CHP’li Erkek: Saray rejimi çocuklarımızın geleceği için iyi bir şey değil!

CHP’li Erkek: Saray rejimi çocuklarımızın geleceği için iyi bir şey değil!
13 Mart 2018 12:26

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, “ittifak görünümlü koalisyon teklifi” dediği kanun teklifinin 10. maddesinde verilen önerge üzerine Meclis’te söz aldı.

 

 
12 Mart Pazartesi 14.00’te toplanan ve Salı sabahı saat 10.00’a kadar görüşmeleri sürdürülerek yasalaşan teklifin Meclis’teki görüşmelerinde Erkek, Türkiye’de tam anlamıyla “monokrasi” yaşandığını vurguladı ve milli egemenliğin bir kişiye, saraya devredildiğini söyledi. Yargının ve parlamentonun üzerinde ağır bir saray vesayeti olduğunu kaydeden Erkek, saray rejiminin çocuklarımızın geleceği için iyi bir şey olmadığını da sözlerine ekledi. Erkek’in konuşması Meclis tutanaklarına şöyle yansıdı:

 

 

TUTANAK HİZMETLERİ BAŞKANLIĞI
Dönem: 26 Yasama Yılı: 3 Tarih: 12.3.2018 Birleşim: 69 Ham Tutanak Sayfası:547-
Konuşmacı: MUHARREM ERKEK Seçim Çevresi: ÇANAKKALE
Tutanak Metni:

 
MUHARREM ERKEK (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

 
Aslında Türkiye şu dönemde tam bir monokrasiyi yaşıyor, evet, yaşadığımız monokrasi. Artık demokratik bir hukuk devleti değiliz çünkü Anayasa’mızın 6’ncı maddesinde egemenliğin hiçbir surette hiçbir kişiye devredilemeyeceği yazar ama sizler birlikte egemenliği maalesef bir kişiye devrettiniz. Bu bir gerçek, bu bir gerçek. Artık Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasi güç merkezi, egemenlik Parlamentoda değil, Türkiye Büyük Millet Meclisinde değil, sarayda.

 
Yine, Anayasa’mızın 7’nci maddesi hepimizin bildiği gibi yasama yetkisinin bu Meclis tarafından kullanılacağını ve hiçbir surette hiçbir zaman bu yetkinin devredilemeyeceğini de yazar ama bu yetki de devredildi, yasama yetkisi paylaşıldı, hatta tamamen devredildi çünkü artık bütün Türkiye biliyor ki en önemli teklifler, en önemli tasarılar, düzenlemeler sarayda belli kişilerin onayından, süzgecinden geçmeden buraya gelmiyor, maalesef. Yargının üzerinde de Parlamentonun üzerinde de ağır bir saray vesayetiyle karşı karşıyayız. Türkiye’de bir saray rejimi var. Belki bu sizleri mutlu edebilir ama bu, çocuklarımızın geleceği için, bu memleketin tüm güzel çocuklarının geleceği için, demokrasi için iyi bir şey değil. Bunu zaman içerisinde hep birlikte yaşayarak göreceğiz. İşte onun için literatürde bunun adına “monokrasi” diyorlar, “monarşi” diyemiyorlar çünkü monarşi kan bağıyla babadan oğula geçtiği için.

