbali ve güvenliği için,aynı zaman da yaşamın her alanında birkaç alternatif oluşturur; hangisini en emniyetli ve rantabl görürse ona dalış yapar.
 
İşte böyle bir tutum oportünizmin, makyavelizmin, pragmatizmin en yoğun şeklidir.
 
Şimdi Makyavel’in şu sözlerini okuyup, Tayyip Erdoğan’ın politikalarını ve yaşam şeklini dayadığı karakterini ona göre değerlendirelim.
 
Makyavel diyor ki: ”Adalet, daima güçlüden yanadır.”
 

Tayyip Erdoğan her zaman güçlüden yana tavır koymuyor mu?
 
Yine ”Genel olarak, insanlara ve sözlerine güvenilmez; çünkü insanlar size verdikleri sözü tutmayacak sefil yaratıklardır, sizin de onlara verdiğiniz sözü tutmanız gerekmez” der Makyavel ki,tam Tayyip Erdoğan’ı tarif etmektedir.
 
RTE bunu yoğun bir şekilde iç politikada uyguladığı gibi şimdi de veli nimeti olan ”AB’‘ ve ”ABD”ye karşı dış politikada uygulayarak onlara kendi güvenliğini kurtarma adına madik atmak istiyor.
 
”AB” ve ”ABD” buna fırsat verir mi, işte orası meçhul.
 
”Kaçman gerektiğinde kaç, cesur olman gerektiğinde cesur ol, her şeyi kendin için yapıyorsun”
diyen Makyavel’in bu tavsiyesini RTE en yoğun şekilde uygulayan bir politikacıdır.


 
Yıllarca ailece görüştüğü, birlikte tatil yaptıkları, dostum dediği Beşar Esad’ı, ABD’den zılgıtı yiyince bir gecede harcayıp zalim ilan eden RTE değil mi?
 
NATO’nun Libya’da ne işi var deyip sonra da ”Okyanus ötesi”ndeki sopanın ucunu görünce, Libya’ya yapılan saldırının İzmir’e kurulmasına razı olan ve daha TBMM’den karar çıkmadan Türk Deniz Kuvvetleri’ni Libya’ya gönderen RTE değil mi?
 
”Düşmanlarınıza saldırabilirsiniz; doğru mu yanlış mı yaptığınızı düşünmeniz gerekmez, er ya da geç yargı(ç)larınız sizi haklı çıkarmak için en iyi gerekçeleri bulacaklardır nasıl olsa”
diyen Makyavel’i mübarek Tayyip Erdoğan her zaman haklı çıkarmanın en büyük gayreti içindedir.
 
Yurtseverlerin, kahramanların, aydınların uyduruk suçlarla Silivri zindanında neden olduğunu düşünmeniz yeterlidir.
 
Makyavel’in ”İnsanlar genel olarak kötüdürler, bu nedenle de her türlü kötülüğü hak ederler” sözünü BOP eş başkanı RTE ne zaman haksız çıkardı?
 
Çiftçiyi, memuru, işçiyi, öğrenciyi, subayı, her sınıftan ve meşrepten insanı azarlayan ve hiç acımayan, polise joplattıran, biber gazı sıktıran RTE değil mi?
 
”Din, ahlak, hukuk devlete bağlıdır. Amacı gerçekleştirmek için gerektiğinde devlet bunları alet olarak kullanmalıdır” sözünün sahibi Makyavel’i RTE bu vasfıyla da hep haklı çıkarmış; dini, ahlakı, hukuku hep kendi siyasal emelleri ve kişisel çıkarları için kullanmıştır.
 
Bunu biraz düşünün bir yığın örneğini anımsarsınız RTE’de.
 
Makyavel ”İkna yoluyla hiçbir zaman başarı sağlanamaz. Kimseye bağlı bulunmayanlar, zorlama gücüne sahip olanlar, hemen her zaman muvaffak olurlar. Silahlı peygamberlerin zaferlere ulaşmış, silahsız olanların yenilmiş olmaları bundandır” sözlerini bence bugün dünya üzerinde en iyi uygulayan RTE rakiplerini en sert biçimde bastırmaktadır.
 
