Kılıçdaroğlu: Medyası özgür olmayan bir toplumun Gezi Parkı taleplerine fren koyamazsınız

Kılıçdaroğlu: Medyası özgür olmayan bir toplumun Gezi Parkı taleplerine fren koyamazsınız
23 Temmuz 2013 11:58

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin yeni bir medya süreciyle karşı karşıya olduğunu belirterek, “İktidarın ve polisin beraber denetlediği, medya patronlarının siyasi otoritenin emrine girdiği bir süreci yaşıyoruz. 105 yıl geriye gittik. 24 Temmuz 1908’de ilk kez bu ülkede sansür memuru görmeden gazeteler özgürce yayınladı, 24 Temmuz 2013; Türkiye’de gazetecilik mesleğine sansür uygulanıyor” dedi.

CHP’nin “Tutuklu Gazeteciler Raporu”, CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme
Komisyonu üyeleri Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili
Özgür Özel ve Muğla Milletvekili Nurettin Demir tarafından, Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında genel merkezde düzenlenen
basın toplantısı ile açıklandı.

Kılıçdaroğlu, yaptığı konuşmada Ramazan ayının sevginin, hoşgörünün
egemen olması gereken bir ay olduğunu belirterek, kendisinin de bu ayda
olabildiğince siyasal konuşmalar yapmamayı özen gösterdiğini ifade etti.
Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iftar sofralarını “siyasal şova
dönüştürdüğünü” söyleyen Kılıçdaroğlu, “İnsanın biraz inanca, ibadete,
oruca, Ramazan ayına saygısı olur. Bırakın bari bu ayda insanlar huzur
içinde bir Ramazan geçirsinler”
diye konuştu.

ELİNDE SİLAH, BELİNDE EL BOMBASI MİTİNG YAPACAKSIN, SESİNİ ÇIKARMAYACAKSIN

Başbakan’ın komşusunu komşuna ihbar ettiren bir noktaya geldiğini ifade eden CHP lideri şunları kaydetti:


“Nasıl bir anlayıştır bu? Gerçekten üzülerek ve biraz da dehşet
içine izliyorum. Bizim bir geleneğimiz var, komşu komşunun külüne
muhtaçtır. Farklı dünya görüşlerinde olsak bile komşulara her zaman
saygı göstermişizdir. Hitler’in Almanyasında olmayan bir süreci nasıl
başlatabiliyor, üstelik Ramazan ayında anlamakta zorluk çekiyorum.

Türkiye iyi yönetilmiyor. Bütün dünyadan soyutlanan bir Türkiye
gerçeği var karşımızda. Neden, hangi gerekçeyle getiriliyoruz bu hale?
Barış içinde, birlik bütünlük içinde yaşamak varken, birbirimize saygı
göstermek varken neden komşumuzu ihbar edelim Sayın Başbakan arzu ediyor
diye. Üstelik en demokratik hakkını kullanan bir komşuya kalkacağız
diyeceğiz ki, ‘niye bunu yaptın ben seni ihbar ediyorum.’ Bu doğru
değil. Devlet adamı kimliğiyle bağdaşmaz böyle bir söylem. Devlet
adamlığı her şeyden önce eleştiriye tahammül, farklı görüşlere saygı
gerektirir. Devlet adamlığı toplumu bizden ve onlardan diye ayırmaz.
Benden olanlar benim yanımda, benden olmayanlar benim karşımda’, böyle
bir anlayış demokrasilerde olmaz.

Elinde silah, belinde el bombası miting yapacaksın, sesini
çıkarmayacaksın ama komşu tencere tava çaldı diye her türlü hakkı polis
devleti mantığı içinde yerine getirmeye çalışacaksın. Bunu kabul etmemiz
mümkün değildir.”

GAZETECİLER AÇISINDAN TÜRKİYE YAŞANAMAZ BİR ÜLKE

Kılıçdaroğlu, 24 Temmuz Gazeteciler Bayramı’nın, gazeteciliğin en
fazla sorgulanması gereken bir süreçte yaşandığını ifade ederek, 24
Temmuz 1908’in Türkiye’de ilk kez sansür memurunun denetiminden geçmeden
gazetelerin yayınlandığı gün olduğunu belirtti.

Ancak gazetecilerin özgür çalıştığı bir ortamda demokrasiden söz
edilebileceğini savunan Kılıçdaroğlu, “Sayın Başbakan ülkeyi yarı-açık
cezaevine döndürdü, gazeteciler açısından da Türkiye’yi yaşanamaz bir
ülke haline getirdi”
dedi.

