Çankaya Köşkü’nü ziyaret ettim

Çankaya Köşkü’nü ziyaret ettim
1 Şubat 2015 17:30

Geçen hafta içinde Çankaya Köşkü’ndeki Cumhurbaşkanlığı Forsu sökülmüştü biliyorsunuz.

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 

Zaten epeydir Ankara’ya yaklaşık 1 yıl önce yerleşmiş birisi olarak Çankaya Köşkü’nü de ziyaret etmeyi planlıyordum ama Forsun söküldüğünü okuyunca, cumartesi günü Çankaya Köşkü’ne gittim.

 

 

O kadar çok şey gördüm ki, iyi ki gitmişim.

 

 

Çankaya Köşkünün çok çok büyük bir alana kurulu olduğunu anladım öncelikle.

 

 

Ben daha küçük bir alanda olduğunu düşünmüştüm hep, muhtemelen tv görüntülerinin dar açısı düşündürmüştü bana bunu.

 

 

Ancak ilk olarak, içeri girmek için açık olan 5 nolu Nizamiye kapısını bulmak üzere araba ile çevresinde giderken git git bitmez bir alan olduğuna şahit oldum, ki, Çankaya Köşkü’nün 400 dönümlük bir alana kurulu olduğunu içerde öğrenecektim..

 

 

Çankaya Köşkü’ne nasıl girilebileceğini öğrenmek için ilk gördüğüm Çankaya Köşk kapısına yaklaştığımda da şu dikkatimi çekti…

 

 

Kapıda arkada duran 2 adet TSK eri, bir de polis memuru vardı.

 

 

Ama konuşma yetkisi olan polis memuru idi.

 

 

2 er de arkada elleri silahlı duruyordu.

 

 

Demek ki, hem asker hem de polis koruyor Çankaya’yı ama asker geri planda duruyor dedim içimden.

 

 

Bu sahnenin sebebini ise, içerde anlayacaktım.

 

 

Neyse, 5 no’lu kapıya geldim.

 

 

Bir polis memuru yaklaştı hemen.

 

 

“Çankaya Köşkü’nü ziyaret edeceğim” dedim.

 

 

Böyle biraz mırın kırın etti, “şu anda ziyaretçi alamıyoruz” gibi birşey söyledi.

 

 

“Ben bu Köşkü bugün ziyaret edeceğim” deyince ama içeriye gitti, amirine sordu.

 

 

Sonra geldi, “Buyrun, arabanızdan inin, içeriye arabayla girmek yasak, biz servisle dolaştıracağız sizi” dedi.

 

 

Elbette, bu tür yerlere araba ile girilmez zaten.

 

 

İçeri girdikten sonra biraz ilkindi namazını kılmaya gitmiş servis şöförünü bekledik.

 

 

Bu arada polis memuru girişin hemen altında sol taraftaki binayı göstererek anlatıyor…

 

 

“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan şu gördüğünüz binada çalışıyordu, bu bina 2010’da yapıldı, sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan taşındı, burayı Başbakanlık aldı, bu hanım da Başbakanlık koruması” falan filan…

 

 

“Beni ilgilendirmiyor o” dedim, “istediği binayı yaptırıp kalmış olsun, taşınmış olsun, siz bana Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün, Ahmet Necdet Sezer’in ve Demirel’in kaldığı yerleri gösterin”

 

 

Polis memuru bu sefer, “Ulu Önder Atatürk”le başlayan bolca cümle kurdu ama şurasını anladım ki, Atatürk’ün kurtuluş savaşını planladığı, Cumhuriyet’i ilan ettiği müzden başka hiçbir yapının içi gösterilmiyor ziyaretçilere.

 

 

Pembe Köşk’e girmek de yasak, polis memurunun dediğine göre oraya girmek personele de yasakmış.

 

 

Bu arada genç polis memuruna Forsun neden söküldüğünü sordum…

 

 

“Yeni yapılan sarayın bir kapısına götürüldü, o Fors zaten Ulu Önder Atatürk zamanında değil ya Ahmet Necdet Sezer ya da Demirel zamanında yaptırılmış” dedi.

 

 

Bu esnada çevreye bakıyor ve Çankaya Köşk alanının ne kadar güzel, ne kadar derinlikli ve ne kadar tam bir temsili devlet alanı olduğunu izliyordum.

 

 

İçinde 60.000 ağaç varmış, ki, Ankara’ya geldiğimden beri şunu görüyorum, gerek Atatürk gerek TSK ağaç konusunda çok belirgin bir sevgiye ve geleneğe sahipler, TSK alanlarının bahçeleri de sıkı ağaç dolu, bunun bir sebebi muhakkak güvenliktir ama bir sebebinin de Atatürk’ten gelen ağaç sevgisi olduğu belli.

 

 

Neyse, servis arabası da gelmişti, bindik ve Atatürk’ün 1921 ila 1932 arasında yaşadığı ve Kurtuluş savaşını idare ettiği, Cumhuriyet’i kurduğu ve şu anda müze olan eve geldik.

 

 

Bu ev aslında Atatürk zamanında dönüştürülmüş bir ev.

 

 

İlk hali Ankara’nın yüksek bir mevkine yapılmış bir bağ evi.

 

 

Eve bakınca Türk kırsal mimarisi görülüyor.

 

 

Taştan, içi ahşap, taşların arasında sıra sıra ahşap da görülüyor.

 

 

Bu tür evlerden Türkiye’nin birçok köyünde, şehrinde var.