 
Değerli milletvekilleri, bunu niye paylaşıyorum? 16 Nisan 2017 referandumu bu ittifak teklifinin de temelini oluşturuyor ve bu referandumdan sonra maalesef Türkiye Cumhuriyeti devleti bir şahıs devleti hâline dönüştürüldü. Hâlbuki böyle olmamalıydı. Bu, yanlış bir şey. Hele hele sizin savunduğunuz -ki bize göre demokratik bir başkanlık sistemiyle uzaktan yakından ilgisi yok- Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini siz bir başkanlık olarak savundunuz ama başkanlık sisteminin zorunlu en temel unsurlarını, ilkelerini de yerine getirmediniz. Neydi bunlar? Kuvvetler ayrılığı. Başkanlık sistemlerinde çok güçlü ve bağımsız bir yargı ve yasama, yürütme birbirinden bağımsız olmak zorunda. İşte Amerika’da kongre bütçeyi onaylamadığı zaman başkan bir kuruş bile harcayamıyor veya başkanın atamak istediği bir yüksek yargıcı, bir büyükelçiyi senato nitelikli çoğunlukla onaylamadığı zaman o göreve başlayamıyor. Bu fren-denge mekanizmalarının hiçbirini getirmediniz, kuvvetler ayrılığını tesis etmediniz ve maalesef egemenliği şahsileştirdiniz.

 
Şimdi de bu ittifak teklifiyle bu rejimi tahkim etmek istiyorsunuz. Yürütme ile yasamanın oy pusulalarını, Cumhurbaşkanlığı oy pusulası ile milletvekilinin oy pusulasını bir zarfa sokuyorsunuz, yasama ile yürütmeyi bir zarfın içine sokuyorsunuz. Mühürsüz oyları, sandık kurulunun mührü olmayan tüm oyları Türkiye genelinde yasal hâle getiriyorsunuz. Bu, seçim güvenliği açısından çok çok önemliydi, sandık kurulunun mührü. Filigranlı oy pusulaları, ilçe seçim kurullarının mührü olan oy pusulaları, dışarıda belirli partilere oy verilmesini engellemek için çok önemliydi. Kamu görevlisi değil mi sandık kurulu başkanı artık? Yedeği de kamu görevlisi değil mi? 7 kişilik bir kurul, bir sandık kurulu mührünü niye ihmal etsin, neden ihmal etsin? Sandık bazında itirazlar sonucunda mühürsüz oylar geçersiz kabul edilebilir, o sandığa dışarıdan getirilmediği kanıtlanan, gerçekten sehven unutulan mühürsüz oylar kabul edilebilir ama siz “Türkiye genelinde ben bunları kabul edeceğim” derseniz işte o zaman seçim güvenliğini gerçekten ciddi tehdit altına sokarsınız. Ama bunları yapıyorsunuz.

 
İttifakta, pusulada ittifakın orasına burasına, ittifaka, partilere basılan oyları geçerli sayıyorsunuz ve ittifakın içindeki partinin biri yüzde 1 bile alsa onu Meclise taşıyorsunuz ama tek başına giren bir parti yüzde 9,9 bile alsa bir milletvekilini dahi Parlamentoya getiremiyor. Temsilde adaleti yok ediyorsunuz. Hâlbuki yapmanız gereken, eğer gerçekten bu cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde…

 
MUHARREM ERKEK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, asıl yapılması gereken şuydu: OHAL’i kaldırmamız gerekiyordu ve bu yüzde 10 barajını kaldırmamız gerekiyordu. Çünkü bu ittifaklar Parlamento için yapılacak. Cumhurbaşkanlığı seçiminde, sizin getirdiğiniz sistemde böyle bir ittifaka gerek yok çünkü seçilen cumhurbaşkanı zaten hükûmet demek. Yönetimde istikrar sorunu yok artık. Bakanlar dışarıdan atılacak. Hükûmet kurma gibi bir sorun yok. Barajlar ve ittifaklar, hükûmetlerin parlamentoların içinden çıktığı sistemlerde tartışılabilir. Bu sistemde böyle temelinde adalet olmayan ittifaklara hiç gerek yoktu ama madem getiriyorsunuz, bunu barajı kaldırarak ve OHAL’i kaldırarak yapmanız gerekirdi. O zaman belki bir anlam ifade edebilirdi. O zaman belki dürüst, mertçe ittifaklar oluşabilirdi. Ama bu getirdiğiniz teklif açıkça Anayasa’ya aykırı ve asla demokrasiye hizmet etmiyor.

 
Teşekkür ediyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.