Kılıçdaroğlu: otursun o tiran sabah akşam CHP'ye dua etsin

Kılıçdaroğlu: otursun o tiran sabah akşam CHP'ye dua etsin
5 Temmuz 2013 13:06

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li Milletvekillerinin “polisle gençlerin çatışmaması” için Taksim Gezi Parkı eylemelerinin içinde bulunduklarını belirterek, “Bizim milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan akacaktı. Otursun o tiran sabah akşam CHP’ye dua etsin” dedi.

Kılıçdaroğlu, “Özgürlük istedi diye bir insanın evi sabaha karşı basılır
mı? Eğer birisinin evini basacaksan, git Kızılay Meydanı’nda genci kim
öldürdü, onun evini bas. Çocuklarımızın gözü çıkarıldı, git onun evini
bas bakalım. Kim çıkardı bu gencecik çocukların gözlerini? Özgürlük
isteyenin evi mi basılır? Tam bir yüz karası, tam bir aymazlık”
diye
konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’li
Milletvekillerinin “polisle gençlerin çatışmaması” için Taksim Gezi
Parkı eylemelerinin içinde bulunduklarını belirterek, “Bizim
milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan akacaktı. Otursun o
tiran sabah akşam CHP’ye dua etsin”
dedi.

CHP Parti Meclisi (PM) Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel
merkezinde toplandı. Kılıçdaroğlu, toplantının açılışında yaptığı
konuşmada, Taksim Gezi Parkı olaylarını değerlendirdi. Türkiye’nin artık
iki ay önceki Türkiye olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Dünya da iki
ay önceki dünya değil, dünya değişti, Türkiye değişti. Biz de
değişiyoruz, yeniliyoruz. Açıklıkla ifade edeyim, Türkiye’de son üç yıl
içinde en çok değişen, en hızlı değişen, değişime en hızlı ayak uyduran
bir parti var o da CHP’dir. Herkesin bunu görmesi lazım”
dedi.

“4. BÜYÜK DEVRİME HAZIRLIK YAPMAK ZORUNDAYIZ”

Türkiye’de değişimin, uygarlığın adresinin artık CHP olduğunu ifade
eden Kılıçdaroğlu, “Üç büyük devrim gerçekleşti Türkiye’de. Cumhuriyet
kuruldu, altında CHP’nin imzası vardır. Çok partili yaşama geçtik,
sosyal demokrasiyi getirdik altında CHP’nin imzası vardır. 4. büyük
devrime en hazırlıklı parti biziz. 4. büyük devrim, özgürlük ve
demokrasidir”
diye konuştu.

Gezi Parkı olaylarından bir ay önce “Özgürlük ve Demokrasi”
bildirgesi yayınladıklarını anımsatarak, bildirgenin güncelliğini bugün
de yarın da koruyacağının altını çizen Kılıçdaroğlu, “Bu bildirge
demokrasi tarihimizde çok önemlidir. Bazı aydınlar küçümsediler,
bazıları görmezden geldiler ama tarih görmezden gelmeyecektir. Demokrasi
bizim için çok önemlidir”
dedi.


“GENÇLERİ BİR KİŞİ HARİÇ HERKES KUCAKLADI”

Kılıçdaroğlu, “Dünyadan haberleri yok” denilen gençlerin Türkiye’de
tarih yazdıklarını, kentlerine, ülkelerine sahip çıktıklarını belirterek
şöyle devam etti:

