Ben böyle kanser hastası görmedim

Ben böyle kanser hastası görmedim
18 Ocak 2013 21:00

Perşembe gecesi, yani Mehmet Ali Birand’ın vefat ettiği günün gecesi onun durumunu yakından bilen bir doktor tanıdığımla telefonlaştım.


Safile USUL H&H YORUM

Mehmet Ali Birand son olarak geçtiğimiz Salı gecesi ekrandaydı ve yakınlarının aktardığına göre Perşembe gecesi için de 32. Gün’ün programını hazırlamıştı.
 
Yani, çok pratik bir iş olan ameliyatını olup hemen işinin başına dönecekti.
 
O zaman safra kesesine stent takılırken aniden ölmesinin sebebi, mesela, bir doktor hatası olabilir miydi?
 
Örneğin kalp yetmezliği vardı da, bu önceden belki de yeterince dikkate alınmamış mıydı?
 
Ne bileyim, beşer, şaşar; merak ettim ve sormak için aradım.
 
Telefondaki arkadaşım soruyu sorar sormaz, “Oooo” dedi, “doktor hatası kesinlikle yok.”
 
Sonra anlatmaya başladı hızlı hızlı…
 
“Mehmet Ali Birand ağır hastaydı. Bakma sen televizyondaki makyajla kamufle edilmiş haline. Her tarafı metastaz doluydu ve çok ağır bir kanseri vardı. Ben hayatımda böyle bir kanser hastası hiç görmedim. Onunki gibi bir kanseri olan bir başkası olsaydı hem bu kadar uzun yaşamazdı hem de Mehmet Ali Birand’ın yaptığı gibi ordan oraya koşturarak çalışmayı bırak, düz yolda yürümekte zorluk çekerdi. Mehmet Ali Birand farklı bir adamdı.

Ameliyatta ölmesine gelince; ameliyatta yapılan işlem, kanser nedeniyle iş görmeyen safra kesesine, safranın dışarı atılmasını sağlama amaçlı stent takılmasıydı. Bu işlem salt olarak zor değil ama Birand artık çok hastaydı, çok yorgundu. Vücut bitmişti. Kalp yetmezliği yoktu ama kalbi işleme dayanamadı. Şu da var ki, Mehmet Ali Birand bu işlem esnasında ölmeseydi bile çok yakında hayatını yine kaybedecekti. Belki 1 ay, belki 2 ay, belki 3 ay sonra. Hatta Birand taşıdığı kanserin niteliğine ve metastaz oluşumuna göre çok uzun yaşadı. Dediğim gibi, farklı biriydi o. Onun yerinde başkası olsaydı şu ana kadar bin defa ölürdü.”
 
Arkadaşımın anlattıkları ile dünden beri Birand, yaşamı ve kişiliği hakkında televizyonlarda anlatılanlar birbiri ile uyumlu aslında.
 
Çok derin bir duygusal ivme taşıyormuş Birand.
 
Çünkü çok tutkulu çalışma ve çalışmadan ayrılamama, hatta ölümü bile zorlama hep bu derin duygusal ivme ile alakalı.
 
Ve, hakikaten de çok ama çok çalışkanmış. Heyecanlı bir gazeteci olarak kalmış hep.
 
Ve de, meğer akşam 19.00 haberlerinde ekranda izleyicilere hararetle haber anlatırken çok hastaymış ama farketmemişiz.
 
Öylesine bir tutku varmış ki içinde, son saniyeye kadar kopmamak için tüm gözlerden saklanmayı başarmış.
 
Belki de beklenmedik bir anda ölüm en iyisi ölen açısından.
 
Veya ölüme hazırlanmak ve ölümü kabul etmek.
 
Sevmeye bile çalışmak.
 
Ölümü kabul etmek. (bu zor bir iş, yazdığıma bakmayın, benim diyen bunu zor başarır ama sanırım mümkün olabilir üzerinde çalışılırsa)
 
Bir de şu var sanırım…
 
Hayat içersinde sahip olunan tutkular ve kişisel duygu derinliklerini çözebilmek, çalışmayı bir araç olarak kullanmayı azaltabilir.
 
Fakat şimdilik kalsın bu konu. Dağınık kalsın. Çünkü hele de bu, acaip zor bir iş.


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan