Arınç, yiğit Doğu Perinçek’i neden hapsettiklerini ağzından kaçırdı

Arınç, yiğit Doğu Perinçek’i neden hapsettiklerini ağzından kaçırdı
29 Aralık 2012 10:10

Bülent Arınç’ın, beyninin gerek üst bilinç gerekse alt bilincinde sakladıklarını dış dünyaya boşaltma yani diğer insanlara anlatma bakımından dilinin hiçbir ölçüsü yoktur.


İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

O anki ruhsal durumuna göre, dilini bir kılıç gibi her tarafa sallar ve yaralayabildiği kadar insan yaralayarak ”Allah bereket versin” der işin içinden çıkar. Sonra da bu ”dil yarası” konuşmalarının kendisine kişisel veya siyasal bir zarar vereceğini anladığı, böyle bir tehlike hissettiği an bir ”çarkçı başı” ustalığı ile hemen kıvırır ve hiçte mantık kurallarına uymayan bir retorikle öyle demediğine ait bin dereden su getirerek şark kurnazlarının tavrı gibi kendisini kurtarma adına, tevil yapar.

Ama biz psikoloji biliminden şunu çok iyi biliyoruz ki; ruhsal durumların normal olmadığı zamanlarda yani aşırı sevinç, aşırı üzüntü, stres, çeşitli maddi-manevi kayıplar ile ani dil sürçmeleri zamanlarında insanın ağzından dışarı fırlayan tümceler, sözcükler, fikirler, demeçler o kişinin hiçbir şekilde maskelenmemiş, gerçek düşüncelerini ortaya koyar ki, bu durum politikacıların karşıtlarının gerçek niyetlerini ve yol haritalarını öğrenmeleri açısından çok önemlidir.

Artık söz ağızdan çıktıktan sonra o sözün sahibi, gerçek niyetini deşifre eden bu sözü ne kadar tevil savunması yaparsa yapsın ”sözel savunma mastürbasyonu”ndan öteye gidemez.
Bülent Arınç geçen gün, Kanal D’de Mehmet Ali Birand’ın 32.Gün programında kendisine sorduğu sorular kapsamında ”ODTÜ’lülerin protesto etmedikleri kimse yoktur” serzenişinden sonra verdiği yanıt da itiraf niteliğinde: 

”Etmedikleri vardır, çok sevdikleri, beğendikleri insanlar olur; Doğu Perinçek bugün dışarıda olsaydı, ODTÜ’ye gelseydi, onu alkışlarla karşılarlar, belli bir yere oturturlardı. Yalçın Küçük’e karşı hiçbirinin tepki göstereceğini düşünmüyorum”.

Arınç’ın ağzından tümceler döküldü ki, hazretin tam içinin dışa yansımasıdır.
Adam şark kurnazı. Bir taşla birkaç kuş birden vurmak istiyor, her zaman olduğu gibi.
Şimdi bakın neyi sağlamak istiyor bu itiraf gibi sözleriyle.

İktidarlarının bitişinden korktukları için, halkımızı ODTÜ öğrencilerinin ”komünist”, ”vatan haini” ”anarşist” vb. yaftalarla damgalayarak, onlardan nefret edilmesini sağlamak istiyorlar. Yani 12 Eylül 1980 öncesi ODTÜ’ye karşı toplumsal bilinçaltını deşmek istiyorlar ki, bu onların ne kadar cahil olduklarını gösterir.

Neden?
Çünkü halkımız geçen 32 yıl içerisinde tamamen bilinçlenmiş ve 1980 öncesi anarşik olayların ”Soğuk Savaş” dönemi koşullarına uygun olarak oluştuğunu artık çok net bir şekilde bilmektedir.

ODTÜ’lü Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının da vatan haini değil ”Tam Bağımsız Türkiye” sevdalıları yiğit Atatürkçü ulusalcılar olduklarını artık bilmektedirler.

İkinci olarak bu sarf ettiği sözlerle, Türkiye’nin IQ’su en yüksek öğrencilerini bünyesinde barındıran ODTÜ’yü değersizleştirerek, halkın ufkunu açacak demokratik eylemlerin etkisini sıfıra indirmek istiyorlar. Çünkü bunlar ‘‘Din tüccarlığı”nı işlevselleştirerek, kişisel ve siyasal çıkarlarını sürdürme adına ”ABD işbirlikçisi ve taşeronu” oldular.

AKP ve onların başta liderleri olmak üzere, Bülent Arınç gibi yönetici kadroları İslam’ı Türkiye’de ve Ortadoğu bölgesinde, başta ABD olmak üzere emperyalist batının ‘‘Truva atı” yaptılar.

İslam’ı siyasal çıkarları için kullanmalarını cahil halk yığınlarına yutturabilirler fakat halkımıza ”fikirsel” ve ”demokratik eylemsel” önderlik edecek ODTÜ’lülere yutturamayacaklarını bildikleri için bu yüksek zekalı üniversite gençliğinin etkisini ta baştan kırmak istiyorlar.