“Devleti yöneten kişiden yani Sayın Cumhurbaşkanından başlayarak,
sokaktaki yurttaşa kadar herkes bu eylemlerden bir ders çıkardı, herkes
kabul etti, ‘Sizi anlıyoruz’ dediler. Bir kişi anlamazlıktan geldi,
görmezlikten geldi, baskı uygulamak istedi. O kişinin adı Recep Tayyip
Erdoğan ama o gençler, o çocuklarımız, o yiğit insanlar, Recep Tayyip
Erdoğan’ın karizmasını çizdiler. Mizahla çizdiler, sopayla değil,
mizahla, entelektüel birikimleriyle çizdiler. Ellerini polise uzatarak,
taş atanlara engel olarak çizdiler. ‘Sağduyu egemen olmalı bu ülkede,
ülkemizi seviyoruz’ dediler ve bir ders verdiler. Bir diktatöre diz
çöktürdüler. Onlar demokrasi açısından tarih yazdılar. Yazdılar da ne
oldu? Bir kişi karşı çıktı, yandaşları karşı çıktı ama bütün Türkiye
onları kucakladı. Bütün Türkiye onları kucakladı. Sadece dünyada yaşayan
insanlar mı, hayır, onların kurduğu örgütler de kucakladı. Siyasiler de
kucakladı.”


“MEZUNİYETLERDE PANKARTLARA ÇATIK KAŞLI BAKAN BİR KİŞİ VAR”

21. yüzyılın özgürlüklerin, yeni demokrasinin yüzyılı olduğunu
belirten Kılıçdaroğlu, “21. yüzyılda sandıktan çıkanların demokrasisi
geçerli değildir artık. Katılımcı demokrasi artık yer etmiştir, yer
bulmuştur. Önemli siyasi kararları verirken ‘Bana da danışacaksınız,
benim de söz hakkım olacak’ diyor. Üniversite öğrencisi, üniversite
yönetimde benim söz ve karar hakkım olmalı diyorsa, ona bu olanağı
sağlamalıyız” dedi. Üniversitelerin mezuniyet törenlerine dikkat çeken
Kılıçdaroğlu, “Müthiş bir espri, hepimiz gülümsüyoruz, o pankartları,
afişleri görünce tebessüm ediyoruz. Kaşları çatık bakan bir kişi var,
adına diktatör, tiran dediğimiz bir kişi var. Gençleri sevmeyen, dediğim
dediktir diyen bir kişi var. Kendi yurttaşlarını işgal kuvvetleri
olarak gören bir kişi var ama o gençler ona dersini verdi.

Farklılıkları reddetmeyen, kabul eden, içselleştiren bir gençliğimiz
var. Bu gençliğin üzerine taşla, sopayla, panzerle gidilir mi? Bu
gençliğin alnından öpülür, ona saygı duyulur. Onları seveceğiz, onlar
bizim yiğit evlatlarımız. Hiçbir ayrım yapmayacağız. Ne inançlarından
ötürü, ne kılık kıyafetlerinden ötürü. Nasıl giyinirse giyinsin baş tacı
edeceğiz, nasıl düşünürse düşünsün, nasıl davranırsa davransın baş tacı
edeceğiz”
diye konuştu.

“TİRANIN EZBERİNİ BOZDULAR”

Gençlerin siyasetin kısır alandan çıkmasını istediklerini, dünyanın
her tarafından ‘özgürlük ve demokrasi’ diye ortak bir ses yükseldiğini
söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bu gençlerimiz medya üzerindeki baskıyı kabul
etmiyorlar, ‘Benim iletişim kanallarımız yok edemezsiniz, medya bana
özgürce haber vermeli’ diyorlar. Tiranın medya üzerine kurduğu baskı
onları yıldırmadı. Ayrı bir ufku açtılar, sosyal medya. Yine tiranın
ezberini yine bozdular. Baskı kurdukça yeni pencereler açılıyor, yeni
mizah çıkıyor ortaya. Baskı kurdukça özgürlük sesleri dünyanın her
tarafından daha gür geliyor. O nedenle bu gençlere övünmemiz, onlara
saygı duymamız gerekir”
dedi.


