Türk ordusu din düşmanı mı?

Türk ordusu din düşmanı mı?
24 Şubat 2013 06:00

On bin yıl önceki insan paradigmasına göre düşünen gericilere göre, evet ”Türk Ordusu” din düşmanıdır.

 
İbrahim ÖZDOĞAN H&H YORUM

Aslında sahte dinsel inançları kullanıp; bundan siyasal, maddi ve buna bağlı olarak cinsel çıkar sağlamaktan başka amaçları yoktur, gericilerin.
 
Tarih boyunca iflah olmaz bu gericilerin arzularına engel olduğu için bunlar da boş durmamış, milletin göz bebeği olan ”Türk Ordusu”na sürekli çamur atmışlar ve dinsiz, din düşmanı gibi yaftalarla suçlamışlardır.
 
Bu yoğun suçlamaların başlangıcı, Osmanlı’nın son dönemlerinden başlamak üzere bugüne kadar gelmiş ve halen devam etmekte.
 
Bugünün dünden farkı, gericiler artık ”Haçlı güçleri” ile ittifak ederek Türk Ordusu’ndan intikam alır noktaya gelmeleri ve komuta heyetinin kalite ve kantite bakımından önemli bir kısmını hapishanelere tıkmalarıdır.
 
Bu gericilerin bir başarısı mıdır?
 
Asla değil.
 
Napolyon ”Sadece bir çatışma kaybedildi, savaşın tümü değil” der ki, tüm ordularda bu bir strateji gereği olarak bilinen durumdur.
 

Bunun daha bir kapsamlısını, Sakarya Meydan Muharebeleri sırasında savaş stratejisi gereği düşman karşısında Türk Ordusu, bulunduğu mevzilerden zaman zaman geri çekilince ki, düşmanın top sesleri Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden duyulmaya başlanıp, milletvekillerinde panik oluşunca, ‘‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin kurucusu ULU ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, ”HATT-I MÜDAFAA YOKTUR, SATH-I MÜDAFAA VARDIR; O SATIH BÜTÜN VATANDIR” yani bugünkü Türkçe ile ve açıklayarak ”Milletçe korumamız ve kurtarmamız gereken bir sınır yok, biz bütün vatan yüzeyinin hepsini koruyup, kurtarmak için savaşıyoruz” diyerek endişelenilmemesi gerektiğini belirtmiş ve yüreklere su serpmiştir.
 
Büyük Deha Mustafa Kemal’in bu sözü ”Dünya Harp Tarihi” kayıtlarına geçmiş ve savaş stratejisi olarak kabul edilmiştir ki, biz üniversitede okurken ”DEVRİM TARİHİ” hocamız Profesör Dr. Bülent Daver, dünyanın birçok ülkesinde özellikle Batı devletlerinin harp okullarında strateji dersi olarak okutulduğunu söylemişti derste.
 
Şimdi ‘‘Gerici münafık-Haçlı” ittifakı sadece bir çarpışmayı kazanmıştır.
 
Savaşın tümünü değil.
 
Yukarı da, ATATÜRK’ün, kaydettiğim dünya harp tarihine mal olmuş sözünü doksan küsür senedir özümsemiş ‘‘KAHRAMAN TÜRK ORDUSU”, herkes şundan emin olsun ki, ne yaptığının çok iyi farkında ve savaşın tamamının henüz bitmediğinin bilincindedir.
 
Atatürk’ün stratejisini uygulamaktadır.
 
Savaşın tamamı bitince Türk ve vatan düşmanları kaçacak delik arayacaklardır.
 
Bundan hiç şüphem yok.
 
Biz asıl konumuza dönelim.
 
Türk Ordusu din düşmanı mı?
 
Tarih boyunca bu sözü çıkaran ve yayanlar Türk ve vatan düşmanı şerefsiz alçaklardır.
 
Bilakis Türk Ordusu dinin, İslam’ın dostu ve koruyucusu olmuştur.
 
Kalpleri zifiri siyah katranla kalpli gericiler şunu iyi bilsinler ki, eğer Atatürk’ün Ordusu olmasaydı şimdi babaları Hasan değil, Hans; Bünyamin değil, Benjamin; Yusuf değil, Joseph; İbrahim değil, Abraham; Süleyman değil, Salamon vs.olacaktı.


 
Çünkü, bu alçakların yazdıkları din kitaplarında Mustafa Kemal Atatürk’e deccal dediklerini ve saf inançlı Müslümanlar arasında yaydıklarını ben çok iyi biliyorum.
 
