Bizi demokratikleştirin

Bizi demokratikleştirin
19 Mart 2013 01:20

Şu anda gülüyorum ve yazı ciddiyetim gitti çünkü İmralı’dan dönen BDP heyetinin Öcalan’dan okuduğu mesajın, “Hedefimiz tüm Türkiye’nin demokratikleşmesidir.” şeklindeki cümlesini duyunca…

 


 


 


Safile USUL H&H YORUM


 


 


Aklıma, “Bizi ele ele AKP ile beraber demokratikleştirin.” diye bir cümle geldi ve sonra gülmeye başladım, hala da gülüyorum.


 



AKP çok harika bir demokratikleştiricidir, buna bir de PKK katkısı eklenince…


 



Neyse, ben bunu bırakayım şimdi yoksa ciddiyetsiz bir avare haline gelip, yazımı yazamayacağım.


 



Aslında önce şuna değinmeli ardından da asıl yazacağıma gelmeliyim.


 



Ergenekon savcısı, İlker Başbuğ’un da içinde bulunduğu Ergenekon davası tutukluları için müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet istedi.


 



Tabii, biliniyor ki, bu dava hukuk normları içinde cereyan etmeyen ve siyasi bir davadır ve ömrü Türkiye’de bir hükümet değişikliği kadardır.


 



Bundan başka ne söylenebilir şu anda ve haksız yere müebbet hapis kıskacına sokulanlara yardım etmek isteyen herkesin yapabileceği asıl şey sandığın kaderine etki edebilmektir.


 



Şimdi bugün yazacağım konuya geliyorum.


 



Geçtiğimiz hafta sonu içerde bir sürü masum ve mazlumu sıkıştıran, siyasi muhaliflerini hapse attıran, hayatını karartan hükümetin hiç hoşuna gitmeyecek somut gelişmeler yaşandı AB ve Ortadoğu cephesinde.


 



Cumartesi günü (16 Mart) Brüksel’de AB ülkelerinin başbakanları ile AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherina Ashton toplandı.


 



Catherina Ashton AB’nin bir nevi cumhurbaşkanıdır ve makro siyasi konularda yön tayin eder.


 


Bu toplantıda İngiltere ve Fransa’nın Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapılması önerisi tartışıldı.


 



Hatırlanırsa, İngiltere ve Fransa geçtiğimiz hafta Suriyeli muhaliflere uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını istediklerini ve AB buna yanaşmazsa kendilerinin tek başına Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapacağını açıklamışlardı.


 



Cumartesi günkü Brüksel toplantısı da işte bu nedenle gerçekleşti.


 


Ancak toplantıdan İngiltere ve Fransa’nın isteğine red çıktı.


 



En başta Catherina Ashton buna karşı çıkarak, böyle bir adımın sonuçları olacağının ve bu sonuçların nasıl sonuçlar olacağının ve bu silahların kimlerin eline geçebileceğinin iyi hesaplanması gerektiğini söyledi.


 



Alman Başbakan Merkel de, “Ben Suriyeli muhaliflere silah verilmesine son derece kuşku ile yaklaşıyorum ve bundan yana değilim.” dedi. (bu bilgileri önceki günki Frankfurter Allgemeine Gazetesi’nden aldım)


 



Bir de…


 



Toplantının olduğu 16 Mart Cumartesi günü Alman Dışişleri Bakanı Westerwelle ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile bir telefon görüşmesi yaptı ve Kerry’ye Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapmanın sakıncalarından bahsetti.


 



Ki, zaten İngiltere ve Fransa’yı Suriyeli muhaliflere silah yardımı konusunda teşvik eden ABD.
Ancak ABD bu konuda AB’yi aşamıyor.


 



Ve, şimdi, İngiltere ve Fransa istedikleri kadar, “Suriyeli muhaliflere silah yardımı yapacağız.” desinler, bunu yap(a)mayacaklar, bu görülecek.


 



Çünkü İngiltere ve Fransa da nihayetinde muhaliflere silah yardımının riskli sonuçlarını tek başlarına, AB kararı olmaksızın taşımaya yanaşmayacaklar.


 



Bu trend devam edecek ve Suriye’de ABD ve müttefiklerinin istediği yönde olmayacak gelişmeler.


 



Bu durum bizim açımızdan da çok önemli.


 



Çünkü Suriye’nin yıkılması ve o bölgelerde durmak bilmeyen bir karmaşa bizim için de çok kötü bir durum.


 



Ki, Erdoğan Hükümeti’nin Ortadoğu politikasında sınırlanması Türkiye’yi içerde de rahatlatıcı bir faktör.


 



Şunu rahatlıkla söylenebilir ki, Erdoğan’ın Ortadoğu yolları kapalı.


 



Kısaca şuna da değineyim.


 



Kahire’deki İbni Haldun Araştırma Merkezi, yine geçtiğimiz hafta sonu, yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. (bunu da Avrupa basınından okudum)


 



İbni Haldun Araştırma Merkezi’nin tüm Mısır’da yaptığı anketlerin sonucuna göre…


 



Mısır halkının yüzde 82’si Mısır’da süren iç siyasi krizden çıkılması için Mısır ordusunun yönetimi almasını istiyor.


 



Bu anketin sonucu şunu da gösteriyor ki…


 



Arap Baharı denen nesne artık psikolojik etkisini tamamen yitirdi bu halklar üzerinde.


 


Birçok ülke halkı sonradan gördü ki, Arap Baharı denen şey demokrasi ve ferahlık değil, bitmeyen iç kavgalar ve destabilizasyon getirdi ve yeni gelenler pek de öyle demokrat değil.


 



Bundan dolayı artık bu Arap Baharı denen şeyin gazı bitti ve bu durum Suriye olayında da etkisini şu şekilde gösteriyor ki, artık Suriye’de de bir Arap Baharı denemesinin psikolojik koşulları yok.


 



ABD bu sefer oldukça erken kaybetti ve şansını zorlama imkanları da tamamen azaldı.


 



Bu yollara Türkiye’yi de sokmak isteyenlere duyurulur.


 


Yazarın Son Yazıları:
Demek ki bir değişiklik yok
Özgür Özel’i yakından tartmak istiyor
Almanya Cumhurbaşkanı ve İmamoğlu