Devlette iktidar savaşında ‘fiili durum’ yaratan, ‘kahredici güç’ü eline alır

Devlette iktidar savaşında ‘fiili durum’ yaratan, ‘kahredici güç’ü eline alır
27 Aralık 2013 12:16

Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının 2.dalgası ile ilgili dosya elinden alınan Savcı Muammer Akkaş dün kamuoyuna verdiği demeçte ‘’Bugün itibariyle bu soruşturma dosyasının içerisinde yer alan arama,el koyma ve gözaltı kararları ile birlikte gerekçe gösterilmeden uhdemden alındığını öğrendim. Bundan sonra sorumluluk İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı vekilindedir.Tüm meslektaşlarım ve kamuoyu bilmelidir ki,bir Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturma yapmam engellenmiştir. Dolayısıyla hem Başsavcılık üzerinden hem de yargılama kararlarını uygulama durumunda olan Adli Kolluk üzerinden yargıya açıkça baskı yapılmış ve mahkeme kararlarını uygulamayarak sıralı amirler suç işlemiştir.Şüphelilerin önlem alması,kaçması ve delilleri karartmasına imkan verilmiştir.Bu zorlu süreçte başta meslek büyüklerimiz olmak üzere bütün hukuk camiasından yargı bağımsızlığına sahip çıkmanızı bekliyorum’’ diyerek başta Recep Erdoğan olmak üzere tüm Hükümet üyelerinin Devlette şiddetli çatışmayı çıkarıcı ağır suçlar işlediğini, bu nedenle hukuk camiasından yardım isteği altında ülkemiz için çok vahim bir tehlikenin oluştuğunu çokta kapalı olmayan bir şekilde belirterek aslında tüm Türkiye kamuoyundan yardım istediğini net olarak anlıyoruz.

 

İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

 

Öncelikle Recep Erdoğan’ın çok acı geleceğini kurtarma adına yasa dışı ‘’fiili durum’’ yaratma emirlerini harfiyen uygulayan Adalet ve İçişleri Bakanları aynı derecede ağır cürüm işlemiş olurlar ve onunla beraber ‘’Yüce Divan’’da mutlaka yargılanacaklardır elbet bir gün diyerek yazıma devam edeyim.

 

Bakın, makalemin başlığındaki ifadeyi 16.yüzyıl Fransız düşünürlerinden Montesquie ‘’Bir kuvvet, karşısında kendi cinsinden başka bir kuvvete rastlamadıkça dolu dizgin gider. Zira ezeli bir deneyim ile sabittir ki, kuvvet sahibi herkes,bunu kötüye kullanmaya meyledebilir ve kuvvetine sınır buluncaya kadar gider.Erdem bile sınırlanmaya muhtaçtır’’ diyerek çok güzel anlatmıştır.

 

Yani, sınırsız ve zıt bir karşılığı olmayan güç, çok pervasızca gidebildiği yere kadar gider.

 

Böyle vahim bir durum sınırsız gücün doğasında vardır.

 

Peki, sınırsız ve zıt bir karşılığı olmayan güç bunu nasıl yapar?

 

Şimdilerde ‘’defacto’’ denilen ‘’fiili durum’’ yaratarak yapar.

 

Yani çok yalın olarak anlatırsak her şeyi bir anda ‘’oldubitti’’ye getirerek yapar.

 

İşte bu işin tadını alan AKP iktidarının başı Recep hep ‘’fiili durum’’ yaratarak 11 senedir tüm kanunsuzlukları uygulamış ve ülkemizi bölme noktasına getirme ile birlikte ‘’Cumhuriyet’’in temellerini kökten sarsmıştır.

 

Yasalar çıkarmak veya çok iyi yasalar çıkarmak önemli değildir.

 

Önemli olan bu yasaların ödünsüz bir şekilde uygulanmasıdır.

 

Yasaların uygulanmasını önleyen nedir?

 

‘’Fiili durum’’ yaratmaktır.

 

‘’Fiili durum’’ bir hükümet zorbalığıdır.

