‘Ak Saray’ın temelinde kan var

‘Ak Saray’ın temelinde kan var
20 Aralık 2014 11:42

KaçAk Saray’ın inşaatından düşerek ölen işçinin ağabeyi, inşaat sırasında aydınlatılma yapılmamasına isyan ediyor.

 

Atatürk Orman Çiftliği üzerine yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşaatında hayatını kaybeden Savaş Oğuz’un ağabeyi Suat Oğuz, Yurt Gazetesi’ne konuştu.

 

Ağabey Suat Oğuz ile Adana’da çay evinde bir araya geldik. Suat Oğuz, çay evinde buluşmamızı, “Annemin sağlığı iyice bozuldu. Oğlunun ölümü hakkında yanında konuşulmasına tahammül edemiyor” diye açıkladı.

 

3 Mart günü karanlık havada Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın dış cephe yapımı için halatsız bir şekilde çalıştırılan kardeşinin inşaattan düştüğünü belirten ambulans soförü Suat Oğuz, akşam vardiyasında ambulans şoförü bulunmadığı için hastaneye yetiştirilemeyen kardeşinin hayatını kaybettiğini anlatırken gözleri doluyordu. Suat Oğuz, o günden sonra ambulansında taşıdığı her hastayı kardeşiymiş gibi hayal ederek, hastaneye yetiştirmeye çalıştığını söyledi.

 

“Hayalleri yarım kaldı”

 

Ailenizden biraz bahseder misiniz?

Aslen Bitlisliyiz. Fakat yaşam koşulları, ekmek savaşı bizi yıllar evvel Adana’ya sürükledi. İlk okul mezunuyuz ikimiz de. Ben ambulans şoförüyüm. Toplam beş kardeşiz. Ben ailenin en büyüğüyüm. Savaş, ailemizin üçüncü kardeşiydi. 28 yaşında aslan gibi bir delikanlıydı. Kaza olmadan önce ben nişanlıydım. Benden sonra da Savaş evlenmeyi düşünüyordu. Olmadı. Hayalleri yarım kaldı.

 

Kardeşinizin Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşaatına girişi nasıl oldu?

 

Savaş, bir inşaat firmasının taşeron çalışanıydı. Bu firmayla birlikte yurt içi ve yurt dışında bir çok yerde çalıştı. Son olarak da Rusya’da çalışmıştı. Rusya’dan geldikten sonra bunu şirketten çağırdılar. Genel Merkez İstanbul’a gitti ve oradan da onu, Saray inşaatına yolladılar. Hatta kardeşim kazanın gerçekleştiği günden bir gün sonra yeniden Rusya’ya gitmeyi ve orada çalışmayı planlıyordu.

 

“Saray’ın ışıkları kardeşim ölmeden neden açılmadı?”

 

Kaza nasıl gerçekleşmiş?

 

İşçiler 3 vardiya halinde çalıştırılıyormuş. Kardeşime de akşam vakti, tek bir florasanın altında hiçbir önlem alınmadan dış cephe çalışması yaptırılmış. Çelik halat bağlanmamış, file yokmuş, iskelenin üzerinde korkuluk da yokmuş. Sonucunda da çalışma esnasında kardeşim Savaş düşmüş. Karanlıkta bir de. Şimdi görüyorum, Saray öyle bir aydınlatılmış ki en karanlık gecede bile gündüz gibi oluyor. Kardeşim orada ölmeden önce neden açılmadı o ışıklar? Kaza bu sebeplerden oluyor. Akşam olduğu için inşaat alanında bulunan ambulansta şoförün bulunmadığını öğrendik. Hastaneye yetiştirilemeyen kardeşim hayatını kaybediyor.

 

“Hasta taşırken arkada kardeşim var gibi hissediyorum”

 

Siz de ambulans şoförüsünüz. Bu eksiklik size ne hissettirdi?

 

İnşaat alanında ambulansın bulunması ancak şoförünün olmaması daha da zoruma gitti. İnanılmaz etkilendim bu durumdan. Her hasta taşıyışımda, sanki arkada yatan kardeşim Savaş’mış gibi acele edip hastayı hastaneye yetiştirmeye çalışıyorum.

 

Ölüm sonrasında ailenizin bundan etkilenişi nasıl oldu?

 

Annem Naile Oğuz ve babam Cedih Oğuz başta olmak üzere tüm aile perişan haldeyiz. Annem her gün ağlıyor. Kardeşimin vefatından bu yana her Cuma mutlaka mezarını ziyaret ediyor. Bu acı kolay bir acı değil. Bir çocuğu, 28 yıl boyunca yetiştirip, sonra da mezara yollamak çok zor. Annemin şekeri ve tansiyonu her gün yükseliyor. Bize de yazık. Annem evin içinde bu konunun konuşulmasına bile dayanamıyor.

 

Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan veya herhangi bir iktidar milletvekilinden başsağlığı dilendi mi? Kimler size bu süreçte destek oldu?