Uğraşıları boşuna. Ok yaydan fırlamıştır. Durumu analiz ettiğimiz zaman demokratik öğrenci eylemlerinin devam edeceği ayan beyan görülüyor.

Şimdi gelelim esas içinde barındırdığı sırrı dışa vuruşuna.
Yani, Sayın Doğu Perinçek’le ilgili sarf ettiği sözlere.

Her aklı başında insan gibi ben de Sayın Perinçek hakkındaki sözlerinden bu yiğit yurtseverin AKP Hükümet’i tarafından bugünlerin, üniversiteler çerçevesinde oluşacak demokratik eylemler hesaba katılarak ta yıllar öncesinden ”kodes’‘e tıkıldığının açık ifadesidir.

Çünkü bu ABD işbirlikçisi ve taşeronu AKP Hükümet’inin Başbakan’ı aynı zaman da BOP’un Eş Başkanı olarak da ”Küresel Efendiler”in de işlerini yürütmektedir.
Yani Hıristiyan Batı’nın çıkarları uğruna, İslam ülkelerindeki kargaşalıklar planlanmakta ve desteklenmektedir. Suriye ve Irak’ta yaptıkları gibi

Görüyor musunuz bunlar ne kadar imanlı Müslümanlar.
Hırıstiyanlar’ın çıkarları uğruna Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar.
Sevsinler sizin Müslümanlığınızı.

Bülent Efendi ”Doğu Perinçek dışarıda olsaydı, ODTÜ’ye gelseydi, onu alkışlarla karşılarlar,belli bir yere oturturlardı” diyor
Valla çok doğru söylüyor, aynen öyle yaparlardı.

Bülent Efendi siz zaten ODTÜ’lü öğrencilerin öyle yapacaklarını bildiğiniz için bu yiğit adamı ”içeri” tıktırdınız.
Yani baştan önleminizi aldınız.

Bunu size kim yaptırdı?
Tabii ki ABD, Sayın Perinçek’in daha açıklayıcı ifadesi ile ”Gladyo”.

ODTÜ’de neden Perinçek öğrenciler tarafından çok iyi karşılanır.

Bak beni dinle Bülent Efendi, şunlardan dolayı çok iyi karşılarlar:

Perinçek, antiemperyalisttir.

Perinçek yüzde yüz yerli düşünen gerçek bir liderdir.

Perinçek, İslam dinini pazarlayarak cahil kitleleri aldatıp kamu malını ne kendisi yer ne de ekibine yedirir.

Doğu Perinçek, milli varlıklarımızı siyasal egemenliklerini sürdürmek için Müslümanları soyma pahasına Hıristiyan Batı’nın ”Küresel çeteler”ine peşkeş çekmez.

Doğu Perinçek, Deniz Feneri hırsızlığında olduğu gibi, saf Müslümanları din-iman hokkabaz ve madrabazlığı ile soyup soğana çevirip biriktirdikleri milyonlarca Avro’yu üstlerine geçirip servet edinen, kişisel genelevi kuran süper hırsızları affetmez, onları analarından doğduklarına pişman ederdi.

Perinçek, oğluna gemicikler almazdı ve ekibinden böyle şeylere tevessül edenlerle, ihale soyguncuları ile bankaları hortumlamaya kalkanları affetmezdi.

Doğu Perinçek olsaydı, hiçbir yabancı ülke askeri, Türkiye topraklarına ayak basamazdı ve ülkemizden kalkan ABD bombardıman uçakları ile Iraklı kardeşlerimizin başına bomba yağdırılmasına izin vererek asla katil durumuna düşmezdi

Doğu Perinçek olsaydı atalarımızın kanları ile alınan topraklarımızı yabancılara satmazdı.

Arınç beni dinle! Sizin gayri milli yaptığınız gaflet ve dalalet ötesi ne kadar icraat varsa, ömrünü Türkiye’nin varlık mücadelesine adamış, bu uğurda uzun yıllar hapis yatmış olan, yurtseverlerin nazarında çok haklı olarak bir kahraman kabul edilen Doğu Perinçek hiçbirisini yapmazdı.

Onlarca, yüzlerce daha örnek verebilirim.

Tayyip ya da Bülent, her ikisi de antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı olsalar yurtsever ODTÜ öğrencileri onları da çok iyi karşılarlardı.
Ama ODTÜ’lüler kumaşın kalitelisini çok iyi tanıyorlar.

Şimdi soruyorum; yukarıda sıraladığım gaflet ötesi icraatlarınızın hangisi İslam’ın kitabın da var?
Yine soruyorum, kimin düşünceleri ve davranışları daha Müslümanca?
Sizin mi yoksa yiğit Doğu Perinçek ve ekibinin mi?