 

Bu zorbalık nasıl yapılır?

 

Hükümet’e karşı çıkan veya çıkması muhtemel olan herkes zorbalıkla korkutulur.

 

Bu zorbalığın esas kaynağı nedir?

 

Hükümet uygulamalarını tasvip etmeyen ama buna rağmen ağır korkuları yüzünden güç kullanmayan herkes ve devletin her kurumudur.

 

Daha açık bir ifade ile hükümetlerin ‘’fiili durum’’ yaratmış haksız zorbalıklarına karşı yasaların kendilerine yetki vermiş yönetici ve kurum amirlerinin bu yetkilerini korkuları yüzünden kullanamamalarıdır.

 

Yani yasal karşı ‘’fiili durum’’ yaratamamalıdır.

 

İşte bugün Türkiye’de bugün meydana gelen vahim olayların nedeni budur.

 

Daha açık bir ifade ile BOP Eşbaşkanı Recep sürekli olarak yasadışı ‘’fiili durum’’ yaratarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni hallaç pamuğu gibi atmasına rağmen yetkili siyasetçiler, üst düzey bürokratlar, vicdan sahibi tüm devlet kurumlarının yetkilileri yasal yetkileri olmasına rağmen Recep Erdoğan’a karşı cesurca ‘’fiili durum’’ yaratamıyorlar.

 

Yani ortada bir ödleklik var.

 

Halbuki, Recep Erdoğan’ın yasa dışı uygulamalarının tek çaresi vardır.

 

O da,onu sürekli olarak kendisinin yöntemi olan yasal karşıt ‘’fiili durum’’ yaratarak yanıt vermek ve böylece cesaretini kırmaktır.

 

Korku içinde yaşayan Recep Erdoğan’ın ta kendisidir.

 

Çünkü 11 yıllık süre içerisinde yasa dışı uygulamaları ile binlerce suç işlemiştir ve iktidardan düştüğünde ‘’Yüce Divan’’a çıkarılarak ilk hamlede ‘’kodes’’i boylayacağını çok iyi biliyor.

 

Öyle pervasızca ama yasal olarak ‘’fiili durum’’ yaratılmalı ki, Cumhuriyet savcısının talimatını dinlemeyen sıralı polis amirleri gerekirse Jandarma marifetiyle ellerine kelepçe vurularak herkese ders olması bakımından derhal ‘’kodes’’e tıkılmalıdır.

 

Bu karşıt ‘’fiili durum’’ öyle cüretkar yapılmalı ki ama tamamen yasal zemin içinde kalmak kaydıyla milletvekili olmadığı için dokunulmazlığı olmayan herhangi bir bakana dahi uygulanmalıdır.

 

Eğer, BOP Eşbaşkanı’nın oğlu Bilal Erdoğan 2.dalga yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili olarak Savcılığa çağırılıyorsa kaçma ihtimaline karşı hiç beklemeden yine Jandarma marifetiyle herkese yapıldığı gibi bunun da ellerine kelepçe vurularak gözaltına alınmalıdır.

 

Böyle birkaç kararlı ‘’fiili durum’’ uygulaması Recep Erdoğan’ın kamuoyu üzerindeki psikolojik gücünü bir anda sıfıra indirecektir.

 

Çünkü güçte tıpkı korku gibi bir vehimden ibarettir.

 

Önemli olan bu olguyu kararlılık ve cesaretle ortaya koymaktır.

 

BOP Eşbaşkanı Recep Erdoğan Türk Ordusu’nun yüzlerce üst düzey subayını yıllardır neden Silivri tutsakevine tıkamıştır?

 

İşte hep yasa dışı ve psikolojik korku salarak ‘’fiili durum’’ yaratması ile bunları yapmıştır.

 

Örneğin ilk tutuklama ‘’fiili durum’’unda askeri yetkililer yasal karşıt ‘’fiili durum’’ yaratarak personelini teslim etmese ve bilakis gereğini çok kararlı bir şekilde yapsa idi ne Recep Erdoğan bugünkü güç algısına ulaşmıştı ne de askerler ile asker aileleri ve yurtseverler olarak biz bu acıları yaşıyorduk.

