'Dağdaki genç arkadaşları' açıkladı

'Dağdaki genç arkadaşları' açıkladı
16 Ağustos 2012 13:27

Yaklaşık iki gün PKK tarafından alı konulan Hüseyin Aygün, serbest bırakıldıktan sonra yaptığı açıklamalarla eleştiri oklarını üzerine çekti. Bugün savcılığa ifade verecek Aygün, NTV Diyarbakır Temsilcisi Nizamettin Kaplan’ın sorularını yanıtladı. Öncelikle geçmiş olsun iki gün örgütün elinde kaldınız ve geldikten sonra duygusal bir açıklama yaptınız. Bu ‘genç çocuklar’ lafınız kamuoyunda biraz tepki gördü. Ben duygusal bir anda bunları dile getirdiğiniz samimi düşüncelerinizden şüphem yok ama kamuoyunu aydınlatmak için bunlardan bahseder misiniz?

Hüseyin Aygün: Kamuoyundan destek gördüğünü öncelikle düşünüyorum. Tabii 30 yıllık terör ve yıkım döneminin ardından kavramlarda son derece kirlenmiş durumda. Birine mutlaka terörist denmesi veya başka bir kesiminde mutlaka özgürlük savaşçısı olarak algılanması ve benim gördüğüm onun 17-25 yaş arasında birkaç yıldır dağa çıkmış gençler var. Bunları Murat Karayılan gibi Bahoz Erdal gibi görmek mümkün değil. Aralarında çatışmaya girmemiş çocuklar var. İki günlük süre boyunca da normal bir hayata kavuşma özlemlerini anlattılar yarıda kalan üniversite hayatına devam etme isteklerini söylediler. Ayrılırken de bizim bu dağlarda olup barış için daha çok çaba harcamamız için ricada bulundular. Buradakilerin bu ülkenin genç arkadaşları çocukları olduğunu söyledim. Onları hiç kimsenin düşman olarak görmesine gerek yok. Onların eve dönmesi ailelerine dönmesi bizim gibi normal hayat yaşaması için siyaset kurumunun yapacağı çok işler var. Siyaset kurumuna bir çağrıda bulunmak için dağlardaki gençlerin indirilmesi barışın sağlanması için gereken rolü oynaması açısından bu tür bir konuşma yaptım. Bir bakımdan da empati yapmak adına savaşın ne kadar gereksiz olduğunu dile getirmek adına yaptım. Sözlerimde yanlış bir şey yoktu duygusal nedenlerle böyle söyledim.

-Sizin bırakılmanızdan sonra bir sürü bilgi kirliliği var. CHP Genel Merkezi’yle ters düştüğünüz haberleri çıktı.

Hüseyin Aygün: Hayır öyle bir şey yok. Yarın akşam Kemal başkanımızla görüşmeyi istiyorum uygunlarsa Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyasete devam edeceğim. Ama Kürt sorununun çözülmesi akan kanın durulması gerekiyor. Cumhuriyet Halk Partisi de bu konuda önümüzdeki haftalarda daha aktif bir rol üstlenecek.

- Bazı milletvekillerinin ‘Kendi görüşüdür parti görüşünü yansıtmıyor’ şeklinde açıklamaları vardı.

Hüseyin Aygün: Tabii ki kişisel görüşüm. Parti adına konuşacak kişiler belli. Cumhuriyet Halk Partisi zaten herkesin kişisel görüşlerini söyleyebildiği bir parti. Benim gördüğüm ne Adalet ve Kalkınma Partisi’nde ve BDP’de liderin konuşmaları dışında ona aykırı veya partinin genel görüşleri dışında çıkan bir ses duyulmuyor. Mesela benim kaçırılmamla ilgili genel başkan dışında hiç kimseden tepki gelmemesi, kınanmaması bir siyasetçinin barış elçisinin iki gün silah zoruyla götürülmesine dair hiçbir açıklama yapılmaması BDP’nin de ne durumda olduğunu gösteriyor. Ben kendi adıma konuşuyorum doğrudur, parti adına konuşmuyorum ama Dersim adına konuşuyorum doğrudur.

-Neredeyse kaçırıldığınız için suçlu ilan edildiniz.

Hüseyin Aygün: Yani eğer dönseydim de klasik vatan, millet, toprak, bayrak, ezan filan deseydim bu eleştiren kesimler çok mutlu olacaktı. Barış dediğim için kardeşlik dediğim için dağdaki çocuklar dediğim için suçlanıyorum. Buna da inanamıyorum, üzülüyorum.

- Zaten insan hakları savunuculuğu konusunda çalışmalarınızı biliyoruz. Dersim katliamıyla ilgili çalışmalarınız oldu. Bundan sonra nasıl bir süreç bizi bekliyor?

Hüseyin Aygün: Benim siyasetçi kimliğim en son geliyor. Siyaset kaderin bir cilvesi olsa gerek avukat olarak bugüne kadar nasıl hakikati söylediysem zalimin karşısında mazlumu savunduysam aynı çizgiyi Cumhuriyet Halk Partisi’nde de sürdüreceğim. Benim görüşlerim tabii partiyle de parlamentoyla da uyuşmayabilir. Görüşlerimi ifade ederken halkın çıkarlarını adalet duygusunu vicdan ve adaleti esas alıyorum. Bundan sonra da bu yönde ilerleyeceğim.

-BDP’ye bir kırgınlığınız olduğunu da anladık.

Hüseyin Aygün: Yani kınamalıydılar büyük bir olay zorla götürülme, tutsak etme, milletvekiline baskı yapma kabul edilemez. BDP’li kimi vekiller duygusuz insani olmayan sözler sarf ettiler. Bu çok önemli değil halk destek çıktı, bütün kurumlar harekete geçti, BDP’nin kendi çelişkisi kendi tutarsızlığı.

-Genel Başkan düzeyinde arayan oldu mu BDP’den?

Hüseyin Aygün: Hayır bir milletvekili arkadaşım aradı. Ama dağdayken götürülmüşken genel başkan ailemi arayıp geçmiş olsun dileklerini iletti, sayın Selahattin Demirtaş.

-Tüm topluma bir mesaj vermek isterseniz ne dersiniz?

Hüseyin Aygün: Barışın sağlanması lazım silahların susması gerekiyor, hiç kimsenin ölmemesi lazım. Foça’da yaralanan çocuk dün toprağa verildi bunlar çok korkunç şeyler. Hiç kimsenin ölmemesi adına siyaset kurumu üzerine düşen rolü yerine getirmeli. Ama meclis bile toplanamadı bu tablo son derece umut kırıcı. Dilerim 1 Ekim’den sonra herkes bu meselenin çözümü için daha sorumlu davranmaya başlar.

Hüseyin Aygün: Meclis başkanı sıfatıyla aradı başka arayan olmadı.