Tayyip Erdoğan’ın işareti ile bunlar her zaman saldırıyorlardı

Tayyip Erdoğan’ın işareti ile bunlar her zaman saldırıyorlardı
2 Mayıs 2013 18:15

30 Nisan 2013 Salı günü yapılan AKP grup toplantısında BOP Eşbaşkanı ve ABD işbirlikçisi Erdoğan,üstadı olduğu üzere birisi süper yalan biriside her zaman yaptığı gibi TBMM Genel Kurul çalışmalarında kendisini ve partisini hırpalayan milletvekillerini hedef göstererek diğer kurşun asker milletvekilleri tarafından saldırıya uğratılıyordu.

İBRAHİM ÖZDOĞAN H&H YORUM

Önce bu grup toplantısında söylediği yalanı ele alalım ki bunun hedefinde ben de vardım.
Güya AKP iktidarına ve kendisine direnenler millet tarafından 2007 ve daha önceki seçimlerde tasfiye edilmiş. Bu ifade külliyen yalan;kendisi çok iyi biliyor ama yalancı dolmalarını yutturmaya çalışıyor.Bizi,tasfiye edenler,bizim gibi yurtsever,millici,mücadeleci milletvekillerinin tekrar Meclis’e girmesini önlemek için,o günkü parti yöneticilerini çıkar karşılığı satın alıp,siyaset mühendisliği yaparak,çıkarlarına çomak soktuğumuz dış güçler ve içteki işbirlikçi hainlerdir ki,bu hainlerde böyle bir gücü, ”dübürlerini”, ”Beyaz Saray”a,oranın sakinine, ”CIA”ya ve ”CIA elemanları”na dayayarak almışlardır.

Satın alınan parti yöneticileri de ”dübürlerini” aynı güç odaklarına dayamışlardı.
Şu bir hakikattir ki tarih,demokrasimizi çıkar karşılığı satan bu hainleri de emperyalistlerin yerli işbirlikçileri ile birlikte lanetle anacaktır. Ama şunu ”küresel güçler”in işbirlikçileri bilsin ki,bu karanlığı mutlaka yırtacağız ve tekrar oraya gelerek ”Türk Yargısı” huzurunda bunun hesabını soracağız.

Yine aynı grup toplantısında vatansever ve gerçekleri dile getirmeden korkmayan ve Meclis kürsüsünde sürekli konuşan CHP Tunceli milletvekili Kamer Genç’i hedef göstermiş,aynı gün Genel Kurul’da AKP Tokat milletvekili Zeyid Aslan’ın insanlık dışı fiziksel saldırı,tehdit ve çok ağır küfürlerine maruz bırakmıştır ki, aynı herif 22.dönem de kürsüde konuştuğum bir sırada oturduğu yerden bana da müdahale de bulunmuştur. Şu tespitimi yapmama izin verin,BOP Eşbaşkanı,ABD işbirlikçisi Recep Erdoğan 22.dönemden beri kürsüde konuşup suya sabuna dokunan milletvekillerine sataşan kendi milletvekillerini 3.defadır milletvekili yapıyor aralıksız.
Bunu ben kendimden biliyorum,en çok sataşılan milletvekiliydim ve bana sataşanların hemen hepsi bu döneme kadar milletvekili yapılmıştır;Erdoğan tarafından.

Tayip Erdoğan bunu Başbakan olduğu 2003 yılından beri sürekli yapıyordu.
Ben 22.dönem milletvekili olarak AKP’deki derin yolsuzluk ve vatana ihanet icraatlarını görüp,oradan ayrılıp Anavatan Partisi’nde çok sert muhalefete başlayınca beni susturmak için her kürsüye çıkışımda mutlaka onların görevlendirdiği milletvekilleri ellerinden geleni
yapıyorlardı.

