Bizim kadınlarımız

Bizim kadınlarımız
31 Mayıs 2012 17:15

İyi ki varsınız: Annelerimiz, analarımız hayat sizinle başlıyor ve sizinle güzel. Eşlerimiz, kızlarımız, kız kardeşlerimiz sizsiz bir hayatı düşünmek mümkün değil ve hayat ancak sizinle güzel. İyi ki varsınız ve iyi ki varlığınızla varlığımızı mümkün ve değerli kılıyorsunuz.

Kadın Kimdir?

Kadın dediğimiz annemizdir, eşimiz, kızımız, kız kardeşimiz, sevgilimizdir. Hayatın kaynağı kadındır. Bu bakımdan, kadın üreten, çoğaltan, esirgeyen, koruyan, kan veren, can verendir.

Ayrıca, insan ırkının iki cinsinden biri olarak, farklılığı ile çeşitlilik, enerji ve kapasite yaratır.

Bu anlamda, kadın kimliği demek insan kimliği demektir.

Kadın Sorunu

Kadın sorunu erkek sorunudur. Kadın sorunu, kadına eşit davranmayan, kadının haklarına saygı göstermeyen erkeklerin neden olduğu bir sorundur.

Kadın sorununu halletmeyen hiçbir sorununu halledemez.

Kadın sorunu tek başına kadın sorunu değildir. Kadın sorunu, bir kadın ve erkek sorunudur.

Bir toplumda kadın-erkek ayrımı ve buna bağlı eşitsizlikler, o toplumun gelişmişlik seviyesini belirler. Yani, kadının toplumsal-kültürel-siyasal-kamusal yaşamda sahip olduğu yer ve haklardır bir toplumu ileriye götüren. Ve hiçbir toplum kadınlarını geride bırakarak ilerleyemez.

Bu kapsamda kadına dair hiçbir mesele kadına özgü değildir. Aksine, kalkınma ve refah amaçlı, insan hak ve özgürlükleri ile insanlık onuru odaklı çağdaş yaşam meselesidir. Kadına dair her mesele doğrudan evrensel ve toplumsal barış konusudur.

Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından birisi de kadınlarımızın eşit fırsat ve imkanlara sahip birinci sınıf vatandaş kılınmış olmasıdır. İşte bu Cumhuriyet devrimini tekâmül ettirmek, ilke ve ideallerini sürdürmek, kadınlarımıza ekonomik-toplumsal ve siyasal alanlarda fırsat eşitliği sunmak siyasetin, dolayısıyla da CHPsinin temel sorumluluğudur.

Bizim kadınlarımızın insan hakları vardır: Tüm insanlar özgür doğmuştur. Tüm insanlar eşit itibar ve değer taşır. Temel insan hakları bağlamında da; bizim kadınlarımız erkeklerle eşit haklara sahiptir.

Biz, kadının var olan rolüne itiraz ediyoruz. Biz kadınlarımızın insan haklarını biliyoruz ve tanıyoruz. Amacımız, kadınlarımızın haklarını onlara iade edilmesidir.

Çağdaş yaşamın her alanında ve toplumun tüm kesimlerinde kadınlarımıza hak ettiği konumun sağlanması ve onlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi bizim politikamızdır.

Kadınlarımızın medeni durumlarına bakılmaksızın, kent veya kırsal alan ayrımı yapılmaksızın, politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tanınması, kullanılması ve bunlardan yararlanılmasını sağlamak bu politikanın gereğidir.

Zira Ülkemizin tam ve eksiksiz kalkınması, refaha ulaşması, huzur ve güven ortamı içinde olması, kadınlarla erkeklerin eşit şartlarda, her alanda azami katkılarının sağlanması ile mümkündür.

Kadın meselesi toplumun medenileşmesi ötesinde medeniyetin faz değiştirmesi ile doğrudan ilişkili bir meseledir.

Kadın bir sinerji potansiyelidir, dolayısıyla, gerçek anlamda medenileşmek, muassır medeniyetin ilerisine geçmek, toplum-kadın ilişkisinin yeniden tasarlanması ile mümkündür. Bizim tasarımımız, hakkaniyet ve eşitlik temeline dayalıdır.

CHP iktidarında bizim kadınlarımız eşit, eğitimli, bağımsız ve etkin olmalıdır

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız erkeklerle eşit konumda olmalıdır Kadını cinsiyetinden ve tabii kimliğinden ayrıştıran, ona erkeklerin tanımladığı bir yaşama anlayışı içinde bir rol biçen anlayışın karşısındayız. Kadınlar öteki değildir. Kadınlar insanlığın bir yarısıdır. Sahip olmaları gereken haklar, kadınlara özgü ayrıcalıklı haklar değildir. Erkek-kadın, yaşlı-çocuk herkesin doğuştan sahip olması gereken haklardır. Bunun için de kadınlarımızın toplum hayatında, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan eşit imkânlara sahip olmaları öncelikli hedefimizdir.

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız eğitimin tüm imkanlarından faydalanabilmalidir Kadınlarımız, toplum hayatındaki rolleri bağlamında gerekli eğitimi alabilecek, ayrıca, kişisel gelişim için ihtiyaç duydukları eğitime ilişkin fırsatlardan da yararlanabileceklerdir.

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız yaşama dair her alanda katılımcı, paylaşımcı ve üretken olmalidir Yaptığı işler ve aldığı kararlarla yalnız kendi yaşantısını değil, ülke geleceğini de etkiyecek ve şekillendirecektir.

KADINLARIMIZI DESTEKLEYECEĞİZ:

KADINLARIMIZ VE EŞİTLİK:

Kadınlarımız, fırsat eşitsizliği ve adaletsizlik ile çevrelenmiş bir hayat alanında ikincilleştiriliyorlar. Her şekilde engelleniyorlar. Böylece görünmez ellerin engellediği bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyorlar.

Bu engelli durum bizleri de onun enerjisinden, rekabet gücünden ve yaratıcı kapasitesinden mahrum bırakıyor.

Oysaki kadını denklemden çıkarmak, toplumu ikiye bölmek değil, yarısından mahrum olmak değil, belki ona bölmek, belki yüze bölmektir. Kadın kadın olarak var olamadıkça, erkek de erkek olarak var olamaz. Kadın ve erkek tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi insanlığın iki yarısıdır.

İşte biz bütün engelleri kaldıracağız. Siyasal, sosyal ve diğer tüm engelleri kaldıracağız. Kesinlikle adalet ve eşitlik sağlayacağız.

KADINLARIMIZ VE BAĞIMSIZLIK:

Modernleşme sürecinde kadınlarımız ideolojik bir savaşın odağına oturtulmuştur. Bu ideolojik savaş da özellikle kıyafet tartışması ile temellendirilmiştir. Ve bu tartışma, kadınlarımızın modern ve sosyal hayata katılması ve eşitliğinin önündeki en büyük engeldir.

Bu tartışma, bir yandan bir ayrışma, diğer yandan da modern geleneksel-çatışmasını getirirken aslında iki tarafı da tabulara hapsetmektedir. Ortaya çıkan gerilim ise toplumsal enerjiyi boşaltmakta ve sorunu daha da derinleştirmektedir.

Oysaki burada en büyük haksızlığa yine her iki tarafça da kalkan olarak kullanılan kadınlarımız uğratılmaktadır.

Bu çatışmayı ortana kaldırmanın yolu da kadınlarımızın özgürleştirilmesinden geçmektedir. Ancak bu şekilde kadın kimliğinin özgür bir birey kimliği olarak ortaya çıkması mümkün olacaktır.

KADINLARIMIZ VE AİLE:

Sosyal hayatın DNA'sı ailedir. Aile her şeyin başıdır. Sosyal refahın, sosyal barışın, sosyal huzurun, medenileşmenin ana rahmi ailedir.

Kadın sorununu, aileyi bir ölçek olarak almadan çözemeyiz. Cinsiyetler arası ayrımcılık problemini çözebileceğimiz en doğru platform ailedir.