“TEK AMACIMIZ VARDI ÇOCUKLARIMIZA ZARAR GELMESİN”

Kılıçdaroğlu, kendilerine ‘CHP’li milletvekilleri olayların içindeydi’ dediklerini de ifade eden Kılıçdaroğlu şunları kaydetti:

“Evet, gururla söylüyorum ben bunu. Olayların içindeydi ama nasıl?
Gittiler, TOMA’ların önünde oturdular, panzerlerin önünde oturdular,
gençlerle polisi karşı karşıya getirmemeye özen gösterdiler,
‘çatışmayın’ dediler. Emniyet Müdürünü, Valiyi, İçişleri Bakanını
aradılar; ‘çatışma olmasın gençlerle polis arasında, yazıktır gençleri
perişan etmeyelim’ diye. Kimi milletvekilimizin parmağı kırıldı, kimisi
hastaneye kaldırıldı, kimisinin burnu kırıldı. Tek amacımız vardı,
çocuklarımıza zarar gelmesin, polislerimizle çocuklarımız çatışmasın.
Varsın bize zarar gelsin dediler. Emin olun şunu çok rahatlıkla
söyleyebilirim, bizim milletvekillerimiz olmasaydı çok daha fazla kan
akacaktı. Otursun o tiran sabah akşam CHP’ye dua etsin. Bu ülke kan
gölüne dönmediyse bizim sayemizde dönmemiştir çünkü biz polisimizi
seviyoruz, çünkü biz gençlerimizi de seviyoruz. O polisler de bizim
çocuklarımız, onlara da elimizi uzattık ama onların içinde orantısız güç
kullanan, silah kullanan, sopayla ölüme yol açan, gencecik
çocuklarımızın gözünü çıkaranlara asla müsamaha etmeyeceğiz, o davaları
yakından izleyeceğiz, bu bizim görevimiz.”


“TAHRİR MEYDANI BIRAKILMALIYDI, DEMOKRASİ ÜRETECEKTİ”

Kılıçdaroğlu, Mısır’daki askeri darbenin “Tahrir Meydanı’nın
demokrasi üretmesine engel olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Tahrirde
toplanan yüzbinler diktaya karşı çıkmışlar, özgürlükleri, seküler
sistemi savunmuşlar ama bir darbeci gelip Tahrir Meydanı’nın o
düşüncelerini yerle bir etti. Darbe kimden gelirse gelsin, nasıl gelirse
gelsin, demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir, hatta tek engeldir.
Darbenin apoletli, apoletsiz olmasının farkı yoktur, darbe darbedir”

diye konuştu.

Tahrir Meydanı’ndaki yüzbinlerin özgürlük, demokrasi istediklerini
belirten Kılıçdaroğlu, “Neden Tahrir Meydanı darbeyle yerle bir edildi. O
meydan bırakılmalıydı ve o meydan demokrasi üretecekti”
ifadelerini
kullandı.


“KIZILAY MEYDANI’NDA GENCİ KİM ÖLDÜRDÜ, GİT ONUN EVİNİ BAS”

Mısır’dakilerin Türkiye gençlerinden örnek aldığını ifade eden
Kılıçdaroğlu, “Gezi Parkı olayları İstanbul’da başladı, bütün dünyada
yankılandı ve yankılanacaktır da. Bu bizim onurumuzdur, dünya
demokrasisine yaptığımız en önemli katkıdır”
dedi. Tahrir Meydanı’nın
bir darbeyle susturulduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Orada da cadı avı
başladı. Sabaha karşı insanların evleri basılıyor, niye basılıyor,
gençler özgürlük istedi diye. Özgürlük istedi diye bir insanın evi
sabaha karşı basılır mı? Eğer birisinin evini basacaksan, git Kızılay
Meydanı’nda genci kim öldürdü, onun evini bas. Çocuklarımızın gözü
çıkarıldı, git onun evini bas bakalım. Kim çıkardı bu gencecik
çocukların gözlerini? Özgürlük isteyenin evi mi basılır? Tam bir yüz
karası, tam bir aymazlık. Buradan bütün kamu görevlilerine sesleniyorum;
yasadışı emirlere sakın uymayın. Yasadışı emirlere uyan, yasadışı
işlere bulaşır. Siz yer altı dünyasının insanları değilsiniz, hukukun
üstünlüğü çerçevesinde hareket edeceksiniz”

“SANDIK DEMOKRASİSİ BİTMİŞTİR, ARTIK KATILIMCI DEMOKRASİ VARDI”

Hukukun bir ülkenin sınırları içine hapsedilemeyeceğini vurgulayan
Kılıçdaroğlu, hukukun, insan haklarının, özgürlük kavramının ve
demokrasinin artık evrensel olduğunu dile getirdi.