Aşağıda bunun bir örneği olarak 24 Aralık 2006 günü 2007 yılı bütçe görüşmelerinde yaptığım konuşmayı internetten kesip kopyalama yöntemi ile ”TBMM TUTANAK MÜDÜRLÜĞÜ İNTERNET SİTESİ”nden aktararak ta o  tarihte ve de en hafifi olmak üzere bana olan saldırıları okuyucunun gözleri önüne sermek istiyorum. Bu konuşma aynı zamanda o tarihlerde AKP hükmetinin yaptığı yolsuzluklardan çok önemli örnekler barındırmaktadır ki,belleklerimizi
de tazelemiş oluruz. O tarihte yaptığım konuşmayı yorumu okuyucuya bırakarak,virgülüne dahi
dokunmadan aynen aşağıya alıyorum:


Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı 22. Dönem 5. Yasama Yılı 42. Birleşim 24 Aralık 2006 Pazar Anavatan Partisi Grubu adına ikinci konuşmacı, Erzurum Milletvekili
Sayın İbrahim Özdoğan. (Anavatan Partisi sıralarından alkışlar)
Buyurun efendim.

ANAVATAN PARTİSİ GRUBU ADINA İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2007 yılı bütçesi Kamu İhale Kurumu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı üzerinde Anavatan Partisi Grubunun fikirlerini, görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda buluyorum. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, hükûmetler ve hükûmettikleri dönemler, toplumlar üzerinde iz bırakırlar. Değerli milletvekilleri, bir soru sorulsa ve denilse ki: “58’inci ve 59’uncu Cumhuriyet Hükûmetlerinin icraatlarına damgasını vuran iz hangisi olmuştur?” Bu
soruya verilecek cevaplar içinde en vurucu olanı şu olacaktır ki, AK Parti Hükûmeti, cumhuriyet tarihimizin en pervasız, en kontrolsüz, gözlerden uzak ve gizli kapaklı özelleştirmelerine imza atmıştır.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme öylesine bir siyasi meseledir ki, bu konuda istismar yapan ve kendini çok akıllı zannederek toplumu ve onun kurumlarını baypas eden hiç kimse ve hiçbir parti, bunun sonuçlarından dolayı hesap vermekten kaçamamıştır ve bundan sonra da kaçamayacaktır. Özelleştirme, çünkü, bir ulusun ekonomik millî varlığının, doğru,
açık, hesap verebilir ve millî varlıkta stratejik kayıplara yol açmaktan şiddetle imtina eden bir sorumluluk duygusunu gerektirmektedir. Ülke ekonomisini yönetmek ticaret değildir. Ülke
ekonomisi, şirketlerin el değiştirmesi değildir. Ülke ekonomisi “babalar gibi satarım” bezirgânlığı ve devlet terbiyesi görmemişliği de hiç değildir.
Kamuya ait birtakım varlıklarda özelleştirme olması veya bazı alanların yabancı sermayeye açılması, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliğinin de serbest piyasa ekonomisi prensibi çerçevesinde, elbette ki, iyi seçilmek ve anlamlı olmak kaydıyla mümkündür. Ancak, yüce
Meclisin değerli üyeleri, sizleri temin ederim ki, Avrupa Birliği ülkelerinde, Türk Telekomun muadilleri olan ulusal telekomünikasyon şirketlerini özelleştiren pek kimseyi bulamazsınız. Alman devleti Alman telekomünikasyonunu asla satmaz, zarar etse de satmaz; zarar
ediyorsa ehlileştirir, reforme eder, yeni ekonomi yöntemleriyle akılcılaştırır, yönetimi revize eder, yeni yönetimler bulur, ama asla satmaz. Fransa, Fransa’nın millî telekomünikasyonunu da asla satmaz.

Telekomünikasyon alanında mevcut ulusal bir sistemi elden çıkarmak ancak ve ancak bezirgân ve devlet olmak nedir, ülke olmak nedir bilmeyenlere mahsus bir özelliktir, bu nedenle, çağımızda.Değerli arkadaşlar, bezirgânlıkla devlet ve millet olmanın arasındaki sınırı başka emsallerden izlemek isteyenlere şimdi bir örnek vermek istiyorum: 2005 senesinde, Amerikan Pepsi Co firması Fransız Danone şirketine talip oldu. Ermeni Soykırım Yasası’ndan sonra çocuklarımıza veya torunlarımıza hâlâ bir Danone pudingi alıyor muyuz bunu bilmem
ama, Danone, birçok dünya ülkelerinde tüketicinin tanıdığı bir süt
mamulleri şirketidir.