Atatürk’e deccal diyenlerin gizli Türk düşmanı olduklarını ve İngilizlerin maşası olduklarını, ayrıca bugünkü ‘’Türk Ordusu’’nun düşmanı cemaatlerin piri olduklarını çok iyi biliyoruz.
 
Bir önceki yazımda bir vesileyle bahsetmiştim; ben 1980-1981’de yani askeri darbe döneminde Ankara Mamak Muhabere Okulu’nda yedek subay asteğmen olarak askerliğimi yaptım ve eğitim dönemi dahil 16 ay askerlik süremin hepsi orada geçti.
 
Bir tümen büyüklüğünde olan bu askeri birliğin (Sonradan tümenler daha çevik birlikler oluşturmak için tugay seviyesine indirildi) komutanı Tümgeneral Selahattin Gökkartal’dı; bizim bağlı olduğumuz alayın komutanı da, aynı zamanda Erzurumlu hemşehrim olan ki, askerliğimiz bittikten sonra tuğgeneral olmuştur; Albay Hilmi Yavuzer’di.
 
Tarihleri ve isimleri bilerek veriyorum ki, vicdansız ve Allah’dan korkmayan gericiler, yalan söylüyorum iddiasında bulunmasınlar.
 
Ben bu askeri birlikte, askerliğim süresince birbuçuk Ramazan geçirdim.
 
Yani askere başladığımda onbeş gün, ertesi sene de bir ay Ramazan ayı yaşadık.
 
Bütün Ramazan ayı süresince, oruç tutanlara erler ve subaylar dahil, yemekleri iftar ve sahurda çıkardı.
 
Oruç tutmayanların ise üç öğün sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemekleri şeklinde veriliyordu.
 
Hiç unutmam, akşam yemekleri saat 18.00’de verilmesine rağmen oruç tutanlar ki, yaz mevsimine denk geliyordu o zamanlar Ramazan ayı, saat 20.00 civarında iftarını açıyordu ve ayrıca 02.00-03.00 arası da sahur yemeği veriliyordu.
 
İkinci bir duruma gelince, o tarihlerde, bakın 12 Eylül 1980 darbesi olmuş, askerin kılıcının arkası da önü de kesiyor, devletin tüm organları ve Meclis ellerinde, Tümen’de bir cami ve caminin sacdan yapılmış birde minaresi var.
 
Komutan bu camiye imam-hatip mezunu bir askeri imam olarak görevlendirmiş ve minaresinde günde beş vakit ezan ayrıca Cuma günleri Sela okunuyor.
 
o imam asker gencin tek görevi camide imamlık yapmak, başka hiçbir görevi olmadığı gibi ne eğitime çıkıyor ne de nöbet tutuyordu.
 
Hatta size ilginç gelecek; bir anekdot anlatmak istiyorum.
 
Niğde’li olan bu imam asker, benim nöbetçi subayı olduğum bir gece tümen camisinde yatsı namazını kıldırdıktan sonra, başında takke bölük yatakhanesine dönerken gördüm.
 
Kedisine ”oğlum, çıkar o takkeni, nöbetçi subayı olarak bu disiplinsizliğin hesabını benden sorarlar” dediğimde; bana ‘‘Komutanım birgün yine yatsı namazını kıldırıp camiden başı takkeli olarak çıktığımda paşam (Birliğin komutanı org.Selahattin Gökkartal) gece ani bir teftişe gelmişti, beni bu şekilde gördü ve hiçbir şey demedi ama ben çekindiğimden çıkarmıştım” demişti.
 
Bu camide Cuma namazı büyük bir kalabalıkla(dini literatürde cemaat denir) kılınırdı.
 
Çünkü subay ve astsubayların önemli bir kısmı Cuma’yı kılıyordu.
 
Bu Muhabere Okulu’nda er eğitimi haricinde yığınla askeri öğrenci ve Harp Okulu’ndan mezun olmuş teğmenler Muhabere kursu görüyorlardı; ayrıca benimde eğitim ve öğretim gördüğüm Yedek Subay Okulu ile Astsubay Okulu’da buradaydı ki, tüm bunlarda hiç çekinmeden ibadetlerini rahatlıkla yaparlardı.
 
Örneğin ben, Astsubay Kurs Bölüğü’nde eğitim subayı olarak takım komutanlığı yapıyordum ve burada kurs gören astsubay adaylarının hiç çekinmeden inançlarının gereklerini yerine getirdiklerine yakından tanığım.
 
Gericilerin tarihi, Arap paradigmasını üstlenmeleri gereği kalleşlik ve iftira tarihidir.
 
