Akşener: İktidar darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu

Akşener: İktidar darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu
7 Nisan 2021 10:48

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu

 

Akşener’in konuşmasından satır başları şöyle:

 

Konuşmama bir teşekkürle başlamak istiyorum. Geçen hafta 2 Nisan Otizm Farkındalık günüydü. Nevin Hanım ve oğlu konuğumuz oldu. Sigorta şirketlerinin otizmlileri sigorta kapsamına olmadığından bahsetti. Marka adı vermekte sakınca görmüyorum, bu kürsü milletin kürsüsü çünkü… Adım atan herkese çok teşekkür ediyoruz. Milletin kürsüsü görevini yerine getirmiş oluyor. Demir Sigorta’nın saygıdeğer genel müdürü bu uygulamayı onun konuşmasından öğrendiğini söyleyerek şirketinin artık otizmli çocukları sigorta kapsamına alacağını müjdeledi, Allah onlardan razı olsun. Hem şirket yönetimine hem de Nevin Hanım’a teşekkür ediyor, aynı hassasiyeti diğer şirketlerden de bekliyoruz.

 

 

Siyaset, olanı biteni okuyabilme, gerçeği gösterebilme sanatıdır. Yaşananları doğru analiz etmek yetmez, kimi zaman akıntıya karşı da kürek çekmek gerekir. Siyaset dürüstlük, kararlılık ister. Son 3,5 yılda yaşadıklarımızı hatırladıkça bize koltuk hesabıyla değil, demokrasi hesabıyla siyaset yaptıran hepimiz adına Allah’a şükürler ediyorum. Biz kutlu millet davasının neferleriyiz, en büyük gücümüz de milletimize asla yalan söylememek…Bu bizim için vazgeçilmez bir ilkedir, tek seçenektir. Şahsi hesaplarla değil millet yolunda siyaset yapanlar şartlar ne olursa olsun hakikati söyler. Bugün vesayete kafa tutuyormuş gibi yapanlar dün 28 Şubat’ta masa altına saklandığında da biz dimdik duruyorduk.

 

 

Son dönemde bir modadır aldı başına gidiyor, gece vakti ortalığı karıştırma modası… İstifa eden bakan mı dersiniz, görevden alınan bürorat mı, feshedilen anlaşmalar mı dersiniz… Gece uykusu kaçan ne yapsam da ortalığı karıştırsam diye iş başına geçiyor, bedelini ödemek de milletimize düşüyor. Bu modanın son örneği olarak Cumartesi gece yarısı 104 emekli amiral bir bildiri paylaştılar. İktidar darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu. Salı günleri partisinin grubunda konuşacak grubunda konuşmakta zorlanan küçük ortağa yeni bir malzeme çıktı. Millet iradesinin gasp edildiği, getirdikleri kanun reddedildi ya, dünden itibaren görüşmeye açılan kanunla ilgili tutumlar, konuşmalar, farkındalar ortadan kalktı. Kanunu konuşanlar var mı? Bunun milli irade gaspı olduğunu… Aşı sırası bekleyen insanlarımız, tavan yapan vaka sayıları konuşulmadı. Yine milletimiz, Türkiye kaybetti. Son 60 yılda 9 defa darbe, post modern darbe, muhtıra, e-muhtıra görmüş bir millet olarak elbette bazı hassasiyetlerimiz var. Bu yüzden Türkiye’ye dair endişeleri olanların, bu endişeleri usulünce zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmeleri çok önemlidir. Hele de ülkesine yıllarca hizmet etmiş kritik makamlarda bulunmuş olanların çok daha sorumlu davranması gerekir.

 

 

Meseleyi her itiraz edeni hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlayıp, buradan siyaset devşirmeye çalışanları alışkanlık haline getirmiş bir zihniyet yönetiyor. Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM’yi kapatmaya yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet’in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz, iktidarını korumak için milletini birbirine düşürecek kadar zalim bir zihniyet. Türkiye’yi düşünen herkesin bu durumun bilinciyle hareket etmesi şarttır.

Türkiye’nin bunca sorunu varken, milletimiz siyasetçilerden çözüm talep ederken, Cumhur İttifakı’nın oyları her ay düşerken, kimsenin çıkıp da iktidarın değirmenine su taşımasına, milletinden tamamen kopmuş bitik siyasetine can suyu vermesine müsaade edemeyiz, etmeyeceğiz. Kimse de kusura bakmasın. Bu işler böyle yapılmaz. Ülkeye dair kaygıları olanlar bireysel olarak her platformda ya da STK şemsiyesi altında görüş ve önerilerini açıkalayabilirler ancak bunu gizemli gece yarısı bildirileriyle yapamazlar. Yapanlar da karşılarında bizi bulurlar. Biz söz de karar da milletindir diyenleriz. Dün 28 Şubat karanlığında da böyleydi, 27 Nisan gecesi de böyleydi, bugün de böyleydi. Vesayetin cübbelisine de, üniformalısına da lacivert takımlısına da her zaman karşı durduk, durmaya devam edeceğiz. Biz hürriyetin ve istikbalin partisiyiz.

