Giderek paranoyak mı oluyoruz?

Giderek paranoyak mı oluyoruz?
28 Şubat 2012 11:03

Kendilerine Kızıl Hackerlar adını veren grup Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün sitesini hackledi. Grup, hackleme sonucu elde ettiği, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne vatandaşlar tarafından gönderilen ihbar mektuplarını da yayınladı.

Kızıl Hackerlar'ın yaptığı yasa dışı. Dolayısıyla hiçbir şekilde övülemez, takdir edilemez.

Ancak başka bir şey var;

Gazetecilik merak ve araştırma işidir. Ben de merak edip Kızıl Hackerların sitesine girdim ve ihbar mektuplarını üşenmeden tek tek okudum. Mektupları ve gönderenlerin isimlerini, her ne kadar şu anda halen yayınlanıyor olsa da, benim burada ifşa etmem doğru değil.

Ancak dikkatimi çeken bir şey oldu; halkımız muhbir olmaya meraklı.

Elbette, gördüğü bir suçu emniyet güçlerine ihbar etmek bir vatandaşlık görevidir. Bunu kimse eleştiremez. Ama eğer iş, 'Ben akşam gökyüzünde iki üç bulut gördüm, kesin yan komşum suçlu' kıvamına geldiyse burada durup düşünmek lazım kanaatindeyim.

Hele bir de 'sizinle çalışmaya geldim' diyerek, bedeli mukabili emniyetle işbirliği yapmak isteyenler var ki, bu tip mektupları emniyet birimlerimizin de çok dikkate aldığını sanmıyorum açıkcası.

Bunun dışında mektuplar genellikle; “Akşam televizyonda bir program izledim, suç unsuru vardı” ya da “Komşumu elinde kitaplarla gördüm, bölücü olabilir” tarzındaydı.

Zaten işin ilginç yanı gönderilen mektupların yüzde doksanının terör örgütü PKK ya da televizyon programlarından duyulan rahatsızlıkla ilgili olması.

Mektupların arasında gerçekten vatandaş olmanın bilinciyle gönderilenler yok mu? Elbette var.
Hele ki yıllarca bölücü terör örgütü tarafından canı yanmış bir ülkenin vatandaşıysanız ve çevrenize biraz dikkatle bakıyorsanız, hassas olmamak mümkün değil.

Ancak kesin olan şu ki, terör eylemleriydi, darbe şüpheleriydi, Ergenekondu, Balyozdu, telefon dinlemeleriydi derken iyice paranoyaya meyyal bir millet haline geldik.

Kendilerine Kızıl Hackerlar adını veren grup Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün sitesini hackledi. Grup, hackleme sonucu elde ettiği, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne vatandaşlar tarafından gönderilen ihbar mektuplarını da yayınladı.

 

 

Deniz Bilgen ÇAKIR     H&H YORUM

 

Kızıl Hackerlar'ın yaptığı yasa dışı. Dolayısıyla hiçbir şekilde övülemez, takdir edilemez.

 

Ancak başka bir şey var;

 

Gazetecilik merak ve araştırma işidir. Ben de merak edip Kızıl Hackerların sitesine girdim ve ihbar mektuplarını üşenmeden tek tek okudum. Mektupları ve gönderenlerin isimlerini, her ne kadar şu anda halen yayınlanıyor olsa da, benim burada ifşa etmem doğru değil.

 

Ancak dikkatimi çeken bir şey oldu; halkımız muhbir olmaya meraklı.

 

Elbette, gördüğü bir suçu emniyet güçlerine ihbar etmek bir vatandaşlık görevidir. Bunu kimse eleştiremez. Ama eğer iş, 'Ben akşam gökyüzünde iki üç bulut gördüm, kesin yan komşum suçlu' kıvamına geldiyse burada durup düşünmek lazım kanaatindeyim.

 

Hele bir de 'sizinle çalışmaya geldim' diyerek, bedeli mukabili emniyetle işbirliği yapmak isteyenler var ki, bu tip mektupları emniyet birimlerimizin de çok dikkate aldığını sanmıyorum açıkcası.

 

Bunun dışında mektuplar genellikle; “Akşam televizyonda bir program izledim, suç unsuru vardı” ya da “Komşumu elinde kitaplarla gördüm, bölücü olabilir” tarzındaydı.

 

Zaten işin ilginç yanı gönderilen mektupların yüzde doksanının terör örgütü PKK ya da  televizyon programlarından duyulan rahatsızlıkla  ilgili olması.

 

Mektupların arasında gerçekten vatandaş olmanın bilinciyle gönderilenler yok mu? Elbette var.
Hele ki yıllarca bölücü terör örgütü tarafından canı yanmış bir ülkenin vatandaşıysanız ve çevrenize biraz dikkatle bakıyorsanız, hassas olmamak mümkün değil.

 

Ancak kesin olan şu ki, terör eylemleriydi,  darbe şüpheleriydi, Ergenekondu, Balyozdu, telefon dinlemeleriydi derken iyice paranoyaya meyyal bir millet  haline geldik.


Yazarın Son Yazıları:
Bizim artık bir şehidimiz daha var
Meğer ben 28 Şubatçıymışım…
MHP Erdoğan dedi!