Bu nedenle, bugün olduğu gibi dün de ve tarih boyunca onlar diskalifiye etmek istediklerine hep iftira atarlar.
 
Neden bu yolu tercih ederler?
 
Bir Arap atasözü ”Hile, kahramanlıktan daha iyi sonuçlar verir” der ve gerçek İslam’dan uzak olup Arap paradigmasının esiri olan tüm gericiler hep hile ve arkadan hançerleyici kalleşlik yaparlar.


 
Bugün Türk Ordusu’na ve yurtseverlere hazırlanan tertiplerin, iftiraların sebebi bu alçak ”Arap paradigması’‘dır.
 
Hilekarlık Araplar’ın ve onların yolunu takip eden gericilerin genlerinde vardır.
 
Peygamber az mı çekmişti bu hilekarlardan.
 
Türk Ordusu soylu ve özgürlükçüdür.
 
Ey iftiracı soysuzlar Türk Ordusu kendi milletinin inancını daha titizlikle koruyup kollayıcıdır.
 
İşte bu duruma ışık tutmak için bu makaleyi yazdım.
 
YAŞAR BÜYÜKANIT TUTUKLANMADIKÇA KAMU VİCDANI RAHAT ETMEZ

 
Eğer AKP Hükümeti ve onun başı Tayyip Erdoğan samimi ise darbeye teşebbüsten bir suç duyurusunda bulunup eski Genel Kurmay Başkanı Org.Yaşar Büyükanıt’ı tutuklatsın.
 
RTE’nin yüreği yetiyorsa bunu yapsın.
 
Diğerleri ve 28 Şubat’ın subayları, türlü bahanelerle tutuklanıyor da, cürümü çok ayan beyan ortada olup, darbeye teşebbüs eden Yaşar Büyükanıt neden tutuklanmaz?


 
Devlete ait sırlardan dolayı diyorsanız; fena halde yanılıyorsunuz.
 
Tabii ki BOP eş başkanı RTE ile aralarında olan kişisel ince sırlardan dolayı tutuklanmıyor, bu aziz paşamız.
 
Hiçbir kişisel sır, devletin devamlılığının önüne geçemez.
 
Devletin güvenliğini ilgilendiren hiçbir sır, mezara gömülemez.
 
Kişisel çıkarları devletin çıkarları üstünde görmek gaflet ve dalalet ötesi bir şeydir.
 
Bir yığın iftira ve tertiple kahraman subay ve generaller kodese tıkılıyor ama ”Türk Demokrasi”nin ırzına geçmiş bir adam, darbeye gerçekten teşebbüs etmiş bir adam ellerini kollarını sallayarak geziyor.
 
Var mı üç kuruşa beş köfte?
 
Zamanı gelince kamuoyu ile her şeyi paylaşacağım ama size bir durum aktarmak istiyorum
 
2007 senesinde ANAVATAN PARTİSİ ile DYP birleşip RTE’nin siyasal çanına ot tıkayacaktı.
 
Siyaseti yakından takip edenlerin bildikleri gibi bu hususta gerekli adımlar atıldı ve hatta ortak adaylar tespit edilmeye başlandı ki, yürümedi bu iş.
 
Sebebi, Yaşar Büyükanıt’ın sahte kabadayılık yapıp önce 12 Nisan 2007 basın toplantısı yapıp bugünkü ABD güdümlü iktidara karşı sert ifadeleri kullanması,ardından 27 Nisan 2007 e-muhtırasını çok sert sözlerle, Genelkurmay internet sitesinde yayınlatıp, ardından kısa bir süre sonra Mayıs ayının başında Yaşar Büyükanıt ile BOP eş başkanı Tayyip’in Dolmabahçe Sarayı’nda görüşmesiyle sahte kabadayılık foyası meydana çıkmış ve bu durumun sonunda AKP ivme kazanmış oldu.


 
Bunlardan önce 30 Mart 2007’de ‘’Harp Akademileri’’nde yaptığı konuşma da ‘’Bir hususu daha açıkça ifade ediyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak, Anayasa ve kanunları, sürekli bize hatırlatanlar kadar biz de biliyoruz. Bizim böyle bir hatırlatmalara da ihtiyacımız yoktur. Ayrıca hiç kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bir kapıkulu askeri olarak görmesini de istemiyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri anayasal bir kurumdur. ASKER, ZAMANI GELDİĞİNDE GÖREVİNİ YAPMAK ZORUNDADIR. BUNU DA AÇIKÇA İFADE EDİYORUM’’ sözlerini açıkça sarf ederek darbeye davetiye çıkarmıştır; 12 Nisan ve 27 Nisan muhtıra sözleri ile birlikte.
 