 

Hatta çok iddialı bir şekilde belirtiyorum ki karşıt ‘’fiili durum’’lar yapılsa idi Recep Erdoğan gibi Türk karşıtı bir siyasi fenomen olmayacaktı ve büyük bir olasılıkla ‘’kodes’’te olacaktı.

 

Bugün geldiğimiz nokta itibari ile Recep Erdoğan yakın gelecekteki cehennemi yaşamını önlemek için ‘’son tango’’yu oynuyor.

 

Ama asla kurtuluşu olmayacaktır.

 

Mutlaka yargılanacak ve hak ettiği cezaya kavuşacaktır.

 

Ama bunu çabuklaştırmamız gerekiyor.

 

Bunu nasıl yapacağız?

 

Devlet kurumlarının tüm yetkililerine sesleniyorum bunun çabuklaştırmamızın ve Recep’in yasa dışı ‘’fiili durum’’unu önlemenin tek çaresi yasaların size verdiği yetkilere dayanarak karşıt ‘’fiili durum’’u yaratmak ve emri dinlemeyen kurum amirlerini değişik kollardaki güvenlik güçleri ile örneğin Jandarma ile ellerine kelepçe vurdurarak ‘’kodes’’e tıkamaktır.

 

Böyle yapılacak 2-3 uygulama herkesi yasalara uymaya yetecektir.

 

Yasa dışı ‘’fiili durum’’ oluşturan bir iktidara karşı yasal karşıt ‘’fiili durum’’u oluşturması gereken tüm devlet kurumlarının yetkililerine ait bu tezimizi anlatan ‘’Köpek dişlerini gösterirse elindeki sopayı göster’’ Arnavut atasözüdür.

 

Şimdi,yurtsever ve Cumhuriyetçi yetkililerimize örnek olması için milli tarihimizden iki karşıt ‘’fiili durum’’ yaratma eyleminden bahsedeceğim.

 

TBMM tarafından 1923’de Cumhuriyet’in ilan edilmesine çok az bir zaman kalmıştır.

 

Fakat hala daha milletvekilleri arasında önemli sayıda padişahçı ve ‘’Hilafet’’i isteyenler vardır.

 

Bunlar itirazlarını çok sert bir şekilde ve yüksek sesle dile getirerek Cumhuriyet’in ilan edilmesine karşıdırlar ve Padişah’ın tekrar başa getirilmesini istemektedirler.

 

Bu arada Gazi Mustafa Kemal’de tehdit etmekten geri durmamaktadırlar.

 

Gazi’nin ikna edici sözlerine bir türlü inanmazlar ve dogmatik inançsal tutsaklık nedeni ile beyinleri yıkandığından bir türlü itibar etmezler.

 

Büyük deha sahibi en sonunda öyle bir karşıt ‘’fiili durum’’ yaratır ki, kürsüye çıkarak ‘’Anlaşılan bazı kafalar kesilecektir’’ diyerek herkesi hizaya getirir ve şanlı Cumhuriyet ilan edilir.

 

Diğeri Bülent Ecevit’in 1999’da Merve Kavakçı’nın arkasındaki siyasal gücün bastırmasıyla ‘’fiili durum’’ yaratarak başörtüsünü TBMM’e sokup meşrulaştırma eylemine karşı Kürsü’nün yanına giderek ‘’Burası Devlet’e meydan okunacak yer değildir,bu hanıma haddini bildirin’’ sözleri ile karşılık vererek karşı grubun bu işten sonuç alamamasını sağlayarak karşıt ‘’fiili durum’’ yaratmaya en iyi örnek oluşturmuştur.

 

Son olarak şunu söylüyorum ‘’fiili durum’’ ve karşıt ‘’fiili durum’’ bir anda temelindeki korku salıcı unsurları nedeni ile insanların hem düşüncelerini hem de davranışlarını tersine çevirir.

