Türkiye’de neden bu kadar sahte içki üretiliyor?

Türkiye’de neden bu kadar sahte içki üretiliyor?
11 Ekim 2020 09:53

“İzmir’de sahte içki kullandığı iddiası ile rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan ve tedavi altına alınan kişilerden 3’ü daha yaşamını yitirirken ölü sayısı 4’e yükseldi. Diğer 14 kişiden tedavileri tamamlanan 2 kişinin taburcu edildiği öğrenilirken, durumları kritik olanların hastanelerde tedavilerinin devam ettiği öğrenildi.”

 

Fotoğraf: © AFP 2020 / MUSTAFA ÖZER

 

Sözcü’den Sibel Gülersöyler’in haberine göre yukarıda okuduğunuz iki cümle Türkiye’nin derinlemesine konuşulmayan ama oldukça ciddi sahte içki sorununun bir yansıması. Son yıllarda vergilerin artışı, yakalanan yüklü miktardaki kaçak içkiler, etil alkole uygulanan yasaklar ve sık sık rast geldiğimiz sahte içki üretimi haberleri gündemi oldukça meşgul ediyor. Peki ya kaçak içki üretimi neden bu kadar arttı? Sahte içki vücutta ne gibi zararlara sebep oluyor? Rakamlar ve uzmanlarla bu soruların yanıtlarını sizler için araştırdık…

İzmir polisi, rahatsızlananların sahte alkolleri nereden tedarik ettiğine ilişkin geniş çaplı bir araştırma başlattı.

 

ALKOLÜN EN PAHALI OLDUĞU 3. ÜLKE: TÜRKİYE
Eurostat verilerine göre, Türkiye Avrupa’da alkollü içkinin en pahalı olduğu 3’üncü ülke. Yüksek fiyatların nedeni ise vergiler. Öyle ki bugün bayi satış fiyatı 160 TL olan 70’lik rakıda, satış fiyatının 70,2’si vergilerden oluşuyor. Aynı ölçekteki rakının 2002 yılındaki fiyatı ise 8,25 liraydı.

Alkollü içki fiyatlarında yaşanan söz konusu artışın sonucunda alkollü içki kaçakçılığı ve evde alkol üretimi artmaya devam ediyor. Bu esnada alkollü içki vergileri yükselirken evde içki yapımında kullanılan etil alkol üzerindeki yeni düzenlemeler de sürüyor.

Emniyet ise her yıl bir öncekinden daha fazla kaçak içkiyi ele geçiriyor. 2014’te 27 bin 428 litre olan kaçak alkollü içki yakalanırken 2018’de bu rakam 1 milyon 48 bin 645 litre seviyesine kadar yükseldi. Bu dönemde resmi kayıtlara göre, 228 kişi “metil alkol zehirlenmesi” sonucu hayatını kaybetti.

 

 

ALKOL ZEHİRLENMESİNİN BELİRTİLERİ
Vakaların yeniden yoğunlaşması üzerine gözler bir kez daha metil alkole çevrildi. Peki metil alkol zehirlenmesinin belirtileri neler, ileri derecede rahatsızlık yaşayanlar neler hissediyor? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Taner Has Sozcu.com.tr’ye yaptığı açıklamada metil alkol zehirlenmesi yaşayan kişilerin karaciğer fonksiyonlarının yitirdiklerini aynı zamanda da körlük riski ile karşı karşıya kalabildiklerini söyledi. Has, “Normalde tüketilen alkol etil alkoldür. Sanayide kullanılan ve kolonyada da bulunan alkol ise metil alkoldür. Kişi, bunu tükettiği zaman karaciğerinde parçalanıyor ve tüm vücuda yayılıyor ve kullandığı dozda da etkileri değişiyor. Belirtileri arasında, körlük, görme bozuklukları yer alıyor. Kişinin karaciğer fonksiyonlarını bozuyor bu da ölüme sebebiyet verebiliyor.” ifadelerini kullandı.
‘İnsanlar düşük maliyetli olduğu gerekçesiyle, başka insanların can sağlığı ile oynayabiliyor. Tüm organları iflas ettirip hastayı komaya sokabilecek kadar etkili olan metil alkolden uzak durulması gerekir.’
BELİRTİLERİN ORTAYA ÇIKMASI 30 SAATİ BULUYOR
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Toksikoloji Bilim Dalı Başkanı Türk Farmakoloji Dernek Başkanı Yeşim Tunçok ise sozcu.com.tr’ye yaptığı açıklamada metil alkol zehirlenmesinin kişinin maddeyi tükettikten 30 saat sonra belirti gösterdiğini ifade etti. Tunçok, “Metil alkol odunun damıtılmasıyla elde edilen bir madde, toksik bir maddedir. Etil alkol yerine kullanılmasının sebebi de uygun fiyatlı olması. Zehirlenmelerde en önemli etken metil alkol zehirlenmesinin tüketildikten 30 saat sonra belirti göstermesi. Ağız yoluyla alındıktan sonra kolayca emilir ve vücutta toksin denilen maddelere dönüşerek organlarda hasara neden olur. Kişi karda yürüyormuş hissine kapılabilir, çift görebilir. Bunlar hafif belirtilerdir. Kişinin kan tablosunda bozukluklar ortaya çıkabilir. Beyinde nöbete neden olur. Hasta, acil servise karın ağrısı, bulantı, kusma gibi gelse de sonra durumu ağırlaşır.”
Belirtileri geç ortaya çıktığı için tedavi süreci her zaman başarı ile sonuçlanmayabilir.’