26 EYLÜL DİL BAYRAMI
26 Eylül 2012 18:32
Dil yasakları ve bir şairimiz
Mustafa MERSİNOĞLU H&H YORUM
‘O yıllarda ülkemizde
Çeşitli hükümetlerle
Yetmiş iki dilden
İkisi yasaklanmıştı:
İkincisi Türkçe.’
CEMAL SÜREYA (Türkiyenin Kısa Tarihi)
Cemal Süreya’nın bu şiirini Face Book’a koyduğumda liboş sol genç bir arkadaş a bak Kürtçe yasağını söyleyememiş onun için böyle yazmış türü bir şey yumurtlamıştı onun arkadaşı benim yaşlarda bir zamanların keskin devrimcisi 12 Eylülzede diye adlandırdığım başka biri de ‘O Dersimli sürgün’ vs diye geveleyip o da destek çıkmıştı. Koca şairi neredeyse korkaklıkla suçladıklarının bile farkında değildiler ve şiirden hiç anlamıyorlardı. Gençlerle sohbetlerimde Türkçe’nin de 12 Eylül tarafından yasaklandığı söyleyince çok şaşırıyorlar, beni ya bunamış ya da kafayı yemiş zannediyorlar, tıpkı bu iki Facebook’taki arkadaş gibi, Türkçe yasağını şaka ya da böyle bir şiir de Kürtçe yazılamamışta laf olsun diye yazılmış zannediyorlardı. Usta şair Cemal Süreya yukarıda alıntı yaptığım şiirinde Türkçe yasağının üstüne basıyordu. Diğer dillerin yasağını bilmeyen ve karşı çıkmayan aklıbaşında insan zaten yoktu ve ayrıca şiirsellikte bunu gerektiriyordu. Ayrıca yakın zaman kadar kimse konuştukları ana dillerine Kürtçe demiyordu. Kırmança, Zazaca ve Soranice diyorlardı. Şimdi büyük bir propaganda olarak Türk ve Kürt düşmanlığını kışkırtmak için kullanılan 12 Eylül Kürtçe yasağı bazı çevrelerin can simidi. Sanki bu kadar can bu hakkın alımı için veriliyor. Bu büyük şair bir çok uğraşısı arasında 12 Eylül juntasının Atatürk’ün vasiyetini çiğneyerek bir devlet dairesine ve arpalığa dönüştürdüğü Türk Dil Kurumu’nun 25 yılı aşkın faal bir üyesi idi. Bu Türkçe’ye indirilmiş büyük bir darbe idi.
TÜRK DİL KURUMU YOZLAŞTIRILINCA ESKİ DİL KURUMU ÜYELERİNİN ÇIKARDIĞI DERGİ
Bunu TRT’ye konan 205 Türkçe sözcük yasağı takip etti. Baskı ve yasakta 12 Eylül ayrım tanımıyordu ellerinden gelse Türkçe’yi de tamamen yasaklarlardı ve Türk-İslam sentezi ışığında karmakarış Osmanlıcaya geri dönerlerdi hatta Arapça’ya tıpkı 12 Eylül’ün bire bir devamı AKP’nin koyduğu çocukların ne Arapça ne de Kuran öğrenecekleri olsa olsa biat etmeyi öğrenecekleri yarım yamalak dersler gibi.
Anadolu’nun bu güzelim dillerinin yasaklıyanlar bir çok şeyi yasakladılar, acı şekilde bir de adına Anadolu liseleri verilen yabancı dil okullarını ve imam hatipleri bol bol açtılar. İnsanları ülkelerinden kültürlerinden uzaklaştırırken bir de birlerine yabancılaştılar ve düşman ettiler. Yasaklanan sözcüklerin bazıları ‘Anımsamak, bellek, bileşim, devrim, dinsel, gereksinim, görsel, öykü, özgürlük, söyleşi, sövlev, ulus, uluslararası, yandaş, yaşam, yasal ve zorunlu’ idi. Bu seçkiyi o zaman çıkan bir haberden aynen aldım. ‘Bu bileşim çağında Cumhuriyet Devrimlerinin getirdiği dinsel ve ulusal özgürlüğümüz ve de uluslararası saygımızı korumamız yaşamsal bir gereksinimdir. Bunun için Atatürk’ün tüm söylevlerini anımsayıp belleklerimize kazımamız zorunludur. Yasaların çiğnendiği insanların yandaş basın tarafından itibarsızlaştırıldığı bu günlerda daha da zorunlu bir gereksinim. Şu Yandaş sözcüğü yok mu? Ne güzel bir sözcük ve ne çok şeyi anlatıyor boşuna yasaklamamışlar.