 

 

O zaman da ilk olarak Ermeni bir aile tarafından yaptırılmış ancak daha sonra aile Ankara’yı terk edince evi Bulgurcuzade Tevfik Efendi almış.

 

 

Dün gece eve gelince saatlerce bu konuyu okudum internetten.

 

 

Bulgurcuzade Tevfik Ankaralı ve milli kurtuluşçu, ailesi de geniş bir çiftçi ailesi.

 

 

Bu bağ evini Bulgurcuzade Tevfik Efendi’den alıp, Atatürk’e tahsis eden de Ankara Müftüsü Rıfat Bey, ki, o da milli kurtuluşçu ve geniş bir çiftçi ailesinden.

 

 

Atatürk’ün İstiklal Savaşı’nı Anadolu topraklarındaki çiftçi ailelerine dayandırdığını ve Atatürk devriminin, tıpkı evrensel muadilleri gibi, toprak dokusunu işleyen köy eşrafından beslenen bir ulus devrimi olduğunu zaten biliyordum ama dün bu örgüyü daha da yakından gördüm.

 

 

Atatürk’e bu bağ evinin alınmasının sebebi o zamana kadar Ankara Garı çevresinde 2 odalı ve her an tren gürültüsünün olduğu bir yerde yaşıyor olması ve sürekli uykusuz kalması.

 

 

İşte, 1921’de Cumhuriyet ilan koşulları olgunlaşırken, Atatürk’e Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sembolü haline gelen bu bağ evi alınıyor.

 

 

Ki, devletler, Avrupa’dan da biliyorum, eğer bir devlet, bir önceki devletin binalarını kullanamıyorsa kuruluş aşamasında veya öncesinde başka devlet yoksa, bu tür küçük yapılarda ilk nüvelerini kurup, ordan genişliyorlar zamanla devlet kurumu olarak.

 

 

Atatürk de Osmanlı düzeninden yeni bir devlet yarattığı ve eski devlet binalarını kullanması mümkün olmadığı için devletin kuruluş aşamasını bu bağ evinden gerçekleştiriyor.

 

 

Bu bağ evi sonradan Mimar Vedat Bey tarafından genişletiliyor.

 

 

1932’de ise, eski evin artık hiç yetmemesi üzerine yeni yaptırılan Pembe Köşk’e geçiyor Atatürk.

 

 

Ki, sonradan da başka birçok bina yapılmış ama çoğunu göremedim tabii,

 

 

Bu ilk ve içinde Cumhuriyet’in kurulduğu, İstikal savaşının idare edildiği bağevi ise, Mimar Vedat Bey tarafından genişletildikten ve içi dekore edildikten sonra çok güzel bir hale gelmiş.

 

 

İçindeki bazı odaların dizaynını bence her mimar görmeli.

 

 

Siyaha boyanan bir odanın ne kadar güzel olabileceğini veya duvarları duvardan değil, ceviz ve sedef kakma kütüphane dolaplarından oluşmuş bir odanın ne kadar ayrıcalıklı ve büyülü olabileceğini izlemek benim için çok güzeldi.

 

 

Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa tarafından hediye edilen mobilyaların masalımsı güzelliği, Çankaya sofralarının kurulduğu o masa, Zübeyde Hanım’ın kaldığı odanın masum kokulu anneliği, Çankaya Sofrası’nın hemen ardına Atatürk’ün astırdığı ve bana Atatürk’ün annesinden nasıl beslendiğini bir kez daha gösteren Zübeyde Hanım portresi, Zübeyde Hanım’ın yüz hatlarındakiki insan kalitesi ve daha birçok şey.

 

 

Hepsini anlatmaya yer yok ama bir kibrit kutusunu anlatmam lazım.

 

 

Atatürk’ün o zamanlar ürettirdiği, üzerinde karasaban süren bir çiftçi resmi olan ve Atatürk’ün ve devriminin ruhunu yansıtan o kibrit kutusu.

 

 

Hülasanın hülasası…

 

 

Çankaya tüm tarihi, güzellliği ve Cumhuriyet ve hukuk devleti olma özelliği ile orda duruyor ve Türkiye’nin ona dönmesini bekliyor.

 

 

Şimdi de kısa bir iki not…

 

 

1-Böylesine güzel, tarihi ve çok geniş bir Çankaya Köşk alanı dururken Tayyip Erdoğan hangi hakla katrilyonlarca parayı götürüp o köksüz ve kaçak saraya gömdü. Bunu muhalefetin seçim kampanyasında dile getirmesi lazım

 

 

2-İçerde öğrendim, Çankaya Köşkü TSK tarafından da bekleniyor ve korunuyor, yani hem Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu polisleri var, hem asker, ki zaten mülkiyeti hala daha TSK’da anladığım kadarıyla ama bunu iyi bilen birine sormam lazım

 

 

3-Atatürk bağevi kendisine tahsis edildiği gün, evin mülkiyetini almayı reddederek, evin mülkiyetini TSK’ya veriyor. Kendisi için özel hiçbir bağış kabul etmiyor zaten Atatürk. Ne de olsa ahlak ve aile terbiyesi geleneğinden geliyor. Devlet ve kamu parası yemiyor, tam tersine kendine ait olanı da ülkesine bırakıyor.

 

 

4-CHP Çankaya Forsu konusunda sessiz kaldı. Neden? AKP etkisi altındaki dindar kitlelerden oy kaybeder diye mi? Böyleyse ne kadar yanıldığını mutlaka ve yakında görecek. Bu suskunluğun CHP’ye hiç oy getirmeyeceğini tam tersine substans kaybına yol açacağını hep beraber göreceğiz.

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Eski camlar bardak oldu
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor