Başkanlık anlaşması siyasi risk olarak görüldü

Başkanlık anlaşması siyasi risk olarak görüldü
2 Aralık 2016 17:30

Dün öğleden sonra bankada işim vardı.

 

 

 

 

Safile USUL H&H YORUM

 

 
Bankada gözüm kurlara ilişti.

 

 
Evden çıktığımdan beri geçen 2 saatlik sürede döviz yukarıya doğru oldukça hızlı tırmanmıştı.

 

 
İçimden dedim ki, Bahçeli ile Yıldırım başkanlık konusunda anlaştıklarını açıklamış olmalı.

 

 
O saatte yolda olduğum için henüz haberim yoktu Binali Yıldırım ve Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamadan.

 

 
Bankadan çıktım, arabaya bindim ve hemen cep telefonumdan internete girdim.

 

 
Evet, Bahçeli ve Yıldırım, “başkanlık konusunda mutabakata vardık” açıklaması yapmışlardı.

 

 
Tahmin ettiğim gibi başkanlık konusunda mutakabat olduğunun ortaya çıkması siyasi risk olarak algılanmıştı piyasalarda ve döviz tırmanmıştı.

 

 
Siyasi risk algısı dövizi tırmandıran en güçlü olgudur.

 

 
Çünkü ekonomi ve serbest piyasa, siyasi riskleri ekonomik risk olarak algılar.

 

 
Hukuk düzeninin emin olmadığı her ülke ekonomik yatırım açısından riskli görülür.

 

 
Sadece el konulan çok yüksek hacimli mal varlıkları bile bir ülkeyi hukuken ve dolayısıyla ekonomik düzen olarak emniyetsiz konumuna sokar.

 

 
Bugün de dövizdeki tırmanma devam ediyor.

 

 
Binali Yıldırım önceki gün, “Dövizdeki dalgalanma 15 Ocak 2017’de biter” şeklinde bir açıklama yapmıştı.

 

 
Ancak bu mümkün değil.

 

 
Dövizdeki dalgalar ve tırmanma Türkiye’nin bu siyasal dönemi boyunca artık durmayacak.

 

 
Hele başkanlık tasarısı TBMM’den geçerse, döviz daha da agresif tepki vererek, daha da yükselecek.

 

 
Referandum olur da referandumdan başkanlığa evet çıkarsa, siyasal risk algısı tamamen oturacak ve döviz daha da tırmanacak.

 

 
Buna bu şartlarda çare yok.

 

 
Zira siyasal risk algısı kırılmadan döviz stabilitesi oluşmaz Türkiye’de.

 

 
Türkiye 2004 sonrası yıllarda çok uzun süren bir döviz stabilitesi yaşadı.

 

 
Çünkü 2004’de AB’ye adaylık statüsü resmen tanınmış ve Türkiye yeni ve güvenli bir siyasal atmosfere girmişti.

 

 
2009’da bir dalgalanma oldu ama kısa sürdü ve döviz bir miktar artmış olmakla beraber sürdürülebilir bir seviyede kaldı.

 

 
Ancak son birkaç yılda Türkiye’nin demokrasi dışına hızla çıktığı görüntüsü dövizi aralıklı dalgalarla tırmandırdı ve döviz bir daha eski seviyesine gelmedi.

 

 
Ve, son aylarda gazetelerin basılması, gazetecilerin hapise alınması, HDP’li milletvekillerinin tutuklanması ve akabinde Türkiye’nin AB’den atılabileceği algısının oluşması gibi olayların sonucunda döviz artık yukarda bir yerde, hiçbir inme trendi göstermiyor, tam aksine tırmanış trendi devam ediyor.

 

 
Erdoğan bunu gördüğü için önceki gün, “Bizim yerimiz Avrupa, biz misafir değiliz, ev sahibiyiz” dedi ama piyasa artık bunu satın almıyor.

 

 
Çünkü artık siyasal risk olduğu ve bu siyasal riskin azalmak yerine arttığı algısı piyasaya hakim ve bundan geriye dönüş ancak siyasal risk algısının yok olmasıyla olabilir.

 

 
Bir siyasal durum bir kez tamamen damgalandığında bunun geriye dönüşü olmuyor.

 

 
2008’den beri gelen risk dalgaları uzun süre tolere edildi ve durum umutsuz olarak algılanmadı.

 

 
Ama adım adım hep daha çok demokrasi dışına çıkıldı ve belli bir sürenin sonunda güven tamamen bitti.

 

 
Bunu onarmak artık mevcut hükümetin elinde değil.

 

 
Erdoğan’ın hiç değil.

 

 
O zaten artık riskli siyasal dönemin mimarı olarak görülüyor.

 

 
Durum bu.

 

 
Bir de şu var.

 

 
Türkiye’de döviz dengeleri dışında işleyen ve artık oldukça güçlü olan bir iç ekonomi var.

 

 
Ve, hükümet bu iç ekonomiye dayanarak varlığını sürdürüyor.

 

 
Fakat başkanlığın gelmesi ve benzeri olaylarla siyasal risk algısı daha da arttığında ve döviz daha da tırmandığında iç ekonomi de zorlanmaya başlar.

 

 

 

Safile USUL Twitter

 

 

 

 

 


Yazarın Son Yazıları:
Özel-İmamoğlu-Yavaş ekseni
Rüzgar yeniden kırmızı ve toprak esiyor
Köfteden de gitti birkaç puan