Modern zamanlarda kadının aile içindeki rolü tasarlanırken, kısıtlama ve indirgenmelere maruz bırakılmıştır. Bir taraftan, anne olmanın sorumlulukları ile sıkıştırılırken diğer taraftan da varlığının kabulü para kazanmasına dayandırılmıştır. Bu roldeki adaletsizlik, sosyal hayatın her düzleminde mutsuzluk, verimsizlik, çatışma ve gerginlik yaratmaktadır.

Bizim, aile merkezli yaklaşımlarımızın tamamının doğrudan ya da dolaylı ama kaçınılmaz sonucu kadın ve erkek rollerinin yeniden alışılmış olanın dışında ve daha insani bir anlayışla ortaya çıkması olacaktır.

Biz kadın ve erkeği, aile içi rolleriyle bir bütün olarak, yani, biri olmaksızın diğeri olmayacak kadar bütün olarak görüyoruz.

Aile, kadın ve erkek kimliklerinin ayrı ayrı değil, birlikte rehabilite edildiği ve insan doğasına duyulan saygı gereği, farklılığın korunduğu bir ortam olmalıdır.

Bu bakımdan, kadının kimlik sorununun çözümü, aile içindeki eşit varlığını ekonomik, kültürel, hukuksal anlamda kurumsallaştırmaktan geçmektedir.

Biz, aileyi, sosyal, hukuksal, siyasal süreçlerin ve kurumların doğrudan muhatabı ve avantajlı bir kurumu haline getireceğiz.

Kadınlarımızın ekonomik hürriyete sahip olmalarını sağlamak birinci önceliğimizdir. Kadınlarımızın çalışma hürriyetinin sağlanması ve korunması bizim için vazgeçilmezdir. Ancak, kadının ekonomik özgürlüğü mutlaka bir ücretli çalışan durumunda olmasına bağlanmamalıdır.

Bizim kadınlarımız, çalışmak konusunda engellenmeden veya mecbur bırakılmadan aile içinde tercih ettikleri bir konumda ekonomik hürriyetlerine sahip olacaklardır.

Aile ilişkisi bir bağımlılık ilişkisidir. Bu ilişki de yalnızca çocuk anneye bağımlı değil, erkek kadına, kadın da erkeğe bağımlıdır. Bizim aile tasavvurumuz, kadınlarımızın doğal rolleri içinde yaşarken, modern yaşamın sunduğu tüm kapasitelerden yararlanmalarını ve insan olmaktan doğan haklarını eksiksiz kullanmalarını içermektedir.

KADINLARIMIZ VE EĞİTİM:

Bizim eğitim anlayışımızın temelinde insanın kendini özgürce gerçekleştirebilmesi ve yetkin etkili fırsatlarla buluşturulması vardır. Eğitimin hedefi budur. İşte kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldıran şey de budur.

Kadın veya erkek her insanın, kendi var oluşuyla ilgili bir duyuşu vardır. Bu duyuş ona rehberlik eder ve hayatını yönlendirir. Bizim vereceğimiz eğitim, bu duyuşun gerçekleşmesini ve buna uygun meslek edinimini sağlayacaktır.

Bu çerçevede, bizim kadınlarımız, eğitime ilişkin her türlü fırsat eşitliğinden yararlanacaklar ve hayata dair duyuşlarına en uygun mesleği seçebilecekleri tüm araçlara özgürce ulaşabileceklerdir.

Bu çerçevede; kadınlarımıza özgü uzaktan eğitim programları düzenlenecektir. Bu programlar:

Toplumun her kesiminden kendisini geliştirmek isteyen kadınlarımıza yönelik olacak ve ilköğretimden, lisansüstü derecelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayacaktır,

Meslek edindirecektir,

Meslek sahibi kadınlarımızın, kariyerlerinde yükselmelerini, görev yaptıkları alanlara bağlı olarak kademe ve derece ilerlemesi almalarını sağlayacaktır,

Teknolojik imkânların kullanılması (tv veya internet gibi) yoluyla kolay erişilebilir ve takip edilebilir olacaktır.

Uzaktan eğitim için gerekli imkanlara sahip olmayan kadınlarımıza yönelik olarak da yerinde eğitim programları düzenlenecektir. Bu gün hala kadınlarımızın % 20'ye yakını okuma-yazma bilmemekte, çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile göç alan büyük şehirlerin kenar mahallelerinde yaşamaktadır. Her nerede olurlarsa olsunlar biz onlara ulaşacağız. Bu amaçla, hızlı ve kolay hareket edebilir “eğitim timleri” kuracağız. Bizim Türkiye'mizde okuma-yazma bilmeyen kadın kalmayacak.

KADINLARIMIZ VE ÇALIŞMA HAYATI:

Biz tasarım ve yaratıcılığa değer veren ekonomik sektörlerde, özellikle kadınlarımızın üreticilik, yaratıcılık ve rekabet potansiyellerini açığa çıkaracak, fırsatla buluşturacak bir ekonomik düzen kuracağız.

Diğer taraftan da ekonomik yapı ve sektörleri kadınlarımızı düşünerek yeniden tasarlayacağız. Zira kadınlarımız Türkiye için önemli bir rekabet potansiyelidir. Biz bu potansiyeli açığa çıkaracağız.

Bunun için, eğitim ve öğretim süreçlerini yeniden belirlerken, kadın yaratıcılığından azami ölçüde faydalanmayı hedefleyen, kadının anne rolü ile de bağdaşık ve rekabete açık bir iktisadi yapı oluşturacağız.

Her düzeyde fırsatla buluşan kadınlarımız, kapasitelerini özgürce gerçekleştirecek ve zenginlik yaratacaklardır.

Çalışma; insan üreticiliğinin, yaratıcılığının bir alanıdır ve irade merkezi insanın kendisidir. İnsan bu şekilde, emeği ile hayatına bir değer kazandırmak için çalışır. Dolayısıyla, çalışma kavramını mesai saatleri kavramına sıkıştıran ve çalışmayı bir başkasına satılmış emek kavramına indirgeyen anlayışı tümüyle reddediyoruz.

Biz, kadın ya da erkek için çalışma kavramını; kitlesel tüketim için kitle üretimi modellerinin tutsaklığından çıkaran bir anlayışı öneriyoruz. Biz insanımıza iş gücü olmayı değil, girişim kapasitesi olmayı öneriyoruz. Biz insanımıza yaratıcı kapasite olmayı, tasarım kapasitesi olmayı öneriyoruz. Biz insanımıza nitelikli insan kaynağı olmayı öneriyoruz. Yani, biz emeğinden tasarımından yaratımından başkalarını faydalandıran bir üretim öneriyoruz. Çünkü, insan üretkenliği ile bir inisiyatif ve irade merkezidir. Dolayısıyla kadın ya da erkek fark etmez, biz kadını mesai saatleri içinde sıkıştıramayız, sıkıştırmayacağız.

Çünkü biz hizmeti mesai saatlerine sıkıştırmayacağız. Biz, işin yapılacağı, ihtiyacın doğduğu ve ihtiyacın giderildiği zamanlarda hizmet planlayacağız.

Kamu hizmetlerinde mesai kavramını değiştireceğiz, ihtiyacın niteliğine bağlı olarak esnekleştireceğiz. Esnek çalışma kavramı hayatın tüm alanlarına nüfuz edecek.

Bizim modelimizde kadın emeği ile özgürleşecek.

Kadınlarımızın iş gücüne katılımı desteklenecektir. Bunun için öncelikle, evde veya aile işletmelerinde çalışan kadının da iş gücü içinde değerlendirilmesi, çalıştığının kabul görmesi sağlanacaktır.

Tabiatı itibarıyla çalışkan ve üretken olan kadınlarımız, girişimcilik konusunda da desteklenecektir. Çalışma hayatındaki kadınlarımızın önemli bir kısmı ya ücretsiz aile işçisi ya da ücretli konumdadır. Ülkemiz tüm OECD ve Avrupa ülkeleri arasında kadın girişimci oranının en düşük olduğu ülke konumundadır. Türkiye'de işgücüne katılan kadının sadece binde 7'si girişimcidir.

