‘Erdoğan’ın Hitler’e benzer özellikleri var’

‘Erdoğan’ın Hitler’e benzer özellikleri var’
22 Haziran 2014 11:09

Nazilerin 1933’te iktidara gelmesiyle çoğunluğu Yahudi çok sayıda entelektüel, sanatçı ve bilim adamı Türkiye’ye geldi. Ünlü heykeltıraş Rudolf Belling de onların arasındaydı. Türkiye’de doğan ve geçen hafta Ankara’ya gelen Belling’in kızı Elizabeth Belling, Başbakan Erdoğan’ın otoriter yönetim tarzının Hitler’e benzediğini ve kendisini korkuttuğunu söylüyor.

 

Duygu Güvenç / Selda Güneysu

 

İkinci Dünya Savaşı’nın 70. yıldönümünde Türkiye ilginç bir konuğu ağırladı. Hitler’den kaçarak Atatürk’ün davetiyle Türkiye’ye gelen heykeltraş Rudolf Belling’in kızı Elizabeth Belling, Ankara’daydı.

 

Türkiye’de doğan 20 yaşına kadar İstanbul’da yaşayan Belling, Erdoğan’ın Hitler’e benzer bir yapısı olduğunu belirterek, “Erdoğan’ın Hitler’e benzer bazı özellikleri var. Bunları daha da genişletecek mi bilmiyorum ama Türkiye maalesef otoriterleşiyor. Bugün izlediklerim benim iç dünyamda sorun yaşatıyor. Böyle devam ederse Erdoğan beni korkutuyor. Ama bir taraftan da ümidim var, yeni genç bir nesil yetişiyor; akıllı, yetenekli ve onlara güveniyorum. Beklememiz lazım” diye konuştu. Elizabeth Belling bugün kendi çocuklarının da Erdoğan’ın tutumunu sorguladığını belirtirken “Bu durum sürdürülemez” dedi.

 

Nazi yönetimince “dejenere” olmakla suçlanarak hapse atılan Rudolf Belling, hapisten çıkar çıkmaz önce ABD’ye gitmiş ardından da 1937’de Türkiye’ye gelmişti. 1976’ya kadar Türkiye’de kalan Belling, İstanbul Güzel Sanatlar Akademi’sinin yeniden yapılandırılmasından sorumlu olmuş ve heykeltıraşçılık bölümünü de kurmuştu. Belling’in pasaportuna o dönemdeki uygulamanın aksine “vatansız” damgası vurulmadı ve Türkiye’nin Almanya’ya savaş ilan ettiği 1945 sonrasında da görevi değişmeyen sayılı yabancı akademisyenler Erdoğan’ın Hitler’e benzer özellikleri var oluşan 12 Eylül Adaleti belgesellerini hazırlamışlar.

 

Cahit Akçam, sözlü tarih çalışmasını başlatmalarının arkasında iki acı hikâye olduğunu anlatıyor. 2005’te Ali Başpınar’la söyleşiye başlamışlar, ancak bir süre sonra bu yol arkadaşlarını kaybetmişler. THKPC’nin mali saymanı Ziya Yılmaz’la bir sözlü tarih çalışmasına başlamışlar, sonra o da yaşamını yitirmiş. Akçam, “İki çok önemli tanığın tanıklıklarını kayıt altına alamadan onları yitirdik. Bunun üzerine 7 belgeselle sonuçlanmış olan yakın tarih çalışmamızı sözlü tarih çalışması şeklinde sürdürmemizin doğru olacağına karar verdik. Esas amacımız kayıt altına almak, bir tür vakanüvisliktir yaptığımız” diyor.

 

1960-1990 süreci içinde sol, sosyalist muhalefet içinde önemli görevler üstlenmiş kritik tanıklıkları olan insanların kendi hayat hikâyelerini anlatmalarını istemişler. 130 kişiyle konuşmuşlar ve bu söyleşiler için 170 bin kilometre yol yapmışlar. İlk kitap, Devrimci Yol hareketinin tarihine ışık tutuyor.