Demokrasinin sürekli gelişen bir kavram olduğunun da altını çizen
Kılıçdaroğlu, “1960’ların demokrasisi ile 2013’lerin demokrasisi aynı
şey değildir. 1960’larda gider sandığa oyumu kullanırdık ve bunun adına
demokrasi derdik. Şimdi sandıkta oy kullanmak demokrasi sayılmıyor,
artık sadece onun bir parçası, katılımcı demokrasi diyoruz artık. Sandık
demokrasisi bitmiştir, katılımcı demokrasi var artık. Eğer sandık
demokrasisi olsaydı, ‘Benim çoğunluğum var, ben oy çokluğuyla iktidara
geldim.’ En büyük oy çokluğu ile iktidar olan bir kişi vardır rekoru
kırılmayan o da Hitler’dir. Hitler’i dünyada hiç kimse demokrat olarak
kabul etmiyor”
diye konuştu.

“RECEP TAYYİP ERDOĞAN’A DA DERS OLSUN BU”

Mısır konusunda Türkiye’nin yapması gerekenler olduğunu da belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Mısır’da cadı avı” olmamalı, iç savaşa sürüklenmemeli, kan akmamalı.
Ama siz bunu kalkar da ‘Stratejik Derinlik’ kitabını yazıp orada
boğulan adama teslim ederseniz, Mısır’la ilgili sağlıklı bir görüş
oluşturamazsınız. Oturun adam gibi düşünün. Mısır bölgesinin en önemli
ülkelerinden birisidir. Oradaki her çalkantı Ortadoğu’ya yansır. Oturup
sağlıklı düşünmek, proje üretmek, görüşmek ve uzlaşmak gerekiyor.
Demokrasinin olmazsa olmazlarından biri de uzlaşmadır. Eğer Mursi
uzlaşma kültürünü egemen kılsaydı kendi ülkesinde böyle bir tablo ile
karşı karşıya kalmayacaktı. ‘Ben bildiğimi yaparım, benim dediğim
doğrudur’
diyor. Bunu tiranlar söyler. Demokraside seçimle gelen kişiler
bunu söyleyemezler.
 
Mısır olayı bir başka gerçeği daha dünyanın gündemine oturttu; dini
siyasete alet edenlerin artık demokrasilerde yeri yoktur. Şu gerçeği
ortaya çıkardı, ‘Hiç kimse Allah’la kul arasında kendisine bir yer
seçmesin, Allah’la kul arasında hiçbir siyasi kendini konumlandırmasın’

diyor artık. Recep Tayyip Erdoğan’a da ders olsun bu.” Özgürlüğü ve
demokrasiyi”
çağdaş anlamda, her siyasetçinin kendi ülkesinde kurmak,
geliştirmek ve derinleştirmek zorunda olduğunu savunan Kılıçdaroğlu,
bunun olmazsa olmazlarından birinin de laiklik olduğunu ifade etti.

“KAMER GENÇ’E TAHAMMÜL EDEMİYORLAR”


Demokrasilerde herkesin inancına, kıyafetine, konuşmasına, yaşamına
saygı duyulması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Nasıl bir
demokraside yaşıyoruz ki 550 kişilik parlamentoda Kamer Genç’e tahammül
edemiyorlar. Utanın, bir milletvekiline tahammül edemiyorsunuz. Siz o
zaman hangi eleştiriye tahammül edeceksiniz. Çıkacak Meclis kürsüsünden
konuşacak yasak getiriyorsunuz, niye? Korktuğunuz için getiriyorsunuz”

diye konuştu.