 

Bu olay medyadan gizlendi. Böylece kamuoyunun dikkatinden kaçırıldı bu ölüm. Tabi biz ilk zamanlarda medya ile uğraşamazdık. Acımızı yaşamakla meşguldük. Kazadan sonra Cumhurbaşkanı, Başbakan ve herhangi bir hükümet kanatından kimseyle görüşemedik. İktidardan hiçbir telefon, başsağlığı mesajı ve suçluların cezasını çekeceğine ilişkin bir mesaj almadık. Tamamen sahipsiz ve yalnız bırakıldık. Diğer partilerden ise sadece CHP’li vekiller bizlere destek oldular. Özellikle milletvekilleri İlhan Cihaner ve Mahmut Tanal ile sık sık görüştük. Mimarlar Odası Ankara Şubesi de baş sağlığı dileklerini ilettiler. İktidar milletvekilleri bizi çok üzdü. Koskocaman hükümetin sarayının inşaatında ölen bir işçiden hiçkimsenin haberi olmaz mı? Biz onlardan para istemedik, bir beklenti içine girmedik. Tek isteğimiz başsağlığı dilenmesiydi. Onu bile yapmadılar. Bugün bir trafik kazası yapsak, bir insana çarpsak, o insanı arabamıza alır hastaneye götürürüz. İhtiyaçlarını sorar ve onunla ilgileniriz. Bizim tek beklediğimiz buydu.

 

Konuyu yargıya taşıdınız. Bu süreçten beklentileriniz neler? Şu günden sonra bir özür dilense tepkiniz nasıl olur?

 

İlk olarak, Allah böyle bir olayı hiç kimsenin başına vermesin demek istiyorum. Suçsuz günahsız olarak, sebepsiz yere, bir ihmal uğruna bu olayların yaşanmamasını temenni ediyorum. Çok zor bir durum. Sorumsuzluklarından dolayı kardeşim inşaattan düşerek hayatını kaybetti. Devlete ait kocaman bir saray yapılıyor. Hiç mi önlem alınmaz? Orası sıradan insanların evi değil. Kocaman devletin sarayı. Ama ne yazık ki ne olursa olsun, ülkemizde iş verenler asla hapis yatmıyorlar. Sorumlu tutuldukları şeyden yalnızca maddi anlamda ceza alıp kurtuluyorlar. Açtığım dava sonucunda adaletin sağlanacağına da inanmıyorum. Adalet bu ülkede yok. Bilirkişi raporu şu anda mahkemenin elinde. İnşaat şirketinin büyük oranda kusurlu olduğu apaçık bir gerçek. Kardeşimin ölümünden sonra sessiz kalmak istemedim. Çok büyük acılar çektik ve bunun bir sorumlusu var. Varımızı yoğumuzu ortaya koyarak bir avukat tuttuk ve her duruşmada Ankara’ya gidip geliyoruz.

 

Para kimdeyse o istediğini yapıyor. Her şeyi satın alıyorlar. Maddi ve manevi tazminat davasının yanında sorumluların hapis de yatmasını istiyoruz biz. İktidar milletvekilleri ve yetkililer artık bizden özür dilese ne olur ki? Benim kardeşim ölmüş. Özür dilense ne olur?

 

Kardeşinizin ölümüne sebebiyet verildiğini söylediniz. Bahsettiğiniz ihmalleri yapanlar hakkında neler söylemek istersiniz?

 

Ölüm kardeşimin kaderiydi diyelim. Ama sadece kaderle de bitmiyor. Elbette ki her insanın reddedilemeyecek bir kaderi var. Fakat bir de sebep olanlar var. Sebep olmak daha kötü bir durum. Kardeşim Savaş’ın ölümüne kim sebep olduysa, Allah o acıyı ona da yaşatsın. Bu olayda kimin ihmali varsa, diliyorum ki aynı acıyı ömür boyu çeksin Çok gençler öldü. Herkesin canı yandı. Bitsin artık bu ölümler. İhmallere bir son verilsin. Ölümlere son verilsin. Anne ve babaların canı birileri yüzünden çok yandı. Artık son olsun.

 

“Neden bu işin üstü kapatılmaya çalışıldı?”

 

Son olarak neler söylemek istersiniz?

 

Ben buradan yetkililere sesleniyorum. Bizim kardeşimiz öldü. Gitti. Artık geriye nedenler ve nasıllar kaldı. Özellikle mecliste bulunan milletvekillerine sesleniyorum. Sizlerden tek isteğim, Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na, Çevre ve Şehircilik Bakanı’na, TOKİ Başkanı’na lütfen sorun. Saray inşaatında ölen işçi için neden başsağlığı dilenmedi. Neden bir kez bile telefonlarımız çalmadı. Neden bu işin üstüne gidilmeyip üstü kapatılmaya çalışıldı? Burada 28 yaşında bir insan öldü. O Saray’ın temelinde benim kardeşimin kanı var. Biz onlar suçlamıyoruz ki. İhmali olanları suçluyoruz.

 

Kaynak: Hüseyin Şimşek / Yurt