Coronavirüs gölgesinde Kanal İstanbul/talan İstanbul maskeli soygunu!

Coronavirüs gölgesinde Kanal İstanbul/talan İstanbul maskeli soygunu!
27 Mart 2020 16:50

Bildiğiniz gibi dün ucube Kanal İstanbul denilen asrın soygun ve talan projesinin ilk ayağı olan tarihsel Odabaşı ve Dursunköy köprülerinin ilk maskeli ve eldivenli ihalesi yapılarak Coronavirüse karşı yaşam-ölüm savaşımı veren bu çok sıkıntılı dönemde Türk ulusuna açıktan ihanet edilmiştir.

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

 

Sadece Türk ulusuna mı ihanet edilmiştir?

 

Hayır ihanet bununla bitmiyor!

 

Tarihe ihanet edilmiştir!

 

Coğrafyaya ihanet edilmiştir!

 

Doğaya ihanet edilmiştir!

 

Tüm insanlığa ihanet edilmiştir.

 

Türk ulusu Coronavirüs ile canhıraş bir şekilde savaşım verirken bunlar dünya kenti İstanbul’un son kalan değerini talan peşindeler.

 

Yerel yönetimler açısından da değerlendirdiğimiz zaman 25 yıldır ellerinde olan İstanbul’un her tarafını yiyip tükettiler, şimdi de o doğa harikası güzelim coğrafyasını talan etmeğe kalkmışlar.

 

Hem de Coronavirüs gölgesinde!

 

İnsanlarımız hastalıktan kırılırken!

 

Bu talan ihalesini başlatmak için sanki Coronavirüs salgınını özlemle baklemişler gibi.

 

Afganistan’da çağdışı silahlı Taliban örgütü bir zamanlar çağdaş yaşam süren ülkelerinde din adına her şeyi tahrip ettiler!

 

Taliban Afganistan’da tarihsel yapıları ve yapıları bile tahrip etti!

 

Ama Taliban terör örgütü ülkesinin coğrafyasına buna rağmen hiç dokunmadı.

 

Bizimkiler her güzeli tahrip ettikleri gibi Taliban’dan bir fazla olarak ülkemizin doğa harikaları olan coğrafyasını bile tahrip ediyorlar.

 

Çünkü ülkemizin her şeyini gözleri doymamacasına paraya tahvil ettiler.

 

Kanal İstanbul çevresini de hem Araplara sattılar, hem de aralarında pay ettiler.

 

Katar şeyhinin annesinin bile Kanal İstanbul denilen ucube yapı etrafında arsa aldığını biliyoruz.

 

Küresel bir afet haline gelen Coronovirüs salgını dolayısıyla uygar ülkeler yurttaşlarının yaşamda kalmaları için bu virüsle en bilimsel yöntemlerle savaşıp karşılıksız maaşa bağlarken, bizim din tüccarı uyanıklar Yatsı ezanından sonra minarelerden imam efendilere dua ettirerek hastalığı önleme numaraları yapıp, öte taraftan maskeli ve eldivenli ihale soygunu ile milletin aklı ile alay ediyorlar.

 

Türk milleti aptal değil, sizin bütün numaralarınızı biliyor bir.

 

Dua ile Coronavirüsü önleyemezsiniz; eğer dua ile bu biyolojik bela önlenseydi Kabe gibi dua makamından dönen umreci hacılar yoluyla ülkemize yayılmazdı iki.

 

Coronavirüs bilimsel ve tıbbi kurallarla önlenir.

 

Doktor ve sağlık çalışanı sayılarını artıracaksınız.

 

Çok kısa sürede seyyar hastaneler kuracaksınız.

 

Aşı, ilaç ve solunum cihazları temin edeceksiniz.

 

Nereden geldiği belli olmayan servetlerinize yeni servetler katmak için ucube Kanal İstanbul’un ilk ayağı olan projeye 2020 bütçesinden ayırdığınız 8 milyar TL’lik bütçeyi bir çırpıda Türk ulusuna verecektiniz, Coronavirüs ile savaşıma(mücadele) ayıracaktınız.

 

Bu yaptığınız çok çirkin ihale ile demek ki sizin küresel çapta servet sahibi olmanız, Türk ulusunun sağlığından çok önemliymiş.

 

Hatta milletin sağlığının hiçbir önemi yokmuş.

 

8 milyarlık maskeli/eldivenli talan ihalesinin neden 2 milyar TL’sini aşı üretme için bilimsel bir laboratuvar açılmasına harcamadınız.