Adam her şeyi açıkça ifade etti; elmaya armut;armuta elma demedi.
 
Yorum götürmeyecek kadar açıkça darbeye teşebbüs cürümüdür Yaşar Büyükanıt’ın bu sözleri.
 
O zaman bizde halk olarak deriz ki,sahte kabadayılıkla ve gizli anlaşma gereği, mağduriyet havası oluşturarak AKP’nin oylarını yükseltmiştir.
 
Çünkü, mağdur olanları Türk Milleti’nin desteklediğini dost,düşman çok iyi biliyor.
 
Bu algı AKP’ye en az on puan kazandırmıştır.
 
Bugün,aldığı bu güçten dolayı AKP, TSK’nın general ve subayların ile yurtseverleri kodese tıkıyor.
 
Tüm bunların müsebbibi kim?
 
Tabii ki Yaşar Büyükanıt.
 
Hiç vicdanın sızlıyor mu be adam?
 
Boyunu aşan ve altından kalkamayacağın işe neden giriştin de Türk Ordusu’nu perişan ettirdin?
 
O zaman yapılan anketlerde ANAVATAN-DYP birleşmesi yüzde 18 i gösteriyordu ve bunun seçim sathında en az yüzde 20 olacağı hesap ediliyordu ki, bu durum AKP’yi kül ufak edecekti ve bugün Türkiye’yi bölünme eşiğine getiren bu parti iktidarda olmayacaktı.
 
İki nedenden dolayı da Yaşar Büyükanıt tutuklanmalıdır.
 
En açık nedeni, 27 Nisan 3-muhtırası ki,müdahale edileceği en açık ifadelerle belirtiliyordu.
 
İkincisi,yaptığı sahte kahramanlıkla bir demokratik birleşmenin önüne geçmiş,seçmeni kızdırarak AKP’nin eskisinden daha fazla büyümesine yol açmıştır Yaşar Büyükanıt.
 
Yani siyaset mühendisliğinin gereğini yerine getirmiştir.
 
Hoş bu birleşme olmasaydı bile ANAVATAN PARTİSİ tek başına seçimlere girip yine barajı aşarak Meclis’te olurdu.
 
Yaşar Büyükanıt bu atraksiyonu ile demokrasinin ırzına geçti ve AKP’yi devasa büyüklüğe ulaştırdı.
 
Kim bilir belki de Tayip ile danışıklı dövüş yaptı.
 
Bugün yargılanmasa bile yarın, Yaşar Büyükanıt bu ağır cürümden dolayı Yargı önünde mutlaka yargılanacaktır.
 
Sabırlıyız ve zamanın bir an olduğunu biliyoruz.
 
KAMER GENÇ TBMM’NİN YÜZAKIDIR
 

Geçen gün yine TBMM Genel Kurulu’nda set tartışmalar oluyordu ve CHP Tunceli milletvekili Sayın Kamer Genç kürsüde ”Her p…olmayan insan muhakkak bir milliyeti vardır. Benim milliyetimi ezmeye çalışan ayakları, sahibinin, onun bir yerine s……” sözlerini sarf ediyordu ki, bu kendisinin ne kadar ulusal bir bilince sahip olduğunu açıkça gösteriyordu.
 

Zaten ben kendisini öteden beri hep taktir etmişimdir.
 
Yukarıda sarf ettiği sözler yüzünden kendisine sataşan AKP’nin bir kısım milliyetsiz milletvekilleri Tayyip Erdoğan’ın herkesin milliyetine hakaret edici sözlerini yutabilir ama işte Kamer Genç gibi onur sahipleri bu tür sözleri misliyle sahiplerine iade ederler.
 
Sayın Kamer Genç’i yürekten tebrik ediyorum.
 
Sayın Kamer Genç’in bu sözlerine gönderme yapan ve yakın bir geçmişte Emine Erdoğan’ın önünde rükuya varan Mehmet Metiner ise kıblesi belli olmayan kişilik fukarası birisidir.
 
Şunu Mehmet Metiner iyi bilsin ki, bir kin ve intikam abidesi olan BOP eş başkanı ve ABD işbirlikçisi RTE kendisini bir daha asla milletvekili yapmayacaktır.
 
Mehmet Metiner boşuna Recep Erdoğan’a yaltaklanmasın.
 
Bir çift sözümde AKP milletvekili Recep Özel’e var ki kendisini 22.Dönemden tanıyorum.
 