Amerikan Pepsi Co firmasının Fransa’nın Danonesine talip olması üzerine, Fransız Hükûmeti 2005’in Eylül ayında toplandı ve belli stratejik Fransız markalarının korumaya alınması yönünde siyasi bir adım atılmasına karar verdi. Amerikan Pepsi Co firması Fransa’nın Danonesini alsaydı, Fransız halkı fakirleşecek miydi? Asla. Amerikan Pepsi Co firması Fransa’yı istila
mı edecekti? Yine asla. Ama, yüce Türk Meclisinin üyeleri, şunu demek istiyorum: Bir ülkenin
millî ekonomik varlıklarına sadece parasal faktörlerin gözlüğüyle bakılamaz. Milletlerin ekonomik varlıkları, hem stratejik olarak toplumsallığın maddi temeli ama hem de bir milletin duygu bütünlüğünün özelliğinin temelidir. Milletinin ve devletinin adına saygı duyan
siyasetçiler, ekonomik varlıklarını her şeyden önce bu anlayışla ele alır ve buna uygun davranırlar.

Yoksa, her şeyi satabiliriz. İstiyorsanız İstanbul Boğazı köprülerini de satabiliriz, alanlar da işletmeyi bilir. Devlet Demiryollarını da satabiliriz, bunları da alanlar elbette ki çok iyi işletir, ama, o zaman, bir Türk milleti ve devletinden değil, başka bir şeyden bahsetmek zorunda kalırsınız bir ün. Her hükûmet için, ekonomide özelleştirmelerde verilecek veya
verilmeyecek vizenin kıstası, yukarıda anlatmaya çalıştığım duyguy taşıyor olması veya olmamasında gizlidir.

Değerli arkadaşlar, dünyadaki bütün özelleştirmeler incelenmiştir. Şu inkâr edilemez bir şekilde görülmektedir ki, önce serbestleşme olmadan özelleştirme olmaz. Serbestleşme de piyasada rekabetin olması için yeterli değildir. Piyasa düzenini koruyabilecek güçte düzenleyici bir
kuruluş gereklidir. Türkiye’de serbestleşme henüz tamamlanmamıştır.
Serbest piyasa ekonomisinin işlerliğinin önünü açmakta beceri gösteremeyen bu Hükûmet ise, özelleştirme adına ülkenin temel stratejik kurumlarını elden çıkarmak yolunu seçmiştir maalesef.

Yabancı sermaye çekmekle meşgul olan Hükûmet, yabancı sermayeyi yeni yatırım alanlarına değil, oluşmuş, birikmiş millî servet kaynaklarına çekmeyi bir marifet saymıştır.
Bugün Türkiye’de, Türk Telekom gibi yeni bir sistemin oluşması için lazım olan para en azından 25 milyar dolar civarındadır değerli arkadaşlar. Oysa, Türk Telekom, stratejik bir varlıktı ve iletişim ağları bir ülke ekonomisinin de sinir ağlarıdır. Bir ülkenin bilgi toplumu stratejisinin ilk maddelerinden biri Telekom sektörü hakkında olmak zorundadır. Bir ülke tüm yurttaşlarına, sadece büyük şehirlere değil, ücra köylerine de kolay, ucuz iletişim imkânı sunmak
zorundadır. Telekom, doğal tekel tanımına uyan bir sektördür. Düzenleyici yapı, doğal tekel olan kaynaklara rakiplerin kolay ve makul ücretle erişimini sağlayarak, rekabetin yaşamasına şans vermelidir. Telekom sektöründe yapılması gereken bu özelleştirme değil, serbestleşmenin sağlanmasıydı oysaki. Serbest piyasa ekonomisini kamu mallarını bezirgân gibi satmak gibi zanneden AK Parti Hükûmetinin bu toplumda bıraktığı sadece bu bezirgânlık politikası
değildir değerli arkadaşlarım.

Bakınız, örnek vermek istiyorum: Balıkesir’de SEKA’dan başlayalım. Balıkesir SEKA kâğıt fabrikasının bu Hükûmet tarafından açılan ihalesine bir tek firma katıldı. Bu bir tek firma neydi, kimdi değerli arkadaşlar? Sayın Başbakanın dünürü Sadık Albayrak’ın akrabası bir
başka Albayrak.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, optiğe dikkatle bakar mısınız lütfen. Türkiye adına istirham ediyorum, mutlaka bunu beyninizde bir kontrol edin. Bir ülkede bir kamu malı ihaleye açılıyor, bu ihalede bir tek talip var ve o talip, Sayın Başbakanın, dünürü tarafından
yakını.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Hiç ilgisi yok.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bunda, hukuken bir suç olması mı gerekli illa?

