Önemli bazı emareler

Önemli bazı emareler
6 Mayıs 2013 17:28

Bugün bir manşet haberde “Anayasanın değiştirilemez maddesi” başlığı vardı.

Safile USUL H&H YORUM

Bugün bir manşet haberde “Anayasanın değiştirilemez maddesi” başlığı vardı.

Ben haberi önce anayasa ile ilgili sandım.

Tıkladım…

Karşıma Galatasaray çıktı.

Yanlış yere tıkladığımı düşündüm, yeniden tıkladım.

Karşıma yine bol sarı kırmızılı Galatasaray çıktı.

Bu sefer okudum içeriğini haberin.

Galatasaray’ın şampiyonluğu nedeniyle, “Türk Spor Anayasasının değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez 1 .maddesi” diye bir cümle yayılmış her tarafa, olay buymuş.

Bu bizim Anayasadan esinlenmiş söyleme göre, en büyük takımın şampiyon Galatasaray olduğu Türk Spor Anayasasının değiştirilemez 1. maddesiymiş.

Bu şimdi işin esprili bölümü tabii.

Ancak, bu söylemdeki şu özelliğe dikkat çekmek istiyorum.

Ortalama Türk vatandaşının kafasında, belki şehirlerde biraz daha yoğunluklu olmak üzere, Anayasamızın temel bazı maddelerinin değiştirilemezliği aslında yerleşik hale gelmiş ve iç kabule ulaşmış.

Spor camiası çok geniş bir camia olmakla beraber, yine de sosyal olarak her kesimi temsil etmez ancak ben Türkiye’de halkın genel olarak, ister Orta Anadolu’da, ister İzmir’de, ister Karadeniz’de, ister Akdeniz’de, Anayasamızın temel özelliklerinin durması konusunda iç bir kabule ve yerleşikliğe ulaştığı ve…

Spor camiasında bugün gördüğümüz bu tutumun Türkiye’deki genel tutumun bir aynası olduğu kanısındayım.

Dolayısıyla Hükümetin Anayasamızı değiştirme, kökten değiştirme vs. gibi konularda hareket serbestisi durumu asla yok.

Durum 12 Eylül 2010 referandumundaki gibi değil artık.

12 Eylül 2010’daki referandumda hem temel anayasal değişiklikler söz konusu değildi hem de şu anda toplum genel olarak temel anayasal konularda 2010’a nispeten daha duyarlı.

Ayrıca 2010 referandumunda Hükümet yargıyı hedeflemişti ve yargı konusu genel olarak halkın kafasında daha marjinal bir konudur.

Oysa Anayasanın kökü, temeli, Türkiye’nin kökü, temeli, Türkiye’nin temel güvenliği gibi konular halkın temel içgüdülerine doğrudan hitap eder.

Şimdi, spor camiasından gelen bir emareye değindikten sonra, diğer önemli emareye geçelim.

Bu emare ise, Erdoğan’ın Kızılcahamam konuşmasında yatıyor…

Erdoğan’ın pazar günü Kızılcahamam’da yaptığı konuşmasında şöyle bir bölüm var…

“Dört kavram üzerinde duracağım, bunlar sabır, sebat, sadakat ve sorumluluktur.
Zafer sabrın arkasından gelir. Hangi işe kolları sıvıyorsak, hangi adımı atıyorsak sabır yanı başımızda ayrılmaz azık olacak. Saldırılar karşısında olumsuzlar karşısında, tezgahlar karşısında sebat içinde olunması gerekir. Saldırılar karşısında eğilmeyeceğiz, Üçüncüsü sadakat olacak, davaya tam bir sadakat içinde olacağız, harekete tam bir sadakat içinde; birbirimize olan sadakatimiz tartışılmaz olmalı, aramıza sokulmaya çalışılan fitnelere karşı bir olacak, diri olacak, kardeş olacağız…………………Çözüm süreci milletle irtibatımızın en fazla olması gereken bir dönemdir. Bu süreci suyun mermere işlemesi gibi anlatmamız gereken bir süreçtir. Hangi partiden olursa olsun hangi partiye gönül verirse versin, çözüm süreci milli değerlerimize hassasiyetlerimize halel gelmeden devam eden bir süreçtir. Bu sürece ilişkin endişesi, korkusu olan herkese sesleniyorum, vicdanınızın sesini dinleyin. Eğer kardeşlik vicdanın sesi ile bakarsak, bütünleşen inanan, şahlanan bir Türkiye fotoğrafı görürsünüz.”

Erdoğan’ın bu sözleri doğrudan AKP tabanına ve seçmenine yönelik.

Mealen, “Bana sadık olun, fitne ile bölünmeyelim, çözüm sürecinden endişeleriniz var ama bana güvenin.” diyor.

Çünkü çözüm süreci dediği şeyin AKP tabanını ve seçmenini ikna etmediğini ve bunun kendisi açısından potansiyel bir tehlike olduğunu çok iyi görüyor.

Birşey daha…

Erdoğan’ın bu emarelerin gösterdiği nedenlerle (de), BDP ile ittifak temelinde anayasa değiştireceğini beklemek hiç gerçekçi değil.

Bu olmaz. İzleyelim ama olacağını hiç sanmıyorum.


Yazarın Son Yazıları:
Özgür Özel’i yakından tartmak istiyor
Almanya Cumhurbaşkanı ve İmamoğlu
CHP’ye sığınma arzusu