Kadınlarımızın girişimciliğinin desteklenmesi, topyekûn kalkınmanın altın anahtarıdır. Bunun için, kadınlarımıza özel uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkânlarıyla desteklenmiş “kadın girişimciliği” sistemi hayata geçirilecektir. Bu çerçevede, kredi imkânlarından yararlanma, girişimcilik ve işletme kurma süreçleri üzerine eğitim, rehberlik ve yardım sağlamak üzere “İş Kurma Merkezleri” kurulacaktır.

Çalışma hayatında yaptığı işin karşılığı ücreti alabilecektir.Bu amaçla, aile işçiliği de dahil olmak üzere her ne iş yapıyorsa yapsın sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesi sağlanacaktır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadın emeği ucuzlaştırılmaktadır. Esasen Çin, Hindistan ile mukayese edilmese de Türkiye'de genel olarak emek ucuzdur ve İLO çerçevesinde çizilen haklarından yoksundur.

Hem çocuk, hem de iş sahibi olabilecektir. Kadınlarımızın çalışma yaşamına uzun süreli devam edememelerinin en önemli nedeni aile ve iş yaşamının uyum içinde yürütülmesini engelleyen olumsuz şartlardır. Bunlardan en önemlisi çocuklu ailelerde, çocuğun bakımına ilişkin olarak annenin karşılaştığı zorluklardır.

Çocuk bakımının kolaylaşmasını sağlayacak bir iklim yaratılacaktır.

Doğum sonrası, evde bakımını gerektiren ve çocuk gelişiminin en önemli evresini gerektiren ilk yıllarda, bu bakımın anne ve baba tarafından ortak üstlenilmesi, aile yapısının güçlenmesi ve her açıdan sağlıklı çocukların yetiştirilmesi bakımından önemli bir etkiye sahiptir. İşte biz çalışma hayatını bu esasa göre yeniden tasarlayacağız. Bu tasarım, aile odaklı toplum modelinin gereği olup, bir yandan bu yapıyı güçlendirirken bir yandan da gelişmenin önünü açacaktır.

Çocuğun, henüz okula başlayacak yaşa gelmediği ancak kendi yaşıtları ile sosyal bir çevrede bulunma ihtiyacının ortaya çıktığı evre için de kreşler, çocuk yuvaları veya evde bakıma ilişkin, şartları iyileştirilmiş, güvenli, daha ucuz ve ulaşılabilir bakım olanakları içeren örgün bir “çocuk bakım” sistemi hayata geçirilecektir. Bu sistemde, işyerlerinin bünyesinde veya anlaşmalı yöntemlerle kreş ve çocuk yuvaları yaygınlaştırılacak, vergi indirimleri ile de desteklenecektir.

Diğer taraftan, bu gün okul öncesi olarak telakki edilen sürecin, okul öncesi olmaktan çıkıp, okul süreci olması önemlidir, zira çocuğun sosyalleşme ihtiyacı sanıldığından çok daha erken bir evrede başlamaktadır.

Bu sebeple, eğitim reformumuzun da bir parçası olarak, çocuğun okul süreci 4 yaşından itibaren başlayacak ve çocuğun eğitim-öğretimin bakım ihtiyacı ile bağdaştığı bir ortam yaratılacaktır.

En iyi okul, eve en yakın okuldur. Dolayısıyla çocuğun yaş dönemi ile ilgili olarak en iyi eğitim ve bakım, her mahallede kurulacak okullar tarafından sağlanacaktır.

KADINLARIMIZ VE SOSYAL GÜVENLİK:

Bütün kadınlarımız sosyal güvenceye kavuşturulacaktır. İş hayatında aktif olarak yer alan kadınlarımızın yanı sıra, evde veya aile işletmelerinde çalışan kadınlarımız da sosyal güvenlik haklarından ve sosyal hizmetlerden faydalanabilecektir.

Biz, aileyi tek tek kişilerin varlıklarından bağımsız ama onlardan müteşekkil bir sosyal katman olarak kabul ediyoruz. Bu bağlamda da bazı hakların aile kimliğinde biriktirilmesini (örn. sosyal güvenlik, eğitim, sağlık vs.) ve kadının doğrudan doğruya bu hakların eşit sahibi haline getirmeyi amaçlıyoruz.

Evlat, eş veya doğrudan çalışan kadın olarak, her kadının sosyal güvenlik haklarının ortağı olacağı bir sistem kuracağız. Bu sistem içinde, aile kimliği üzerinden sosyal güvenlik hakları birikecek ve kadınlarımız çalışsa da çalışmasa da doğrudan sosyal güvenlik şemsiyesine dahil edilecek. Yani; aktif olarak çalışma hayatında yer almayan kadınlarımız, eşlerinin üstünden değil, bir birey olarak doğrudan emeklilik hakkına sahip olacaklardır.

İstihdamda yer alan 100 kadından 73'ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bunlarında yarıdan fazlasını ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturmaktadır.

Buna karşılık ücretli veya maaşlı çalışan kadınların yaklaşık dörtte biri (%23), işveren kadınların %32,7'si, yevmiyeli olarak veya kendi hesabına çalışan kadınların neredeyse tamamı (%93,5) herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmaksızın çalışmaktadır.

Oysaki milli bütünlüğümüzün ve sosyal barışımızın temel kurumu aile, ailenin çekirdeği de kadınlarımızdır. Yani, kadınlarımız sigortamızdır, ama onların sigortası yoktur. Ve bu adaletsizliktir.

Özellikle, tüm gün mesai anlayışı içinde, en büyük iş gücünü yaratan ev kadınlarımızın, bireysel olarak sosyal güvenlik sistemi içinde yer almaları ve onların da emeklilik ve diğer haklardan faydalanmaları sağlanacaktır.

KADINLARIMIZ VE SİYASET:

Haydi, birlikte siyaset yapalım. Birimiz diğerine karşı değil, hep birlikte bu ülke için siyaset yapalım, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı birlikte mücadele edelim. Hedefimiz herkes için özgürlük, herkes için fırsat eşitliğidir.

Bu günkü siyasi yapı, sorun çözmek üzerine kurgulanmamıştır. Aksine, sorunlu alanlardan doğan iktidar kudretinin ele geçirilmesi mücadelesi haline gelmiştir. Siyasetçiler arasında bu kavga devam ederken, mağdurlar tek başlarına kaldıklarından siyaset ve hayatın diğer alanları arasında gerçek anlamda bir bağ oluşmuyor. Onun için kimse siyasete katılmıyor. Onun için siyasetçinin itibarı yok.

Aynı durum, kadın sorunu için de geçerlidir. Kadınımızın siyasetteki en büyük sorun eşitsizliktir.

Kadının siyasette varlığı, kadına siyasette kontenjan açma işi değildir. Kadının bulunabileceği bir siyaset tasarlama işidir. Dolayısıyla top yekun siyaset kurumunun kadının da içinde yer alabileceği biçimde yeniden yapılandırmak gereklidir.

Biz siyaseti yeniden yapılandıracağız. Bunu yaparken de, kadını siyasette vitrin unsuru, vitrin mankeni yapan ya da erkekleşen kadına ancak yol veren siyaset kurumunu top yekun değiştireceğiz. Sürekli fırsatlar üreten ve kadınlarımızın bunlardan eşit olarak faydalanmalarını mümkün kılan bir iklim oluşturacağız. Sözün asıl sahiplerini sözcü kılacağız.

Siyasette kota, bizim var olan imkanlar içinde, lojistik bir aşama, lojistik bir değer, lojistik bir malzeme değeridir.

Tüzüğümüz gereği (md. 98), organlarımızda veya milletvekili aday tespitlerinde kadınlarımız lehine üçte bir oranında kota bulunmaktadır. Zira daha fazla kadınımızın siyasette yer almasının, kadınlarımıza ilişkin sorunların gerçek sahipleri tarafından çözüme kavuşturulmasını mümkün kılacağı gibi, ülke yönetiminde de daha aktif olmalarını sağlayacağına ilişkin inancımız tamdır.