MEDYASI ÖZGÜR OLMAYAN BİR TOPLUMUN GEZİ PARKI TALEPLERİNE FREN KOYAMAZSINIZ

Türkiye Gazeteciler Sendikası’na göre Gezi Parkı olayları
dolayısıyla 27 Mayıs 2013 tarihinden bu yana 59 basın emekçisinin ya
işinden olduğunu ya da zorunlu izne ayrıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu,
şöyle devam etti:


“Neden? Neden işine son veriyorsunuz gazetecilerin, neden zorunlu
izne ayıyorsunuz? Patronların beğenmediği haberleri yazdılar diye. Yeni
bir medya süreci karşı karşıyayız, iktidarın ve polisin beraber
denetlediği, ağırlık olarak medya patronlarının siyasi otoritenin emrine
girdiği, siyasi otoritenin kabul ettiği haberleri yayınlayan kabul
etmediği haberleri sansür ve ya otosansür uygulayan bir süreci
yaşıyoruz. 105 yıl geriye gittik. 24 Temmuz 1908’de ilk kez bu ülkede
sansür memuru görmeden gazeteler özgürce yayınladı, 24 Temmuz 2013
Türkiye’de gazetecilik mesleğine sansür uygulanıyor. İleriye doğru
değil, geriye doğru giden bir süreci yaşıyoruz. Bunu kabul etmemiz
mümkün değil. Eğer siz Türkiye’yi dünyada saygınlığı olan bir ülke
konumuna getirmek istiyorsanız ilk yapacağınız iş medyayı özgür
bırakmaktır. Medyası özgür olmayan bir toplumun demokrasi taleplerine,
Gezi Parkı taleplerine fren koyamazsınız.”

Bu iktidar döneminde kamudan ihale alınca yanında “bonus” olarak bir
gazete ve bir televizyonun verildiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, “Bana
uygun yayınlar yapın diye, benim istediğim yayınları yapın diye, halk
gerçekleri görmesin diye. Böyle bir anlayış olmaz”
diye konuştu.

TÜRKİYE 179 ÜLKEDEN 154. SIRADA

Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün 179 ülke
arasında gerçekleştirdiği Basın Özgürlüğü Endeksine göre, 2005 yılında
Türkiye’nin 98. Sırada, 2012’de 148. sıraya, 2013’te ise 154. sıraya
gerilediğini kaydetti. Zimbabve ve Kamboçya’nın Türkiye’den ileride
olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sormamız geren soru, neden biz 154.
sıradayız? Satın Erdoğan Almanya’ya gittiğinde, Sayın Merkel tutuklu
gazetecilerden medyanın önünde şikayet ediyorsa ve Sayın Erdoğan ‘onlar
terör suçundan içerdeler, gazetecilik suçundan ötürü bir elin beş
parmağı kadar gazeteci ancak içerde’ derse orada inandırıcılık olmaz.
Zaten siz yazı yazan adamı, kitap yazdığı diye insanı terörist diye
tutuklamıyor musunuz”
diye konuştu.


SAKIN OLA Kİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ İLE POLİSİ KARŞI KARŞIYA GETİRME

CHP’li Milletvekilleri Ağbaba, Özel ve Demir’in hapishanedeki
gazetecilerle tek tek görüştüğünü belirten Kılıçdaroğlu, “Tutuklu
Gazeteciler Raporu”nun İngilizceye de çevrildiğini kaydetti.

“Dünya
gerçeği CHP’nin kaleminden öğrenecek”
diyen Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeye
demokrasi gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu ülkeye
özgürlükler gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Polis devletinden
Türkiye’yi çekip çıkarmak zorundayız. Düşünebiliyor musunuz, şimdi
Sayın Erdoğan ‘devlet üniversitelerine de polis sokacağım’ diyor.
Hepinizin önünde, kendisini uyarıyorum, sakın ola ki üniversite
öğrencisi ile polisi karşı karşıya getirme. Zaten bıçak kemiğe dayanmış
durumda. Polis devleti kabul edeceğimiz bir devlet türü değildir. Adım
adım polis devletine doğru giden bir Türkiye var”
ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmaları
gerektiğini belirterek, “Hükümet yanaşmacılığı yapan medya patronlarına
da açıkça söylüyorum; gazetenin, gazetecilerin mutfağını özgür bırakın.
Onlara sansür uyguladığınızda, işlerine son verdiğinizde gün gelir bunun
hesabını sorarız. Medya patronu olmak ateşi tutmak gibidir, ya halktan
yana olacaksın ya iktidardan yana. Halktan yana oluyorsan zaten sorun
yok, iktidardan yana oluyorsan gazeteciliği bırak”
diye konuştu.

AYIP KADIN GAZETECİNİN ZEYİD ASLAN’LA RÖPORTAJ YAPMASI

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı
olayları nedeniyle işine son verilen gazetecilerle ilgili de bir
araştırma yapmayı düşüp düşünmedikleri konusunda, CHP’nin hangi sorun
varsa o sorunla ilgili raporlarının çıkacağını söyledi. Kılıçdaroğlu,
TBMM’de kadın kadın gazetecilere hakaret eden AK Parti Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’ın sadece uyarı cezası ile disipline sevk
edilmesini nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine de, “Orada ayıp
olan bir kadın gazetecinin Zeyid Aslan’la röportaj yapmasıdır”
yanıtını
verdi.