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yanlış efendim, yanlış bilgi veriyorsunuz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu, her türlü kanun maddesinin ötesinde,
siyasi etik açısından yeterince berbat bir optik değil midir?

ASIM AYKAN (Trabzon) – İbrahim Bey, yanlış bilgi veriyorsunuz.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ve değerli arkadaşlar, bu ihale, Danıştay
tarafından iptal edilmiştir.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yanlış bilgi veriyorsun İbrahim Bey, yanlış.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Özelleştirme İdaresi Başkanı, bu ihale nedeniyle, Hükûmetin vize vermemesine rağmen, Danıştay Cumhuriyet Başsavcısının ısrarlı talebi üzerine yargılanmaktadır ve başka bir pencere açıyorum, 59’uncu Cumhuriyet Hükûmetinden ve AK Parti Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler’e ve Kiler Şirketler Grubuna geliyorum.
AK Parti Bitlis Milletvekili Sayın Vahit Kiler’in ve kardeşlerinin şirketi Atlas Alışveriş Hizmetler ve Gıda Sanayii Ticaret Limited Şirketi, özelleştirilmesinin üzerinden sekiz gün geçtikten sonra
Kütahya Şeker Fabrikasına ortak oldu. İhaleye girerek, Kütahya Şeker Fabrikasının yüzde 56’sını 21,4 milyon dolara satın alan Torunlar Gıda, Özelleştirme İdaresiyle sözleşme imzalandıktan sekiz gün sonra hisselerinin yüzde 28’ini Kiler Grubuna ait şirkete devretti. Bu bir
Ali cambaz oyunu değil midir?

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) – Yok…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, AK Partili Ankara Büyükşehir Belediyesi, Ankara’da yaşayan 370 bin aileye yardım paketleri dağıtmak için bir ihale açtı. İhaleyi kim aldı? 28 trilyon 300 milyar liraya, AK Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi
olan Kiler Grubu aldı.

Değerli arkadaşlar, hâlihazırda, TCK’da kanun maddelerinin alanına girmese de, siyaset mevkisi ve gücünün para ile bu kirli karışımına geçit verecek bir toplum ahlakı var mıdır? Bu tablo bir gün sorgulanmayacak mıdır? AK Parti Hükûmeti, mensuplarının kirli  optiğinin yanı sıra, Türk yargısını çok meşgul eden hükûmet olarak da anılacaktır hep.

Bugün 24 Aralık Pazar ve bu Hükûmet son yargı kararını 22 Aralık Cum günü aldı. Danıştay, 22 Aralık Cuma günü TCDD’ye ait İskenderun Limanı’nın otuz altı yıl özelleştirilmesi amacıyla ihaleye çıkarılmasına ilişkin karar ve ihaleyi sonuçlandıran ihale komisyonu kararını iptal etti. Bu Hükûmetin aldığı ihale kararları yargının çeperine bu kadar sıklıkla çarpıyorsa, o Hükûmetin siyasi kararlarının da çarpması gereken toplumsal ve siyasi bir çeperin de olmaması asla
ve katiyetle düşünülemez, değerli arkadaşlarım. Değerli milletvekili arkadaşlarım, özelleştirmelerden ve AK Parti Hükûmetinden söz edip de, Sayın Recep Erdoğan 3 Kasım 2002 seçimlerine katılamayınca, yerine koyduğu ve bunun üzerine yıllardır yüzünden eksik olmayan sakalını bir gecede kesen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’dan bahsetmemek asla olmaz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ayıp değil mi yani?