Bu inancımızı Türk siyasal yaşamının perspektifi haline getirmek için Siyasi ler Kanununu da değiştireceğiz. Kadınlarımız lehine üçte bir kota uygulanmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz. Onların eşit imkân ve fırsatlarla siyasette var olabileceği vasatlar yaratacağız.

Çünkü bu gün, kadınlarımızın siyasal yaşamdaki yeriCumhuriyetin kuruluş döneminin de gerisindedir. 2002 genel seçimleri sonuçlarına göre TBMM'deki 550 milletvekilinden sadece 24'ü kadın olup, oransal olarak % 4,4'e tekabül etmektedir. Kadın belediye başkanı oranı binde 5, belediye meclis üye sayısı binde 24 ve il genel meclis üye oranı binde 18'dir.

Biz de kadınlarımızın eşit hak ve imkanlarla siyaset yapabilecekleri güne kadar siyasette pozitif ayrımcılıkyapacağız.

Bu davet bizim. Kadınlarımızı siyasetin her kademesinde etkin görev almaya davet ediyoruz. Daha fazla kadınımız belediye başkanı olsun, daha fazla kadınımız TBMM'de yer alsın, 2012'de de bizim kadınlarımızdan birisi Cumhurbaşkanı olsun.

KADINLARIMIZ VE SAĞLIK:

Anneler de ölmesin bebekler de. Hayatın başladığı, ailenin daha başka bir evreye geçtiği an doğumdur. Bu ana ilişkin bütün alanlar her türlü hak, imkan ve fırsatla donatılacaktır.

Yerleşim yerleri itibarıyla başka illerde doğum yapmak veya tedavi hizmetlerinden faydalanmak zorunda olan, ancak, kalacak yeri olmayan anne ve çocukları için, tedavinin gerektirdiği sürece geçici olarak ikamet edebilecekleri misafirhaneler kuracağız. Bu misafirhaneler, hastane kampüslerinde veya hastanelere kolay ulaşılabilecek yakın çevrelerde, her türlü ihtiyacı karşılayacak nitelikte olacak.

Türkiye'de kadın ölümleri içinde anne ölümleri önemli bir orandadır. Ülkemizde her 100 kadından 27,5'i sağlık kurumlar dışında doğum yapmaktadır, her 100 kadından 31,5'i doğum öncesi bakım hizmeti alamamaktadır. Her gün 133 bebek ve 2 anne önlenebilir nedenler yüzünden ölmektedir.

KADINLARIMIZ VE ENGELLİ HAYAT:

Yeter ki fikrimiz engelli olmasın. Bedensel engelli kadınlarımızın toplum hayatına aktif katılımının sağlanması için gerekli fiziki şartları ve ortamı oluşturacağız.

Zihinsel engelli kadınlarımızın bakım ve korunma şartlarının iyileştirilmesini, özel bakım merkezleri kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.

KADINLARIMIZ VE YENİDEN TOPLUM HAYATI:

Fiziksel veya zihinsel engeller, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş veya diğer suçlar nedeniyle toplum dışında kalmış kadınlarımızın, gerekli rehabilitasyon veya yaptırımlar sonrasında toplum hayatına aktif katılımlarını sağlayacak, ayrıca durumlarına ilişkin takip, gözetim ve rehberlik yapacak merkezler kuracağız.

BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ

KADINA KARŞI AYRIMCILIK:

Bütün sosyal ve siyasal süreçlerimizin hedefi, insan ve insanın mutluluğudur. Bunu sağlayacak mekanizmaları yok sayarak veya insanı birbirinden ayırarak bunu sağlamak mümkün değildir.

Ayrımcılıkla ve adaletsizlikle mutluluk sağlanamaz. Bu yüzden kadına karşı adaletsizliği, kadına karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak, siyasal politikamızın en önemli hedeflerinden bir tanesidir.

İnsanoğlu köleliği kaldırdığında, medeniyet evresinde büyük bir sıçrama gerçekleştirmiştir. Kadın-erkek ayrımının yok edildiği, eşitliğe ve hakkaniyete dayalı algı düzeyinin yerleştiği evre de yeni bir medeniyet eşiği olacaktır.

Bizim bu günkü uygarlığın ötesine geçmek yolundaki iddiamızın dayandığı en önemli temel; her türlü ayrımcılığa son vererek insan onurunu yüceltmek, bu bağlamın içinde de kadına karşı ayrımcılığı kökünden yok etmektir.

Ayrımcılık ve ayrımcılıktan kuvvet bulan yok sayma, bir utanç kaynağı ve insan onuruna karşı işlenen bir suçtur. Dolayısıyla; kadınlarımız uğradıkları her türlü haksızlık ve ayrımcı muamele karşısında hukuk tarafından korunacaktır.

KADINA KARŞI ŞİDDET:

Töre ve namus cinayetleri, anlaşmazlıklara veya boşanmaya bağlı cinayetler, aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz ve kadına karşı şiddetin her türlüsü ile mücadelede edeceğiz. Bu mücadelede, yasaların ve korunma imkanlarının etkin kullanımı için devletin mekanizmasını yeniden kuracağız.

Aile içi şiddetin de etkin bir şekilde cezalandırılacağı bir hukuk düzeni kurulacaktır. Bu kapsamda, kabahatten suça varan bir kademelendirme, buna bağlı da yaptırımlar zinciri oluşturulacaktır. Gösterilen şiddetin ağırlığına ve tekrarına bağlı olarak, sosyal terapiden başlayarak, sosyal program ve yaptırımlara tabi tutulma, birikmiş haklardan mahrumiyet, ağırlaştırılmış para ve hapis cezalarına uğramaya kadar varan bir ceza sistemi kurulacaktır.

Şiddet mağduru kadınlarımız için sığınaklar değil, çağdaş yaşam alanları inşa edeceğiz. Bu alanların şiddet ve suça karşı güvenli, ikamet, geçim ve çağdaş yaşam kaynağı olmasını sağlayacağız. Buralar kaçıp saklanılacak yerler değil, hayata umutla açılan yeni kapılar olacak.

Türkiye'de aile içi şiddetin % 87'si kadına işlenmektedir. Şehirlerde evli kadınların % 18'i, köylerde de % 76'sı eşleri tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Şiddetin yaşandığı ailelerde yetişen kız ve erkek çocuklarında ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra uyuşturucu-alkol bağımlılığı, intihar girişimi, suç işleme gibi eğilimler daha fazla görülmektedir.

Çocuğun ilk “her şey” i ve ilk öğretmeni annesidir. Fiziken ve ruhen sağlıklı anneler ancak fiziken ve ruhen sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Sağlıklı bireyler de sağlıklı toplumun yapı taşıdır.

Diğer taraftan, kadına dönük hiçbir şiddet ve kötü muamelenin haklı nedeni olamaz. İnsana zulmeden, hak ve özgürlüklerini, insanlık onurunu yok sayan hiçbir pratik artık sürdürülemez.

Bunun hangi çağda yaşadığımızla ilgilisi yoktur, bunun insanileşmek ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam pratiği sürdürmekle ilgisi vardır.

Daha insani bir toplumda, daha mutlu insanlar için şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

KADIN VE YOKSULLUK:

Yoksullukla organize bir şekilde mücadele edeceğiz.Yoksulluktan kaynaklanan imkânsızlıkların giderilmesine yönelik gönüllük esasına dayalı, asgari yaşam ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacak mahalleler bazında örgütlenecek “yoksullukla mücadele” ağı oluşturacağız.

Dr Ali Arif OzzeybekDr. Ali Arif ÖZZEYBEK H&H YORUM

Kadın Kimdir?

 

Kadın dediğimiz annemizdir, eşimiz, kızımız, kız kardeşimiz, sevgilimizdir. Hayatın kaynağı kadındır. Bu bakımdan, kadın üreten, çoğaltan, esirgeyen, koruyan, kan veren, can verendir.

 

Ayrıca, insan ırkının iki cinsinden biri olarak, farklılığı ile çeşitlilik, enerji ve kapasite yaratır.

 

Bu anlamda, kadın kimliği demek insan kimliği demektir.  

