Emine Erdoğan’a AKP içinden çok tepki var

Emine Erdoğan’a AKP içinden çok tepki var
13 Ağustos 2012 08:36

Emine Erdoğan’a, şundan herkes emin olabilir ki, AKP içinden, hatta bakanlardan, hatta Davutoğlu’ndan bile tepki var.

Çünkü herkes üzerinde çok dominant ve belirleyici olabilecek bir korkutuculuğu var Bayan Erdoğan’ın.
 
SAFİLE USUL H&H YORUM

“Çocuklar Duymasın”daki dominant teyze bu durum karşısında çok yumuşak bir portre mesela.
 
Ayrıca da, “Çocuklar Duymasın”ın dominant teyzesinin dişi sadece kocasına geçerken, Emine Erdoğan’ın bakan tayin etmekten tutun da, bakanları maiyetine ve emrine alıp yurtdışı da dahil olmak üzere bir dizi siyasi etkinlik yapmanın yanı sıra, kermeslerde bile yanında bakan gezdirmek gibi “sade” alışkanlıkları…
 
Ve, kendini memnun etmeyen veya kızdıran bakanlara el çektirecek bir gücü de var.
 
Belki bu gücü kullanmasına eşi Tayyip Bey her zaman izin vermiyordur.
 
Örneğin Hüseyin Çelik’ten vazgeçmediğini duymuştuk ama…
 
2007 seçimlerinde Zeynep Karahan Uslu ve daha sonra da Nimet Baş konusunda sonuç almış olması ihtimali oldukça yüksek.
 
Bu bakımdan, Emine Erdoğan’ın yanında ezim ezim ezilen bakanlar da hiç mutlu değil Emine Hanım’ın sert yönetiminden ve kendilerini, bakan olarak dahi, yanında eğip bükmesinden.
 
Bunu son olarak da Davutoğlu’nun Myanmar gezisinde Emine Erdoğan’ın yanında verdiği fotoğraflarda gördüm.
 
Davutoğlu Emine Erdoğan’ın yanında eğilip bükülürken, muhtemelen de Emine Hanım’ı herhangi bir nedenle kızdırıp, Türkiye’ye döndüğünde kocasına şikayet etmesi ihtimalinin çekincesiyle yüz ifaedelerinde ve vücut dilinde öyle bir sıkışmışlık vardı ki…
 
Belli ki hem ağırına gidiyor dışişleri bakanı olarak Emine Hanım refakatçisi konumuna düşmek, hem de o kadar eğilip bükülmek durumunda kalmak…
 
Ki, kendi eşi Sare Hanım’a da dikkat ederseniz gazetelere yanısyan Myanmar fotoğraflarında, o da olağanüstü dikkatli ve ezik bir davranış modeli sergilemiş.
 
İşin ucunda kocasının bekaası var çünkü.
 
Şİmdi…
 
Bana sorarsanız, Davutoğlu Türkiye Cumhuriyeti’nin dışişleri bakanlığı görevinden ziyade hakikaten de bir özel şahsa refakatçi, danışman olmaya daha müsait.
 
Hafta sonu Ankara’ya gelen Hillary Clinton karşısında otururken verdiği fotoğraftaki resimlere yansıyan fotoğraflardaki yüz ifadesini gördüyseniz bu dediğim daha da iyi anlaşılır olur.
 
Ama tabii, Davutoğlu kendini iyi tanımadığı ve ne de olsa yine bakan konumunda olduğu için Emine Erdoğan’ın yanında sepet gibi taşınmaktan rahatsız kanısındayım.
 
Bu olayı önceden de, mesela Egemen Bağış’tan tutun da, birçok başka bakana kadar, Emine Erdoğan’ın yanında onun emrine amade dolaşırken taşıdıkları yüz ifadesi ve vücut dilinde görmüştüm.
 
Neticede herkes kişisel özgürlük ve saygınlık da istiyor.
 
Velev ki AKP’de bakan olsun.
 
Onların da daha saygın ve modern bir demokrasi toplumu ilişkiler ağına ihtiyacı ve eğilimi var.
 
Ki, ben Erdoğan Hükümeti’nin çok sayıda bakanını, karı-koca Erdoğan’ları birçok gezide bizzat izledim ve burdan Emine Erdoğan’ın egemenliğe ve güce nasıl bir eğilimi olduğunu bizzat gördüm, onların iç ilişkilerini izledim.
 
Hatta, Erdoğan’ın birçok danışmanının bu ağ içersinde kalmak istemeyip, ayrıldığını da…
 
Birşey daha…
 
Şu ana kadar Emine Erdoğan’ın basına yansıyan tüm ağlamalı fotoğraflarında, istisanız olarak hepsinde gördüğüm bir ortak özellik var.
 
Emine Erdoğan ağırlıklı olarak konu Araplar ve Filisitinliler veya Müslüman halk diye gördüğü dış ülkeler olunca ağlıyor.
 
Sanırım bunun bir sebebi de onun duygusal genetik yapısı.
 
Ki, bu da çok normal, yani insanların kendilerine özgün geno-duygusal yapıları vardır.
 
Bu durumda normal olmayan ise, bu geno-duygusal yapı ile başında Türk kelimesi olan bir ülkenin tepesine talip olmak.
 
Bu çelişkiyi çözmesinde ona yardımcı olabilecek dünya çapında tanınmış, çok kaliteli Avrupalı psikoterapistler var.
 
Her an yardımcı olabilirim.
 
VATAN’DAKİ MESLEKTAŞLARIMDAN ÖZEL İSTİRHAMIM
 
Vatan Gazetesi ile 2002-2006 arasında çalışmıştım ve bende hatırları ve muhabbetleri büyüktür.
 
O nedenle de bizzat onlara hitaben yazıyorum.
 
Ne olur, “Esed” diye yazmayın, “Esad” deyin.
 
Çünkü bizim Arap dil ve kültürü ile büyük bazı ortak paydalarımız ve terminus hazinemizde çok sayıda Arapça kavram olsa da…
 
Biz dil kültürel olarak Arapça’dan aldığımız kelimelerdeki kalın “E” yi “A” olarak kullanırız.
 
Arapça dünyanın en gelişmiş ve nesne tanımlandırması en ayrışmış dillerindendir ve haliyle bize de onlardan karşıklı etkileşim süreci içersinde çok sayıda kavram geçmiştir.
 
Ama bu sadece bize özgü bir durum değildir.
 
Örneğin, Fransızca ve Almanca’da ortak olarak Latince’den gelmiş çok sayıda ortak kelime vardır.
 
Fakat bu kelimelerin telaffuzunun bir Almanca, bir de Fransızca versiyonu vardır.
 
O kelimeyi Alman Alman gibi, Fransız da Fransız gibi konuşur.
 
Doğal olanı da budur.
 
Fransız, dil volümünü geriye doğru yoğunlaştırır boğazında, Alman ise öne iter ve harfleme farklılaşır.
 
Biz de de böyledir işte.
 
Biz Arapça’nın o “E” sini, “A”laştırırız.
 
Ve, “Esed” değil, “Esad” deriz.


Yazarın Son Yazıları:
Bozdoğan Kemeri sessiz bir tanıktır
Demek ki bir değişiklik yok
Özgür Özel’i yakından tartmak istiyor