Tuncay Özkan'dan “game over” mektubu
14 Temmuz 2013 12:37
Ergenekon davası kapsamında Silivri’de tutuklu bulunan gazeteci Tuncay Özkan, Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu’ya bir mektup yazdı.
Mustafa Mutlu köşesini Özkan’ın mektubuna ayırdı. İşte o yazı: “Biz yaklaşık 45 gündür Gezi Direnişi’ne odaklanmışken, yıllardır İzninizle bugün bu sütunları, tam beş yıldır tutuklu olan meslektaşım Oyun bitti! Sevgili Mustafa… Umut, bu dünyanın en canlı ve diri kalan gücü… Aşk gibi! Zindanda umudumu ve aşkımı yitirmeden tam beş yıl geçti. Diri diri gömseler de ölmeyeceğimizin kanıtı yaşadıklarımız… Tutsaklık; tersine, umudu, aşkı ve inancı besliyor. Haklılığı güçlü kılıyor! Aylar önce ‘tiranlık’ ve ‘mutlak güç’ kavramlarını seninle Silivri’de Artık Recep Tayyip Erdoğan dönemi bitiyor. ‘Son’ yazısı önümüzde yapılacak üç seçimde açık açık görünecektir. Oyun bitti. Ancak evrensel boyutta bu ‘son’u yorumlayan pek çok Oysa Türkiye bu zorbalıktan kurtulur kurtulmaz çok daha aydınlık bir Çünkü uygarlığımız, yaptıklarımız ve zenginliklerimiz göz önünde… Kim ne derse desin bu ulus Osmanlı borçları dahil, tüm borçlarını Gezi’nin anlamı! Ulusların en büyük serveti, insanları ve onların evrensel değerlerle verdikleri ortak mücadeleleridir. Yirminci Yüzyıl’ın başında Osmanlı yıkıntılarından Türkiye Uyanmış, kendini ispatlamış, bütün kimlikleri ve birliğiyle, Bu genç yaratıcılık, elbette evrensel, uygar dünyanın ayrılmaz bir parçası… Bundan daha güçlü umut verici, ne olabilir? Bu ulus, önder oluşların arasındadır! Dünya, Türkiye’yi bu yeni yaratıcı yüzüyle değerlendirmeli ve ona umutla bakmalıdır. Kazandık! Cumhuriyet mitingleri döneminde anlatmaya, yer yer uyarmaya çabaladığım tehlikeye gelince… Yaşamdan büyük öğretmen yok! Acı da olsa öğrendik, güçlendik. Şimdi diyorum ki önümüzde çok güzel Kazandık! Birbirimizi ve dünyayı kazandık! Artık Türkiye’de herkes eşitliğin ve özgürlüğün kardeşlikle değil Varız çünkü bunu yarattığımız uygarlığımızla kazandık… Barışımızla kazandık… Hep beraber bedelini ödeyip kazandık… Varlığımızı karşıtlıklara, düşmanlık söylemlerine, kan ve gözyaşı Şimdi herkes için adalet ve hukuk güvenliği istiyoruz. Barışın, özgürlüğün, adaletin ve refahın evrensel bir kazanım olduğunu, umudun ve aşkın bizimle olduğunu biliyoruz. Gelenlere bakın! Dünyaya da senin aracılığınla seslenerek, Türkiye’nin modern dünyanın Türk halkı uygarlığını ve özgürlüğünü, yaratıcı gücünü hep koruyacaktır. Her bireyimiz evrensel değerlerin ve insan haklarının teminatıdır. Türkiye’yi Yirmi İkinci Yüzyıl’a koşan çağdaş uygarlığın bu coşkun sevincine katılmaktan hiçbir şey alıkoyamaz… Öncelikle Amerika’da, Avrupa Birliği’nde ve dünyanın dört bir yanında Türkiye’yi yorumlayan herkese şunu hatırlatmak isterim: Gidenlere ve hatalarına bakıp umudun ve aşkın ülkesi Türkiye’yi değerlendirmeyin… Gelenlere bakın! Bu kadim ulusta özgür, cesur, yaratıcı, genç ve erdemli bir uygarlığın size değer katan zenginliğini göreceksiniz… Onunla kucaklaşın; o hazır! ‘Çiçeğe döndüm!’ Sevgili dostum. Beşinci yılındaki tutsaklığıma rağmen sağ yanım umut, sol yanım aşk ile çiçeğe döndü… Güzel günler yakın! Herkes bunu bilsin istiyorum… Sevgiyle, hasretle kucaklıyorum seni… Herkesi en içten duygularımla selamlıyorum. Tuncay Özkan 1 No’lu Cezaevi B13 Alt Hücresi, Silivri”
süren Ergenekon Davası’nda da karara artık sayılı günler kaldı. Mahkeme,
yaklaşık yirmi gün sonra büyük bir olasılıkla son sözünü söyleyecek!
Tuncay Özkan’a bırakmak istiyorum… Tuncay, 6 Temmuz’da yazdığı
mektubunda bakın neler diyor:
konuşmuştuk. Siyasi zorbalığın on yıldan fazla ömrünün olmayacağını
söylemiştim. Sen de yazmıştın.
entelektüelin ve siyasi analistin, muhalefetimize (parlamento içi) bakıp
Türkiye’ye dair umutlarının olmadığını yazmaları beni çok üzüyor.
sosyal yapıya, daha büyük ve gerçekçi bir ekonomik gelişime kucak
açacak. Bundan asla şüphe edilmemelidir.
ödemiş ve dünyanın 17’nci ekonomisini ve demokrasisini yaratmıştır.
Önümüzdeki dönemde ilk 10 büyük ekonomi arasında bulunmamamız, sadece
bugünkü karanlığın devamı ile mümkündür; bu da olanaksız gözüküyor.
Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı, Yirmi Birinci Yüzyıl’ın bu ilk
çeyreğinde ‘Gezi Parkı’ isyanı ile laik ve çağdaş insan hakları
kazanımlarını korurken geleceğini de hangi evrensel değerler üzerine
kurduğunu dünyaya gösterdi.
ağaçları, çiçekleriyle yönetime katılma ve karar süreçlerine doğrudan
müdahil olma yaratıcılığını ortaya koyan ulusumuz hâlâ meydanlarda.
Uygarlığını koruyor. Türkiye, böyle dinamik bir ülke!
ve değerli günler var. Çözemeyeceğimiz sorunumuz yok! Korkuları aştık.
Gezi Parkı direnişini gerçekleştiren gençliğimiz, cesaretin ve
yaratıcılığın en güzel ilaç olduğunu gösterdi.
insanlıkla ilgili olduğunu biliyor. Sadece kardeşlerimiz için değil,
kardeş olmadıklarımız için de eşitlik ve özgürlük istiyoruz.Artık
Türkiye’de herkes varlığımızı sanal veya gerçek düşmanlara borçlu
olmadığımızı biliyor.
tuzaklarına, katiller ve hırsızların doymak bilmez ihtiraslarına,
faşizme, tiranlara kurban vermeyeceğimizi de kanıtladık…
en uygar ulusları arasında bulunduğunu unutmamalarını hatırlatıyorum.