 

Kadın Sorunu

 

Kadın sorunu erkek sorunudur. Kadın sorunu, kadına eşit davranmayan, kadının haklarına saygı göstermeyen erkeklerin neden olduğu bir sorundur.

 

Kadın sorununu halletmeyen hiçbir sorununu halledemez.

 

Kadın sorunu tek başına kadın sorunu değildir. Kadın sorunu, bir kadın ve erkek sorunudur.

 

Bir toplumda kadın-erkek ayrımı ve buna bağlı eşitsizlikler, o toplumun gelişmişlik seviyesini belirler. Yani, kadının toplumsal-kültürel-siyasal-kamusal yaşamda sahip olduğu yer ve haklardır bir toplumu ileriye götüren. Ve hiçbir toplum kadınlarını geride bırakarak ilerleyemez.

 

Bu kapsamda kadına dair hiçbir mesele kadına özgü değildir. Aksine, kalkınma ve refah amaçlı, insan hak ve özgürlükleri ile insanlık onuru odaklı çağdaş yaşam meselesidir. Kadına dair her mesele doğrudan evrensel ve toplumsal barış konusudur.

 

Cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından birisi de kadınlarımızın eşit fırsat ve imkanlara sahip birinci sınıf vatandaş kılınmış olmasıdır. İşte bu Cumhuriyet devrimini tekâmül ettirmek, ilke ve ideallerini sürdürmek, kadınlarımıza ekonomik-toplumsal ve siyasal alanlarda fırsat eşitliği sunmak siyasetin, dolayısıyla da CHPsinin temel sorumluluğudur.

 

Bizim kadınlarımızın insan hakları vardır:  Tüm insanlar özgür doğmuştur. Tüm insanlar eşit itibar ve değer taşır. Temel insan hakları bağlamında da; bizim kadınlarımız erkeklerle eşit haklara sahiptir.  

 

Biz, kadının var olan rolüne itiraz ediyoruz. Biz kadınlarımızın insan haklarını biliyoruz ve tanıyoruz. Amacımız, kadınlarımızın haklarını onlara iade edilmesidir.

 

Çağdaş yaşamın her alanında ve toplumun tüm kesimlerinde kadınlarımıza hak ettiği konumun sağlanması ve onlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi bizim politikamızdır.

 

Kadınlarımızın medeni durumlarına bakılmaksızın, kent veya kırsal alan ayrımı yapılmaksızın, politik, ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve diğer alanlardaki insan haklarının ve temel özgürlüklerinin tanınması, kullanılması ve bunlardan yararlanılmasını sağlamak bu politikanın gereğidir.

 

Zira Ülkemizin tam ve eksiksiz kalkınması, refaha ulaşması, huzur ve güven ortamı içinde olması, kadınlarla erkeklerin eşit şartlarda, her alanda azami katkılarının sağlanması ile mümkündür.

 

Kadın meselesi toplumun medenileşmesi ötesinde medeniyetin faz değiştirmesi ile doğrudan ilişkili bir meseledir.

 

Kadın bir sinerji potansiyelidir, dolayısıyla, gerçek anlamda medenileşmek, muassır medeniyetin ilerisine geçmek, toplum-kadın ilişkisinin yeniden tasarlanması ile mümkündür. Bizim tasarımımız, hakkaniyet ve eşitlik temeline dayalıdır.

 

CHP iktidarında bizim kadınlarımız eşit, eğitimli, bağımsız ve etkin olmalıdır

 

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız erkeklerle eşit konumda olmalıdır  Kadını cinsiyetinden ve tabii kimliğinden ayrıştıran, ona erkeklerin tanımladığı bir yaşama anlayışı içinde bir rol biçen anlayışın karşısındayız. Kadınlar öteki değildir. Kadınlar insanlığın bir yarısıdır. Sahip olmaları gereken haklar, kadınlara özgü ayrıcalıklı haklar değildir. Erkek-kadın, yaşlı-çocuk herkesin doğuştan sahip olması gereken haklardır. Bunun için de kadınlarımızın toplum hayatında, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan eşit imkânlara sahip olmaları öncelikli hedefimizdir.

 

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız eğitimin tüm imkanlarından faydalanabilmalidir  Kadınlarımız, toplum hayatındaki rolleri bağlamında gerekli eğitimi alabilecek, ayrıca, kişisel gelişim için ihtiyaç duydukları eğitime ilişkin fırsatlardan da yararlanabileceklerdir.

 

CHP İKTİDARINDA; kadınlarımız yaşama dair her alanda katılımcı, paylaşımcı ve üretken olmalidir Yaptığı işler ve aldığı kararlarla yalnız kendi yaşantısını değil, ülke geleceğini de etkiyecek ve şekillendirecektir.

 

KADINLARIMIZI DESTEKLEYECEĞİZ:

 

KADINLARIMIZ VE EŞİTLİK:

 

Kadınlarımız, fırsat eşitsizliği ve adaletsizlik ile çevrelenmiş bir hayat alanında ikincilleştiriliyorlar. Her şekilde engelleniyorlar. Böylece görünmez ellerin engellediği bir hayatı yaşamak zorunda bırakılıyorlar.

 

Bu engelli durum bizleri de onun enerjisinden, rekabet gücünden ve yaratıcı kapasitesinden mahrum bırakıyor.

 

Oysaki kadını denklemden çıkarmak, toplumu ikiye bölmek değil, yarısından mahrum olmak değil, belki ona bölmek, belki yüze bölmektir. Kadın kadın olarak var olamadıkça, erkek de erkek olarak var olamaz. Kadın ve erkek tıpkı bir elmanın iki yarısı gibi insanlığın iki yarısıdır.

 

İşte biz bütün engelleri kaldıracağız. Siyasal, sosyal ve diğer tüm engelleri kaldıracağız. Kesinlikle adalet ve eşitlik sağlayacağız.

 

KADINLARIMIZ VE BAĞIMSIZLIK:

 

Modernleşme sürecinde kadınlarımız ideolojik bir savaşın odağına oturtulmuştur. Bu ideolojik savaş da özellikle kıyafet tartışması ile temellendirilmiştir.  Ve bu tartışma, kadınlarımızın modern ve sosyal hayata katılması ve eşitliğinin önündeki en büyük engeldir.

 

Bu tartışma, bir yandan bir ayrışma, diğer yandan da modern geleneksel-çatışmasını getirirken aslında iki tarafı da tabulara hapsetmektedir. Ortaya çıkan gerilim ise toplumsal enerjiyi boşaltmakta ve sorunu daha da derinleştirmektedir.

 

Oysaki burada en büyük haksızlığa yine her iki tarafça da kalkan olarak kullanılan kadınlarımız uğratılmaktadır.

 

Bu çatışmayı ortana kaldırmanın yolu da kadınlarımızın özgürleştirilmesinden geçmektedir. Ancak bu şekilde kadın kimliğinin özgür bir birey kimliği olarak ortaya çıkması mümkün olacaktır.

 

 

 

KADINLARIMIZ VE AİLE:

 

Sosyal hayatın DNA'sı ailedir. Aile her şeyin başıdır. Sosyal refahın, sosyal barışın, sosyal huzurun, medenileşmenin ana rahmi ailedir.

 

Kadın sorununu, aileyi bir ölçek olarak almadan çözemeyiz. Cinsiyetler arası ayrımcılık problemini çözebileceğimiz en doğru platform ailedir.

 

Modern zamanlarda kadının aile içindeki rolü tasarlanırken, kısıtlama ve indirgenmelere maruz bırakılmıştır. Bir taraftan, anne olmanın sorumlulukları ile sıkıştırılırken diğer taraftan da varlığının kabulü para kazanmasına dayandırılmıştır. Bu roldeki adaletsizlik, sosyal hayatın her düzleminde mutsuzluk, verimsizlik, çatışma ve gerginlik yaratmaktadır.

 

Bizim, aile merkezli yaklaşımlarımızın tamamının doğrudan ya da dolaylı ama kaçınılmaz sonucu kadın ve erkek rollerinin yeniden alışılmış olanın dışında ve daha insani bir anlayışla ortaya çıkması olacaktır.

