Erdoğan'ın timsah gözyaşları

Erdoğan'ın timsah gözyaşları
2 Şubat 2013 10:46

Sözcü gazetesi yazarı Emin Çölaşan, bugünkü yazısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tutuklu subaylarla ilgili sözlerini timsah gözyaşı olarak değerlendirdi.

Balyoz, Ergenekon gibi davalardaki uzun tutukluluk sürelerini gündemine alan Çölaşan, işkencenin aslında kalkmadığını,  uzun  tutukluluk sürelerinin manevi işkence olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin her yerinde  aynı durumda binlerce tutuklu olduğunu yazan Çölaşan, bu insanların suçlarının ne olduğunun bile söylenmeden yıllarca tutuklu kaldığını  yazdı.


İşte Çölaşan’ın o yazısı:

Sevgili okuyucularım, hangi siyasi görüşte olursanız olun, şimdi gözlerinizi kapayıp bir an için düşünün. Bir yakınınız, sevdiğiniz bir insan var. Şu veya bu nedenle tutuklanmış.
Bu durumda ne beklersiniz?
Elbette ki dava bir an önce görülsün, bitsin.

Ceza alacaksa alsın, almayacaksa ya tahliye edilsin, ya da beraat kararı açıklansın.

Oysa yakınınız tam beş buçuk yıldan beri içeride tutuluyor. Davada hiçbir gelişme yok.
Kararın ne zaman verileceği belli değil. Tahliye talepleri her seferinde klasik cümlelerle reddediliyor. Sormaz ve isyan etmez misiniz!
Böyle adalet olur mu?
Böyle hukuk olur mu?

Balyoz ve Ergenekon gibi davalar kamuoyunda ilgi çektiği için biz bunlara sık sık değiniyoruz. Ama sorun sadece kamuoyunu ilgilendiren o davalarda değil.

Sesi soluğu hiç çıkmayan, sesinin çıkmasına ve tepki göstermesine izin verilmeyen binlerce, on binlerce tutuklu var. Onlar Türkiye’nin dört bir yanındaki hapishanelerde yatıyor.
Seslerini duyan yok, haklarını arayan yok.
Hepsi, davalarının bir an önce bitmesini bekliyor. Oysa adalet gecikiyor.
Geciken adalet, adalet olmaktan çıkıyor.
Hele bazı davalarda siyasetin aracı ve baskı unsuru oluyor.

Bakınız, size şu meşhur Ergenekon davasından birkaç örnek vereyim. Tutuklamalar 2007 yılının Temmuz ayında başladı. İlk tutuklananlardan biri, yazar Ergün Poyraz.

Bay Abdullah Gül ve Tayyip hakkında yazdığı çok ilginç ve çarpıcı kitaplar var. O kitaplar iktidarı çıldırtmıştı.

Poyraz ilk aşamada tutuklandı. Suçu ne? Bilinmiyor! Tam beş buçuk yıldan bu yana tutuklu.

Benzer durum Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek ve ötekiler için geçerli. Atmışlar bu insanları ve sesi soluğu çıkmayan on binlerce kişiyi içeri, bir türlü tahliye etmiyorlar, davaları bitirmiyorlar.

Hapishane duvarlan arasında yıllar geçiyor, umursayan yok.
 
Davayı bir an önce bitir kardeşim!..
Yooo, sen dört duvar arasında bekle bakalım!..
Suçum ne kardeşim?..
Karar açıklanınca öğrenirsin!..

Bunlar gerçektir ve “İşkenceyi kaldırdık” diyen iktidara ithaf olunur!
İşkence ille dayak atmakla, hakaret etmekle, aç ve susuz bırakmakla olmaz.
Uzun tutukluluk, işkencenin ta kendisidir. Bunun adı maddi ve manevi işkencedir. Bu işkenceyi görenler hem tutuklu sanıklar, hem de onların aile bireyleridir.

İktidar mahkemeleri, adına tutukluluk denilen kavramı işkenceye dönüştürmüş durumda.
Adalet ve hukuk bazı savcılar ve hakimler tarafından çiğneniyor. Adalet ve hukuk yara alıyor.
Geciken adalet, adalet olmaktan çıkıyor.
Yarın başkaları aynı şeyi yapmaya kalkışırsa ne olacak?

Belki diyeceksiniz ki “Ama artık Tayyip bile uzun tutukluluktan yakınmaya başladı!..” Onun timsah gözyaşlarını sakın yanlış anlamayın. Şunu demek istiyor: “Bu kadar da olmaz ki! Biz vur dedik, siz öldürdünüz!”