TORBA YASA TEPKİSİ: “BU BİR UTANÇ SÜRECİDİR”

Parlamentonun saygınlık açısından zor durumda olduğunu belirten
Kılıçdaroğlu, verilen bir Torba Yasa’nın, 32 yasada değişiklik
öngördüğünü söyledi. Bu teklifin komisyonlarda görüşülüp Genel Kurula
gelene kadar, ön görülen yasa değişikliği sayısının 65’e çıktığını ifade
eden Kılıçdaroğlu, “Bir kanunla 65 kanunda değişiklik yapıyorsunuz.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, ‘çok kanun yaptık, parlamentonun itibarı
artar’ diye bir şey yoktur. Torbayı geçti bu. Çuval desek oraya da
sığmıyor artık. Şu anda Genel Kurula inmiş durumda, henüz bitmedi
öngörülen yasa değişikliği sayısı 150’yi bulmuş durumda. Bir kanunla 150
kanun değişiklik yapıyorsunuz. Bana böyle bir örneği dünya demokrasi
tarihinde kimse gösteremez, bu bir utanç sürecidir”
dedi.

TBMM BAŞKANI ÇİÇEK’E SESLENDİ

Vatandaşın değişikliklerden ancak Resmi Gazete’de yayımlandıktan sonra haberi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bu mudur demokrasi? Emin olun Hitler’in aklına bile gelmemiştir bu.
Nasıl bir demokrasi sürecidir bu. TBMM’nin Sayın Başkanına
sesleniyorum; Bu Torba Yasa ayıbını bu Parlamento ne kadar taşıyacaktır?
Siz o Parlamentonun başkanısınız. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na
sesleniyorum; Torba Yasayla ilgili olarak biz Anayasa Mahkemesi’ne
başvurduk. Neden yıllar geçti karar vermiyorsunuz. Bu ayıp aynı zamanda
Anayasa Mahkemesi’nin ayıbıdır. Demokrasilerde böyle bir şey olabilir
mi”
diye konuştu.

“ARTIK SİLİVRİ YARGIÇLARI KARARLARINI VERSİNLER”

“Anayasa Mahkemesini eleştirdik ama izin verin bir de kutlayalım.
Çünkü doğruya, doğruyu söyleyeceğiz. Tutuklukta 10 yıllık süreyi iptal
etti”
diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti:
 
“Unutmayın, demokrasiye en büyük katkıyı yine CHP yaptı. Anayasa
Mahkemesine gitti, ‘Bu insan haklarına aykırıdır, bir insanı gereksiz
yere 10 yıl hapiste tutamazsınız’ dedik. İçeri alacaksınız, dava
dosyasına gizlilik kararı koyacaksınız, avukatı bilmeyecek, sadece hakim
bilecek, içeri atılan kişi de bilmeyecek, 10 yıl içeride kalacak bu
kişi. 10 yılın sonunda karar verilmezse ‘Hadi seni serbest bırakıyorum’
denilecek. Bu bir cezadır. Mahkemeye giden, demokrasinin önünü açan
biziz. Şimdi, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının Resmi Gazete’de
yayımlanmasını beklemeden bu ayıbı, katmerli ayıplarla pekiştirmeyelim.
Artık Silivri yargıçları kararlarını versinler. Evrensel hukukun
paralelinde kararını versinler. Toplumun vicdanını kanatmayacak
kararlarını versinler, bu ayıptan Türkiye’yi kurtarsınlar. Tam bir
rezalet. Bu rezalete son verilmesini istiyoruz. Artık bıçak kemiğe
dayanmıştır, gereğinin yapılması gerekiyor.”

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak
devam etti. Geçtiğimiz aylarda MYK üyeliğinden istifa eden Gülseren
Onanç toplantıya katılan isimler arasında yer aldı. Onanç, istifasının
ardından iki ay önceki PM toplantısına katılmamıştı.

Türkiye Barolar Birliği başkanlığına seçilen Prof. Dr. Metin
Feyzioğlu’nun PM üyeliğinden istifa etmesi sonucu boşalan koltuğu geçen
Çetin Soysal’ın da ilk toplantısında girmiş oldu.