İtalyan Makyavel yapıtı ”PRENS’‘i zamanın hükümdarları için yazmış ve bugün hala daha dünya da popülaritesini korumakta ve RTE’nin bunu en iyi bilen ve bilinçli olarak en iyi uygulayıcısı olduğundan nokta kadar kuşku duymuyorum.
 
İç ve dış politika da işbirliği yapanların ve iş görenlerin BOP eş başkanı Tayyip Erdoğan’ın profesyonel anlamda ”Makyavelizm’‘i bildiği ve uyguladığını ve bu uygulamanın destekleyicisi olan ‘‘Oportünizm” ve ”Pragmatizm”de de son derece usta olduğunu herkes bilmelidir.
 
Tayyip Erdoğan’ın ”Şanghay İşbirliği Örgütü”ne Türkiye’yi sokma isteği acaba şaka gelebilir mi?
 
Hiç şakası yok, onun ustaların ustası bir makyavelist olduğunu yukarıda örnekleriyle izah ettim.
 
Pozisyonu yakaladığı ve siyasal istikbali ile ilgili ”Okyanus ötesi”nden bir tehlike geleceğini sezdiği an bunu yapmaktan çekinmez.
 
Aslında böyle bir niyeti çoktandır kafasında taşıyor ve her zamanki taktiği olduğu gibi bir durumu olgunlaştıra olgunlaştıra kamuoyuna sunuyor hem de ”AB” ve ”ABD”nin şerrinden korktuğu için yoklayarak gidiyor.
 
Bakın, yine 2012 Temmuz ayında ”Kanal 24′‘te ”Geçenlerde Rusya seyahatimde Putin’e şöyle bir latife yaptım. Dedim ki ‘zaman zaman bize takılıyorsun, AB’de ne işin var diyorsun. O zaman ben de size takılayım. Hadi gelin bizi ŞANGHAY BEŞLİSİ’ne dahil edin; biz de AB’yi gözden çıkaralım” sözlerini söyleyende Tayyip Erdoğan’dır ki,bunu Türkiye için değil kendi siyasal güvenliği için istiyor.


 
Yine 2012 Kasım’ında Almanya gezisinde ”AB’nin tutumunu sonsuza kadar böyle devam etmeyeceğini bir nokta da artık,Türkiye’yi kaybetme noktasına gelebileceğini belirtip ‘Putin’e yaptığım espride de bunu ima ettirip diyalogu aktardım” konuşmaları Tayyip Erdoğan’ın bu konuda hiç şakasının olmadığını ve bodoslama bu işe dalabileceğini acaba kendisine güvenen ”AB” ve ”ABD’‘li dostları görebiliyorlar mı?
 
Ben peşinen bir yanıt vereyim.
 
Oportünist,pragmatist ve Makyavelizm’in en karizmatik ve karakteristik uygulayıcısı ve oyuncusu Tayyip Erdoğan siyasal istikbal ve güvenliği için hiç kimsenin gözyaşına bakmadan bunu yapar.
 
Siyasette gerileyip kendisini ”Yüce Divan”a gönderecek bugünün muhalefet partilerinin ellerine asla düşmek istemez.
 
Esad gibi Müslüman dostunu bir gece de silen Tayyip Erdoğan,”AB’‘li ve ”ABD”li Hıristiyan dostlarını gözden çıkarmaktan hiç çekinmez.
 
Üstelik ve ”Beyaz Rusya” ve ”Sri-lanka” ile birlikte ”Türkiye”nin ”Şanghay İşbirliği Örgütü”nde ‘‘Diyalog Ortağı” statüsünde ilişkisi var.
 
Zaman insanların içlerinde sakladıkları niyetleri hep dışarı çıkarır.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!