Ergenekon Davası'nda "savunma süresine sınırlama" tepkisi

Ergenekon Davası'nda "savunma süresine sınırlama" tepkisi
18 Nisan 2013 00:00

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Ergenekon Davası’nda aldığı ara kararla savunma sürelerini 1 ve 2 saat ile sınırlandırmasına ilişkin avukat Celal Ülgen, İstanbul Baro Başkan Yardımcısı Mehmet Durakoğlu ve CHP Milletvekili Bülent Tezcan basın toplantısı düzenledi.


“BU İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİĞİ İÇİN DOĞRUSU KUTLUYORUM”

İstanbul Barosu’nda düzenlenen toplantıda konuşan avukat Ülgen,
savunma sürelerinin 1 ve 2 saat süreleriyle sınırlandığını hatırlatarak
“Bu sürelerin kabul edilmesi mümkün değildir. Kaldı ki mütalaaya karşı
esas hakındaki savunmaya herhangi bir süre konulması da mümkün değildir.
Bunu kabul etmek mümkün değildir. Yani 7 gün sürede konsa o süre bile
sakil düşer. Savunma hakkının sınırı olmaz”
dedi. Ülgen, “Savunma yapan
arkadaşımız oto kontrol ile savunmasını kısıtlayabilir. Sanıkta öyle
makul bir sürede savunmasını yapabildiği kadar yapar. Ama savunmasından
ayrıldığı zaman belki uyarılabilir. Biz bu uyarıya da karşıyız ama belki
bu kabul edilebilir. Türk yargı tarihinde, Türkiye’deki faşizan
dönemlerinde, sıkı yönetim mahkemelerinin olduğu dönemlerde en koyu
baskının olduğu dönemlerdeki mahkemelerde bugüne kadarki örnekte yani 1
saat yada 2 saatlik savunma süresi gibi bir kısıtlama yoktu. Bu ilk kez
13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne nasip olmaktadır. Bu ilki gerçekleştirdği
için doğrusu kutluyorum. Peki biz avukatlar bu kanun dışı olaya kolayca
boyun eğecek miyiz? Asla. Bunun mücadelesini vereceğiz. Bu nedenle bugün
toplandık ve arkadaşlarımıız da mücadele yöntemimiz ve şeklimiz
belirlenecektir ve bunu ayrıca kamuyonu çeşitli vesilelerle duyuracağız”

şeklinde konuştu.

“BU TABLO KARŞISINDA İSTANBUL BAROSUNUN MESLEKTAŞLARINI YANINDA OLCAĞINI İFADE EDİYORUM”

İstanbul barosu başkan yardımcısı Mehmet Durakoğlu “13. Ağır Ceza
Mahkemesinde gerçekleştirilen bu ara kararı özellikle mesleğimize
yönelik olarak bizim baro olark özel bir duyarlılık beslemek gereken bir
safhaya gelmiştir. 13. Ağır Ceza Mahkemesi bu yargılamaya devam ettiği
süreç boyunca hukuksuzlukların özellikle savunma hakkına yönelik
gerçekleştirilen boyutuna yönelik artık bu verdiği ara kararı ile yeni
hukuksuzluk anlayışının şaikasına vardı. Savunma hakkının kısıtlanması,
savunma hakkının zamanla ifade edilebilir bir kavram olarak açıklanması
öteden beri Silivri’de yargılama yapılmıyor gerçeğinin somut bir
biçimde ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bizim mesleğimiz açısından
ilkelerimiz açısından bu mesleğin onurlu biçimde yerine getirmek
açısından meslektaşlarımızın bu davayla ortaya koyduğu direnişi İstanbul
Barosu olarak destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum. Bu asla bizim
açımızdan kabul edilebilir olgu değildir. Yargılamanın 3 temel ayağından
bir olan savunmanın bu denli ötelenmesini anlayabilmek mümkün değildir.
Tarihsel süreç içerisinde bile bunu anlayabilmek mümkün değildir.
Romalıların kölelerinden bile esirgemediği savunma hakkını 21. yüzyıl da
Silivri de engelleniyor olmasından utanç duyuyoruz. Dolayısıyla bu
tablo karşısında İstanbul Barosunun meslektaşlarını yanında olcağını
ifade ediyorum”
dedi.

“YARGININ SİYASALLAŞMASININ DOĞRUDAN YANSIMASINI GÖRÜYORUZ”

CHP milletvekili Bülent Tezcan ise davayı milletvekilleri olarak
takip ettikleri belirterek adil yargılama hakkının yok sayıldığı süreci
ibretle izlediklerini ifade etti. Tezcan “Bu davalardaki hak ihlalleri
mahkemelerin kuşkusuz hukuku bilmediğinden ya da hakimlerin
tecrübesizliğinden kaynaklanan birşey değil. Öyle olduğunu düşünmüyoruz.
Tam tersi bunlar özel yetkili mahkemeler pratiğinde doğrudan doğruya bu
davaların siyasi olması ve mahkemelerin yargı organı olması ötesinde
siyasette doğrudan aktif siyasal sürecin parçası gibi davranıyor
olmasından kaynaklanıyor. Yargının siyasallaşmasının doğrudan
yansımasını görüyoruz. Buradaki adaletsizliklerin, hak ihlalarinin
sebebi budur.”
şeklinde konuştu.