 

Biz kadın ve erkeği, aile içi rolleriyle bir bütün olarak, yani, biri olmaksızın diğeri olmayacak kadar bütün olarak görüyoruz.

 

Aile, kadın ve erkek kimliklerinin ayrı ayrı değil, birlikte rehabilite edildiği ve insan doğasına duyulan saygı gereği, farklılığın korunduğu bir ortam olmalıdır.

 

Bu bakımdan, kadının kimlik sorununun çözümü, aile içindeki eşit varlığını ekonomik, kültürel, hukuksal anlamda kurumsallaştırmaktan geçmektedir.

 

Biz, aileyi, sosyal, hukuksal, siyasal süreçlerin ve kurumların doğrudan muhatabı ve avantajlı bir kurumu haline getireceğiz.

 

Kadınlarımızın ekonomik hürriyete sahip olmalarını sağlamak birinci önceliğimizdir. Kadınlarımızın çalışma hürriyetinin sağlanması ve korunması bizim için vazgeçilmezdir. Ancak, kadının ekonomik özgürlüğü mutlaka bir ücretli çalışan durumunda olmasına bağlanmamalıdır.

 

Bizim kadınlarımız, çalışmak konusunda engellenmeden veya mecbur bırakılmadan aile içinde tercih ettikleri bir konumda ekonomik hürriyetlerine sahip olacaklardır.  

 

Aile ilişkisi bir bağımlılık ilişkisidir. Bu ilişki de yalnızca çocuk anneye bağımlı değil, erkek kadına, kadın da erkeğe bağımlıdır. Bizim aile tasavvurumuz, kadınlarımızın doğal rolleri içinde yaşarken, modern yaşamın sunduğu tüm kapasitelerden yararlanmalarını ve insan olmaktan doğan haklarını eksiksiz kullanmalarını içermektedir.

 

KADINLARIMIZ VE EĞİTİM:

 

Bizim eğitim anlayışımızın temelinde insanın kendini özgürce gerçekleştirebilmesi ve yetkin etkili fırsatlarla buluşturulması vardır. Eğitimin hedefi budur. İşte kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldıran şey de budur.

 

Kadın veya erkek her insanın, kendi var oluşuyla ilgili bir duyuşu vardır. Bu duyuş ona rehberlik eder ve hayatını yönlendirir. Bizim vereceğimiz eğitim, bu duyuşun gerçekleşmesini ve buna uygun meslek edinimini sağlayacaktır.

 

Bu çerçevede, bizim kadınlarımız, eğitime ilişkin her türlü fırsat eşitliğinden yararlanacaklar ve hayata dair duyuşlarına en uygun mesleği seçebilecekleri tüm araçlara özgürce ulaşabileceklerdir.  

 

Bu çerçevede; kadınlarımıza özgü uzaktan eğitim programları düzenlenecektir. Bu programlar:
-
Toplumun her kesiminden kendisini geliştirmek isteyen kadınlarımıza yönelik olacak ve ilköğretimden, lisansüstü derecelere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayacaktır,
-
Meslek edindirecektir,
-
Meslek sahibi kadınlarımızın, kariyerlerinde yükselmelerini, görev yaptıkları alanlara bağlı olarak kademe ve derece ilerlemesi almalarını sağlayacaktır,
-
Teknolojik imkânların kullanılması (tv veya internet gibi) yoluyla kolay erişilebilir ve takip edilebilir olacaktır.

 

Uzaktan eğitim için gerekli imkanlara sahip olmayan kadınlarımıza yönelik olarak da yerinde eğitim programları düzenlenecektir.  Bu gün hala kadınlarımızın % 20'ye yakını okuma-yazma bilmemekte, çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile göç alan büyük şehirlerin kenar mahallelerinde yaşamaktadır. Her nerede olurlarsa olsunlar biz onlara ulaşacağız. Bu amaçla, hızlı ve kolay hareket edebilir “eğitim timleri” kuracağız. Bizim Türkiye'mizde okuma-yazma bilmeyen kadın kalmayacak.

 

 

KADINLARIMIZ VE ÇALIŞMA HAYATI:

 

Biz tasarım ve yaratıcılığa değer veren ekonomik sektörlerde, özellikle kadınlarımızın üreticilik, yaratıcılık ve rekabet potansiyellerini açığa çıkaracak, fırsatla buluşturacak bir ekonomik düzen kuracağız.

 

Diğer taraftan da ekonomik yapı ve sektörleri kadınlarımızı düşünerek yeniden tasarlayacağız. Zira kadınlarımız Türkiye için önemli bir rekabet potansiyelidir. Biz bu potansiyeli açığa çıkaracağız.

 

Bunun için, eğitim ve öğretim süreçlerini yeniden belirlerken, kadın yaratıcılığından azami ölçüde faydalanmayı hedefleyen, kadının anne rolü ile de bağdaşık ve rekabete açık bir iktisadi yapı oluşturacağız.

 

Her düzeyde fırsatla buluşan kadınlarımız, kapasitelerini özgürce gerçekleştirecek ve zenginlik yaratacaklardır.

 

Çalışma; insan üreticiliğinin, yaratıcılığının bir alanıdır ve irade merkezi insanın kendisidir. İnsan bu şekilde, emeği ile hayatına bir değer kazandırmak için çalışır. Dolayısıyla, çalışma kavramını mesai saatleri kavramına sıkıştıran ve çalışmayı bir başkasına satılmış emek kavramına indirgeyen anlayışı tümüyle reddediyoruz.

 

Biz, kadın ya da erkek için çalışma kavramını; kitlesel tüketim için kitle üretimi modellerinin tutsaklığından çıkaran bir anlayışı öneriyoruz. Biz insanımıza iş gücü olmayı değil, girişim kapasitesi olmayı öneriyoruz. Biz insanımıza yaratıcı kapasite olmayı, tasarım kapasitesi olmayı öneriyoruz. Biz insanımıza nitelikli insan kaynağı olmayı öneriyoruz. Yani, biz emeğinden tasarımından yaratımından başkalarını faydalandıran bir üretim öneriyoruz.  Çünkü, insan üretkenliği ile bir inisiyatif ve irade merkezidir. Dolayısıyla kadın ya da erkek fark etmez, biz kadını mesai saatleri içinde sıkıştıramayız, sıkıştırmayacağız.

 

Çünkü biz hizmeti mesai saatlerine sıkıştırmayacağız. Biz, işin yapılacağı, ihtiyacın doğduğu ve ihtiyacın giderildiği zamanlarda hizmet planlayacağız.

 

Kamu hizmetlerinde mesai kavramını değiştireceğiz, ihtiyacın niteliğine bağlı olarak esnekleştireceğiz. Esnek çalışma kavramı hayatın tüm alanlarına nüfuz edecek.

 

Bizim modelimizde kadın emeği ile özgürleşecek.  

 

Kadınlarımızın iş gücüne katılımı desteklenecektir. Bunun için öncelikle, evde veya aile işletmelerinde çalışan kadının da iş gücü içinde değerlendirilmesi, çalıştığının kabul görmesi sağlanacaktır.

 

Tabiatı itibarıyla çalışkan ve üretken olan kadınlarımız, girişimcilik konusunda da desteklenecektir. Çalışma hayatındaki kadınlarımızın önemli bir kısmı ya ücretsiz aile işçisi ya da ücretli konumdadır. Ülkemiz tüm OECD ve Avrupa ülkeleri arasında kadın girişimci oranının en düşük olduğu ülke konumundadır. Türkiye'de işgücüne katılan kadının sadece binde 7'si girişimcidir.

 

Kadınlarımızın girişimciliğinin desteklenmesi, topyekûn kalkınmanın altın anahtarıdır. Bunun için, kadınlarımıza özel uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkânlarıyla desteklenmiş “kadın girişimciliği” sistemi hayata geçirilecektir. Bu çerçevede, kredi imkânlarından yararlanma, girişimcilik ve işletme kurma süreçleri üzerine eğitim, rehberlik ve yardım sağlamak üzere “İş Kurma Merkezleri” kurulacaktır.

