Cumhuriyet tarihinin en karanlık ihalesi!

Cumhuriyet tarihinin en karanlık ihalesi!
9 Mayıs 2013 13:26

Sözcü Gazetesi Necati Doğru bugün yazdığı köşe yazısında 3. Havalimanı projesini böyle eleştirdi.

İşte o satırlar:

Aydınlık değil, karanlık. Şeffaf değil, kapalı. Hesap verilebilir değil, gizli. Üstelik; “Cumhuriyet tarihinin en şeffaf ihalesi” diye propaganda yaptılar.

Tam tersi; “Cumhuriyet tarihinin en karanlık ihalesi” oldu.
Halka karşı terbiyesizlik!
Jakoben bir devletçilik.
Seçilmiş diktatörlük.
Çocuklar bile anlasın.
O kadar sade anlatayım.

Cumhuriyet tarihi; “Türk Hava Yolları Devlet İşletmesi” adıyla ilk 1933
yılında (80 yıl önce) bir kamu şirketi kurdu. Başlangıçta bu devlet
şirketi; hem uçakları işletti. Hem hava meydanları inşaatını yaptı (veya
yaptırdı), çalıştırdı. Sonra uçak uçuran bölüm (THY) ve meydan yapıp
işleten bölüm (DHMİ) iki ayrı devlet şirketi oldu. Bugünkü hava
meydanlarının hemen hepsini devlet yaptı. Birkaç kriz ve kötü yönetim
yılı hariç hiç zarar etmedi, sürekli kâr etti.

1997 yılına gelindi.
İstanbul Atatürk Hava Meydanı terminal binası yetersiz kalmıştı.

İhaleyi kazanan özel şirket ya da şirketler; hem Atatürk Hava Meydanı
terminalini artan ihtiyaca göre yeniden yapacak, 25 yıl işletecek,
gelirleri kendi toplayacak ve devlete de “sahiplik hakkı olarak” her yıl
kira ödeyecekti.

“Yap-İşlet-Devret” bu demekti.
O zaman yasalar yeniydi.
Henüz AKP gelmemişti.
Yasalar henüz delinmemişti.
Çürüme bu denli azıtmamıştı.
Sivil diktatörlük hortlamamıştı.
Halkta şeffaflık isteği yükseliyordu.

Yasaya göre önce “Değerlendirme Heyeti” oluşması gerekiyordu.Bu meydana: 25 yıl içinde gelen yolcu-giden yolcu-gelen kargo-giden
kargo-gelen uçak-giden uçak ne kadar olacak? Yolcu başına, uçak başına,
kargo başına alınacak ücretler nereye kadar çıkacak? Vergisiz satış
mağazası geliri, havayolu şirketlerine benzin satışından kazançlar,
hangar tamir-bakım gelirleri, yemek ve bakım servisi kârları, otopark kazançları nereye varacak?

Hepsinin hesabı çıkartıldı.
Devletin malının değeri bulundu.
Devletin malını (Atatürk Hava Meydanı işletmeciliği geliri) özel şirketlere (TAV’a) satacak olan ihale komisyonuna bildirildi.
Satış böyle yapıldı.

Yasa gereği satıştan hemen bir gün sonra; değerlendirme heyetinin
bulduğu devlet malının değeri ile ihale komisyonunun sattığı devlet
malının fiyatı arasındaki fark halka açıklandı. Şeffaf ihale böyle oldu.

Şimdi geldik 2013 yılına.
Devlet altın yumurtlayan tavuğunu; ben yiyemiyorum, buyur sen ye diyerek özel şirketlere sunuyor.
Başbakan Erdoğan, övünüyor.
Bakan Yıldırım, kabarıyor.
DHMİ Müdürü de onların övünme ve kabarmasını; “Cumhuriyet tarihinin en şeffaf ihalesini yaptık” diye tekrarlıyor.
Nerde şeffaflık?
İhaleyi kazanan şirketler topluluğu (5 firma) devlete yeni bir hava
meydanı yapacak ve 25 yıl boyunca da KDV dahil 26 milyar Euro ödeyecek.
Tamam da devlet bunun karşılığında ne kadar gelirini bu firmalara bıraktı? Bir tespit heyeti kurulmadı.
Devlet, halkın malı altın yumurtalarını, peşin paraya kaça sattı?
Halka açıklanmadı.

Çünkü AKP iktidarı 2005 yılında bir torba kanunun içine bir madde
koyarak; “Devlet malı satılırken değeri tespit edilir, sonra satılır,
satıştan sonra da halka ikisi de ilan edilir”
diyen saydamlık maddesini
kaldırdı.
Kapkaranlık ihaleler yolu açıldı.

Yarın devam edeceğim:
Teklif zarfına 12 milyar Euro yazan şirket, hangi ölçüye göre 22 milyar Euro’ya çıkabildi?