Fikri Sağlar: Hukuk devleti olmaktan çıkarılan Türkiye’yi zor günler bekliyor

Fikri Sağlar: Hukuk devleti olmaktan çıkarılan Türkiye’yi zor günler bekliyor
7 Şubat 2019 13:10

Beğenmediğimiz ancak yerine de “hak ve özgürlükleri daha da genişleten, demokrasiyi kalıcı hale getiren, laik, çağdaş, insana ve emeğine saygılı, yenilik ve yaratıcılığa destek veren, eşitlik, dayanışma ve barış odaklı parlamenter sistemi kökleştiren” yenisi de yapılamadığına göre, yürürlükteki 1982 Anayasası’yla yaşamımızı sürdürmek zorundayız!…

 

 

Fikri Sağlar / Birgün

 

 

2010 ve 2016 değişikliklerine rağmen ‘82 Anayasası’nın temel maddeleri halen yürürlüktedir.

Anayasanın 1. Maddesi’ndeki ; Türkiye Devleti’nin bir Cumhuriyet olduğu ve 2. Maddesi’nde de bu Cumhuriyetin demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devleti nitelikleriyle oluştuğu altı çizilerek yazılmıştır.

Oysa uygulamanın bu temel kuralların tamamen dışında olduğu görülmektedir.

Her ne kadar Anayasa’nın 3. Maddesi’nde “Devletin şekli ve nitelikleri değiştirilemez ve de değiştirilmesi dahi teklif edilemez” denilmişse de Türkiye Cumhuriyeti; hukuk devleti olmaktan, sosyal ve laik demokrasiye sahip bulunmaktan ve parlamenter sistemle yönetilmekten uzaklaştırılmıştır.

 

 

Öyle bir noktaya geldik ki, yargı bağımsız olmaktan çıktı.

Tüm yetkileri elinde tutan Cumhurbaşkanı, aynı zamanda bir partinin genel başkanı olduğu için devlet ve parti çıkarları bir nokta da bileşiyor.

Hak, hukuk ve adalet bu bileşim içinde oluşturulmaya çalışılıyor…

Bu durumdan en sıkıntı duyan kesim de yargı mensupları.

Ama bu durumun yakın gelecekte büyük bir tehlike yaratacağı da görmezlikten gelinemez.

Adalet, yargı mensuplarınca mı, yoksa parti örgütü tarafından mı gerçekleştirilecek? Belli değil!

Devletin temel niteliğinin kaybolması bir yana yurttaşların yargıya güvensizliğinin giderek artması toplumsal barışı yok edecektir.

Adaletsizliğin boyutu büyüdükçe yönetim açısından halkı kucaklamak zorlaşacaktır.

Yönetilemeyen bir ülkenin sonunun felaket olacağı da kesindir.

 

 

Hukuk devleti olmaktan çıkan ülkelerin egemenlik hakkı da tartışılır hale gelecektir.

Hele orada halkın sesini olan meclisler de devreden çıkarılmışsa, yolsuzluk, hırsızlık ve usulsüzlük almış başını gitmişse o ülkenin sonu ya totaliter bir rejimdir. Ya da zapt edilemez bir kaosla karşı karşıya kalarak varlığı tartışılır hale gelmesidir!…

Türkiye hızla böyle bir alana sürükleniyor. Hukuk devleti olmaktan çıktığı gibi laik devlet ilkesi de yok ediliyor. Artık dini kurallar devlet yönetimini etkiler durumda. Yurttaşların inanç ve ibadet şekline devleti yönetenler karar verir durumda.

Bu durumun daha da aleni olabilmesi için önceki Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Anayasa’dan laiklik ilkesinin çıkarılmasını açıkça talep ettiği unutmayalım.

 

 

Laiklik olamadan, hukukun üstünlüğü kabul görmeden, demokrasiyi yerleştiremezsiniz. Hele devletin başı ile partinin başı aynı insan da var olursa, o durumda, adalet, hak, eşitlik, emek gibi değerlerin varlığından bahsetmek mümkün olmaz. Ülke yaşanacak olmaktan çıkar. Devletin kaynakları yöneten parti tarafından keyfince kullanılır…

 

 

Basit bir örnek vermek isterim. AKP döneminde özelleştirilen ve bedelsiz tahsis edilen 1993 kamu taşınmazının özelleştirme gerekçelerine uygun kullanılmadığı Sayıştay’ca tespit edilmiş ve geri alınması talep edilmiş. Ancak Sayıştay’ın yıllardır yaptığı uyarılara karşın iktidar gereğini yerine getirmemekte direnmiş…

 

 

Tüm yetkileri Cumhurbaşkanlığı’na devredilen Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndaki Sayıştay tespitleri de “kamu yararı” gerekçesiyle dikkate alınmamaktadır…

Önceki gün BirGün’de Nurcan Gökdemir imzalı haberde bu konu enine boyuna işlenmiş, gerçekler göz önüne serilmişti.

Rapordan çarpıcı bir örnek verelim: “Adli Tıp hizmetlerinde kullanılmak kaydıyla Adalet Bakanlığı’na verilen taşınmazın üzerinde özel bir şirkete ait kafenin isminin yer aldığı tespit edilmiştir!”

 

 

Hukuk devleti olmaktan çıkarılan Türkiye’yi zor günler bekliyor…

 

 

https://www.birgun.net/haber-detay/zor-gunlere-dogru.html