12 Eylül’ün baştacı Turgut Özal farkına varmadan bu yasaktan daha bir kaç hafta sonra İcraatın İçinde programında ‘yaşam’ sözcüğünü kullanmıştı. Kenan Evren’de bol bol bu sözcükleri içi boş olarak kullanıyordu.
26 Eylül Dil Bayramında Türkçe’de yazılan en anlamlı aşk şiirlerinin bir çoğunun ayrıca Türkçe hakkında yazılan belki de en güzel şiirin yazarı ve Türk Dil Kurumuna çok emek veren Cemal Süreya’yı anmadan geçmiyelim. Maliye Müfettişliğinden Darphane Müdürlüğüne bir çok işte çalışırken, Papirüs adlı dergiyi yayınladığı gibi 2000’e Doğru ve bir çok dergide de yazılar yazmıştır. Kendi deyişine göre ‘2000’e Doğru dergisinde yazdığı ‘İzdüşümler’ şiirlerim kadar önemlidir’. Bu İzdüşümlerden biri Nahit Hanım’ındır. Nahit Hanıma kimileri ‘Rönesans gibi’ kimi ‘Cumhuriyet gibi’ kadın derdi. Cemal Süreya’yı Nahit Hanım’ın sofrasında tanıdım. Nahit Hanım beni kendisine tanıtırken bu genç tüm dünyayı dolaşmış dedi, o da ‘Zeytinburnu’nu görmüş mü?’ dedi. Hemen ilk fırsatta gittim, gerçi duymuştum ve durumunu biliyordum ama görmek başka bir şey.
CEMAL SÜREYA 99 YÜZ, KAYNAK YAYINLARI. DESEN GÜRDAL DUYAR.
Cemal Süreya, ta o zamanlar Türkiye’nin başına gelecekleri görmüş ve Turgut Özal’ı birlikte intihar etmeye davet etmişti.
Kendisiyle tanışmaktan gurur duyduğum bu bilge Anadolu insanı ülkesine ve devletine, çektiği bir çok acıya rağmen hiç küsmedi yüreği aşkla, aklı bilgi dolu bu insan yüksek mevkilerde görev yaptığı halde çıkarı için kullanmadı hatta darpaneden çıkarken paçasını silkeleyip aman altın kalmasın diye uğraştı. Bu toprağın dillerine sahip çıktı, her zaman barışı ve sevgiyi istedi ve hiç durmadan çalıştı, bize kalan yüzlerce yazı ve şiir bıraktı…anısını önünde saygı ile eğiliyorum..şimdi sözü ona bırakalım:
“Mustafa Kemal bir temeldir. bir yöndür. yapılmış, her şeyi bitmiş bir bina değildir. onu ancak devam ettirerek, sürdürerek sevebiliriz. kendisine yeni şeyler, yeni değerler ekleyerek sevebiliriz. Yalnız yüreğimizle değil, aklımızla da sevelim. Mustafa Kemal en büyük zaferini işte o zaman kazanmış olacak…”
YUNUS Kİ SÜTDİŞLERİYLE TÜRKÇENİN
Yunus ki sütdişleriyle Türkçenin
Ne güzel biçmişti gök ekinini,
Düşman müşman girmeden araya
Dolanıp bütün yukarı illeri
Toz duman içinde yollar boyunca
Canından sızdırmıştı şiiri;
Vasf-ı Hal’inde öyle esrikti
Acı dirliği Aşık Paşa’nın,
Günlük gibi havayı doldururdu.