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) – Nelerle uğraşıyorsun ya!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Uğraşacak başka bir şey bulamadın,
bunlara mı taktın?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – “Babalar gibi satarım.” sözünün şerefini alnında taşımakta olan Maliye Bakanımızın oğlu Abdullah Unakıtan adına kurduğu AB Gıda Şirketi, babası Bakan olduktan sonra hızla para kazanmaya başladı. Birinci hamle 2003 yılında gerçekleşti. Oğul
Unakıtan 4.400 ton mısır getirtti dışarıdan. Bu sırada gümrük vergisi yüzde 20’ydi. Oğul Unakıtan mısır aldıktan dört gün sonra gümrük vergisi önce yüzde 45’e, sonra yüzde 70’e yükseltildi. Böylece, gümrük vergisinde Abdullah Unakıtan yüzde 50 dolayında bir avantaj sağlamış oldu. Ne güzel bir tesadüf değil mi? Diyelim ki, bu iş tesadüf, fakat, başkaları da var. Abdullah Unakıtan, sıvı yumurta diye bir yumurta icat etti ve işe bakın ki, bu yumurtaların reklamı televizyonlara girince, daha önce yüzde 18 olan katma değer vergisi yüzde 8’e
düşürüldü. Her şeyin sıvısı yüzde 18’de kaldı, ama, Unakıtan’ın oğlu Abdullah Bey’in imal ettiği sıvı yumurta yüzde 8’e indi. Toplumda bunlardan bahsedilmeye başlanınca da Kemal Bey’in koruyucusu Sayın Başbakan Erdoğan öfkeleniyor ve bunu ele alanlara “edepsizler” diye
konuşuyor. AK Partili milletvekillerine de “Kemal Bey’e sahip çıkın.” diye emir veriyor.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Kemal Abi, Kemal Abi’si o!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Galataport ihalesini alan ve bu Hükûmet zamanında Türk kamuoyunun en çok tanıdığı simalar arasına giren Sami Ofer’le olan hikâyesi ise hiç silinmeyecek izler hanesinde bulunuyor. Sayın Maliye Bakanının. Eski bir başbakanı ihaleye katılacak kişilerle ihaleden bir gün önce görüşmesi sebebiyle Yüce Divana yollayan AK
Parti Hükûmetine mensup Sayın Maliye Bakanı, Galataport ihalesini alan Sami Ofer’le ihaleden altı ay önce görüşüyor. Sizce ne görüşüyorlardı sayın milletvekili arkadaşlarım? Geyik muhabbeti mi yapıyorlardı?

Mesela, birlikte İstanbul’un mehtaplı bir gecesinde gökyüzündeki kutup yıldızlarına bakıp “ah azizim, şu şehrin güzelliğine bak” mı diyorlardı birbirlerine?

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) – Aslan hemşehrim.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu mesele, derinlikli bir siyasi hesaplaşmanın meselesi olmaya bu oturumdan sonra da elbette devam edecektir. Bu anlattıklarım, değerli arkadaşlarım, sadece örnektir.

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) – Erzurum seninle gurur duyuyor, Erzurum.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu Hükûmetin icracı bakanlarının çoğu, yakın gelecekte elbette ki millet namına Yüce Divanda yargılanacaklardır. Hatta, bu mesele öyle bir meseledir ki Hükûmetin neredeyse…

BAYRAM ALİ MERAL (Ankara) – Biraz yüzünüz kızarsın, Allah aşkına! Niye gülüyorsunuz!