Tabi ki ODTÜ’lü zeki, bilgili ve bilinçli yurtsever öğrenciler Doğu Perinçek’i çok iyi karşılayacaklardır.

Bülent Efendi artık şunu çok net bir şekilde ağzından kaçırırken öğrendik ki, Cumhuriyet’e karşı yürüttüğünüz karşı devrimin önünde tek engel olarak Doğu Perinçek’i görüp,sahte suç isnatları ile ABD güdümünde içeri tıktırmışsınız.

Bu ifşaatınızı Türk Milleti duysun Bülent Bey.

Yine bu programda Birand’ın ”Başbakan’dan korkuyor musunuz?” sorusuna Bülent Arınç ”O benim için bugün genel başkanım. Ben Meclis başkanıydım,bugünün başbakanı başbakandı. Yani ben ondan bir adım öndeydim. Ama bugün Başbakan yardımcısıyım ve ona hürmette kusur etmem, ona itaat ederim, onun söylediklerinin dışına çıkmam” ifadeleriyle yanıt veriyor.

Bunların hepsi palavra! Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’ı günahı kadar sevmez ve ilk bulduğu fırsatta kendisine darbe indireceğine kesinlikle eminim.

Siyasal konjonktür müsait olmayınca ve çıkarları söz konusu olunca çok usta bir tarzda ”çarkçı başılığı”nı böyle yukarıdaki ifadelerinde de olduğu gibi bir çocuğun, korkusundan babasına söylediği sözler gibi Başbakan’ın sözünden çıkmayacağını söylüyor ki, son derece acı ve komik.

Şimdi bakın size iki olay anlatacağım Bülent’in, Tayyip’in amansız bir karşıtı olduğuna dair.
Ama hükmü yine siz verin.

Bunlardan birisini 19 Aralık tarihli ”1 milyar dolara Türkiye’yi Amerikan Ordusu’na İşgal Ettireceklerdi” başlıklı makalemde belirtmiştim.

Bildiğiniz gibi 1 Mart tezkeresi oylanırken Tayyip Erdoğan henüz milletvekili seçilmediği için Meclis’te ”Gizli Oturum”la yapılan Genel Kurul’da bulunmuyordu. O zaman TBMM Başkanı olan Bülent Arınç oturumu yönetiyordu. Oylamadan önce Bülent Arınç tarafsız bir başkan gibi değil de, radikal bir ‘‘1 Mart Tezkeresi” karşıtı olarak aleyhte bir konuşma yaptı.  3 oy farkla Tezkere’nin reddine karar verildi.

Malum o günün milletvekili olarak ben de ret oyu vermiştim, bunu ben hiç inkar etmedim.
Burada anlatacağım olay, Bülent Arınç’ın neden Tezkere aleyhine konuşma yaparak reddedilmesini sağladığıdır.

Şunu açıklıkla söyleyeyim ki Türkiye’nin çıkarlarını düşündüğü için değil.
Tek sebebi vardı, o da ABD’yi kızdırıp, Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilmesi hususundaki yardımı önleyerek onun siyasal yaşamını bitirmekti.

Eğer ben Tezkere aleyhinde konuşmadım diyorsa TBMM’nin tutanakları orada duruyor.
Gizli oturum olduğu için 10 yıllık süre 1 Mart 2013’de doluyor, hem Tayyip Erdoğan inceler hem de şükran-ı medyumu olduğu süper güçlü dostlarına okutabilir.
Böylece Bülent Arınç da Kürt hakları numaraları ile ABD’yi kandırmaya kalkmaz.
 
Anımsarsınız geçenlerde güya zulme uğrayan bir Kürt kadınını savunmuş ve ”Ben de olsam dağa çıkardım” demiştir.
Tüm bunlar emperyalist ABD’yi kandırma taktikleri ki, yemezler bunu.

Diğer bir olaysa Tayyip ameliyat olduktan sonra onu kanser hastası olduğuna dair söylentilere dayanarak, Başbakan’ın Meclis’e gönderdiği ”Şike suçlarını hafifletici” yasa tasarısının aleyhinde olması ve bu tasarı yasalaştıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın veto etmesi için sarf ettiği sözler Bülent Arınç’ın kendisine karşı ne kadar art niyetli olduğunu ve onu tam bir siyasi rakip olarak gördüğünün ispatıdır.

Tayyip daha sonra iyileşme emareleri gösterip bu yasanın aleyhinde olanları haşlayınca Bülent Efendi yine süt dökmüş kedi gibi yıkama yağlama demeci ile köşesine çekilmiştir.
Tabi ki her zaman olduğu gibi, bir daha fırsat çıkıncaya kadar.
İşte BOP Eş Başkanı’nın yol arkadaşı böyle birisi.
Böyle bir adama nasıl güvenilir?
Türkiye bu adama nasıl güvensin?

Son bir söz; lider vasıflı olanlar, her koşulda liderliklerini yaparlar.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!