 

Geldiğimiz bu vahim nokta itibari ile yasalara uygun şekilde yetkilerimizi kullanarak karşıt ‘’fiili durum’’ yaratmaktan başka çaremiz kalmamıştır.

 

Aksi halde Recep Erdoğan çok acı geleceğinden kurtulmak için sürekli olarak her yasa dışı iş için ‘’fiili durum’’ yaratmaya devam edecektir.

 

Çünkü çok çaresizdir artık.

 

RECEP ERDOĞAN EFKAN ALA’YI ADAY BİLE YAPMAMIŞTI

 

Efkan Ala Erzurumlu’dur.

 

Erzurum’un Oltu ilçesinden.

 

İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’ta Erzurumlu ve Narman ilçesinden.

 

Bu iki ilçe Erzurum’un kuzeyindedir ve bu yönde 5-6 ilçe vardır.

 

Bu ilçelerin insanları Türkiye’nin neresinde olurlarsa olsunlar kendi aralarında yöresel hemşehricilik duyguları çok yüksektir ve birbirlerini kollarlar ama Erzurum merkezin insanına böyle bir yakınlık duymazlar.

 

İşte bu nedenle Recep Erdoğan’ın her konuda danıştığı ve tavsiyelerini dinlediği Efkan Ala adlı fişleme ustası müsteşarı şimdilerde İçişleri Bakanı’nın, Selami Altınok’u İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirdiğinden hiç kuşku duymuyorum ki,basında çıkan haberlerde bu yöndedir.

 

Anlatacağım olay aslında başka bir şey.

 

Efkan Ala 2002 senesinde Erzurum’dan AKP milletvekili aday adayı olarak bizimle beraber müracaat etmişti.

 

Yöresel hemşehrilerinin oy konusundaki diğer ilçe aday adayları taraftarları ile anlaşmalı oy değiş tokuşu ve bir takım hülleler neticesi belli bir oranda da teşkilat yoklamasından oy almasına rağmen Recep Erdoğan onu aday yapmamıştı.

 

AKP hükümeti kurulduktan sonra Abdullah Gül’ün Başbakanlığında kurulan hükümette Erkan Mumcu’nun Milli Eğitim Bakanlığında önce alt derecede bir birimin başına getirildi.

 

Recep Erdoğan milletvekili seçilip Başbakan olunca Erkan Mumcu Kültür ve Turizm Bakanı oldu.

 

Fakat Efkan Ala’yı Recep Erdoğan’la tanıştırıp ona tavsiye ederek yerini çok sağlama aldırdı.

 

Çünkü Efkan Ala Erkan Mumcu’nun yakın arkadaşı olarak ekibinde idi ve yükselmesini istiyordu.

 

Yani fişçi yeni İçişleri Bakanı Efkan Ala, Türk siyasetinin arızalarından Erkan Mumcu’nun hediyesidir Türkiye’ye.

 

Sakın AKP milletvekilleri Recep Erdoğan’a darılmasınlar,bizim içimizde İçişleri bakanı olacak kimse yok muydu ki dışarıdan atadı,diye.

 

Çünkü Recep Erdoğan’ın yanında itibarlı ve zeki olarak bilinmeniz için kişiliğinizi ayaklarınızın altına alarak onun akıl dışı,mantık dışı,ülke için zararlı ama kendi çıkarları için yaralı tüm isteklerini aşkı meşk ile cezbe halinde yerine getirmenize bağlıdır.

 

Hele Batman ve Diyarbakır valilikleri sırasında PKK, taraftarları ve sempatizanlarına Kürtçülük yapmayı meşru hale getiren,bu yolda onların önlerini açan, Türk bayrakları ile yürünmesini yasak eden ama bölücülerin sembolik renklerini şirinleştirme icraatlarının sahibi Efkan Ala’ya bu makamlar kurban olsun!

 

İşte bu nedenlerle Recep Erdoğan’ın gözdesi oldu.

 

[email protected]

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!