 

Çalışma hayatında yaptığı işin karşılığı ücreti alabilecektir.Bu amaçla, aile işçiliği de dahil olmak üzere her ne iş yapıyorsa yapsın sosyal güvenlik sistemine dahil edilmesi sağlanacaktır. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadın emeği ucuzlaştırılmaktadır. Esasen Çin, Hindistan ile mukayese edilmese de Türkiye'de genel olarak emek ucuzdur ve İLO çerçevesinde çizilen haklarından yoksundur.

 

Hem çocuk, hem de iş sahibi olabilecektir. Kadınlarımızın çalışma yaşamına uzun süreli devam edememelerinin en önemli nedeni aile ve iş yaşamının uyum içinde yürütülmesini engelleyen olumsuz şartlardır. Bunlardan en önemlisi çocuklu ailelerde, çocuğun bakımına ilişkin olarak annenin karşılaştığı zorluklardır.

 

Çocuk bakımının kolaylaşmasını sağlayacak bir iklim yaratılacaktır.

 

Doğum sonrası, evde bakımını gerektiren ve çocuk gelişiminin en önemli evresini gerektiren ilk yıllarda, bu bakımın anne ve baba tarafından ortak üstlenilmesi, aile yapısının güçlenmesi ve her açıdan sağlıklı çocukların yetiştirilmesi bakımından önemli bir etkiye sahiptir.  İşte biz çalışma hayatını bu esasa göre yeniden tasarlayacağız. Bu tasarım, aile odaklı toplum modelinin gereği olup, bir yandan bu yapıyı güçlendirirken bir yandan da gelişmenin önünü açacaktır.

 

Çocuğun, henüz okula başlayacak yaşa gelmediği ancak kendi yaşıtları ile sosyal bir çevrede bulunma ihtiyacının ortaya çıktığı evre için de kreşler, çocuk yuvaları veya evde bakıma ilişkin, şartları iyileştirilmiş, güvenli, daha ucuz ve ulaşılabilir bakım olanakları içeren örgün bir “çocuk bakım” sistemi hayata geçirilecektir. Bu sistemde, işyerlerinin bünyesinde veya anlaşmalı yöntemlerle kreş ve çocuk yuvaları yaygınlaştırılacak, vergi indirimleri ile de desteklenecektir.

 

Diğer taraftan, bu gün okul öncesi olarak telakki edilen sürecin, okul öncesi olmaktan çıkıp, okul süreci olması önemlidir, zira çocuğun sosyalleşme ihtiyacı sanıldığından çok daha erken bir evrede başlamaktadır.

 

Bu sebeple, eğitim reformumuzun da bir parçası olarak, çocuğun okul süreci 4 yaşından itibaren başlayacak ve çocuğun eğitim-öğretimin bakım ihtiyacı ile bağdaştığı bir ortam yaratılacaktır.  

 

En iyi okul, eve en yakın okuldur. Dolayısıyla çocuğun yaş dönemi ile ilgili olarak en iyi eğitim ve bakım, her mahallede kurulacak okullar tarafından sağlanacaktır.

 
KADINLARIMIZ VE SOSYAL GÜVENLİK:

 

Bütün kadınlarımız sosyal güvenceye kavuşturulacaktır. İş hayatında aktif olarak yer alan kadınlarımızın yanı sıra, evde veya aile işletmelerinde çalışan kadınlarımız da sosyal güvenlik haklarından ve sosyal hizmetlerden faydalanabilecektir.

 

Biz, aileyi tek tek kişilerin varlıklarından bağımsız ama onlardan müteşekkil bir sosyal katman olarak kabul ediyoruz.  Bu bağlamda da bazı hakların aile kimliğinde biriktirilmesini (örn. sosyal güvenlik, eğitim, sağlık vs.) ve kadının doğrudan doğruya bu hakların eşit sahibi haline getirmeyi amaçlıyoruz.

 

Evlat, eş veya doğrudan çalışan kadın olarak, her kadının sosyal güvenlik haklarının ortağı olacağı bir sistem kuracağız. Bu sistem içinde, aile kimliği üzerinden sosyal güvenlik hakları birikecek ve kadınlarımız çalışsa da çalışmasa da doğrudan sosyal güvenlik şemsiyesine dahil edilecek. Yani; aktif olarak çalışma hayatında yer almayan kadınlarımız, eşlerinin üstünden değil, bir birey olarak doğrudan emeklilik hakkına sahip olacaklardır.

 

İstihdamda yer alan 100 kadından 73'ü herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bunlarında yarıdan fazlasını ücretsiz aile işçisi olarak çalışan kadınlar oluşturmaktadır.

 

Buna karşılık ücretli veya maaşlı çalışan kadınların yaklaşık dörtte biri (%23), işveren kadınların %32,7'si, yevmiyeli olarak veya kendi hesabına çalışan kadınların neredeyse tamamı (%93,5) herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmaksızın çalışmaktadır.

 

Oysaki milli bütünlüğümüzün ve sosyal barışımızın temel kurumu aile, ailenin çekirdeği de kadınlarımızdır. Yani, kadınlarımız sigortamızdır, ama onların sigortası yoktur. Ve bu adaletsizliktir.

 

Özellikle, tüm gün mesai anlayışı içinde, en büyük iş gücünü yaratan ev kadınlarımızın, bireysel olarak sosyal güvenlik sistemi içinde yer almaları ve onların da emeklilik ve diğer haklardan faydalanmaları sağlanacaktır.

 

KADINLARIMIZ VE SİYASET:

 

Haydi, birlikte siyaset yapalım. Birimiz diğerine karşı değil, hep birlikte bu ülke için siyaset yapalım, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı birlikte mücadele edelim. Hedefimiz herkes için özgürlük, herkes için fırsat eşitliğidir.

 

Bu günkü siyasi yapı,  sorun çözmek üzerine kurgulanmamıştır. Aksine, sorunlu alanlardan doğan iktidar kudretinin ele geçirilmesi mücadelesi haline gelmiştir. Siyasetçiler arasında bu kavga devam ederken, mağdurlar tek başlarına kaldıklarından siyaset ve hayatın diğer alanları arasında gerçek anlamda bir bağ oluşmuyor.  Onun için kimse siyasete katılmıyor. Onun için siyasetçinin itibarı yok.

 

Aynı durum, kadın sorunu için de geçerlidir. Kadınımızın siyasetteki en büyük sorun eşitsizliktir.  

 

Kadının siyasette varlığı, kadına siyasette kontenjan açma işi değildir. Kadının bulunabileceği bir siyaset tasarlama işidir. Dolayısıyla top yekun siyaset kurumunun kadının da içinde yer alabileceği biçimde yeniden yapılandırmak gereklidir.

 

Biz siyaseti yeniden yapılandıracağız. Bunu yaparken de, kadını siyasette vitrin unsuru, vitrin mankeni yapan ya da erkekleşen kadına ancak yol veren siyaset kurumunu top yekun değiştireceğiz. Sürekli fırsatlar üreten ve kadınlarımızın bunlardan eşit olarak faydalanmalarını mümkün kılan bir iklim oluşturacağız. Sözün asıl sahiplerini sözcü kılacağız.

 

Siyasette kota, bizim var olan imkanlar içinde, lojistik bir aşama, lojistik bir değer, lojistik bir malzeme değeridir.

 

Tüzüğümüz gereği (md. 98),  organlarımızda veya milletvekili aday tespitlerinde kadınlarımız lehine üçte bir oranında kota bulunmaktadır. Zira daha fazla kadınımızın siyasette yer almasının, kadınlarımıza ilişkin sorunların gerçek sahipleri tarafından çözüme kavuşturulmasını mümkün kılacağı gibi, ülke yönetiminde de daha aktif olmalarını sağlayacağına ilişkin inancımız tamdır.

 

Bu inancımızı Türk siyasal yaşamının perspektifi haline getirmek için Siyasi ler Kanununu da değiştireceğiz. Kadınlarımız lehine üçte bir kota uygulanmasını yasal zorunluluk haline getireceğiz. Onların eşit imkân ve fırsatlarla siyasette var olabileceği vasatlar yaratacağız.