ZAFER HIDIROĞLU (Bursa) – Aynaya bak, sen kendine bak!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Siz kendinize bakın!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hatta, arkadaşlar, bu mesele öyle bir meselesidir ki Hükûmetin neredeyse resmî yayın organı konumunda olan bir gazetenin köşe yazarlarından Sayın Fehmi Koru, bakın, bu Hükûmeti özelleştirmeler konusunda nasıl uyarmıştır? Bakın, Fehmi Koru’dan alıntılar yapıyorum. Fehmi Koru şöyle anlatıyor: “Özelleştirmeye
bütünüyle karşı, ya da satılan malla çıkar ilişkisi bulunan kişilerin konuya olumsuz yaklaşımları işitmezden gelinebilir. Ancak, bazı görüşleri ön yargıyla geçersiz saymak, ya da her eleştiriye bir kulp takmak da doğru değildir.” Devam ediyor Sayın Fehmi Koru: “Galataport ihalesine bu açıdan yaklaştığımızda, toplumu rahatsız edecek pek çok özellikle karşılaşabiliyoruz. Rahmi Koç’a, ‘Ödeme planının bu kadar uzun vadeli olduğunu bilseydik, grup olarak biz de katılırdık’
dedirten ihale şartlarındaki belirsizlik olağanüstü dikkat çekici.” diyor Fehmi Koru ve Fehmi Koru devam ediyor değerli arkadaşlar: “Kamu malının üzerine titremek ve yapılan tasarrufların ‘şaibesiz’ olmasına titizlenmek çoktandır hasret kaldığımız özellikler. Geçen dönemlerde yapılan ihalelere fesat karıştırdıkları iddiasıyla şu anda Yüce Divanda bir başbakan ve birkaç bakan yargılanmıyor mu?” diyor Sayın Fehmi Koru.
Değerli arkadaşlar, içinden alıntılar yaptığım Sayın Fehmi Koru’nun bu yazısı, bu Hükûmete en yakınları eliyle yapılmış bir Yüce Divan uyarısından başka bir şey değildir. En yakınlarından Yüce Divan uyarısı alan bu Hükûmetin, uğraştığı kurumlardan birisi de Kamu İhale
Kurumudur. Kamu İhale Kurumunu ihaleleri zorlaştırıcı mekanizmalar oluşturmakla ve hakikate hiç uymayan bir şekilde, ihalelerde sadece fiyatı dikkate almak, kaliteye önem atfetmemekle suçlayan bu Hükûmetin Hatay’daki yolsuzlukları aklayan organlarının yüzünü kızartan Kamu
İhale Kurumu olmuştur.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Bak bak, burada yazıyor… Ezbere konuşma!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hatay’da gerçekleşmiş ihalelerin ağırlıklı kısmında usulsüzlük saptayan Kamu İhale Kurumu, aynı zamanda, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açılan okul ihalelerindeki usulsüzlükleri 2005’in Kasım ayında belgeleyen kuruluşumuz, bir önemli kuruluşumuz olmuştur. Kamu İhale Kurumunun bu tespiti ve Başbakanlığa gönderdiği
rapor, Hükûmet tarafından sümen altı edilmiş ve 2005’in Kasım ayından beri bu konuda hiçbir netice alınmamıştır.
Değerli arkadaşlarım, sözlerimi birazdan bitireceğim. Yalnız, şunun altını çizmek isterim ki, bir hükûmetin özelleştirmeler konusunda doğru bir çizgiye sahip olması için, önce bir damarının olması gerekir. Bu Hükûmette olmayan işte bu damardır. Bu Hükûmetin ar damarı
çatlamıştır. Ülke damarı, ülke için akan damardır. Yani, buna ne denir? Millî damar denir.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Yazıklar olsun!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Yazıklar olsun yetimin hakkını yiyene! (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar) Yazıklar olsun yetimin hakkını yiyerek cehennem ateşine gidecek olanlara! Ben bunun için uğraşıyorum.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Cayır cayır yanacaklar.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bu Hükûmet yetmiş dokuz ülkeden et ithalatı yapan bir hükûmettir.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Hepsi cehennemde yanacak.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Avrupalı ülke halkları bırakın yetmiş dokuz ülkeden et ithal etmeyi, komşu ülkelerden gelen domuz etini dahi yemezler.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – O nedenle, Almanya, Fransa gibiülkelerdeki marketler et satışı promosyonlarında bu Fransa’nın domuz eti veya bu Almanya’nın domuz eti şeklinde reklam yaparlar arkadaşlar, çünkü, et aynı zamanda ulusal bir tadın adıdır, çünkü, yemek yemek ve et yemek de bir ülkeye ait olmanın adı ve duygusudur aynı zamanda
değerli arkadaşlar. Allah bu duyguyu bizdeki Hükûmete de nasip etsin diyerek, sözlerimi tamamlamadan önce birkaç hususa daha değinmek istiyorum değerli arkadaşlarım.
Maalesef dördüncü seneyi geçtik bu Hükûmet döneminde, hâlâ Sayın Maliye Bakanı yerinde oturmaktadır.

MEDENİ YILMAZ (Muş) – Nereye gidecek?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Sebebi nedir? Sebebi Sayın Başbakandır. Çünkü, atalarımız bir şey demişlerdir: “Söyle arkadaşını ne olduğunu söyleyeyim.” değerli arkadaşlar.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) – Niye sen AK Partiden geldin?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ey aziz milletim, ey aziz milletimin fertleri…

RECEP GARİP (Adana) – Erzurum’a nasıl gidiyorsun, Erzurum’a?

