Gül, özel oturumda konuştu

Gül, özel oturumda konuştu
7 Şubat 2013 09:38

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 12. Dönem Zirvesi kapsamında Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen ‘Filistin’deki Yerleşimler’ konulu özel oturumda konuştu.

 

 

 

 

 

Cumhurbaşkanı Gül, “Oslo Sürecinin başladığı dönemde 200 bin civarında olan Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimci sayısının, bugün 650 bine ulaşmış olması, iki devletli çözüm çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti için hayati bir tehdit oluşturmaktadır” dedi.

 

 

Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından alınan bilgiye göre, 12’nci Dönem Zirvesi kapsamında düzenlenen ‘Filistin’deki Yerleşimler’ özel oturumu basına kapalı yapıldı. Burada konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Ortadoğu’da adil ve kalıcı bir barışın sağlanmasının önünde en büyük engeli, İsrail’in Filistin’deki yasadışı yerleşim faaliyetleri oluşturduğunu söyledi. Bu durumun, sadece İslam dünyasının değil tüm insanlığın vicdanını derinden yaraladığını ifade etti ve konuşmasına şöyle devam etti:

“Sayın Genel Sekreterin istifademize sunduğu kavram kağıdı İsrail’in yasadışı yerleşim faaliyetlerinin arkasındaki saikleri ve bu yıkıcı tutumunun olumsuz etkilerini tüm boyutlarıyla gözler önüne sermektedir. Oslo Sürecinin başladığı dönemde 200 bin civarında olan Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimci sayısının, bugün 650 bine ulaşmış olması, iki devletli çözüm çerçevesinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti için hayati bir tehdit oluşturmaktadır. İlgili BM kararları çerçevesinde sonuçlandırılmaya çalışılan Barış Sürecinin önündeki en büyük engellerden birisini teşkil etmektedir. Filistinli kardeşlerimizin sadece vazgeçilemez hakları değil, vatan toprakları da tüm dünyanın gözü önünde gasp edilmektedir.”

 

 

Cumhurbaşkanı Gül, başta Doğu Kudüs olmak üzere, Filistin topraklarındaki yerleşimlerin uluslararası toplumun tüm uyarılarına rağmen genişlediğini,çoğaldığını ve kendilerince, ‘Yasal’ hale getirildiğini belirterek, şöyle konuştu:

“Yerleşimciler, Doğu Kudüs’te veya Batı Şeria’daki cami ve kiliselere pervasızca tecavüzlerini sürdürmektedirler. Bu durum, İsrail, Kudüs’ün binlerce yıllık Müslüman ve Hıristiyan tarihiyle Filistin geçmişini silme çabasına işaret etmektedir.”

İsrail’in yürüttüğü kazıların, başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal mekânları tehdit ettiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, şunları söyledi:

“Filistinlilere, kendi toprakları olan Doğu Kudüs’te inşaat izni verilmemektedir. Kudüs’teki Filistinlilere ait evler bir bir yıkılmakta ya da istimlâk edilmektedir. Doğu Kudüs, bugün yasadışı yerleşimlerle tamamen çevrelenmiştir. İsrail tarafından inşa edilen Ayrım Duvarı ile Kudüs’ün Batı Şeria ile fiziki, siyasi, kültürel ve sosyal bağlantısı kesilmiştir. İsrail bu şekilde Kudüs’ü diğer Filistin topraklarından ayırmayı amaçlamaktadır. İsrail’in başta Kudüs olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarında demografik durumu değiştirme gayretleri, bir utanç abidesi olarak yükselen Ayrım Duvarı ve Filistinlilere yönelik diğer zalimane eylemleri geçerli ve meşru değildir. Şunu herkesin bilmesi gerekir: İsrail’in bölgede fiili durumlar yaratarak kendi çözümünü empoze etmeye çalışması beyhude bir çabadır.

 

 

 

 

Bölgede, kalıcı barış ve istikrarın önünde en büyük engel olarak duran İsrail’e artık oyunun bu şekilde devam edemeyeceğini, hiçbir ülkenin hukukun üstünde olmadığını, İsrail için özel ve farklı bir hukuk uygulanmayacağını hep birlikte anlatmalıyız. Bu çerçevede, İsrail’in saldırganlığına son verilmesi, Filistin halkının topraklarını İsrail devletinin sınırsız desteğiyle bir virüs gibi saran yasadışı yerleşimlerin durdurulması tüm uluslararası camianın sorumluluğudur. Üç kutsal dinin ortak mirası olan Kudüs’ün tarihi dokusunun ve kültürel karakterinin korunması tüm insanlığın mesuliyeti olmalıdır.

 

 

 

 

İslam dünyası olarak, Filistin’in kalkınmasına ve refaha kavuşmasına engel olan kısıtlamaların son bulmasına yönelik ortak hassasiyetimizi sürdürmeye devam etmeliyiz. Ancak bunu yalnızca sözle değil, eylemle de ortaya koymak gerekmektedir. Bu çerçevede kavram kağıdında sunulan önerileri dikkate şayan buluyoruz. Sözkonusu öneriler temelinde İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler olarak birlikte kararlı bir şekilde hareket etmeli ve uluslararası camiaya da örnek oluşturarak harekete geçirmeliyiz.”