 

Cahit Akçam, “Diğer kitaplar da aynı çizgide mi sürecek, diğer sol örgütler de olacak mı” sorumuza şu yanıtı veriyor:

 

“130 kişinin yüzde 70’i Devrimci Yol hareketinden gelen insanlar, kalan yüzde 30 THKP-C’nin bizzat o dönemde Mahir Çayan’ın önderliğini yaptığı hareket içinde yer alanların anlatımları. Orhan Savaşçı var bunların içinde, THKO, Halkın Kurtuluşu, TDKP çizgisinde olan oldukça fazla insanla görüştük. Bir müddet daha Devrimci Yol’un Devrimci Yol olmasında emeği olan insanlarla devam etmeyi düşünüyoruz, sonra diğerlerine geçeceğiz. En az 10 kitap çıkacaktır. İlk kitapta Devrimci Yol’da en üst düzeyde görev ve sorumluluk üstlenmiş kişiler var, ondan sonra ikinci halka var, 2. kitap onu içerecek.”

 

Yakın tarih üzerinde çalışmanın çeşitli açmazları var. Ne de olsa bu ortak tarih üzerinde Cahit Akçam, kendi kardeşi Taner Akçam’la bile aynı düşünmüyor. Yolları ayrılalı epey olmuş. Bunu anımsattığımızda “Onla da aynı bakmadığımız ortada. Söyleşi yaptığımız kişilerin yorumlarına katılıp katılmamam birinci planda önemli değil, Devrimci Yol hareketine çok ciddi emeği olan insanların neler yaptıklarını, bugün nerede durduklarını, düne, bugüne ve geleceğe nasıl baktıklarını insanların öğrenme ve bilme hakları var. O insanların da başkalarına saygısızlık etmeden, ötekileştirmeden görüşlerini paylaşma hakları vardır. Bugüne dair değerlendirmesi en sağlıklı olanlar, geçmişe de en sağlıklı değerlendirmeyi koyacaktır” diyor.

 

“Tarihle Söyleşiler”, solun tarihi için bir sözlü tarih çalışması… İlk kitapta Devrimci Yol hareketinin “yol”unu inceleyen Cahit Akçam, “130 kişiyle konuştuk, 170 bin kilometre yol yaptık” diyor. Nazilerin 1933’te iktidara gelmesiyle çoğunluğu Yahudi çok sayıda entelektüel, sanatçı ve bilim adamı Türkiye’ye geldi. Ünlü heykeltıraş Rudolf Belling de onların arasındaydı. Türkiye’de doğan ve geçen hafta Ankara’ya gelen Belling’in kızı Elizabeth Belling, Başbakan Erdoğan’ın otoriter yönetim tarzının Hitler’e benzediğini ve kendisini korkuttuğunu söylüyor. arasında oldu. Belling, Atatürk’ün yanı sıra İsmet İnönü ile yakın ilişki kurmuş ve İnönü’nün 3 büstünü yapmıştı.

 

Belling’in kızı Elizabeth Belling de Türkiye’de doğduğunu, büyüdüğünü ve her yıl Türkiye’yi ziyaret ettiğini belirterek o yılların Türkiyesi’ni anlattı: “O dönemde Ermeni, Yahudi, Türk, Alman, İtalyan, Rum arkadaşlarım vardı. Türkiye çok uluslu bir ülkeydi. Birçok milletten insanlar vardı. Aramızda hiçbir problem yoktu, Yahudilerle ya da Müslümanlarla. Ben bu ülkenin bir parçası olduğumu hissederdim. Türkiye’de yaşamanın hayatım boyunca benim için bir ayrıcalık olduğunu düşündüm. İki ayrı kültürde büyüdüm bir insan hayattan başka ne ister ki? Babam savaşın mağduruydu ama ben asla bir mağduriyet hissetmedim.”

 

 

Kaynak: Cumhuriyet