Tehlike daha başlamadı!

Tehlike daha başlamadı!
4 Mart 2022 11:55

Güven duyulmadığı sık sık belirtilen TÜİK verileri dahi enflasyondaki vahim durumu gözler önüne sererken uzmanlar henüz gerçek tehlikenin gelmediğini belirtiyor. Ekonomist Civelek “Bu, tehlikenin küçük kısmı” derken TÜKODER’den Onur Cingil ise “Enflasyon karşısında herkes kendi haline bırakıldı” diye konuştu.

 

 

Birgün’de yer alan habere göre Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz yetmezmiş gibi şimdi kuzeyde yaşanan savaş da eklendi. Bir haftadır ülke gündemini meşgul eden savaş, TÜİK’in enflasyon verilerini açıklamasıyla ikinci sıraya düştü. Yurttaş yakıcı sorunlarına geri döndü. Üstelik hemen geçecek cinsten de değil. Savaşın neden olduğu hayat pahalılığı esas olarak mart ve nisan enflasyonuna yansıyacak.

Enflasyon zirveye tırmanışını devam ettirirken üreticinin maliyet artışı ise tehlike sirenlerini çalıyor. KDV indirimlerine rağmen etkilerdeki artış devam ediyor. Uzmanlar ise iktidarın ekonomi politikalarının sonuçlarının görülmeye başlandığı konusunda hemfikir. Enflasyonun henüz yakıcı boyuta ulaşmadığını ve gerçek tehlikenin başlamadığını aktaran ekonomistler Ukrayna savaşıyla birlikte Türkiye ekonomisinin de ciddi risk altında olduğunu vurguladı.

Tüketici Koruma Derneği Üsküdar Şube Başkanı Onur Cingil ise tüketiciyi ciddi tehlikenin beklediğini söyledi. Ekonomist Uğur Civelek ile Ekonomist Gazeteci Mustafa Sönmez ve Onur Cingil’in enflasyon değerlendirdi.

 

 

UĞUR CİVELEK: NÜKLEER BOMBA GİBİ

 

 

“Tehlikenin büyüklüğünü görmek için yangının kaynağına bakmak lazım. Kesin ve net olan bir şey var; enflasyonda köpük yok, korkunç bir tehlike var. Sanki bir nükleer bomba gibi. Bunun kaynağı şöyle açıklanabilir: Üretici fiyatları yüzde 105’i geçmiş. Buradaki maliyet artışının tamamı fiyatlara yansımamasına rağmen oldukça yüksek bir rakam var. Fiyatlara yansıyacak olan büyük bir rakam daha bekliyor. Bir yandan da Ukrayna savaşıyla birlikte dışarıdan bize gelen enerji ve gıda fiyatları yukarı gidiyor. Gevşek ekonomilerin paraları da değersizleşiyor ve buradan da ciddi bir maliyet baskısı geliyor. Diğer ülkelerin merkez bankaları tam enflasyonla mücadeleye hazırlanırken savaş nedeniyle şok geçiriyorlar. Bunun anlamı merkez bankalarının itibar kaybetmesi demek. Bu itibar kaybı enflasyonu harlıyor. Ayrıca dünyada bir panik hali var. Türkiye’de ise muhalefetin bir programı yok. Program yoksa güven veremezsiniz. Bu koşullarda kimse gelişen ekonomilere borç da vermez. Yani bu enflasyon yaklaşan tehlikenin sadece küçük bir kısmını gösteriyor.”

 

 

MUSTAFA SÖNMEZ: ENFLASYON ARTAR, AZALMAZ

 

 

“Bunlar daha iyi günler desek yeridir çünkü yüzde 5’e yakın bir aylık enflasyon var. Muhtemelen mart ayında da yaşanacak. Mart ayında enflasyon yüzde 60’a tekabül ediyor. Enflasyon yukarı gider ama aşağı gelmez öyle bir durumla karşı karşıyayız. Çok yakında yüzde 70 enflasyonu da görürüz. Buna karşılık gelirler çok manasızlaştı. Asgari ücrete yapılan yüzde 50 zammın hiçbir hükmü kalmadı. Onun için “enflasyon ne oldu ne oluyor” diye sızlanmak yerine gelirler ne olacak buna bakmak lazım. Ve en kısa sürede asgari ücretin yeniden belirlenmesini talep etmek lazım. Memur, emekli maaşlarının ve özel sektördeki bütün sözleşmelerin yenilenmesi lazım. İktidarın elinden hiçbir şey gelmiyor. Yani gıdada KDV’yi yüzde 8’den yüzde 1’e indirdiler, gıda fiyatları yüzde 8,4 arttı. Yani hiçbir etkisi olmadı. Para politikasını hiç kullanmıyorlar. Yani faizleri artırmaları ve ekonomiyi soğutmaları lazım. Onu da yapmıyorlar. Döviz tekrar patlayabilir. Bunun getireceği çok yüklü enflasyonlar olabilir. Enflasyonla ilgili hükümetten bir şey beklemek umutsuz vaka. O zaman bu enflasyona karşı hiç olmazsa gelirleri artıralım talebinde bulunmak lazım. Gelir artışıyla enflasyon sızlanmasının önünü kesmek lazım.”

 

 

ONUR CİNGİL: HERKES KENDİ HALİNE BIRAKILDI

 

 

“Bu enflasyon verileri iğneden ipliğe her şeyin zamlanacağı, zamların durmayacağını gösteriyor. Tüketicinin elektrik, doğalgaz, benzin gibi kalemleri hep gündem oluyor. Bir de bunlar için ödenen vergiler var. Devlet buralardan yüksek vergiler alıyor. Hem ekonomi politikası tüketiciyi olumsuz etkilediği gibi vergide indirim ya da kalemlerde azalma olmuyor. Çok kullandığımız elektrikten örnek verelim. Elektrikte bile halen yaklaşık 10 farklı kalemde yaklaşık 5 farklı vergilendirme yapılıyor. Aslında burada yönetimsel anlamda ikiyüzlülük var. Devlet alacağını alıyor ama vatandaşın rahatlaması için bir şey yapmıyor. Gıda sağlığı da bir diğer sorun. Fiyatlarının yüksekliğini konuşmaktan gıda sağlığını konuşamıyoruz. Ciddi anlamda denetim eksikliği var. Çünkü yüksek fiyatların onlar da farkındalar. Üreticinin isyanı kadar şirketlerin de isyanı var. Maliyetler ürüne yansıtılmaması için hileye gidiliyor. Bu zamana kadar devletin buna göz yummasının nedenini ekonomiyi dizginleyememesi. Bir anlamda herkesi kendi haline bırakmış durumda.”