 

 

Geçen hafta Konya’da, geçtiğimiz hafta sonu da Hakkari’deydik. Milletimizin dertlerini dinledik. Hakkari’de kapanan sınır kapıları yüzünden ticaret durmuş, vatandaş şikayet ediyor. Bir eczacı kardeşime ‘askıda mama kampanyası var mı’ dedim, ‘var’ dedi. Veresiye defterinde liste uzadıkça uzuyor. Ayakkabıcı dükkanında, ‘siftah yapmadım, 20 yılda kazandığımızı 2 yılda erittik, dayanacak gücümüz kalmadı’ dedi. Bu insanlarımızın sesini duyan, çare sunan yok. Bu durumun artık şakası yok. Yokluk içinde yitip giden hayatlardan bahsediyorum. Herkesin bir şeyi çok iyi anlaması lazım. ‘Darbe olur mu olmaz mı’ tartışması, bebek mamasını askıdan indirmiyor, amirallerin rütbeleri sökülsün mü sökülmesin mi polemiği çaresiz gençlerimize iş bulmuyor. Sayın Erdoğan, böyle devlet yönetilmez, anlamsız polemiklerle uğraşacağına Piraye’yi ve Hasan’ı dinle. Mağdur edebiyatından siyaset devşirmeye çalışacağına, bugün yarın dükkanı kapatacağım diyen Hasan kardeşimi dinle.

 

 

Millet seni oraya sarayda sefa sür diye oturtmadı. Bir kez olsun eşin dostun yandaşın yerine milletimize faydan dokunsun. Milletimiz geçim derdinde kıvranırken bunlar hala darbe mi darbeci mi konuşturuyorlar, buna sebep olanları da fırsat bilenleri de kınıyorum. Aziz milletimizin çaresizliğini perdeleyen her tavrı reddediyorum. Kim ne yazarsa yazsın, konuşursa konuşsun biz Hakkarili babalıların feryadını, Konyalı otizmli bir gencin ‘evde ekmek yok’ demesini konuşacağız. O gencin kulağına indim, ‘ne istiyorsun’ dedim. ‘Kuş istiyorum’ dedi. Bunları duyun be, herkes bunları duysun! Yazıktır günahtır! Hem Konya’da hem Hakkari’de aynı yoksulluk, çaresizlik olamaz! Konya’da da küçücük çocukların hem tableti hem interneti yok, Hakkari’de de… Olamaz bu! Olamamlı… Sayın Erdoğan, o sarayda gece nasıl uyuyorsun sen? Bunları çözme makamı sizsiniz. İnternet olmadığı için derslere katılamayan evlatlarımızın çaresizliğini konuşmaya devam edeceğiz. Sabah 8’de açtığı dükkanda, 4’te hala siftah yapamayan esnafı konuşacağız, insanlarımız iş yerlerini kapatmak zorunda bırakılırken, utanmadan yapılan lebalep kongreleri konuşmaya devam edeceğiz. Elli bine vurmuş günlük vaka sayılarını, ülkemizi dünyada 1. yapan beceriksiz yönetimi konuşacağız. Yılan hikayesini döndürülen aşı tedariğini konuşacağız. Onlar ne istiyorlarsa onu konuşsunlar, biz bunu konuşacağız. Biz bunu konuştukça milletimizin sesi daha gür çıkıyor, iktidar daha çok korkuyor. Bize kızanlar olabilir, hatta hakaret edenler olabilir. Duruşumuzu anlamak istemeyenler, anladığı takdirde işine gelmeyenler de olabilir. Ortağını kıskanıp bize saldıranlar da olabilir, varsın olsun. Biz biliyoruz ki millet iradesine sahip çıkmak lafla olmaz.

 

 

Millet iradesini yok sayarak, milletin ortak değerleriyle kavga ederek, sandık gelince ‘milletime hizmettarım’ diyerek seçimden sonra milleti maraba yerine koyarak millet iradesine sahip çıkılmaz. Siyasetinin merkezine milleti koyarak sahip çıkılır. Bizim pusulamız bellidir, daima milletimizi gösterir. Milletimiz kimin doğru durduğunu, kimin millet iradesine sahip çıktığını gayet iyi biliyor.

Nedense bu bildiriyle ilgili duruşumuza AK Parti değil, küçük ortağı daha çok bozulmuş. Sayın Erdoğan teşekkür etti diye olsa gerek, küçük ortak köpürdükçe köpürdü. AYM’den sonra hızını alamayıp yakında Deniz Kuvvetleri’nin de kapatılmasını isterse şaşırmayın. Allah Sayın Erdoğan’a sabır versin, çok içtenlikle yapıyorum bu duayı. Dün şerefsiz dediğine bugün mübarek deyip, dün mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diye yalvardıklarına da bugün şerefsiz diyebilen tutarsız duruş ve söylemleriyle ülkeyi germekten başka fonksiyonu olmayan birinin üstünde gereğinden fazla durmak istemiyorum. Ama Sayın Erdoğan’ı uyarmak zorundayım: Sakın ola, öfke kontrol problemi olan küçük ortağının dolduruşuna gelip, bildiriyi yazanlara abuk sabuk cezalar verdirmeye kalkma. Buradaki anahtar kelime ver-dir-me. Sağduyuyla yürüttüğünü zannettiğimiz bu süreci, böyle şaibeli bir yola sokup da milleti huzursuz etme.