Sen bir Türk oğlu Türk olduğun halde Recep Erdoğan’ın, Türk’ün cibilliyetini ayaklar altına alıcı hakaretini nasıl yutup yüksek onur sahibi Sayın Kamer Genç’e sataşıyorsun.
 
Sen hiç onurla tanışmadın mı?
 
Ayşenur Bahçekapılı denilen kadın zaten Türklüğün anayasadan çıkmasını isteyecek kadar bir Türk karşıtı;en kötü sözlerimi bile ona layık görmem.
 
Kamer Genç hem TBMM’nin yüz akı hem de millet ve vatan düşmanlarının korkulu rüyasıdır.
 
HAKAN ŞÜKÜR ARNAVUT’MUŞ

 
Eski futbolcu Hakan Şükür bir konferansta öğrencilere,güya Kürt sorunu ile ilgili olarak kendisine sorulan bir soruya verdiği yanıt da ‘’Ben bir Arnavut’um. Aslında bu açıdan bakarsanız Türk değilim’’ ifadelerini kullanarak; cin olmadan çarpmaya başladığının resmidir.
 
Çünkü, Türklük ABD işbirlikçisi patronunun yanında para etmediğini ve eksi puan getirdiğini çok iyi öğrenmiş
 
Soruyla ne ilgisi var, Allah’ınızı severseniz bu yanıtın.


 
Şöyle bir ilgisi var BOP eş başkanına Türk olmadığı ile ilgili mesaj gönderiyor ki önümüzdeki dönemde kendisini milletvekili yapsın
 
Zaten baktım bu işte bir aksilik var.
 
Sen eğer Türk olsaydın, ’’Türk karşıtlığı’’nın abidevi lideri seni asla milletvekili yapmazdı.
 
Kalıbımı basarım ki, seni milletvekili yaparken Arnavut olduğunu biliyordu.
 
Çünkü ona göre Türk olmasında yeter ki çamurdan olsun.
 
Arnavut parlamentosu çok uzak değil; gitmek istersen yola vurmaya seve seve geliriz.
 
Türk Milleti olarak yedirip içirdiklerimizi de gönülden helal ederiz.
 
Ha az daha unutuyordum, senin bu yanıtını eleştirenlere karşı ki ben de eleştiriyorum ‘’Milli formayı şerefle üstünde taşıyan, İstiklal Marşı’nın sahalarda çalınması, Türk Bayrağı’nın göndere çekilmesi için mücadele eden ve bu toprakların bir evladı olarak bana provakatif bir yaklaşımla yapılmak istenen amacı belli yaftalama girişimini vicdansızca bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum’’ yanıtın ‘’Özürü kabahatinden büyük’’ fıkrasındaki gibi ve gerçek vicdansızlık.
 
Neden?
 
Önce patronun Recep Efendi’ye Türk olmadığının mesajını gönderiyorsun; gözüne girmek için.
 
Sonra ‘’Milli Forma’’ üzerinden ‘’Türk Ulusu’’nun gözüne girmeye çalışıyor.
 
Hakan Kardeş, bu numaraları BOP eş başkanından mı öğrendin?
 
Hakan Efendi, sana son bir tarihsel olayı anlatıp konuyu kanatacağım.
 
Biliyorsun Avrupa’nın ve dünyanın çeşitli bölgelerinin fethedildiği uzun yüz yıllar boyunca her çeşit ırklardan insanlar, Osmanlı Türk’üne ‘’At uşaklığı’’ yapmak için sıraya diziliyorlardı ve statü sağlamak için kendilerine ben Türk’üm diyorlardı.
 
Ve bunlar Türk efendilerini atlarına bindirirlerken önce atın üzengisini sonra da efendisinin ayakkabısının ucunu öpüyorlardı.
 
Şimdi bu Türk’ün at uşaklarının torunları statü kazanmak için ABD işbirlikçisi RTE’ye Türk olmadığını ispata çalışıyor.
 
Türk akıncıları, yüz yıllarca Balkanlarda at koşturdu Hakan Efendi.
 
Şunu iyice belle ki, Balkanlar’da Türk geni karışmayan hiçbir ırk kalmadı Hakan Efendi.
 
Anlarsın ya Hakan Efendi.


Yazarın Son Yazıları:
Türk ordusunu taammüden mahvetti
Tayyip Erdoğan’a karşı tüm muhalefet partileri ortak demokratik milli mücadele başlatmalıdır
Fetö teröristlerine af isteyen ya gafil ya hain ya da kaset korkusu olan şerefsizlerdir!