 

Pardon, yanlış söyledim herhalde; sizin aşı üretme laboratuvarınız Yatsı ezanından sonra camilerde birer bilim adamı, tıp adamı hüviyetinde kabul ettiğiniz imam efendilere dua ettirmekti!

 

Milleti dua ile kandırırken, siz efendiler Coronavirüse karşı en bilimsel önlemleri uyguluyorsunuz, hatta bakanlar arası görüşmelerinizi bile bulaşmaması için Skype ile yapıyorsunuz.

 

Coronavirüs salgını için halkı işinden gücünden edip evlerine tıkanlar onların ne yiyip içeceklerini düşünmeden adeta sürü muamelesi yapıyorlar.

 

Kendi tuzları kuru!

 

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir anlayışı ki, bu durum totaliter rejimlerde olur ve halk ölüme, sefalete terk edilir.

 

Eğer bu çirkin anlayış olmasaydı maskeli/eldivenli talan ihalesi için ayrılan 8 milyar TL bir çırpıda halka harcanırdı.

 

Bu iktidar döneminde Türk ulusu tarihinin en acılı bir dilimini yaşamaktadır.

 

Sosyal patlamalardan çekinmeyen iktidarın maskeli/eldivenli talan ihaleleri ile neleri planladıklarını bilemiyoruz ama yakın gelecekte Türk yargısının önünde çok ağır hesap verecekleri kesindir.

 

SURİYELİ VE ORTADOĞULU NÜFUS CÜRUFUNU UNUTMADIK

 

Türk ulusuna yüzde yüz yabancı bu iktidar döneminde 6 milyonu Suriyeli, 2 milyonu da Ortadoğu’nun diğer geri kalmış ülkelerinden olmak üzere en az 8 milyon bize çok yabancı ve cehalet bataklığındaki cürufat nüfusunu da besliyoruz.

 

Coronavirüs dolayısıyla bu sırtımızdaki bu cürufat kamburunu unutmadık, yurtseverler olarak teyakkuz halindeyiz.

 

9 yıldır maaşa bağlanan ve Türkiye’nin tüm olanaklarından sonuna kadar yararlanan bu cürufat kitlesi bir rivayete göre toptan vatandaş yapılacakmış.

 

Ümmetçi imam hatip kafası bunu yapmaktan asla imtina etmez.

 

Coronavirüs gölgesinde ucube Kanal İstanbul maskeli/eldivenli talan ihalesini yapan bir zihniyet bu fırsattan yararlanarak çok rahat bir şekilde Türk ulusunu tarih boyunca sırtından hançerlemiş olan bu genetik düşmanlarımızı çok rahat vatandaş yapabilir.

 

Bu iktidarın en önemli silahı yapacağı olmaz işleri oldu bittiye getirerek yapmaktır.

 

Attığı imzanın hiçbir geçerliliği yoktur, iktidardan gittikten sonra diploma sorunu nedeniyle yaptığı tüm icraatlar iptal edilecektir.

 

Şimdiye kadar vatandaş yaptıkları ve bundan sonra yapacakları yeni gelecek iktidar döneminde ülkelerine postalanacaktır.

 

İktidarın böyle bir uygulaması karşısında tüm vatanseverleri dikkatli olmaya ve demokratik-hukuksal-siyasal savaşıma(mücadele) çağırıyorum.

 

 

DÜŞÜNCE SUÇLULARI KODESTE, SAPIKLAR DIŞARDA AFFI MI GELİYOR?

 

 

Gündemde olduğu bilinen af yasası ile ilgili sızan bilgilere göre iktidar düşünce dışında kalan sapık ve canileri yeni infaz sistemine göre dışarı salıvermek niyetindeymiş.

 

Aslında düşünce suçu diye bir kavram dünya uygar hukuk sisteminde yoktur.

 

Ama bu iktidar çok çirkin işler yaptığı için düşünen ve düşündüklerini ifade eden insanlardan korkmaktadır.

 

Caniden korkmaz!

 

Uyuşturucu satıcısı ve içicisinden korkmaz!

 

Tecavüzcüden korkmaz!

 

Hırsız ve devlet-millet soyguncusundan korkmaz!

 

Ama düşünen ve düşündüğünü ifade eden insanlardan korkar!

 

Çünkü tarih boyunca tüm ulusların yaşamında despot yönetici ve diktatörleri düşünen insanlar yıkmıştır.