Sevginin ve kimyanın öğretisi;
Bursa ‘da otlar ağaçlar arasında
kim yazdı günün aydınlığın
O diri o insan yüzlü beratını
Başka kim yazdı Emir Sultan ‘dan
Ve bakalım Balım Sultan Urum Abdallarından
Baba dostlarıyla kadınlarla
Birtakım ilişkilerden sıyrılarak
Çıkarak karıkocalığın dükkanından
Tuttu aynasında Kızıl Deli’yi;
Yağmur altında sicim gibi
Parasını serperken havuzlara
Aşık Garip unutmuştu kendini
Aklını fikrini takıp Mecnun’a,
Oralarda sevgili bir küfür gibi
Son yükselişi gibi bir sesin
Demirin taşın yergisiyle dolu
O çimenleri yeşerten nârâ
O dalga dalga yayılan
Anamın içi gibi ovalara,
Ve indi mi birden bire inen
Sımsıcak bir şafak gibi dağlara,
Süt beyaz Ayvaz Kankırmızı Köroğlu;
Sen ki şu kısacık hayatında
Sevdin ve yaşadın kelimeleri
Bir gün bile düşürmedin kalbinden
Yarana bastığın büyülü deyimi
Niye mi koşarsın böyle ufka doğru
Pir Sultan mı ısmarladı seni
Kızılırmaktan öte Sivas’a doğru
Yeryüzü gökyüzü ve sabah vakti
Bilece uçarsınız hastanız ulu
Alnında göğsünde parmak uçlarında
Kan pıhtısının ısrarlı bakışı
Siyaset meydanı hıncahınç dolu,
Ustamın gözlerindeki son damla mavi
Takılıp kalmış kirpiklerine,
Perçemi uysalca dolanmış darağacına, ;
Uzakta kavaklar kuşku sorulu
Bir tambur dehşeti sazında
Hazırlar kaderini Kadı Burhanettin’in
Olsa da bir gün Sivas ‘a sultan
Fışkıracaktır kanı bir tuyuğ gibi
Azeri ağzıyla koçlara devran
Bir tuyuğ gibi elemsiz bir fıskıye gibi
Başı omuzundan kaydığı zaman;
Sen ki gözlerinle görmüştün 57’de
Babanın parçalanmış beynini
Kağıt bir paketle koydular mezara
İstesen belki elleyebilirdin de
Ama ağlamak haramdı sana
O günler istesende istemesen de
Boğazında buruldu kaldı Türkçe
Mevsimlerin tülüne sarılı halde
Yıllarca dinlendirdin acını
Utandın ondan korktun bir bakıma
Sakladın geleninden gideninden;
Ve sen daha nice raslantılarla
Nice suçsuzun başında bulundun ki
Göğe urmak ister gözbebekleri
Nice şair nice duyarlık elçisi
Zehir Kazak zıkkım Gedayi
Bir buğday yüzlü zülfü doşaşığın
Özlemiyle karmış doğanın buyruğunu
Kütüğü nakıştan beter olmuş
Nar çiçeği Karacaoğlan: ;
Yaz kış yapraklı Dertli Boran;
Ezilmişin tutanakçısı Kabasakal;
Dördüncü Murad’ın çılgınlığıyla
Yeniçeri bedeninenişanlar vuran
Seyrek asker Kayıkçı Kul Mustafa;
İşgal acılarından mavi bir lirizm çıkaran
Maliyeci şairlerin ilki Bayburt’lu Zihni;
Ve sürgün şairlerin ne ilki ne de sonuncusu
Yiğit ve açık Türkmen: Dadaloğlu;
Kamu kuşların yedi bin yıl
Tam bir danişmendlik içre uçtuğu
Ve gülün tek bir solukta
Köy köy dağılıp kahverengide
Kent kent kırmızıda toplandığı Gülşehri;
Kim bu Gülşehri öksüz Emrah kim?
Şems Banu ne olacak Kişverkişan nere kalesi?
Ya ulu Camiin ünlü romancısı
Yalvaçlara kimlik kağıdı dağıtan
Çekidüzeni unutulmaz Süleyman Çelebi?
Sen işte bunlarla bildin Türkçeyi
Bunlarla
Gelen giden obayı sevdi.
CEMAL SÜREYA
Yazarın Son Yazıları:
İngiltere’deki yeni korona variyantının yayılmasına neoliberalizm dogmasının etkisi oldu mu?
Başımız sağ olsun! Halkın Habercisi’nin vicdanlı, vatansever yazarını kaybettik
Yabancı basında Karadeniz gazı