Susuz kalmamak için tasarruf şart

Susuz kalmamak için tasarruf şart
9 Eylül 2015 09:47

Türkiye’de tatlı su kaynakları miktarındaki azalma, ‘karbon ayak izi’ ile ilgili uygulanmaya başlanan tedbirlerin ardından su ayak izi’ ile ilgili önlemleri de gündeme getirdi.

 

 

Türkiye’de hızlı nüfus artışı, kentleşme ve iklim değişikliği gibi nedenlerle tatlı su kaynaklarının miktarı hızla azalıyor. 2030 yılında 100 milyon nüfusa ulaşacağı tahmin edilen Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının da bin 519 metreküpten bin 120 metreküplere kadar ineceğine işaret eden çevre uzmanları ülke çapında bir ‘su yönetimi’ politikası uygulanması gerektiğini savunuyor. Bireysel olarak yapılması gerekenlerin yanı sıra büyük işletmelerin de konuya hızla el atması gerekiyor.

 

ŞİRKETLERİN YENİ POLİTİKASI ‘SU AYAK İZİ’

 

‘Karbon ayak izi’ ile ilgili tedbirlerin uygulanmaya başladığı günümüzde ‘su ayak izi’ ile ilgili önlemler de gündemde. Türkiye’nin sanılanın aksine su zengini bir ülke olmadığına dikkat çeken Yaşar Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Alternatif Enerji Kaynakları Teknolojisi Programı Sorumlusu Selen Çekinir şirketlerin alması gereken tedbirleri anlattı. Çekinir, “Su, yiyecek, giyecek gibi temel ihtiyaçlardan araba, cep telefonu gibi özel ihtiyaçlara kadar tüm ürünler için temel bir girdidir. Şirketlerin su ayak izi ise mal veya hizmet üretimi için kullanılan toplam suyun ölçüsüdür. Fakat hangi ürün için ne kadar su harcanıldığı bilinmezse su kaynaklarının verimli kullanılabilmesi imkansızdır. Özellikle su ayak izinin daha büyük olduğu kurum, kuruluş ve fabrikaların bu konuya daha çok dikkat etmesi gerekmektedir. Tüm bunların hesaplanması, doğru kullanılması ve su tüketiminin azaltılması için de doğru bir ‘su yönetimi’ şarttır” dedi.

 

MARKALAR TEHLİKEYE GİREBİLİR

 

Dünya Ekonomi Forumu’nun 2015 Global Risk Raporu’nda en yüksek önem derecedeki riskin ‘su krizi’ olduğunu vurgulayan Selen Çekinir, “Şimdiye kadar suyun sınırsız bir kaynak olduğu düşünülüyordu. Fakat şirketlerin artık suyun önemi ile ilgili düşüncelerini değiştirmeleri gerekmekte. Aksi takdirde markalarını ve güvenirliklerini tehlikeye sokabilir. Aynı zamanda bu bir çevresel farkındalıktır ve şirketler de bu konuya sosyal sorumluluk olarak yaklaşmalıdır. Şirketler, büyüme hedeflerini belirlerken bulundukları veya etkiledikleri havzalardaki su miktarının sürdürülebilirliğini dikkate almalıdır ve bu havzalardaki azalma ve kirlilik gibi problemlerin çözümünde rol almalıdır. Suyu verimli kullanmanın yanı sıra tüm tedarik zinciri boyunca su kullanımını azaltmalıdır. Ayrıca operasyonlarında suyu verimli kullanmanın ötesine geçerek tüm tedarik zinciri boyunca su kullanımını dikkate almalıdır ve bununla ilgili çeşitli standartlar oluşturmalıdır. Eğer tüm bu önlemler alınmazsa üretim durmak zorunda ve tedarik zinciri de kırılmak durumunda kalacaktır” diye konuştu.

 

DENİZ SUYUNDAN FAYDALANILABİLİR

 

Türkiye’de üretimin su ayak izinin yaklaşık olarak yüzde 90’ının tarım sektöründen kaynaklandığını hatırlatan Çekinir, deniz suyundan tatlı su elde etmenin mümkün olduğunu da söyledi. Ancak bunun sınırsız olmadığını belirten Çekinir, “Sınırsız gibi görünen deniz suyunun kullanımı birtakım kısıtlar içeriyor. Birincisi tuzundan arındırılmış deniz suyu her alanda, her amaç doğrultusunda kullanılamıyor. İkincisi ise tuzdan arındırma işlemi için yine bir enerji gerekiyor. Bu da enerjide kaynak sıkıntısı sorunu yaratabiliyor” dedi.

 

 

Kaynak: İZMİR, (DHA)