 

Bu iktidar da sürü halinde bir topluluk istiyor.

 

Böyle bir toplumun oluşması için her bireyin dinselleşmesi gerekmektedir.

 

Dinselleşen toplumlar köle zihniyetlidirler, beyinlerinden tutsak edilmişlerdir.

 

Böyle dinselleşen köle toplumları uyandıranlar düşünen ve düşündüklerini ifade eden aydınlardır.

 

Bu nedenle bu iktidar düşünenleri tek tek kodese tıkıyor.

 

Tecavüzcüler dışarı, başkalarının namusları onları ilgilendirmiyor.

 

Dinci vakıflarda bir kısım medrese mollalarının çoğu kez erkek çocuklarına uzun süreler tecavüz edip kodesi boyladıklarından dolayı iktidarın derdini çok iyi anlıyorum.

 

Bu bir kısım tecavüzcü medrese mollaları tam anlamıyla sapık ‘’oğlan çocuğu dübürcüsü’’ alçaklardır.

 

Dışarı çıktıklarında aynı necaset fiili işleyeceklerinden kimsenin kuşkusu olmasın.

 

Tüm tecavüzcüler salıverildiğinin hemen ertesi gün başka bir sapıklık fiiline girişmektedirler.

 

Biz bu sapıklara kimyasal hadım cezası beklerken, bunlar birer bomba örneği toplumun içine mi salıverilecek.

 

Biz başkalarının nikahlı karılarını ayartıp birlikte yaşayanlara yeniden zina cezasının getirilmesini beklerken sapıklar dışarı mı bırakılacak.

 

Uyuşturucu satıcılarını yeni infaz yasasından yararlandırmak neslimizi yabanıl(vahşi) hayvanların ağzına vermek gibidir.

 

Cinayet işleyenler de çıkacak infaz yasasından yararlandırılmamalı.

 

Çünkü caniler birer ruh hastasıdır ve yeniden cinayet işleyeceklerinden kuşku duyulmamalıdır.

 

Af getirilmesi gerekenler sadece düşünce suçluları olmalıdır.

 

Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, düşünen insanlar kodeslere tıkıldıkça ülkede özgürlük isteği çığ gibi büyür.

 

Tarih bunun tanığıdır.

 

TRT’DE ÇOCUKLARIN BEYNİ YIKANMAK İSTENİYOR

 

Coronovirüs dolayısıyla TRT’de uzaktan yapılan eğitimde çocukların beynine dinsel ideolojiler ve Arapçılık şırınga edilmeğe çalışılıyor.

 

Şöyle ki, dersi anlatan öğretmen türbanlı ve arka fonda Arapça veya ona benzer motifler bulundurularak minnacık yavruların beyinleri yıkanmaya çalışılıyor.

 

Anlatılan konular ise Arapçılığa yönelik ve ilkel içerikli.

 

İktidar toplumu ilelebet, sülale boyu kendine bağlamak için sürekli her vasatta dinselliği işliyor.

 

Çünkü yukarıda da belirttim, dinsel toplum köle toplumdur; çok kolay güdülür.

 

Dinsel toplum düşünceyi terk etmiştir, biatçı hale gelmiştir.

 

Ama düşünen toplum sorgulayıcıdır, haklarını arayıcıdır, tutsaklık zincirlerini kırıcıdır.

 

İktidarın TRT yoluyla çocuklara yönelik bu tutsaklık beyin yıkama yayını asla onlara bir yarar getirmez.

 

Çünkü çağımızda artık yayınlar o kadar çeşitlendi ki, TRT ve yandaş-yalaka kanalları bin basar.

 

Ama imam hatip kafalı bunun ayırımında değil.

 

Ayrıca Atatürk’ün yetiştirdiği aydın nesil yeni jenerasyonları projektör gibi aydınlatıyor.

 

Çabanız boşuna.

 

Başörtüsüne kullananlar için saygımız var ama TRT’de bunun ideolojik propagandasını yaptırarak insanların nefret duygularını kabartmayın.

 

Arapça’yı ise Türk ulusuna bir daha asla yediremeyeceksiniz.

 

Atatürk devrimleri çok sağlam, her vatanseverin beyninde ve kalbinde kökleşmiş duruyor.

 

Ey iktidar! Çabalarınız boşuna karşı devrimi başaramayacaksınız.

 

Onun ifade tarzı ile söyleyeyim: Bu böyle biline!

 

 

Dr. İbrahim ÖZDOĞAN Twitter

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!