Çöken insan haklarımız

Çöken insan haklarımız
17 Şubat 2017 11:19

Son yıllarda kötü yönetilmemiz nedeniyle sadece ekonomimiz çökmedi. İnsan hakları karnemiz de çökertildi.

 

 

 

 

 

Av. Kemal AKKURT H&H YORUM

 

İnsan hakları evrenseldir. Mevcut Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelere göre, OHAL döneminde bile temel insan haklarının ihlal edilmemesi gerekir. Ancak kalıcılaşmaya başlayan OHAL nedeniyle, mevcut insan hakları ihlalleri katlanarak arttı. Uluslararası kuruluşlar nezdindeki itibarımız ve kredimiz de yerlerde sürünmeye başladı. İşin kötü ve acı tarafı, tüm bu ihlallere rağmen, bizi yönetenlerin sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmalarıdır…

 

 

CHP İnsan ve Doğa Hakları Merkezi’nin hazırladığı raporda, Türkiye’nin son 15 yılının insan hakları karnesi masaya yatırılmış. Hemen her gün yaşanan insan hakları ihlallerini derli toplu okuyunca, güzel ülkemizin son yıllarda nereden nerelere savrulduğunu üzülerek ve içimiz acıyarak izliyoruz. Rapora göre;

 

– 2010-2015 yılları arasında 432 faili “meçhul” bırakılan cinayet işlenmiş. Bu cinayetlerin araştırılması için verilen 21 Meclis Araştırma Önergesi, iktidar partisinin oylarıyla reddedilmiş. Yani bu cinayetlerin aydınlatılması istenmemiş iktidar tarafından.

 

– 2002 yılında 59 bin 429 olan tutuklu ve hükümlü sayısı, 2016’da 197 bin 297’ye ulaşmış. Son 15 yılda nüfusumuz yüzde 13,8 artarken, tutuklu ve hükümlü sayısı yüzde 332 artmış. Türkiye, adeta açık bir cezaevine dönüşmüş.

 

– 2010-2015 yılları arasında 1.299 kişi yargısız infaza kurban gitmiş.

 

– Türkiye, 2016 yılında Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde 113 ülke arasında 99. sırada. Buna rağmen, iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler arasında ilk sıralarda (6.sırada) yer alıyoruz. Oysa demokrasinin ve hukukun gereği, seçilenin denetlenebilmesi ve hesap vermesidir. Son Anayasa değişikliği kabul edilirse, denetim ve hesap verebilme konusunda da dibe vuracağız.

 

– Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (ve mevcut Anayasa’nın) “adil yargılanma” ilkesini 2015’de 20 kez, ifade özgürlüğüne ilişkin hükümleri ise 28 kez ihlal ederek, Avrupa ülkeleri arasında “birinciliği” kimseye bırakmamışız.

 

– Önceki Cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin son bir buçuk yılında Cumhurbaşkanı’na hakaretten açılan dava sayısı 26, Abdullah Gül döneminde 139, Recep Tayyip Erdoğan döneminde ise 1.845 olmuş.

 

– 2002-2015 yılları arasında 184 gazeteci tutuklanmış. Gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanan gazeteci sayısı sadece 2016 yılında 150’yi geçmiştir. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde, Türkiye 180 ülke arasında 151. sırada. Gazetecileri Koruma Komitesi raporunda, dünyada en çok gazeteci hapse atan ülkeler sıralamasında birinci olmuşuz!

 

– 2002-2016 yılları arasında 112 bin 24 internet sitesi kapatılmış. İnternet Özgürlüğü Endeksinde, Türkiye “özgür olmayan ülke” seviyesine indirilmiş.

 

– 2016 yılında 9 il ve 35 ilçede sokağa çıkma yasağı uygulanmış. Bu uygulama sonunda 78’i çocuk, 69’u kadın, 60 yaş üstü 30 kişi olmak üzere toplam 338 sivil vatandaş yaşamını yitirmiş.

 

-Küresel Barış Endeksinde, 163 ülke arasında 45. sırada, Dünya Demokrasi Endeksinde 2015’de 167 ülke arasında 97. sırada yer almışız.

 

– 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 3 bin 854 öğretmen, 120 (yüz yirmi) akademisyen, 47 (kırk yedi) hakim-savcı ihraç edilmiş, 31 (otuz bir) gazeteci tutuklanmış. Oysa sadece 2016 yılının ikinci yarısında 30 bin 470 öğretmen, 3 bin 957 akademisyen, 3 bin 456 hakim ve savcı ihraç edilmiş, 119 gazeteci tutuklanmıştır. Yani 12 Eylül dönemini bile mumla arar hale gelmişiz.

 

– Güvenlik güçleri 2002-2015 yılları arasında 4 bin 185 toplantı ve gösteriye müdahale etmiş. (Oysa mevcut Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, şiddet içermediği sürece, önceden izin almadan her türlü toplantı ve gösteri serbesttir. Emniyet güçleri, toplantının huzurunu sağlamakla yükümlüdür).

 

– 2002-2015 yılları arasında 13 bin 928 kadın cinayete kurban gitmiş. Kadına karşı şiddet, son 7 yılda yüzde 1400 artmış. Kadına karşı cinsel taciz vakaları son 14 yılda yüzde 449 artmış. Türkiye, Küresel Cinsiyet Eşitliği Endeksinde 144 ülke arasında 130, Kadınların Politik Gücü Endeksinde 113, Kadınların Ekonomiye Katılım ve Fırsatlar Eşitliği Endeksinde 129. olmuş.

 

– Türkiye, OECD ülkeleri içinde çocukların fırsat eşitliğinde 35 ülke arasında 34. olmuş. Çocuklara karşı işlenen suçlar 2010’da 16.135 iken, 2015’de 16 bin 957’ye ulaşmış.

 

– Çocuklara yönelik cinsel istismar olayları 14 yılda yüzde 434 artmış.

 

“Çocuk gelinler” olayında da birinciliği kimseye kaptırmamışız. 2010-2015 yılları arasında 16-17 yaş arası 232 bin 313 kız çocuğu evlendirilmiş. Sadece 2015 yılında 15-16 yaş arası 17 bin 789 “çocuk gelin” doğum yapmış.

 

Türkiye, hemen her alanda kırıklarla dolu bu insan hakları karnesiyle, çağın gerisinde kalmaya devam eder. Oysa günümüzde ilerlemenin, gelişmenin, hukuk devleti olmanın ve demokrasinin ölçütü; yollar, köprüler ve barajlar değildir. İnsana verilen değer ve insan haklarıdır ölçü. Bu nedenle önümüzdeki 16 Nisan’da insan hakları ihlallerine de HAYIR demeliyiz.

 

(*) Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği Başkanı

 


Yazarın Son Yazıları:
Emek ve Dayanışma Bayramı
Dünya Barış Günü
Avukatlar Günü