 

Çünkü bu gün, kadınlarımızın siyasal yaşamdaki yeriCumhuriyetin kuruluş döneminin de gerisindedir. 2002 genel seçimleri sonuçlarına göre TBMM'deki 550 milletvekilinden sadece 24'ü kadın olup, oransal olarak % 4,4'e tekabül etmektedir. Kadın belediye başkanı oranı binde 5, belediye meclis üye sayısı binde 24 ve il genel meclis üye oranı binde 18'dir.

 

Biz de kadınlarımızın eşit hak ve imkanlarla siyaset yapabilecekleri güne kadar siyasette pozitif ayrımcılıkyapacağız.

 

Bu davet bizim. Kadınlarımızı siyasetin her kademesinde etkin görev almaya davet ediyoruz. Daha fazla kadınımız belediye başkanı olsun, daha fazla kadınımız TBMM'de yer alsın, 2012'de de bizim kadınlarımızdan birisi Cumhurbaşkanı olsun.

 

KADINLARIMIZ VE SAĞLIK:

 

Anneler de ölmesin bebekler de. Hayatın başladığı, ailenin daha başka bir evreye geçtiği an doğumdur. Bu ana ilişkin bütün alanlar her türlü hak, imkan ve fırsatla donatılacaktır.  

 

Yerleşim yerleri itibarıyla başka illerde doğum yapmak veya tedavi hizmetlerinden faydalanmak zorunda olan, ancak, kalacak yeri olmayan anne ve çocukları için, tedavinin gerektirdiği sürece geçici olarak ikamet edebilecekleri misafirhaneler kuracağız. Bu misafirhaneler, hastane kampüslerinde veya hastanelere kolay ulaşılabilecek yakın çevrelerde, her türlü ihtiyacı karşılayacak nitelikte olacak.

 

Türkiye'de kadın ölümleri içinde anne ölümleri önemli bir orandadır. Ülkemizde her 100 kadından 27,5'i sağlık kurumlar dışında doğum yapmaktadır, her 100 kadından 31,5'i doğum öncesi bakım hizmeti alamamaktadır. Her gün 133 bebek ve 2 anne önlenebilir nedenler yüzünden ölmektedir.

 

KADINLARIMIZ VE ENGELLİ HAYAT:

 

Yeter ki fikrimiz engelli olmasın. Bedensel engelli kadınlarımızın toplum hayatına aktif katılımının sağlanması için gerekli fiziki şartları ve ortamı oluşturacağız.

 

Zihinsel engelli kadınlarımızın bakım ve korunma şartlarının iyileştirilmesini, özel bakım merkezleri kurulmasını ve yaygınlaştırılmasını sağlayacağız.

 

KADINLARIMIZ VE YENİDEN TOPLUM HAYATI:

 

Fiziksel veya zihinsel engeller, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı, fuhuş veya diğer suçlar nedeniyle toplum dışında kalmış kadınlarımızın, gerekli rehabilitasyon veya yaptırımlar sonrasında toplum hayatına aktif katılımlarını sağlayacak, ayrıca durumlarına ilişkin takip, gözetim ve rehberlik yapacak merkezler kuracağız.

 

 

BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ

 

KADINA KARŞI AYRIMCILIK:

 

Bütün sosyal ve siyasal süreçlerimizin hedefi, insan ve insanın mutluluğudur. Bunu sağlayacak mekanizmaları yok sayarak veya insanı birbirinden ayırarak bunu sağlamak mümkün değildir.

 

Ayrımcılıkla ve adaletsizlikle mutluluk sağlanamaz. Bu yüzden kadına karşı adaletsizliği, kadına karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak, siyasal politikamızın en önemli hedeflerinden bir tanesidir.

 

İnsanoğlu köleliği kaldırdığında, medeniyet evresinde büyük bir sıçrama gerçekleştirmiştir. Kadın-erkek ayrımının yok edildiği, eşitliğe ve hakkaniyete dayalı algı düzeyinin yerleştiği evre de yeni bir medeniyet eşiği olacaktır.

 

Bizim bu günkü uygarlığın ötesine geçmek yolundaki iddiamızın dayandığı en önemli temel; her türlü ayrımcılığa son vererek insan onurunu yüceltmek, bu bağlamın içinde de kadına karşı ayrımcılığı kökünden yok etmektir.

 

Ayrımcılık ve ayrımcılıktan kuvvet bulan yok sayma, bir utanç kaynağı ve insan onuruna karşı işlenen bir suçtur. Dolayısıyla; kadınlarımız uğradıkları her türlü haksızlık ve ayrımcı muamele karşısında hukuk tarafından korunacaktır.

 

 

KADINA KARŞI ŞİDDET:

 

Töre ve namus cinayetleri, anlaşmazlıklara veya boşanmaya bağlı cinayetler, aile içi şiddet, cinsel taciz, tecavüz ve kadına karşı şiddetin her türlüsü ile mücadelede edeceğiz. Bu mücadelede, yasaların ve korunma imkanlarının etkin kullanımı için devletin mekanizmasını yeniden kuracağız.

 

Aile içi şiddetin de etkin bir şekilde cezalandırılacağı bir hukuk düzeni kurulacaktır.  Bu kapsamda, kabahatten suça varan bir kademelendirme, buna bağlı da yaptırımlar zinciri oluşturulacaktır. Gösterilen şiddetin ağırlığına ve tekrarına bağlı olarak, sosyal terapiden başlayarak, sosyal program ve yaptırımlara tabi tutulma, birikmiş haklardan mahrumiyet, ağırlaştırılmış para ve hapis cezalarına uğramaya kadar varan bir ceza sistemi kurulacaktır.

 

Şiddet mağduru kadınlarımız için sığınaklar değil, çağdaş yaşam alanları inşa edeceğiz. Bu alanların şiddet ve suça karşı güvenli, ikamet, geçim ve çağdaş yaşam kaynağı olmasını sağlayacağız. Buralar kaçıp saklanılacak yerler değil, hayata umutla açılan yeni kapılar olacak.

 

Türkiye'de aile içi şiddetin % 87'si kadına işlenmektedir. Şehirlerde evli kadınların % 18'i, köylerde de % 76'sı eşleri tarafından şiddete maruz bırakılmaktadır. Şiddetin yaşandığı ailelerde yetişen kız ve erkek çocuklarında ciddi sağlık sorunlarının yanı sıra uyuşturucu-alkol bağımlılığı, intihar girişimi, suç işleme gibi eğilimler daha fazla görülmektedir.

 

Çocuğun ilk “her şey” i ve ilk öğretmeni annesidir. Fiziken ve ruhen sağlıklı anneler ancak fiziken ve ruhen sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Sağlıklı bireyler de sağlıklı toplumun yapı taşıdır.

 

Diğer taraftan, kadına dönük hiçbir şiddet ve kötü muamelenin haklı nedeni olamaz. İnsana zulmeden, hak ve özgürlüklerini, insanlık onurunu yok sayan hiçbir pratik artık sürdürülemez.

 

Bunun hangi çağda yaşadığımızla ilgilisi yoktur, bunun insanileşmek ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam pratiği sürdürmekle ilgisi vardır.

 

Daha insani bir toplumda, daha mutlu insanlar için şiddetle sonuna kadar mücadele edeceğiz.

 

KADIN VE YOKSULLUK:

 

Yoksullukla organize bir şekilde mücadele edeceğiz.Yoksulluktan kaynaklanan imkânsızlıkların giderilmesine yönelik gönüllük esasına dayalı, asgari yaşam ihtiyaçlarının karşılanmasına yardımcı olacak mahalleler bazında örgütlenecek “yoksullukla mücadele” ağı oluşturacağız.


Yazarın Son Yazıları:
Herkes için eşit fırsatlar sunan Anayasa Mümkün mü ? Batsın bu dunya.
Bu kan durmalı; Çözüm önerim
CHP yenileştirmeci olmalıdır