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – …Sayın Kemal Unakıtan siyasete sakalını keserek adım attı.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ayıp, ayıp!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Kestiği naylon faturaların hesabı kapanmadan Maliye Bakanı oldu. Bakanlığını ilgilendiren her kanuna kendisi veya yakınlarıyla ilgili bir madde sıkıştırmayla ünlendi. “Her şeyi satarım.”, “Sattıysam ben sattım. Ne var bunda?”, “Bizim çocuklar
ne yesin?” gibi veciz sözleri ve özel aflarıyla kısa zamanda AK Partinin sembolü hâline geldi.

GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Çocukları mısır yiyor, mısır.

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) – Patlamış mısır yiyor.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ofer görüşmelerindeki hüneriyle ününe ün kattı. Sayın Başbakanın “Kemal Abi’si” tam da namına uygun olarak korunup kollandı.
Sayın Kemal Unakıtan, kaçak villaları, oğluna kurdurduğu şirketler ve  bu şirketlere sağlanan özel vergi indirimleri bu koruma ve kollamanın doğal tezahürleri sayıldı, çok ciddi sözleri bile espri sayılıp gülüşmelere neden oldu. Bakanlık göreviyle ilgili ülke ve millet faydasına tek bir kelamı duyulmamış, tek bir icraatına rastlanmamıştır, ama muhterem eşleri hanımefendiyle diyalogları, duygusal anları ve romantik görüntüleri çok takdir topladı.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ayıp ediyorsun ya!

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Karıştırma… Yakışmıyor sana, yakışmıyor!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ne yapalım, kabahat Sayın Başbakandadır
değerli arkadaşlar.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Utan, utan! Hanımları da soktun…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Asıl sen utan ve Allah’tan kork.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sen utan!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Asıl sen utan ve Allah’tan kork.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sen utan!

BAŞKAN – Sayın Özdoğan…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Çünkü, yetimin hakkının yenilmesine, orada oturduğun için sebep oluyorsun.

BAŞKAN – Sayın Özdoğan, siz Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hanımlar üzerinden siyaset yapıyorsun, ayıp sana ayıp!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ben seni hiç kale bile almıyorum.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ayıp, ayıp!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Ayıptır. Bir de Sayıştaydan geliyorsun.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Ayıp! Utanmaz!

BAŞKAN – Sayın Poyraz, lütfen müdahale etmeyin.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bilmiyor musun, bu ülkede usulsüzlük ve yolsuzluk olduğunu sen bilmiyor musun?

BAŞKAN – Sayın Özdoğan…

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Hayır, konuşma! Bak, bak, bak…

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Sayıştaycı değil misin sen?

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Al bak. Al, al, al!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Utan! Allah’tan kork.

BAŞKAN – Sayın Özdoğan, Genel Kurula hitap edin.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Al, al, al, al, al.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Bir de namazını kılıyorsun.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Al, al.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Yazıklar olsun, yetimin malını korumayan namaz kalanlara!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Dava burada!

BAŞKAN – Sayın Poyraz, lütfen oturun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Yazıklar olsun!

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Burada, al, al.

BAŞKAN – Lütfen oturun.

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Utanın ve Allah’tan korkun.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Bak, Süleyman Sarıbaş… Dava açan Süleyman Sarıbaş, bak!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Çılgın ateşe gireceksiniz yetim hakkını yediğiniz için.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Al…

ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) – Dinle… Dinle… Cehenneme… Cehenneme…Cehennem ateşine!

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Anavatan Partisi ve CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özdoğan. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, şahıslar adına konuşma talebi var. Lehte olmak üzere, Adana milletvekili Sayın Recep Garip. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika.

RECEP GARİP (Adana) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; Maliye Bakanlığının 2007 yılı bütçesinin geneli üzerinde konuşma yapmak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime, Türk dünyasının önemli isimlerinden Türkmenbaşı’nın vefatı dolayısıyla bütün Türk dünyasına başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum. Benden önceki konuşmacının üslubunu tasvip etmediğimi, cevap vermeye bile gerek duymadığımı belirtiyorum. Kervan yola devam ediyor değerli arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDOĞAN (Erzurum) – Yazıklar olsun sana!


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!